Paylaş
Sanırım Erdoğan’ın kafasındaki “ideal gazete” aşağı yukarı şöyle bir şey:
- Manşet atacak ama bağırmayacak.
- Haber olacak ama memleketi germeyecek.
- Köşe yazarı olacak ama kafasına göre takılmayacak.
- Fotoğraf olacak ama müstehcen olmayacak.
- Eleştiri olacak ama kabul edilebilir ölçüler içinde olacak.
- Muhalefet yapacak ama hükümet icraatını geniş bir şekilde yansıtmayı ihmal etmeyecek.
- Bir tavrı olacak ama o tavır ekonomiyi kötü etkileyecek bir tavır olmayacak.
*
Medya patronları, belki böyle bir gazeteyi gözlerinin önüne getiremiyor olabilirler.
O halde onlara önerim, hemen bir adet Star Gazetesi satın alıp önlerine koymalarıdır.
İşte Başbakan Erdoğan’ın “ideal gazete” anlayışına sahip gazete...
Vitrinine konanlara, tezgâhtarlarına, yönetenine, maaşı veren patronuna iyi bakın...
Haberlerine, köşe yazılarına da...
Ey medya patronları...
Sizden istenen işte böyle bir gazetedir.
Fakat şöyle bir sorun var:
İş, ortaya “gazete” adı verilen bir ürün koymakla bitmiyor ki...
Bir de bu gazetenin okura ihtiyacı var.
Okur nereden bulunacak, işte bunun cevabı yok.
*
Medya patronunun açmazı şurada:
Tayyip Bey’in istediği türden “ideal gazete”yi çıkarsa, gazetesinin marka değeri düşecek, okur sayısı azalacak...
Tayyip Bey’in istediği türden “ideal gazete”yi çıkarmasa, başına türlü felaketler gelme ihtimali yüksek.
*
Vallaha ben şunu bilir, şunu söylerim:
“Devr-i Tayyip”te medya patronu olmak, belaya davetiye çıkarmanın öbür adıdır.
“Hafazanallah” diyelim ve bu bahsi kapatalım.
Tayyip Bey’e kafa boşaltacak öneriler
KİTAP: İki Darbe Arasında-İskender Pala... (Bir zamanlar ağzından çıkan “Bizim İskender” tanımlamasının nelere yol açtığını görüp acı acı gülümsemek için.)
FİLM: Veda/Zülfü Livaneli... (Kıyaslandığı liderin hayatından kesitler görmek için.)
MECMUA: Tempo... (Uzun uçak yolculuğunda karıştırıp kendisine konu çıkarmak için.)
SÖZLÜK: İHL Sözlük... (Bizim çocukların gündemini, jargonunu, esprilerini kavramak için.)
MÜZİK: Fatih Erkoç’un son türkü CD’si... (Hem moderniz, hem de geleneksel vurgusu için.)
MÜZE: Türker İnanoğlu Sinema Müzesi... (Sinema sektöründeki büyük değişimi yakından anlayabilmek için.)
RESTORAN: Nişantaşı Park Şamdan... (Kentin elitleriyle aynı havayı soluyup beyaz Türklerle arayı yeniden ısıtmak için.)
KAFE: Sultanahmet Yeşil Ev... (Mehmet Şevket Eygi ile buluşup beş çayı içmek için.)
HOBİ: Oyuncak tren... (Torunlarla oynamak için.)
SEYAHAT: Kuzey Ege kırsalı... (Hayatın siyasetten ibaret olmadığını anlamak ve mutluluğun başka kaynaklarını keşfetmek için.)
Bravo CHP
Bravo Deniz Baykal...
Bravo Kemal Kılıçdaroğlu...
Bravo CHP’nin üst yönetimi...
Mersin’de CHP Kadın Kolları’nın yaptığı “Çarşaf Yırtma Eylemi”ne en sert, en net ve en kararlı bir şekilde tavır koyduğunuz için teşekkürler. CHP’nin yeni çizgisinin ne olduğunu örgütünüzün de kavramasına yol açtığınız için teşekkürler. Vatandaşın kılık kıyafetiyle uğraşmanın bir siyasi partinin işi olmadığını gösterdiğiniz için teşekkürler.
Laga lugayı bırak Ergun
Evet... Evet... Bırak...
Bırak da şu sorunun yanıtını ver:
Sen Sabah Gazetesi’ni Ahmet Çalık satın aldığı zaman Aydın Doğan’a gidip, “Bizim gazeteyi cemaatçiler ele geçirdi. Biz ekip olarak sizin gruba geçmek istiyoruz” dedin mi?
Demedin mi?
Sen önce bu sorunun cevabını ver, sonrası Allah kerim...
Bizim mahallede veliahtlık tutar mı?
Geçenlerde Avni Özgürel abimizle sohbet ediyorduk.
Dedi ki:
“Ben Saadet Partisi’ni yakından takip ediyorum. Sonunda Fatih Erbakan o partinin başına geçer”.
İtiraz ettim:
“Bizim mahallenin birçok kötü özelliği vardır ama veliahtlığa prim verilmez”.
Avni Özgürel, hemen atıldı:
“Tarikatlara baksana... Babadan oğla geçiyor şeyhlik...”
Cevabım şu oldu:
“Öyle ama tutmuyor. Bak İskenderpaşa’ya... Esat Coşan’ın yerine oğulu geçti... Ne oldu? Cemaat resmen dağıldı. O tarikat artık bir şirket oldu”.
Avni Abi “İyi ama Menzil...” dedi.
Ben daha fazla uzatmadım.
Tersten çakan Genç Sivil
Madem tersten çakmaya meftunum.
O halde Genç Siviller’in sitesinde yayınlanan bir yazıdan söz edebilirim.
Başbakan Erdoğan’a “Maaşını verdiğin memura hâkim olabiliyor musun?” sorusunu soran yazının altında Beytullah Aksoy’un imzası var.
Başbakan, medya patronlarına “Köşende yazı yazanın maaşını sen veriyorsun, yarın feryat etmeye geldiğin zaman feryat etmeye hakkın yok” diye seslenmişti ya...
Beytullah kardeşimiz, işte bu yaklaşımı ele almış.
Diyor ki:
“Sayın Başbakan, Genelkurmay Başkanı’nın maaşını sen veriyorsun, senin ve onun maaşını da biz veriyoruz. Önce sen maaşını verdiğin memura hâkim olabiliyor musun? Yarın e-muhtıra alıp, parolalarla hakarete uğrayıp feryat etmeye geldiğin zaman feryat etmeye hakkın yok”.
Katılırsınız, katılmazsınız...
Ama enteresan olduğunu kabul edin.
Erdoğan ile Kurtulmuş arasındaki 8 benzerlik
BİR: İkisi de görece genç...
İKİ: İkisi de boylu poslu...
ÜÇ: İkisi de aynı mahallenin insanı...
DÖRT: İkisi de karizma sahibi...
BEŞ: İkisi de dışa açık...
ALTI: İkisinin de eşi başörtülü...
YEDİ: İkisi de iyi hatip...
SEKİZ: İkisi de imam hatipli...
İslami kesimde Modalar Demodeler
DEMODE “Oğlum Osman” türü hidayet filmleri
MODA “Eşrefpaşalılar” türü hidayet filmi
DEMODE Mağdur Tayyip Erdoğan
MODA Mağdur Necmettin Erbakan
DEMODE 12 Eylül anıları
MODA 28 Şubat anıları
DEMODE Millet Meclisi
MODA Temsilciler Meclisi
DEMODE 27 Nisan muhtırası
MODA Köşe yazarları bildirisi
DEMODE İsrail’e one minute
MODA ABD’ye one minute
Paylaş