Cüppeli Ahmet Hoca’nın resmi internet sitesinde gezinirken, "Biyografi" bölümünü tıkladım. Karşıma 44 yaşındaki
Cüppeli’nin harikalıklarla dolu yaşam öyküsü çıktı...
Öyle bir öyküydü ki okuduğum, "
Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi" bile bunun yanında sade suya tirit kalırdı.
"
Bir yaşında nasıl kanaatkárdı", "
İki yaşında nasıl Allah dedi", "
Kuran’ı dört haftada nasıl ezberledi", "
Dokuz yaşında nasıl vaaz verdi" türünden kerametlerin yer aldığı bir yaşam öyküsü...
Ama öykünün içinde yer alan bir bölüm, bizim Cüppeli’yi çok fena ele veriyordu...
*
Olay şu:
Cüppeli Ahmet henüz çocuk yaşlarda...
Cüppeli’nin babası, bir gün bir "
Hocaefendi"nin vaaz kasetini eve getirip oğluna şöyle seslenmiş:
"
Evladım Ahmet, gel sen de dinle... Bak ’Hocaefendi’ ne güzel vaaz veriyor".
Küçük Ahmet, biraz dinlemiş, daha sonra şöyle demiş:
"
Baba, bu hoca ilmiyle amel etmiyor".
Aradan bir süre geçmiş.
Cüppeli’nin ailesi tatil yapmak için
Yalova Termal’e gitmiş.
Tesadüf bu ya... Vaaz kasetini dinledikleri "
Hocaefendi" de orada...
Ahmet’in babası, küçük Ahmet’e "
Öp bakalım hocanın elini" demiş, Ahmet öpmüş ve daha sonra da adama şöyle demiş:
"
Hocam, çok güzel konuşuyorsunuz maşallah, babam bir kasetinizi dinletti... Ama neden anlattıklarınızla amel etmiyorsunuz?"Zavallı Hoca, şaşırmış ve sormuş: "
Evladım, nereden çıkardın bunu? Neyi yapmıyorum?"Bunun üzerine Cüppeli, şu yanıtı vermiş:
"
Sizin buraya (yani Yalova Termal Tesisleri) gelmeniz hata... Böyle bir ortamda bulunmamanız gerekir. Çünkü siz İslam’ı temsil ediyorsunuz".
*
Külüstür bir kaplıcaya gitti diye
"zavallı Hocaefendi"yi ilmiyle amel etmemekle suçlayan Cüppeli, bugün ne yapıyor?
Jet-ski üzerinde fır dönüyor, Malta’ya tatile gidiyor, beş yıldızlı otellerin plajlarında sefa yapıyor.
Ne diyelim? En iyisi şöyle dua etmek:
O "Hocaefendi"nin hakkını Cüppeli’nin yanına koma Yarabbi!Bizim mahallenin meşhur kitaplarıYOLDAKİ İŞARETLER Yazarı Mısırlı Seyyid Kutup’tur... 70’lerin ortalarından 80’lerin başına kadar İslamcı gençliğin el kitabıydı... Gençlere "bırakın demokrasiyi falan, İslam size yeter" ana fikrini gayet sert bir biçimde öğretiyordu... Bir zamanların bu efsane kitabı şimdilerde unutulup gitti...
İNSANIN DÖRT ZİNDANI İranlı Müslüman solcu Ali Şeriati’nin bir konferansından derlenen kitap, Hüseyin Hatemi’nin harika çevirisiyle Türkçede yayınlandığında bir anda gençlerin başucu kitabı olmuştu... Şeriati’nin dört zindandan kastettiği şunlar: Doğa, tarih, toplum ve kişinin kendisi...
YANIK BUĞDAYLAR Köy Enstitüsü çıkışlı yazarların başlattığı "köy edebiyatı"nın İslami versiyonunu başlatan romandır Yanık Buğdaylar... Köydeki olumsuzlukları giderme işinin köyün imamına yüklendiği romanda, kırsalın acılarına İslami çözümler sunulmakta... Yazarı Ahmet Günbay Yıldız, romanları baskı rekorları kıran bir romancı...
HUZUR SOKAĞI Türbanı kamu alanına ilk taşıyan isim olan Şule Yüksel Şenler’in iki ciltlik romanı... 70’lerin başında çok sükse yaptı... Baskı üstüne baskı yaptı... Hatta romandan Türkan Şoray ve İzzet Günay’lı "Birleşen Yollar" adlı bir film de yapıldı... Bizim mahalle bu romanı o kadar sevdi ki, bazı aileler roman kahramanlarının isimlerini çocuklarına verdiler. "
Elif, Bilal, Feyza" gibi isimler bu romandan yadigárdır.
YALAN SÖYLEYEN TARİH UTANSIN - İslami kesimin tarih algısını şekillendiren bir kitap... Yazarı Mustafa Müftüoğlu, tarih disiplininin kurallarına uymak yerine, tarihi ideolojisine uydurmayı tercih etmiş bir yazar... "Bu zamana kadar size öğretilenlerin hepsi yalandı" sloganıyla hareket eden kitap, İslamcıların bilinen tarih tezlerinin ilk kaynağı niteliğindedir...
Dücane ile Yeni Şafak hangi konuda ayrı düştüDücane Cündioğlu, köşe yazısının alt tarafını kimi zaman kendi konferanslarının duyurusuna ayırmasını dışta tutacak olursak, bizim mahallede sayısı giderek azalan ciddi isimlerdendir.
Birer demir leblebi gibi olan makaleleri, hangi kucağa düşse tutuşturacak cinstendir.
Eleştirileri ise hatır gönül dinlemez.
Haşmet Babaoğlu da alır bundan payını,
Hasan Bülent Kahraman ile
Süleyman Uludağ da.
Dücane, birkaç haftadır Boğaz Köprüsü’ndeki ışıklandırmanın ne kadar rastgele olduğunu, hiçbir estetik kaygı taşımadığını yazıp duruyor.
Doğrusu bu ya, hiç de haksız sayılmaz.
Ama sanki bu eleştirileri dile getiren
Dücane Cündioğlu değilmiş gibi,
Yeni Şafak’ın sürmanşetinde şu haber yer alıyordu:
"
Işıl ışıl İstanbul... Yeni sistemle aydınlatılan İstanbul’un incisi Boğaz Köprüsü geceleri farklı bir görünüme kavuştu."
Bakalım
Dücane buna ne diyecek...
Bunları biliyor muydunuz
28 Şubat’ın "maraza çıkaran" ünlü hatiplerinden
Şevki Yılmaz’ın Saadet yerine AKP’yi tercih ettiğini... Yine 28 Şubat’ın bir başka kahramanı
Hasan Hüseyin Ceylan’ın da Ankara’da AKP’ye yakın durduğunu...
Bundan 10-15 sene evvel muhafazakár kesimde baş gösteren "
Şiir akşamları" ya da "
Şiir dinletileri" türünden etkinliklerin bugünlerde fena halde demode olduğunu... Artık muhafazakár şairlerin, kalabalıklar karşısında şiir okumanın şiirin değerini düşürdüğüne inanmaya başladıklarını...
Peygamber yaşasaydı, orduya ’ocağım’ der miydiMemleketimizin milliyetçi-muhafazakár ve Müslüman çevreleri için ordumuz hep "
Peygamber ocağı" olarak görülmüştür.
Askerlerimize "
Mehmetçik" denilmesinin gerisinde de Hz. Muhammed’e duyulan sevgi ve saygının yattığı bilinir.
Ne var ki son zamanlarda hem ordu tarafından, hem de muhafazakár kanattan, farklı gerekçelerle olsa da,
"Peygamber ocağı" kavramına itirazlar yükseliyor.
TESUD (Tüm Emekli Subaylar Derneği) Başkanı Emekli Tümgeneral Rıza Küçükoğlu aylar önce, "
Ordu Peygamber ocağı değildir" demiş ama pek de ciddiye alınmamıştı.
İslamcı camianın yeni gözdesi ve "
Beynelminel" filminin iki yönetmeninden biri olan
Sırrı Süreyya Önder bu kez aynı minval üzere konuştu.
Önder’in sözleri hayli iddialı üstelik:
"
Benim okuduğum, öğrendiğim, sezdiğim ve sevdiğim Hz. Muhammed, Ordu’ya ’Peygamber ocağı’ diyen hiçbir ümmetine şefaat etmeyecektir. (Zaman, 5 Temmuz)"
Alın size yeni bir kamplaşma konusu daha
Ahmet Arsan kimdirAhmet Arsan yanardöner acayip bir tiptir.
Bazen vicdanlıdır, ciddi takılır. Bazen eğlencelidir, malayani şeylere vurur kendini... Bazen "İmam-hatipli" imiş gibi yapar, bazen "düz liseliyim" der... Bazen içine çekilmek istenen polemiklere dalar, bazen her türlü çakışa karşı kayıtsız kalır. Bazen özenti gibi davranır, bazen özgüven patlaması yaşar... Bazen över, bazen söver, bazen alttan alır, bazen üste çıkar... Bazen tamahkárdır, bazen kadirbilir... Bazen kıskanç olur, bazen aşırı kayıtsız.
Velhasıl, bırakın Ahmet Arsan’ı etrafınızda aramayı da, aynaya bakın...
İslami kesimde Modalar Demodeler
DEMODE İHL Sözlük...
MODA Cemaat.com
DEMODE Şükriye Tutkun...
MODA Şevval Sam...
DEMODE Cesur ve yürekli olmak...
MODA Sarkastik ve ironik olmak...
DEMODE Karadeniz Yaylaları...
MODA Bodrum...
DEMODE Sarı Köşk...
MODA Beyaz Köşk...
DEMODE Şiir yazmak...
MODA TV programı yapmak...