Paylaş
‘KIRKAĞAÇ’ denince hepimizin aklına hemen ‘Kırkağaç Kavunu’ gelir.
Oysa, Kırkağaç’ta ‘zeytincilik’ de yapılıyor.
Örneğin Yaşar ailesi, dededen toruna tam üç kuşaktır zeytincilikle uğraşıyor.
Çiftçilik ve ticaret yapan Selahattin Yaşar ve kardeşleri, ata mesleğine dönmeye karar verip 1984’te Yaşar Yağ’ı kuruyorlar.
İlk başta kuru baskı yöntemiyle yağ sıkımı yapılan fabrikada 1990’lı yılların başında kontinü sisteme geçiliyor.
Firma, 2000’de şirketleşiyor ve yenilenmeye gidiyor.
Kurulduğundan itibaren tedarikçilik yapan aile, 2014’te köylerinin adı ‘Öveçli’ markasını alarak kendi pazarlarını oluşturma kararı veriyor.
Ekibe -kendi deyimiyle- işin çaylağı Ali Can Yaşar da dahil oluyor, üretim ve pazarlamada görev alıyor.
Ali Can Yaşar, 1983 doğumlu.
Kendini bildi bileli bu işin içinde.
“Nasıl olsa bu işi yapacağım” diye üniversiteyi yarım bırakmış.
O ALGIYI YIKMAK İÇİN UĞRAŞIYORUZ
Diyor ki:
“Malum, Kırkağaç denince herkesin aklına ilk önce kavun gelir.
İşte ilk iş bu algıyı yıkmak için kolları sıvadım.
Öncelikle, bakım aşamasında doğru bildiğimiz yanlışları araştırmaya başladım.
Bu süreçte eğitim panellerinde tanıştığım Edremit Meslek Yüksekokulu Zeytincilik Bölümü Öğretim Görevlisi Mücahit Kıvrak’tan aldığım bilgileri bahçelerimizde uyguladım.
Üretim aşamasında ise ülkemizin önemli tadım uzmanlarından Birsen Pehlivan’la hep dirsek teması halinde oldum.
Onay vermediği yağları şişeye koymadım. Onay verdikleri de yurt içi ve dışı yarışmalardan başarılarla döndü.
Yaptığımız işin ne denli zor ve kutsal olduğunu öğrendim.
Ağaçlarımızın bakımından üretimine, dolumundan pazarlanmasına kadar her aşamanın başındayım.”
TÜRKİYE’DE GÜMÜŞ, İTALYA’DA ALTIN
‘Öveçli’ markası altında naturel sızma, erken hasat ve özel üretim olmak üzere sadece 3 çeşit ürünleri olduğunu aktaran Ali Can Yaşar ekledi:
“Soğuk sıkım tekniğiyle ürettiğimiz zeytinyağımız Zeytindostu Derneği’nin düzenlediği 10’uncu Natürel Sızma Zeytinyağı Kalite Yarışması’nda gümüş madalya kazandı.
Ardından, dünyanın en saygın yarışmalarından İtalya’daki Domina Uluslararası Zeytinyağı Yarışması’nda Top 10’da yer alarak altın madalya aldı ve Best of Turkey 2017 seçildi.
Böylece bana bu mesleği öğreten, el veren babam Selahattin Yaşar’dan öğrendiklerim, katıldığım eğitimler ve seminerler, eşim Güliz ve dedesiyle aynı ismi taşıyan oğlum Selahattin’in desteği sayesinde emeklerim boşa çıkmadı.
Ben butik üreticiyim ve butik kalmak istiyorum.
Amacım hiçbir zaman çok satalım olmadı.
Tek gayem, az ama öz.”
ZEYTİN İNEK DEĞİL Kİ SÜT VERSİN
Ali Can Yaşar son söz olarak ‘zeytin sütü’, ‘çiğ yağ’, ‘burun yağı’ söylemlerine dikkat çekti:
“Bu ve buna benzer sorular soran tüketicilerimize babamın meşhur sözüyle cevap veriyorum” dedi ve ekledi:
“Zeytin ağacı inek değil ki bize süt versin.”
***
YETER ARTIK
Fişeğiniz batsın!
ON, yüz, bin kere yazdım.
Gerekirse bir on, yüz, bin kez daha yazacağım.
Bıktık artık sizin havai fişek şovunuzdan.
Vara yoğa patır patır patlatıp...
Canlar yakmanızdan.
Hayvanları öldürüp/sakat bırakmanızdan.
Bitkileri soldurmanızdan.
Ormanları yakmanızdan.
Tarihi tahrip etmenizden.
Denizleri kirletmenizden.
Siz fişek patlatmadan eğlenmeyi öğrenemeyenler...
Bir görsel şov uğruna insan, hayvan, bitki ve çevreye zarar vermekten ne zaman vazgeçeceksiniz?
Ya siz etkili, yetkililer...
Bu konuda daha ne kadar üç maymunu oynamaya devam edeceksiniz?
Yanlış mı biliyorum, aslında yasak değil mi?
Mutlaka izin almak gerekmiyor mu?
Bu insanlar kafasına göre istediği yerde, istediği zaman, istediği kadar fişek patlatma hakkını kimden alıyor?
Yoksa işi gücü bıraktınız da gün bu başvurulara mı izin veriyorsunuz?
Tüm gece boyunca fişek sesiyle irkilmekten yorgun düşünce aklımıza başka türlüsü gelmiyor da...
***
HEYKELLE İMTİHAN
Yıkılsın, yıkılmasın!
İZMİR’de bir heykel tartışmasıdır gidiyor.
Karşıyaka Belediyesi’nin, çürük olduğu ve can güvenliğini tehdit ettiği gerekçesiyle...
Anayasa Meydanı’ndaki Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı’nı yıkıp yerine daha büyüğünü yapma kararı ilçeyi adeta ikiye bölmüş durumda.
Onaylayan da var, şiddetle karşı çıkan da...
Öyle ki, karşı görüştekilere yönelik sosyal medyada linç kampanyası başlatılmış durumda.
Şimdi buna bir de Karabağlar Uzundere’deki Göle Maya Çalan Nasreddin Hoca Heykeli eklendi.
Kaldırılıp yerine İzmir’in bir simgesi veya İzmir’e simge olabilecek bir heykel yapılması isteniyor.
Bu öneriyi destekleyen olduğu kadar saçma bulup herkesin kendi işine bakması çağrısında bulunan da var.
İzmir’in bir yakasında heykel yıkıldığı için kıyamet koparken, diğer yakasında ise kaldırılsın (yıkılsın) polemiği yaşanıyor.
Hani ülke için hep, “Gündem siyasetten çıkarak artık ekonomi olmalı” deniyor ya...
İzmir için de iki heykele takılıp kalmak yerine acil çözüm bekleyen sorunlara odaklanmak daha iyi değil mi?
Paylaş