Adnan Kaya

Kadınları hem iş sahibi yapıyor hem zayıflatıyor

27 Ağustos 2011
TURYAĞ’da 14 yıl çalıştıktan sonra kendi işi kurmaya karar veren Gediz Ersin’in 2007’de Türkiye ana bayiliğini aldığı Shapes For Women, emin adımlarla yoluna devam ediyor.

Halen 20 ilde 50’nin üzerinde şubesi bulunan ve sadece kadın üyelerin faydalanabildiği Shapes For Women Türkiye, “Sihirli 30 Dakika” adlı özel egzersiz programıyla günde yarım saatte iki saatlik yürüyüş ya da bisiklete binmeye eşdeğer kalori yakılmasını sağlıyor. Gediz Ersin’le tüm bunları ve iş dışındaki hayatını konuştuk.
· Halen kaç ilde kaç şubeniz var?
20 ilde 50’nin üzerinde şubeyle hizmet veriyoruz. Bu şubelerde 65 kadar yatırımcı, 200 kadar da antrenör istihdam ediyoruz.
· Kaç üyeniz bulunuyor?
Yaklaşık 25 bin kadın üyemiz var.
· Yatırımcılarınızın hepsi kadın mı?
Dördü erkek, diğerleri kadın. İlkemiz şu: Girişimci ruha sahip, enerjik, çalışmayı seven, özgüveni yüksek ve güleryüzlü tüm kadınlar Shapes bayisi olabilir. Erekekler ise sadece yatırımcı olabilir, işletme için mutlaka bir kadın ortakları veya yöneticileri olmalı.

Yazının Devamını Oku

Hayatımda hep büyük düşündüm

20 Ağustos 2011
Burhan Yılmaz’ın 1990’da şarküterisine adını verdiği, 2003’te Polonezköy’le Polonez’in et ve et ürünleri dışındaki markalarını satın alarak kurduğu Polonezköy Gıda A.Ş., günümüzde peynir, tereyağı, zeytin, meze ve pizzalarıyla sektörün öncü kuruluşları arasında yer alıyor.

Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Yılmaz, hedeflerinin, Aydın Germencik’te 15 milyon dolarlık yatırımla sektörün en modern tesislerinden birini kurup üçüncü yılın sonunda günlük 400 tona çıkarak Türkiye’nin en büyük 500 şirketi arasında yerlerini almak olduğunu söylüyor, “Ayrıca, pizza zinciri kurmak istiyorum” diyor.

 Kaç çeşit peyniriniz var?
Yaklaşık 50-60 çeşit.

Peynirin dışında başka bir ürün var mı?
Tereyağı, zeytin, meze ve pizzamız mevcut. 20 çeşit zeytinimiz, 30’un üzerinde de mezemiz var. Zeytin bizim apayrı işimiz. Bu üründe de çok başarılı olduk. İleride zeytinyağı da düşünüyoruz. İlk beşe gireceğimize inanıyoruz.

Mezeyi, nerelere veriyorsunuz?

Yazının Devamını Oku

Günde 2 bin kişinin ‘Ev’lenmesine yardım ediyor

6 Ağustos 2011
İZMİR’de inşaat dünyasının en sosyal simalarından Serdar Dağıstan, başarının temelinde o işe gönül vermenin yattığına inananlardan.

2008’de ortakları Levent Veryeri ve Ceyda Dağıstan ile İzmir’de konut arayanlara ‘Palmiye Park’ konseptini tanıtan Dağıstan, ilk projesini Gaziemir’de hayata geçirdi. Onu, Eylül 2010’da temeli atılan Çiğli’deki ‘Palmiye Park Zirvekent’ izledi. Sırada yine Çiğli’de önümüzdeki ay inşaatı başlayacak yepyeni bir proje var. Blogu ‘www.emlakgurmesi.com’ ile günde 5 bin kişinin hayatına dokunan Dağıstan’ın kartvizinde inşaat mühendisi yazıyor. İşini ise ‘ev yapıp, satmak değil; insanların istedikleri gibi bir eve sahip olmalarını sağlamak’ olarak tanımlıyor. Yeni kurduğu ‘www.evlenmeuniversitesi.com’ aracılığıyla da ilk evini alacaklara yol gösteriyor. Dağıstan, hem yeni projelerini hem de iş dışındaki hayatını anlattı.

· Palmiye Park konsepti nasıl doğdu? İlk evini alacak genç ve emekli aileleri şık ve modern sitelerde ev sahibi yapma isteğinden yola çıkarak Palmiye Park konseptini yarattık. Hedefimiz her sene 150 aileyi ev sahibi yapmak. Lokasyon olarak şehrin ulaşımı kolay ve gelişen bölgelerini tercih ediyoruz. Gaziemir’de tamamladığımız 114 dairelik sitemiz yeni açılacak Optimum Alışveriş Merkezi’nin 800 metre yakınında. O muhitteki ilk güvenlikli site. 147 daireden oluşan Çiğli’deki Zirvekent ise İzmir’de çoğunluğu 1+1 ve 2+1’lerden oluşan ilk site. Dairelerin tamamı deniz manzaralı. Kendi aramızda ‘perde kapattırmayan evler’ diyoruz.

· Palmiye Park’ın farkını nasıl anlatabilirsiniz?En büyük farklarımızdan biri inşaatçılık geçmişimiz. Babalarımızdan aldığımız iş disiplini ve ahlakını kendi şirketlerimizde sürdürüyoruz. Yeni teknolojilerin yardımıyla da müşterilerimizi daha çok ve sık dinleyerek projelerimizi geliştiriyoruz. Olaya sadece ev satmak olarak bakmıyoruz. Yani evi satıp ortadan kaybolmuyoruz. Ev sahiplerimiz evlerine yerleştikten sonra da iletişimimiz devam ediyor. Onların değişen ihtiyaçlarını anlayıp karşılamaya çalışıyoruz. Herkesin müteahhit olabileceğine inandığı bir ortamda en büyük farkımız; bu işin masterını, doktorasını yapmış genç bir ekip oluşumuz. Proje ve müşteri yönetimini bizim kadar profesyonel yapan çok az sayıda şirket olduğunu düşünüyorum.

· Yeni projenizi tanıtabilir misiniz? Yeni projemizi geliştirirken sistemimizde kayıtlı 4 bin kişiyle anket yaparak görmek istedikleri özellikleri belirledik. Çoğu genç, emekli veya emekliliği yaklaşan kişilerdi. Ortaya, 136 daire ve 900 metrekare bir marketten oluşacak, 24 saat güvenlikli, yüzme havuzlu ve zengin sosyal alanlara sahip bir site çıktı. Çiğli’de metroya çok yakın, önünde park olan ve yine dairelerin deniz göreceği bir site. Anketten çıkan sonuçlara göre 2+1’lere ebeveyn banyosu ekledik, kütüphane ve sakin alana yer verdik. Binanın tepesinde yıldız terası olacak.

OTOMOBİL

Günde 100 kilometre yol
· İlk otomobilim Renault Flash’tı.

Yazının Devamını Oku

Siyah aşığı renkli modacı

30 Temmuz 2011
İZMİR’de; moda, gelinlik, abiye giyim, defile denince akla gelen ilk isimlerden biri olan Ertan Kayıtken, aslında tiyatrocu olmak istemiş.

Ancak, merhum annesi adeta sürükleyip sokmuş onu moda dünyasına. Konunun akademik eğitimini almak istemiş, güzel sanatlar fakültesi sınavlarına girmiş, ama yeteneksiz bulunmuş. Soluğu yurtdışında almış, İngiltere’ye gidip, moda üzerine etütler yaparak geri dönmüş. Profesyonel anlamda moda yaşantısına Barış Manço’yla başlamış. Manço’yu zaman içinde birçok ünlü izlemiş. Kayıtken tam 30 yıldır kıyafet tasarlıyor, bıkmadan usanmadan, dernekler ve hayır kurumları yararına defileler yapıyor. Ertan Kayıtken, sıfırdan başladığı mesleğinde bugüne kadar herhangi bir yerden tek kuruş destek almadan, -biraz da mecburiyetten- tıpkı efeler gibi tek başına dans ederek haklı bir üne kavuşmuş. Gelen tekliflere rağmen kapitali değil, İzmir’de yaşamayı seçmiş. O siyaha aşık ama oldukça renkli bir kişilik. İşte, onun ağzından sıradışı yaşamı...

OTOMOBİL

Hayalim spor araba
* İlk arabam Murat 131’di. Şu an BMW var.
* Kişiliğimle de orantılı olan daha kupon, derli-toplu, kontrolü kolay, orta karar, aşırı gösterişli olmayan, işimi gören, beni taşıyan, ambalajı iyi otomobilleri seviyorum.
* 53’ündeyim. Bundan sonra beni biraz daha genç gösterecek spor bir araba düşünebilirim.
* Sabahları kendim kullanıyorum. Beyin trafiğimin çok açık olduğunu hissediyorum. Onun dışında direksiyon şoförüme emanet.

Yazının Devamını Oku

4 marinaya da talip olacağız

23 Temmuz 2011
İzmir’i A Plus konut konseptiyle tanıştıran, Folkart Narlıdere Evleri ve Folkart Mavişehir’le sektörün çıtasını yükselten Folkart Yapı A.Ş., yatırımlarına doluduzgin devam ediyor.

Firma şimdi de Bayraklı’da, Avrupa’nın en yüksek beşinci ikiz kulelerini hayata geçiriyor. Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak, İzmir’deki yatırımlarının süreceğini söylüyor, “Hükümetin İzmir için açıkladığı 35 proje arasında dört de marina var. Dördüne de talibiz. Bir de insanların gittiğinde aradıkları her şeyi bulabilecekleri alışveriş merkezi yapacağız” diyor.


Öncelikle, İzmir sevdası nereden kaynaklandı?

Yıl, 2004... İlaç dağıtım şirketimiz Hedef Alliance, Türkiye’de yüzde 40 pazar payına sahip. Ancak Ege’de bunun yarısı kadar. Çok sayıda yönetici gönderdik ama bir türlü istediğimiz noktaya ulaşamadık. Bunun üzerine iş başa düştü. Toparlama amacıyla bir yıllığına ben geldim. Ege’yi de kısa sürede Türkiye geneliyle aynı seviyeye getirdim. İzmir’i gördükten sonra, yaklaşık 20 yıldır yaşadığım İstanbul’un ne kadar yorucu bir şehir olduğunu daha iyi anladım. İstanbul’da bulabileceğiniz her şey İzmir’de fazlasıyla vardı. Hem de oradaki trafik ve hengame olmadan... Ben, hayatın her saniyesinin çok kıymetli olduğuna inanıyorum. Bu nedenle ömrümün birkaç senesini trafikte geçirmek istemiyorum. Kısacası, İzmir’e aşık oldum ve yerleşme kararı verdim. Bu yüzden aile büyüklerimle ters düştüğüm anlar bile oldu.

Peki, inşaat sektörüne geçiş nasıl oldu?

İzmir’e ilk geldiğimde, “Bana 8-10 ev bakın, en güzeli hangisiyse orada oturacağım. Bunu hak ettiğimi düşünüyorum” dedim. Ancak, arkadaşlarımın gösterdiği evlerin hiçbirini beğenmedim. Hayalimdeki siteyi bulamadım. İnşaat sektörüne olan merakım, İzmir’de özellikle A Plus konsept eksikliğini görmem, baba mesleği olan bu işi burada başlatma fikrini doğurdu. Folkart Narlıdere fikri işte o gün ortaya çıktı. Sonra Folkart Mavişehir, şimdi de Bayraklı’daki Folkart Towers...

3 ayda 800 kişi alacağız

Folkart Towers’ı tanıtabilir misiniz?

Yazının Devamını Oku

Sevdası eğitim

16 Temmuz 2011
Otomotiv, akaryakıt, inşaat, beton, prefabrik ve sigorta sektörlerinde yaklaşık 40 yıldır faaliyet gösteren Kavuklar Grubu’nun yönetim kurulu başkanı Abdullah Kavuk’un en büyük sevdası ise eğitim...

Grup olarak birçok okul ve yurt yaptıran, sayısız öğrenciye burs desteği veren Kavuk, bu sevdasını, kendisi gibi eğitime ve hizmete gönüllü bir grup arkadaşıyla üç yıl önce kurduğu ve halen mütevelli heyet başkanlığını yaptığı Gediz Üniversitesi’yle taçlandırdı. ‘Gediz’ dendiğinde adeta gözlerinin içi gülen Abdullah Kavuk, kuruluş öyküsünü ve gelinen noktayı anlattı.
· Gediz Üniversitesi fikri nasıl doğdu? Kurucu mütevelli heyetindeki arkadaşlar aslında sürekli bir araya geldiğimiz, haftada bir toplandığımız, yemek yediğimiz, ailece görüştüğümüz kişiler, çoğu işadamı. Bu buluşmalarda birçok konu gibi İzmir’i de konuşuyoruz tabii... İzmir’e çizilen bir vizyon var. Ama bunu bir şeylerle desteklemek, altını doldurmak da gerekiyor. “Biz ne yapabiliriz, nasıl katkı koyabiliriz” diye düşünürken, eğitimdeki açık dikkatimizi çekti. Zaten bu konuya yabancı da değildik. Eğitime hem yatkın hem de gönüllüydük. Yapıp bağışladığımız okullar, yurtlar vardı. Gediz fikri oluştuğunda, İstanbul’da 36 üniversite olduğunu, İzmir’de ise bu sayının 3 olduğunu tespit etik. Öğrencilerin çoğunluğunun okumak için İzmir dışına, ağırlıklı olarak İstanbul’a gittiklerini gördük. Tamamen rastlantı eseri bulduğumuz şu anki yerimizde, kamudan tek kuruş kaynak kullanmadan, 50 milyon dolar yatırımla sayılı kampuslerden birini kurduk. Tek amacımız, insanlığa hizmet edecek insanların yetişmesini sağlamak. Bu nedenle en iyi akademisyenleri transfer ediyoruz. Öğrencilerimizin yarısına burs veriyoruz. Sadece eğitim açığımız 7 milyon lira. Başabaş noktaya geldiğimizde sevineceğiz. O zaman daha çok destek olabileceğiz.
Altında güven yatıyor
· Yola çıkarken ne düşünüyordunuz, şimdi ne düşünüyorsunuz? Beklentilerinizin de üzerinde bir üniversite mi oldu?
İki yılda sanıyorum diğer üniversitelerin 10 senede geldiği noktadayız. Bu kadar kısa sürede böyle bir noktayı belki planlamamıştık ama niyetlerin hepsi iyi olduğu için direkt olarak başarı geldi.
· Gediz, en çok tercih edilen üniversite haline geldi. Bu başarıya nasıl ulaşıldı?
Bence bunun altında güven unsurunun oluşması yatıyor. Vakıf ve üniversite mütevelli heyetinde görev alan arkadaşlarımın bunda büyük katkısı var. “Bunlar bu işi iyi yaparlar” dedirtmek çok önemli. Marka imajına ciddi katkı sağlıyor. Diğer taraftan, İzmir’in böyle bir kuruma ihtiyacı vardı. Onun da etkisi olabilir. Sonuçta İzmir, bir öğrenci için yaşanacak en ideal şehir. Anadolu için çekim merkezi olmalıyız. Aksi halde İzmir büyüyemez.

Yazının Devamını Oku

Şarapçılığın geleceği çok parlak

9 Temmuz 2011
YÜZDE 8 pazar payıyla Türkiye’nin ilk beş şarap üreticisi arasında yer alan İzmir merkezli Yazgan Şarapçılık, son iki yılda yaptığı 5 milyon TL’lik modernizasyon yatırımıyla üretim kapasitesini 7 milyon litreye çıkarırken, altı yeni ürünü de beğeniye sundu.

Kuruluşunun 67’nci yılında kurumsallaşmaya ağırlık veren, “Mahra” ve “Roseo” adlı iki yeni markayı sektöre kazandıran firma, ihracata da hız verdi. Hollanda’dan sonra İngiltere’ye de şarap ihraç etti. Sırada Çin var. Satış Direktörü Murat Yazgan, üst segment çıtasını daha yukarılara taşıyacak planları olduğunu söyledi, “Gelecekten umutluyum. Önümüzdeki beş yılı çok parlak görüyorum” dedi.

Yazgan Şarapçılık 2011’i    nasıl planladı, yılın geride kalan ilk altı aylık döneminde neler yapıldı?

Malum, 67 yıllık bir aile şirketiyiz. Ancak bu sene başında kurumsallaşmaya geçmiş yıllara oranla daha fazla ağırlık verdik. Üç kuşaktır aile fertleri olarak sürdürdüğümüz işleri profesyonellere devretmeye başladık. Fransız önolog Antoine Bastıde d’Izard liderliğinde güçlendik. Ayrıca; üretim, finans, satış ve ihracatı aramıza yeni katılan müdürlere bıraktık. Bunun yanı sıra bağcılığa çok önem vermeye başladık. Bu yıl iklim handikapları ve hastalıklar yüzünden rekoltede biraz sıkıntı olacak. Ancak biz, gerek yıllardır sözleşmeli alım yaptığımız gerek kendi bağlarımızda önoloğumuzun tavsiyeleriyle yaptığımız kontrollü üretim sayesinde kaliteye de yansıyan olumlu sonuçlar aldık.

Yatırım ve markalaşma adına attığınız adımlar da oldu sanıyorum...

İzmir Pınarbaşı’ndaki tesisimizde bin 200 metrekarelik iklim kontrollü depo yaptık. Teknik kadronun önerisiyle meşe fıçı mahzenini devreye sokacağız. Geçen yıl da fermantasyonu ısı kontrollü yapacak yatırım gerçekleştirmiştik. Yeni markamız ‘Mahra’nın (eski Türkçe’de üzüm taşıma sandığı anlamında) geri dönüşlerinden çok memnunuz. ‘Roseo’muz hem ambalajı hem meyvemsi karakteriyle büyük beğeni topladı. The Ritz Carlton İstanbul’da gerçekleştirilen ve 27 Türk üreticisine ait 188 şarabın dünyaca ünlü tadım uzmanlarınca değerlendirildiği “Masters of Wine Weekend” etkinliğinde en yüksek ikinci puanı aldı. Bu da bize doğru yolda olduğumuzu, güzel şeyler yaptığımızı gösteriyor. Tüm bunların arkasında Yazgan Ailesi olarak hepimizin arzusu, emeği ve eforu var. Mutluyuz, gururluyuz...

Geleceğe dönük beklentileriniz neler?

Seneye markalaşma, yeni ürünler ve üst segment grubunun çıtasını daha da yükseltmeye yönelik projelerimiz var. Gelecekten umutluyuz. Şarap sektörü beş yıl öncesine kadar emekliyordu. Şimdi yeni yeni yürümeye başladı. Birkaç sene içinde de koşmaya başlayacak. Yurtdışında katıldığımız organizasyonlarda gördük ki, Türk şarap sektörü Avrupa’daki rakipleriyle arasındaki mesafeyi kapattı. Ülke olarak artık biz de iyi şarap üretiyoruz. Önümüzdeki beş yılı çok parlak görüyorum.

OTOMOBİL

Yazının Devamını Oku

Sabundan sonra sıra kozmetikte

2 Temmuz 2011
İZMİR merkezli, 70 yıllık köklü geçmişiyle Türkiye’nin en büyük zeytinyağlı sabun üretici ve ihracatçılarından Dalan Kimya hız kesmiyor.

Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Dalan, birkaç ay içinde yeni bir markayla zeytinyağının gücünü sabundan sonra kozmetik ürünleriyle de ortaya koymayı hedeflediklerini söylüyor.  

Kuruluş öykünüzle başlayalım...   Dalan Kimya, 1941’de Agora Namazgâh’ta dedem Hamdi Dalan tarafından kuruldu. Günümüzde, babam Akın Dalan önderliğinde, Pınarbaşı’ndaki 70 bin metrekarelik tesiste, 100’ü beyaz yakalı toplam 500 çalışanımızla en son teknolojiyle sabun, kozmetik ve gliserin üretimi yapıyoruz.   

Sektördeki yeriniz nedir?Yüzde 100 Türk sermayeli üçüncü kuşak aile şirketiyiz. Türkiye’nin en büyük üç sabun üreticisinden biriyiz. Kalıp sabun pazarında yüzde 12 paya sahibiz. 2009 verilerine göre Fortune’de 489’uncu, ISO’da ise 537’nciyiz. Hedefimiz her ikisinde de hep ilk 500’de yer alabilmek.
100 ülkeye ihracat

Kaç çeşit ürününüz var?  Kalıp ve sıvı sabun, duş jeli, vücut losyonu, saç kremi, el ve vücut kremi, tıraş kremi ve şampuan gibi kişisel bakım ürünlerinin yanı sıra teknik ve farmasötik gliserin gibi endüstriyel ürünlerle birlikte 600’den fazla çeşidimiz bulunuyor.

Yazının Devamını Oku