ÇOCUKLUĞU Niğde ve Ankara’daki bahçelerde geçen Duygu Özerson Elakdar kelimenin tam anlamıyla doğaya dokunarak büyüdü.
Uzun yıllar tabiatla iç içe yaşayınca, bir süre sonra ‘ağaç, toprak, güneş’ olmadan yaşayamaz hale geldi.
Paris’te pazarlama üzerine yüksek lisans yaptığı yıllarda bu tutkusuyla evinin balkonunu bitkilerle donattı.
Bu sırada evlendi, doğa tutkusunun peşinden koştu, işini bıraktı, mimar olan eşinin ülkesi Libya’ya yerleşti.
Ülkede iç savaş çıkınca ailece Türkiye’ye geldiler ve İzmir’in Urla ilçesine yerleşerek tarımla uğraşmaya başladılar.
Ve hayatı tıpkı ünlü şair Oruç Aruoba’nın ‘Ne ki Hiç’ şiirindeki...
Duyduğuma göre firma, ürettiği ilk yerli güneş paneli ‘Parla’nın dış ülkelere satışı için geçtiğimiz günlerde anlaşma imzalamış.
Ayrıca, güneş tarlası ve çatı kurumlarından enerji üretimine yönelik önemli bağlantılar da gerçekleştirmiş.
Yönetim Kurulu Başkanı Ceyhan Saldanlı, “Enerjide üretim ve dağıtım alanlarında vardık. Şimdi de enerji teknolojisi geliştiriyoruz. Amacımız, Parla’yı bir dünya markası haline getirmek” diyormuş.
***
Onlar hız kesmedi
TARİHİNİN en ciddi krizlerinden birini yaşayan turizm sektöründe yatırımlarında hız kesmeyen firmalar da var.
Sektörden kulağıma gelen bilgiye göre, 2018’de Urla’ya adım atmaya hazırlanan firma, konseptini buraya da taşıyacakmış.
Eski Urla evlerinin dokusunun korunacağı projelerin bahçelerinde üzüm bağları olacakmış.
Urla’nın 10 yıl içinde yıldızının parlayacağını söyleyen Veryeriler İnşaat’ın patronu Alpan Veryeri...
“Urla isterse bir Alaçatı olabilir.
Biz de Urla’da uzun soluklu olacağız.
1930’LU yıllar...
Göç mevsimi...
Ramadan Çetin, ailesiyle birlikte, Bulgaristan’dan yeni bir ülkeye doğru yola çıkar.
Edirne Keşan yeni hayatının ilk durağı olur.
Mücadelerle geçen yılların ardından, 1965’te ikinci ve son durak eklenir yolculuğuna:
Ayvalık Altınova...
Marka yaratmak, bütün fırtınalara rağmen ayakta tutabilmek, sevgi - bilgi - emekle büyütebilmek insanüstü bir özveri ve çabayı da zorunlu kılıyor.
Duydum ki, 1924’te Torbalı Tepeköy’de başlayan, günümüzde dördüncü kuşaktan Levent ve Deniz Doğanoğlu kardeşlerin yönetiminde yoluna devam eden Alsancak Unlu Mamuller (AUM), sessiz ama derinden hamleler peşindeymiş.
Şu anda İzmir, Aydın, Balıkesir, Manisa ve Trabzon olmak üzere 5 şehirde hizmet veren firma, 2017’nin ilk yarısı hedefi olan 32 mağazaya ulaşmış.
Yeni marka yüzüyle ve franchising sistemiyle öncelikle Ege’de büyümeye devam eden AUM...
GAZETELERDE okumuşsunuzdur.
İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı, pazartesi günü internet sitesinden kentin vergi rekortmenlerini açıkladı.
2016 tahakkuklarına göre...
Kurumlar vergisinde Philsa Philip Morris Sabancı ilk sırada yer alırken, Petkim Petrokimya ikinci, MSC Gemi Acenteliği üçüncü oldu.
İlk 100’de toplam 40 firma isminin açıklanmasını istemedi.
İstanbul’da hayata geçirdiği ‘Yelken Kule’, ‘Burgu Kule’, ‘Adam Kule’ gibi farklı tasarımlarıyla tanınan Dap Yapı’nın rotasını İzmir’e çevirdiğini yazmıştım.
İlk kez İstanbul dışına çıkan firmanın, kentin genel mimari yapısına uygun balkonlu, teraslı, 30 - 32 katlı iki kule ve 700 civarında konut yapmayı planladığını paylaşmıştım.
Duydum ki, yapımına yıl sonunda başlanacak projeye geçen cuma itibariyle tam 11 bin 200 talep gelmiş.
Projeye İzmirliler kadar İstanbullular da büyük ilgi gösteriyormuş.
Eminim ki, Datça’ya gitmek için herkesin mutlaka en az bir sebebi vardır. Kimi denizine, güneşine, oksijenine, doğasına, tarihine vurgundur. Kimi balını, bademini, balığını, incirini, zeytinini, tarçınlı ekmeğini yeyip adaçayını yudumlamak ister. Kiminin derdi yüzmektir, sörftür, yelkendir, dalıştır, tekne turudur. Kimi huzuru Ovabükü, Hayıtbükü, Kızılbük, Palamutbükü, Kargı’da bulur. Kimi antik kent Knidos, Can Yücel’in eski Datça Mahallesi, kekik kokan köyleri ve değirmenleriyle ünlü Reşadiye’ye aşıktır. Kimi için de Datça her şeyden önce insandır, insanıdır.
Can Baba’dan sorulu-cevaplı
Can Yücel’in, ‘Sorulu Cevaplı’ şiirinde, “Ne harika yer burası! Nereden buldun bu Datça’yı? Elimle koymuş gibi buldum” dediği Datça, kimileri için ise 11 aylık bekleyişin son buluşudur. Zira, her yıl eylül ayının üçüncü haftasından itibaren sadece 30 gün süreyle deniz kenarlarındaki taşlık alanlarda ve kumda yüzünü gösteren mis kokulu bembeyaz ‘kum zambakları’ bir kez daha Datçalılarla ve Datça sevdalılarıyla buluşur.
Herakles’in ağzından akan süt
Mitolojiye göre, tanrılar tanrısı Zeus, ölümlü bir kadından olan çocuğu Herakles’in ölümsüzlük kazanması için onu bir tanrıçanın emzirmesini ister. Bir gün Herakles’i, uyumakta olan karısı Hera’nın göğsüne yaklaştırır. Herakles, Hera’yı öyle güçlü emer ki, emmeyi bıraktığı halde ağzından sütler etrafa dağılır. Ve gökyüzünden yere düşebilenler ‘beyaz zambak’ olarak çevreye dağılır.