Onu ilk olarak “AKP neden kazanır? CHP neden kaybeder?” kitabından keşfetmiştim. CHP’nin 2019 yerel seçim kampanyasını yönetmesini ise izleme imkânım oldu.
Ateş İlyas Başsoy’u, Ruşen Çakır’ın Medyascope’taki yayınında izledim.
“6’lı ittifak diye bir kavram çıktı son dönemde ortaya ama ben de bir heyecan göremiyorum orada. Heyecan potansiyeli var. Çok fazla artılar var, çok olumlu işe yarayacak cevherler diyeyim ama sonuçta bu cevherlerden yemek pişmedi. İnsanlara da heyecan uyandıracak bir dalga yaratılamadı” dedi.
BAŞSOY’UN UYARILARI
Başsoy, muhalefetin düşmanı değil. CHP’nin seçim kampanyalarını yürütmüş bir isim. Kendi tabiriyle, “Muhalefetten ekmek yiyen bir reklamcı.” O nedenle yaptığı değerlendirmeler, işini bilen birinin yapıcı uyarıları.
6’lı ittifakın net olmadığını, topluma net mesajlar vermediğini, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem vaadinin toplumda bir ilgi uyandırmadığını savunuyor. Toplumda heyecan uyandıran mesajların verilmesi gerektiğini söylüyor.
Bunun neresi yanlış?
MATEMATİK TUTMUYOR
İhtilaller, cumhurbaşkanı olmak için yapılır. Hele hele Başkanlık Sistemi’ne geçtikten sonra çok daha önemli hale geldi. Çünkü cumhurbaşkanı, icra yetkisini de üstlendi. Hem cumhurbaşkanı hem başbakan oldu.
İktidarın cumhurbaşkanı adayı belli. Recep Tayyip Erdoğan. Bakmayın Kılıçdaroğlu’nun henüz Erdoğan bile adaylığını açıklamadı demesine, Erdoğan gibi bir lider varken başka bir aday düşünülür mü?
Kılıçdaroğlu’nun yaptığı, aklımızla alay etmek.
Asıl sorun muhalefette. Muhalefet bir türlü cumhurbaşkanı adayını belirleyemiyor. Çünkü birbirlerine güvenmiyorlar. Seçim tarihi yaklaştıkça gerilim artıyor. Siz asıl cumhurbaşkanı adayının belirlenme sürecinde yaşanacakları görün.
Büyük bir fırtına yaklaşıyor.
Sadece üç alıntı yapmak istiyorum.
1- DEMİRTAŞ’LA PAZARLIK
Muhalefet cumhurbaşkanı adayını belirlemek için HDP’nin desteğine göz dikmiş durumda.
27 Mart’ta ise Babacan’ın başkanlığında bir araya geldiler. 5 saati aşkın toplantının sonunda tek sayfa 31 satırdan oluşan bir açıklama yapıldı.
Daha önce 28 Şubat’ta yayımlanan beyanname için 6 partinin temsilcileri 4 ay süren toplantılar yapmışlardı. Çıka çıka topluma heyecan vermeyen bir metin çıkmıştı.
KRİZ YAŞANDI
27 Mart’taki açıklama için de Ali Babacan’ın 1 hafta süren temasları sonucunda metin hazırlandı. Ama ne oldu? DEVA Partisi tarafından hazırlanan taslak metin, liderlerin toplantısına az bir süre kala diğer partilere iletildi. Bu nedenle ciddi bir gerilim yaşandı. İkinci adamlar arasındaki sürtüşme krize dönüşünce liderler devreye girdi. İttifak henüz kurulmadan dağıldı görüntüsü vermemek için açıklama metni liderlerin önerileriyle yeniden şekillendi.
LİDERLER KURTARDI
Babacan tarafından hazırlanan taslak metnin ekonomi ağırlıklı olduğu söyleniyor. Toplantıda Davutoğlu’nun, ‘Ukrayna’da savaş var ama bu metinde savaşa dair bir bölüm yok’ dediği, Meral Akşener’in seçim güvenliğini gündeme getirdiği, Temel Karamollaoğlu’nun topluma güven verecek bir mesajın verilmesini istediği ifade ediliyor.
Demek istediğim şu; daha bir sayfa 31 satırdan oluşan metni hazırlamaları 1 haftayı bulan bu ittifak mı Türkiye’nin sorunlarını çözecek?
Ukrayna Savaşı gibi bir krizle karşı karşıya kalsalar bunlar açıklama yapana kadar savaş biter.
Çünkü Grozni’de de benzer görüntüler ortaya çıkmıştı. Savaş uzadıkça korkarım ki Buça’yı aratan sivil katliamlarına tanık olabiliriz.
O nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın barışı sağlama konusundaki çabaları çok önemli.
Erdoğan, hem Putin’le hem Zelenski ile görüşebilen bir lider. İkisinin de güvendiği bir isim. Bu önemli bir fırsat. Erdoğan’dan başka kim yapacak? Biden mı?
O barış için değil, savaşı uzatmak için çalışıyor.
Barışı sağlamaya en yakın lider olarak Erdoğan görünüyor.
O nedenle ben bir süredir eğer barışı sağlarsa Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Nobel Barış Ödülü’nün verilmesini savunuyorum.
Erdoğan
Putin ve Zelenski tarafından güvenilir arabulucu olarak görüldüğü için dünya liderleri, destek vermek ve bilgi almak için Erdoğan’la görüşmeyi tercih ediyorlar. Ukrayna konusunda Erdoğan’ın duruşu diğer ülke liderleri tarafından merak ve ilgi konusu olmaya devam ediyor.
Ukrayna Savaşı 24 Şubat’ta başladı. Erdoğan 23 Şubat tarihinden bu yana Zelenski ile dört kez, Putin’le üç kez görüştü. Ben en son 50’yi geçince saymayı bıraktım, Erdoğan bu süreçte başta ABD Başkanı Biden olmak üzere devlet ve hükümet başkanlarıyla görüşmeler yaptı.
Bizim muhalefet ne yapıyor? Henüz Erdoğan’ın yediği manda yoğurdu polemiğini aşabilmiş değil.
‘AZİZ NESİN’LİK
Aylar süren tartışmalardan sonra altı liderin oturacağı masanın şeklini belirlemeyi başardılar. Liderler toplantısından sonra yayınlanan ortak bildirinin bir hikâyesi var. Anlatsam ‘Aziz Nesin’lik olur. Bir sayfalık açıklama için neredeyse masayı dağıtacak hale gelenler, yarın ülkeyi yönetmeye kalksa vay halimize. Ukrayna Savaşı biter, bunlar daha hangi açıklamayı yaparız diye tartışıyor olur. O kadar yani...
ZELENSKİ-PUTİN GÖRÜŞMESİ
Ukrayna Savaşı’nda ise kimi zaman barış umutlarının yükseldiği kimi zaman savaş ikliminin ağır bastığı bir dönemden geçiliyor. Zelenski, “Putin’le görüşme olmaması muhtemel” açıklamasını yaptıktan birkaç saat sonra, bu kez Habertürk televizyonundan Sena Alkan’a iki liderin İstanbul’da görüşebileceğini söyledi.
Zelenski
Tartışmayı Temel Karamollaoğlu başlattı. Karamollaoğlu 26 Mart tarihinde Ankara Masası programında gazeteci Fatih Atik’in, “Necmettin Erbakan hayatta olsa CHP ile birlikte olur mu?” sorusuna “Bugün hayatta olsa kesinlikle CHP ile birlikte olurdu” diye yanıt vermişti.
Karamollaoğlu’nun bu değerlendirmesini önemsediğim için 29 Mart’ta, “Erbakan, Kılıçdaroğlu’nu mu desteklerdi Erdoğan’ı mı?” diye bir yazı yazdım.
ERDOĞAN’IN TEPKİSİ
Özbekistan gezisinde gazeteciler aynı soruyu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sordu.
Erdoğan, “Temel Bey’in ebedi alemden, hocamla böyle bir irtibatı nasıl kurduğunu anlamakta doğrusu zorlanıyorum” diye yanıt verdi.
Tarih, 31 Mart 2022.
Erdoğan’ın söyleşisinin gazetelerde yayınlandığı gün Temel Karamollaoğlu, bir tweet atarak Erdoğan’a yanıt verdi.
BÜLENT TURAN’IN ÇIKIŞI
İstanbul Aydın Üniversitesi Müzik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Erdal Şahin, Esenler Belediyesi Müzik Okulu’nda her ay müzik söyleşisi yapıyormuş. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şen’i sezon açılışı için orada konuk etmiş. Ben de YouTube’da gördüm. Siyaset susmuş, müzik konuşmuş. Mustafa Şen kendi bestesi olan “Toprak Kardeşliği” eserini enstrümantal olarak icra etmiş. “Sen ben yok. Hatta, biz de yok. Hepimiz var” diyor Toprak Kardeşliği’nde. Tam da Mustafa Şen’e uygun bir derviş yaklaşımı.
Ancak Mustafa Şen’le konuşunca yıllardır tanıdığım insanı aslında yeterince tanımadığımı fark ettim. Ben onu GENAR’da araştırmacı, iyi bir entelektüel ve siyasetçi olarak bilirdim. Hatta Anadolu Yayıncılar Derneği’nde Sinan Burhan bizleri bir araya getirdiğinde de bağlama çalmıştı ama bu kadar derin bir müzik eğitimi aldığını fark etmemişim.
‘ŞELPE’NİN SIRRI
Şelpe denilince benim aklıma ilk olarak değerli sanatçımız Erdal Erzincan gelir. Mustafa Şen, hocası Prof. Dr. Erol Parlak’ı şelpe metodunu yazan üstat kategorisine yerleştiriyor. Mustafa Şen’in uyarısı üzerine dinledim, Erol Hoca muhteşem. Mustafa Şen, Muzaffer Özdemir’le şelpe çalışmış. “Hocalarım” diyor her birinin ismini sayarken. Müzikte sadece enstrüman çalmayı öğretmiyorlar, bir de edep eğitimi var belli ki...
Hakkında yakalama kararı çıkarılan Semra Güzel’in yurtdışına kaçtığını yazmıştım. Semra Güzel’in 0536... no’lu cep telefonundan ise GSM hattından otomatik olarak “Aradığınız numaraya ulaşılamıyor” yanıtı alınıyor.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da, “Şu anda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımız 23 Mart’ta yakalama kararı çıkardı. Ve kolluk da bunlarla alakalı gerekli arama ve taramayı yaptı. Ama bilinen adreslerinde Semra Güzel’e ulaşılamadı. Şu anda nerede olduğuna dair de elimizde kesin ve resmi bir veri yok. Yurtiçinde mi yoksa yurtdışına çıktı mı; buna dair kayıtlar incelendiğinde resmi kanallardan yurtdışına bir çıkış da gözükmüyor” demişti.
En son Diyarbakır’da görülen Semra Güzel’in yasadışı yollardan yurtdışına çıktığı tahmin ediliyor.
ŞİMDİ NEREDE
Semra Güzel