Bu millet istediği sürece Erdoğan üçüncü kez cumhurbaşkanı adayı olur ve seçilir. Hatta Anayasa’ya göre 2023 seçimlerinden sonra erken seçim kararı alıp dördüncü kez aday olabilir.
367 kararında, siyasi partilerin kapatıldığı dönemlerde, Erdoğan’a siyasi yasak koydukları günlerde Anayasa ve yasaları nasıl yorumluyorlarsa şimdi de aynı kafa Erdoğan üçüncü kez seçilemez korosunu oluşturmuş durumda.
Erdoğan üçüncü kez seçilemez tartışmasının başlama vuruşunu 367 kararının mucidi Sabih Kanadoğlu yaptı diyeyim de gerisini siz anlayın.
Neymiş efendim, Anayasa’nın 101. maddesinde cumhurbaşkanı iki kez seçilir deniliyormuş. Doğru ama aynı Anayasa değişikliğinin 18. maddesinde de, “Yapılan değişiklikler, birlikte yapılacak ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’ne ilişkin takvimin başladığı tarihte uygulanır” deniliyor.
Başkanlık Sistemi’ne geçtiğimiz Anayasa değişikliği 17 Nisan 2017 Referandumu’nda kabul edildiğine göre, bu düzenlemede 24 Haziran 2018 seçimlerini mi esas alacağız yoksa Anayasa referandumundan önceki 10 Ağustos 2014 seçimlerini mi?
ALGI OPERASYONU
Buradaki maksat ne biliyor musunuz? Şimdiden seçimi kaybedeceklerini anladılar, çamura yatıyorlar. Erdoğan aday olamayacağı seçime giriyor diye algı operasyonu yapmaya çalışıyorlar. İşleri güçleri algı operasyonu yapmak.
PARLAMENTER SİSTEM VARDI
Her nedense son zamanlarda Öcalan’a tecridin kaldırılması için eylem yapıyorlar. DBP’li Salihe Aydeniz’in polise tokat attığı Kadıköy’deki eylemde olduğu gibi gerilime neden oluyorlar. Öcalan yaklaşık 2 yıldır yakınlarıyla görüştürülmüyor. Kulislerden edindiğim izlenime göre Öcalan’ın yakında bir yakınıyla görüşmesine izin verilecek.
İMRALI’YA KİM GİDECEK
Bu isim kardeşi Mehmet Öcalan da olabilir, halen HDP Şanlıurfa Milletvekili olan Ömer Öcalan da İmralı’ya gidebilir.
Öcalan’ın görüşmesine bir defalığına mı izin verilecek yoksa bu belirli aralıklarla devam mı edecek, orasını bilmiyorum. Ama önemli olan bu görüşmeden ne çıkacak? Öcalan, Kandil’e ve HDP’ye bir mesaj gönderecek mi?
YENİ ÇÖZÜM SÜRECİ Mİ
Öcalan’la görüşme konusunu yazınca hemen AK Parti yeni bir çözüm süreci mi başlatıyor şeklinde tartışmalar başlatılabilir. Ama peşin olarak söyleyeyim ki öyle bir çalışma da yok, ben de öyle bir izlenim edinmedim. Yeni bir çözüm süreci başlatılıyor şeklindeki tartışmalar maksadını aşan tartışmalar olur. Zaten Öcalan, Kürt sorunu diye yazarken en çok endişe ettiğim nokta bu oluyor. Hemen birileri alıyor, iktidar yeniden çözüm süreci başlatıyor diye başka bir yerlere taşıyor. Öcalan’a tecrit uygulandığı iddiasıyla PKK-HDP’nin yarattığı gerginliğe son vermek için ailesinden birisiyle görüşmesine izin verileceği söyleniyor.
YANLIŞTI
Yerel seçim döneminde
Ukrayna Savaşı’ndaki aktif tarafsızlık politikası kadar Yunanistan konusundaki kararlı tutumu da Erdoğan’ın dünya lideri konumunu bir kez daha pekiştirdi.
Erdoğan, hadi Yunanistan’a savaş açıyoruz moduna girse puanları yükselirdi. Popülizm yapmadı. Kararlı bir düzeyde Yunanistan’ı uyardı. İstanbul’daki görüşmede “Aramıza üçüncü ülkeleri sokmayalım. Sorunlarımızı karşılıklı olarak görüşelim. Stratejimizi, işbirliğini geliştirelim” dediği halde ABD’ye gidip Türkiye aleyhinde konuşan Miçotakis için, “Artık benim için Miçotakis diye birisi yok” dedi ama hamaset yapmadı.
Yunanistan’ın bunca kışkırtmalarına rağmen Erdoğan’ın dünkü tespiti çok önemliydi. Bana güven verdi. Ne dedi Erdoğan? “Yunanistan üzerinden ülkemize karşı oynanan oyunun farkındayız.”
Bu tespiti neden çok önemsiyorum?
SADDAM VE ZELENSKİ TUZAĞI
Saddam Hüseyin’i Kuveyt’e saldırması için teşvik eden Amerika’ydı. Rusya’ya karşı Ukrayna’yı savaşa sokan yine Amerika oldu. Ama ne Saddam ne Zelenski bu oyunu görmedi. Peki sonuç ne oldu?
Erdoğan’ın bu sözünün ikinci ayağı vardı. Erdoğan, “Sorun, Yunanistan’ın bu oyunu fark etmemesi ya da gönüllü figüranı olmasıdır” dedi. Önemli bir tespit. Aslında bu uyarı Miçotakis’e, ‘Zelenski’ye bak sonunu gör’ demekten başka bir şey değil. Miçotakis, “Erdoğan ile buluşmalı ve konuşmalıyız” derken umarım figüranı olduğu oyunun sonunu fark etmiştir.
ABD, Yunanistan’ı kışkırtıp bizi savaşa sokmak istiyor ama Türkiye sonu felaket olan bu tuzağa düşmeyecek.
Hilmi Daşdemir’in başkanı olduğu Optimar’ın anketini ise düzenli olarak paylaşmaya çalışıyorum. Çünkü anket sonuçları ilk olarak bu köşede yayınlanıyor. Optimar’ın mayıs ayı anketinde oluşturulmak istenen algıyı tersyüz edecek ama hem iktidar hem de muhalefet açısından dersler çıkarılacak sonuçlar var.
12-15 Mayıs tarihleri arasında 2519 kişi ile yapılan anket siyasi partilerin oy oranlarından, yaşadığımız ekonomik sıkıntılara ayna tutuyor.
ZAMLAR VE ENFLASYON
Optimar’ın ‘Sizce geçtiğimiz ayın en önemli olayı nedir?’ sorusuna ankete katılanların yüzde 62.6’sı zamlar yanıtını vermiş. İkinci sırada ise yüzde 19.7 oranıyla enflasyon geliyor. Onları yüzde 7.8’le Suriyeli mülteciler konusu takip ediyor.
YİNE EKONOMİ
‘Türkiye’nin en önemli sorunu nedir?’ sorusuna verilen yanıt da şaşırtıcı gelmiyor.
Ankete katılanların yüzde 66.5’i ekonomi diyor. Yüzde 5.6’yla üçüncü sırada yer alan işsizliği eklediğimizde ekonomi ve işsizlik diyenlerin oranı yüzde 72.1’e ulaşıyor. Kasım ayından bu yana ekonomi birkaç puanlık oynamalarla ilk sırada yer almaya devam ediyor.
SURİYELİLER
Kılıçdaroğlu da meydan okumayı seven bir lider.
Erdoğan’a karşı, ‘Hodri meydan, çık karşıma. Cumhurbaşkanı adayıyım’ diye cevap verir mi? Bu konuda CHP kulislerini yokladım. Aktaracağım. Ama Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’na yönelik ‘Cumhurbaşkanı adayı mısın?’ şeklindeki çağrıları, gönlünde cumhurbaşkanlığı hesapları yatanların arasında rahatsızlığa neden olmuş durumda.
DANIŞIKLI DÖVÜŞ MÜ
Erdoğan’ın meydan okumaları en çok kimi rahatsız ediyor? Kılıçdaroğlu’nu değil. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın kendisini cumhurbaşkanı adayı olmaya davet eden çıkışlarından dolayı memnun. Çünkü Erdoğan’ın çıkışı Kılıçdaroğlu’nu doğal rakip haline getiriyor.
Peki Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’na yönelik salvoları en çok kimi rahatsız ediyor? Başta 6’lı masanın diğer liderlerini ve Ekrem İmamoğlu’nu. Hatta Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasında danışıklı dövüş olduğunu düşünüyorlar.
GERİ ADIM ATMASIN
1- Erdoğan Kılıçdaroğlu’na vurdukça, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı şansı artıyor.
2- Erdoğan Kılıçdaroğlu
Erdoğan ve Putin görüşürken, Suriye haritası üzerinde yapılacak Büyük Cerablus operasyonu hakkında bilgi veriliyor. Putin, eliyle Cerablus’un olduğu bölgeyi işaret ederek, “Amerikalılar orayı Kürtlere vermeyi planlıyor” diyor. Ardından, “Biz kameraların karşısında tepki gösteririz ama operasyonu engelleyici bir şey yapmayız” diye ekliyor. Zaten Türkiye’nin beklediği de Rusya’nın engelleyici olmaması.
Cerablus’a yönelik Fırat Kalkanı operasyonu bu görüşmeden 1 yıl sonra yapıldı. Rusya söz verdiği şekilde engelleyici olmadı.
Diplomatik müzakerelerde kameraların önünde söylenen ile ikili görüşmelerde varılan mutabakatlar farklı olduğu için Lavrov görüşmesinin perde arkasına bakmak gerekiyor.
Bir de bu tür uluslararası operasyonlarda uluslararası konjonktür çok önemli. Konjonktür hiç olmadığı kadar yanımızda.
KONJONKTÜR NE DURUMDA
Ukrayna Savaşı nedeniyle Suriye, Rusya’nın birinci önceliği değil. Rusya-Ukrayna Savaşı’ndaki aktif tarafsız konumumuz bizi Rusya nezdinde özel bir yere yerleştirdi. Rusya, Türkiye’yi kaybedilmemesi gereken lider ülke olarak görüyor. Lavrov, hava sahasının kapatılması nedeniyle Sırbistan’a gidememişti. Türkiye ambargo altındaki Rusya’nın batıya açılan tek kapısı konumunu üstlendi.
Suriye’ye yapılacak operasyon nedeniyle Rusya, batıya açılan Türkiye kapısını kapatmak istemez.
Konjonktürün sunduğu fırsatlardan biri de NATO’nun genişleme sürecine denk gelmesi. Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine koyduğu çekince nedeniyle Türkiye, NATO açısından kazanılması gereken bir müttefik konumunda. O nedenle olası bir Suriye operasyonuna Batı’dan yüksek profilli bir itiraz beklenmiyor.
Erdoğan, 1 Haziran günü AK Parti grubunda Kılıçdaroğlu’na “Yüreği yetip 2023’te cumhurbaşkanı adayı olacak mı?” diye sormuştu. Kılıçdaroğlu aynı gün buna, “Var mısın yarın erken seçimi ilan etmeye, aynı gün içinde adayımızı açıklayalım” diye yanıt verdi. “Hodri meydan, çık karşıma. Adayım” demedi. Topu Millet İttifakı’na attı. “Adayımızı” dedi.
Erdoğan 5 Haziran’da bu kez AK Parti’nin Kızılcahamam kampında Kılıçdaroğlu’na, “Sen sıkıyorsa aday mısın değil misin, onu açıkla” diye seslenmişti.
Kılıçdaroğlu bu çağrıya karşı hiç yanıt vermedi. Erdoğan bu işin peşini bırakmaz, Kılıçdaroğlu’nu kaçtığı yere kadar kovalar demiştim. Erdoğan dün İzmir’de bu kez cepheyi genişletti. “Kılıçdaroğlu ya adaylığını ya da adayını açıkla” dedi.
ERDOĞAN’IN STRATEJİSİ
Görünen o ki Erdoğan, cumhurbaşkanı adaylığı konusunda kronometreyi işletmeye başladı. Peki Erdoğan’ın bu konudaki stratejisi ne? Neden Kılıçdaroğlu’nu bu kadar sıkıştırıyor?
1- Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu hedef alarak aslında cumhurbaşkanlığı adaylığında CHP liderine güçlü bir destek veriyor.
2- Kılıçdaroğlu’nu adaylığını açıklamaya zorlayarak 6’lı masayı karıştırmayı hedefliyor.
3- Erdoğan,
Saat 10.30’da Bahçeli kürsüye çıkıyor.
Saat 13.30’da Kılıçdaroğlu konuşuyor.
Kılıçdaroğlu, kürsüye Bahçeli’nin konuşmasını izleyerek çıkıyor. Çoğu zaman Bahçeli’yi hedef alıyor. Kimi zaman da Bahçeli’nin yönelttiği sorulara yanıt veriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan CHP’yi ya da “Bay Kemal” diye şahsını hedef aldığında ise grup toplantısını beklemiyor, anında tweet atıyor ya da gece yarısı video çekiyor.
ERDOĞAN VE BAHÇELİ SIKIŞTIRIYOR
Salı günü Bahçeli, “Sayın Kılıçdaroğlu, bal yapmayan arı gibi vızıldamayı bırak, mertsen çık söyle. Adamsan kararını açıkla, aday mısın değil misin? Neden susuyorsun?” diye yüklendi.
Normalde Kılıçdaroğlu, “Ben adamım, hem de adam gibi adamım. Susmuyorum. Cumhurbaşkanlığına adayım” diye meydan okuma ile karşılık verirdi. Ama CHP grubunu izledim. Kılıçdaroğlu sesini çıkarmadı.
Aynen Cumhurbaşkanı