AİHM’nin Demirtaş hakkında iki kararı bulunuyor. AİHM İkinci Daire’nin 20 Kasım 2018 tarihli kararı ile yeni tartışmaya neden olan 22 Aralık tarihli Büyük Daire kararı. AİHM’nin Selahattin Demirtaş’ın “derhal serbest bırakılması”yla ilgili kararı şimdiye kadar avukatların attığı tweet’ler ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sert tepkisi üzerinden tartışılıyor. 160 sayfadan oluşan AİHM kararını ve iki muhalefet şerhini inceleme fırsatı buldum. Gürcistanlı hâkim Lado Chanturia ile Türk hâkim Saadet Yüksel’in muhalefet şerhleri dikkatle incelenmeye değer. Bunları başlıklar halinde aktarmak istiyorum.
ÖNCE AİHM KARARI
1) Türkiye’nin ‘parlamentolar arası birlik kararı bulunması’ nedeniyle başvurunun kabul edilemez olduğu yönündeki itirazı oybirliği ile reddedilmiş.
2) Anayasa Mahkemesi önündeki bireysel başvuru yolunun tüketilmediğine ilişkin itiraz oy çokluğu ile reddedilmiştir. Muhalefet şerhlerinde bu cümle önemli bir yer tutuyor.
3) Tazminat yolunun tüketilmediğine ilişkin itiraz ise Demirtaş hakkında etkili bir hukuk yolu olmadığı gerekçesiyle reddedilmiş. Ancak muhalefet şerhinde bu karara ilişkin itirazlar da yer alıyor.
MAKUL ŞÜPHEYİ KARŞILAMAYAN DELİL ELEŞTİRİSİ
AİHM Büyük Daire’nin kararını incelerken yargımızın ciddi olarak tartışması gereken bir hükümle karşılaştım: “Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nce sunulan delillerin, sözleşmenin 5’nci maddesinin gerektirdiği makul şüphe kıstasını karşılamadığı, objektif bir gözlemcinin bu delillerle başvuranın (Demirtaş) tutuklandığı suçları işlediğine ikna edilemeyeceği gerekçesiyle sözleşmenin 5. maddesinin 1. fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir” deniliyor.
MİLLETVEKİLİ OLMASI
Firari FETÖ’cüler çıplak arama iddialarını bir kampanyaya dönüştürünce, insanlar bu FETÖ’cülerin yine hangi hesapları var acaba diye düşünmeye başladı. Çünkü yalan bunların mesleği. Yalan ve takiye ile herkesi aldatıp 15 Temmuz’da darbe yapacak güce ulaştılar.
FETÖ’CÜLERİN ÇARPITMASI
FETÖ’cüler “çıplak arama” derken bilinçli bir çarpıtma yapıyor ve insanların ahlaki yaklaşımlarını istismar etmeye çalışıyorlar. Bazı ülkelerin düzenlemelerinde, detaylı arama, derin arama, kapsamlı arama olarak da ifade edilen çıplak arama, aslında insanların giysilerinin tamamen çıkartılması suretiyle yapılan bir arama değil. Birçok ülkede olduğu gibi bizdeki mevzuatta da giysilerin kademeli olarak çıkartıldığı, çıkartılan giysiler giyildikten sonra diğer kısım giysilerin çıkartıldığı, sıkı kurallara bağlanmış bir arama şekli bu. Erkek veya kadın olsun, insanların tamamen giysilerini çıkarttıkları bir arama türü yok.
Belli ki cezaevlerinde güvenlik nedeniyle çıplak aramaya ihtiyaç duyulan durumlar oluyor. O nedenle ceza ve infaz kurumlarıyla ilgili yönetmeliğin 34. maddesinde çıplak aramanın nasıl yapılacağı belirlenmiş.
ÇIPLAK ARAMADA BULUNANLAR
Çıplak arama sırasında adli mahkûmlarda iç çamaşırına saklanmış uyuşturucu, SIM kart, bıçak, delici alet bulunmuş. FETÖ ve PKK’lılarda ise örgütsel doküman, ByLock var mı yok mu şeklinde mesajlar, kâğıt üzerine çizilmiş kroki ve şifreli yazışmalar tespit edilmiş.
MECLİS DÜNYA ÖRNEKLERİNİ İNCELEMİŞ
Çıplak aramayla ilgili tartışmaların sürdüğü bir sırada milletvekillerinin talepleri üzerine Meclis Araştırma Hizmetleri Başkanlığı ABD ve AB üyesi ülkelerdeki durumu inceleyen bir rapor hazırlatmış. Bu çalışmadan bazı bölümleri paylaşmak istiyorum:
Eğer öne çekilmezse kongrenin mayıs ayında yapılması bekleniyor. Son günlerde AK Parti il başkanlıklarındaki değişiklikler dikkati çekiyor. Pandemi nedeniyle ara verilen kongreler 8 Ocak’ta başlayacak. Şubat sonuna kadar kongrelerin tamamlanması hedefleniyor. Hafta sonu kısıtlamaları nedeniyle kongreler hafta içinde yapılacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kongrelere videokonferans yöntemiyle bağlanıp konuşma yapacak. Kongre sürecinde il başkanlıklarında önemli bir değişim yaşanıyor. Şu ana kadar yenilenme oranı yüzde 65’e ulaşmış.
2023 KADROLARI BELİRLENİYOR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Büyük kongremizde partimizi 2023’e taşıyacak kadroları belirleyeceğiz” demişti. O nedenle bu kongreler önemli. Cumhurbaşkanı Erdoğan, parti yönetimine “Adayları en geniş istişare ile belirleyin. Çok hassas davranın. Kimseyi kaybetmeyin, ötekileştirmeyin” talimatını vermiş. Daha önce belediye başkanlıklarının ve bazı il başkanlıklarının değişiminde sancılar yaşanmıştı. DEVA ve Gelecek Partisi’nin kadrolarını o dönem görevden alınan il başkanları ve belediye başkanları oluşturuyor. O nedenle Erdoğan’ın “Hassas davranın, kimseyi ötekileştirmeyin” uyarısı önemli. Ayrıca Erdoğan, kongrelerde yaptığı konuşmalarda “dava” vurgusunu önplana çıkarıyor. “Makamlar geçici, dava daimdir” diyor. AK Parti’nin en önemli özelliği, seçimlerde milletvekillerini, kongrelerde teşkilatlarını yenilemesi. Değişimi kendi içinde gerçekleştirmek suretiyle yenileniyor.
REFORM GÜNDEMİNE DÖNÜLDÜ
AK Parti kadrolarında sessiz sedasız bir değişim yaşanıyor. Ama asıl önemli gelişme AK Parti’nin yeniden reform gündemine dönmesi oldu. Bunu çok önemsiyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunu “Ekonomi, hukuk ve demokraside yepyeni bir seferberlik başlatıyoruz” diye ilan etmişti. Erdoğan, hafta sonu açılışlar nedeniyle yaptığı konuşmada, “İnşallah 2021 yılı milletimize söz verdiğimiz gibi demokratik ve ekonomik reformlar yılı olacak” dedi. AK Parti’de 2021 yılını reformlar yılı olarak değerlendirme eğilimi söz konusu. “Reformların sonuçları 2022 ve 2023’te alınacak” diye bir beklenti söz konusu.
HALK ÇÖZÜM İÇİN NE DİYOR?
Kamuoyu araştırmalarını özel bir ilgiyle takip ettiğimi biliyorsunuz. Orada bir başlık dikkatimi çeker. “Sizce Türkiye’nin en önemli sorunu nedir?” denildiğinde halkımız, ekonomi, koronavirüs, işsizlik gibi başlıkları sıralıyor. Ancak bunu kim çözer diye sorulduğunda AK Parti diyor. Muhalefeti çare mercii olarak görmüyor.
AK PARTİ’NİN
İMAMOĞLU MU ERDOĞAN MI?
Ekrem İmamoğlu ile Erdoğan yarıştığı takdirde, Erdoğan diyenlerin oranı yüzde 53.7 çıkarken, İmamoğlu yüzde 46’ya ulaşıyor.
YAVAŞ MI ERDOĞAN MI?
Mansur Yavaş ile Erdoğan’ın adaylığı söz konusu olduğunda ise Erdoğan’a yüzde 55.2 oranında oy çıkarken, Yavaş yüzde 44.8 alıyor.
GÜL MÜ ERDOĞAN MI?
Yine Abdullah Gül’ü sormuşlar. Kılıçdaroğlu bana yine kızacak. “Selvi’ye bunu kim yazdırmış” diyecek. Cevabını veriyorum. Bana bunu Konsensus yazdırdı. Çünkü Erdoğan ve Gül yarıştığı zaman ne olur diye sormuşlar. Erdoğan diyenlerin oranı yüzde 76.3’e yükselirken, Gül 23.7’de kalmış.
AKŞENER Mİ ERDOĞAN MI?
Ha, bir de tek kadın aday olarak
Erdoğan, AİHM’nin terörle ilgili olarak Türkiye’den giden her kararı onayladığını söylüyor. Kararın hukuki değil siyasi olduğunu belirtip “Türkiye aleyhine hareket ediyorlar. Kendi adamlarını koruyorlar” diyor. Ardından ekliyor:
“Bu karar bizi bağlamaz.”
Cumhurbaşkanı dünkü grup toplantısında AİHM’nin Demirtaş kararını ayrı bir gündem maddesi yaptı.
AİHM’nin kararına iki açıdan itiraz etti.
1- Usul yönünden.
“AİHM, bu kararı iç hukuk yolları tüketilmeden alarak, istisnai bir uygulama yapmıştır. Kaldı ki biz bireysel başvuru adımını attığımız zaman Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’ni, bir defa bütün yolları tüketme unsuru olarak gördük. Ondan sonra AİHM devreye girebilir, bu şekilde bu adım atıldı. Ama şimdi görüyoruz ki burada bütün yollar tüketilmeden AİHM, bu tür kararları alma yoluna tevessül etmiştir.”
2- Esas yönünden.
DGM o zaman İstanbul’da Gülhane Parkı’nın karşısındaydı. 90’lı yıllardı. ABD Kongresi’nden Türkiye’nin satın aldığı helikopterlerle ilgili onay bir türlü çıkmıyordu. Her gün şehit cenazeleri geliyor ama müttefikimiz olan ABD bize paramızla satın aldığımız helikopterlerin onayını vermiyordu. Bugün S-400’ler için yaptırım kararı alınması gibi...
PENTAGON’DAKİ SÖZ
Genelkurmay Başkanı Org. Necip Torumtay’ın başkanlığındaki askeri bir heyet, 1989 yılı mart ayında ABD’yi ziyaret etmişti. Askeri heyet, görüşmeler sırasında ABD’lilere, NATO müttefiki olan Türkiye’nin terörle mücadelesinde çok gerekli olan helikopterlerin verilmemesinden duyulan rahatsızlığı iletmişti. “Siz bize bunu yapıyorsunuz ama biz Konya’daki alçak uçuş üssünde size alçak uçuş eğitimi yapma imkânı sunuyoruz. Konya’daki alçak uçuş eğitimi sırasında hamile kadınlarımız erken doğum yapıyor, hatta inekler bile erken doğum yapıyor ama biz bunu kamuoyundan gizliyoruz” demişlerdi.
DGM’NİN TARİHİ KARARI
“Pentagon’un bildiği Türk halkından gizleniyor” diye yazdım. Hakkımda dava açıldı. Çevrecilerin, CHP ve DSP’de önemli görevler yapan gazeteci Uluç Gürkan’ın ve rahmetli Çetin Özek’in hukuki desteğiyle DGM’de beraat ettim. Burada asıl önemli olan DGM’den çıkan karardı. DGM, “Amerikan halkının bildiğini Türk halkının bilme hakkı vardır” dedi. Sonuç ne oldu? Bir süre sonra Konya’daki üsten ABD’lilerin alçak eğitim uçuşları iptal edildi.
TUMA ÇELİK OLAYI
HDP’den istifa etmek zorunda kalan Mardin milletvekili Tuma Çelik’in D.K. isimli kadına yönelik cinsel saldırı olayını yazan gazetecilerden biriyim. Aynen Duygu Delen, Ceren Damar ve Şule Çet cinayetlerinde olduğu gibi. Mağdur kadınların yanında durdum. O dosyaların kapatılmaması, kadınların susturulmaması ve tecavüzcülerin cezalandırılması için çaba gösterdim. Tuma Çelik’in, “Ben milletvekiliyim. Benim dokunulmazlığım var. Bana bir şey olmaz. Sen, eşin ve çocukların insan içine çıkamaz” sözleri aslında kudret sahibi erkeklerin, cinsel saldırı mağduru kadınlara yönelik ortak bir tehdit diliydi. Kanıma dokundu. Üzerine gittim. Peki ne yapsaydım, tehditler karşısında sussa mıydım?
D.K.’NIN ONUR MÜCADELESİ
Peki masada ne olacak? Meral Ana’ya göre mönüde başkanlık sistemi var. Liderler önce oturup başkanlık sistemini yiyecekler. Başkanlık sistemi afiyetle yenildikten sonra oturup, üzerine tatlı olarak parlamenter sistemi kuracaklar. Kahveniz nasıl olsun?
AKŞENER AYRILACAK PANİĞİ
Kılıçdaroğlu’ndan daha fazla millet ittifakı için gayret gösteren bazı gazetecilerin, Meral Akşener cumhur ittifakına geçerse diye ödleri kopuyor. Akşener, külliyede bir resepsiyona mı katıldı? Orada Erdoğan’la selamlaşırken tebessüm mü etti? Bahçeli, “Evine dön” çağrısı yapıp, Erdoğan destek mi verdi? Bunlarda bir panik başlıyor. Meral Hanım’ı buldukları her yayında önce, “AK Parti ile ittifak yapacak mısınız?” diye soruyorlar. O “Yok” diyor. Ama bunları kesmiyor. Bir kez de “Cumhur ittifakına geçecek misiniz?” diye soruyorlar. Meral Hanım’da da ne sabır varmış... Her sorulduğunda neden cumhur ittifakına geçmeyeceğini anlatıyor.
PÜF NOKTASI
Akşener’in masa önerisinde ustalıkla gizlenmiş bir nokta var. “İyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek üzere elbette o masada oluruz” diyor.
Akşener’in masasına oturmak için önce “başkanlık sistemi”nin başarısız olduğunu kabul edeceksin. Sonra güçlendirilmiş parlamenter sistemi konuşacaksın. Usta işi bir tuzak bu.
‘ERDOĞAN’LA GÖRÜŞÜRÜM’ DEMİŞTİ
Bahçeli
HALK ERKEN SEÇİM İSTİYOR MU?
Türkiye bir dönemler seçim yapmaktan yorgun düşmüştü. Seçim havasından kurtulamadığımız için bir türlü kalıcı yatırımlara yönelememiştik. Muhalefet 2021 yılı için erken seçimi dillendirmeye başladı. Hatta İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, tarih bile verdi. 2021’in haziran ayında erken seçime gidilmesini beklediğini açıkladı. Kılıçdaroğlu ilk başlarda erken seçime karşıydı ama son dönemlerde Akşener’den bile daha fazla erken seçim yanlısı oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Bahçeli ise erken seçime karşı çıktı. Peki erken seçim konusunda halkımız ne düşünüyor?
ORANLAR NE DİYOR?
Erken seçim isteyenlerin oranı yüzde 24.4’te kalmış. Halkımızın yüzde 75.6’sı ise 2023’ü işaret etmiş, “Seçimler normal zamanında yapılsın” demiş.
SEÇİMDE HANGİ İTTİFAK ÖNDE?
Muhalefet erken seçim için bu kadar ısrarlı olduğuna göre, kendini şanslı görüyor diye düşünebilirsiniz. Konsensus partilerin oy oranı olarak sormamış, ittifaklar olarak sormuş. AK Parti ve MHP’den oluşan cumhur ittifakı 51.4’e ulaşırken, CHP, İYİ Parti, Saadet ve DP’den oluşan millet ittifakı ise yüzde 34.2 ediyor. Cumhur ittifakı ile millet ittifakı arasındaki fark 17.2 çıkıyor. HDP ayrı değerlendirilmiş. HDP 12.1 çıkarken, diğerleri 2.3’te kalıyor. HDP’nin yüzde 12.1’i dikkatinizi çekti mi?
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE DİKKAT ÇEKİCİ DEĞİŞİKLİK
Gerçi sadece cumhur ve millet ittifakının adayları mı yarışacak, üç-dört adayın yarışına mı sahne olacak o belli değil ama Konsensus, Cumhurbaşkanlığı seçimini iktidar ve muhalefet bloku olmak üzere iki başlık halinde sormuş. Karasızlar dağıtıldığında iktidar bloku diyenler 51.6’ya ulaşırken, muhalefet bloku 48.4’te kalıyor. İki blok arasındaki fark 3.2 ediyor. Başka bir nokta da, söz konusu Cumhurbaşkanlığı seçimi olunca kararsızların, oy kullanmaya gitmeyeceğini söyleyenlerin oranında ciddi bir düşüş yaşanıyor. Hepsini topladığınızda 0.7 ediyor. Demek ki, halkımız Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili. Neden oy vereceğini ve neden vermeyeceğini kafasında netleştirmiş durumda.