A. Cem Keçe

Mutlu evliliğin 10 altın kuralı

25 Ocak 2012
Evliliğinizde veya ilişkinizde sorunlar mı var? Sorunsuz ilişki olmaz ama kronikleşirse korkulan son kaçınılmaz olabilir...

1- Bankada bir hesap açtığınızı düşünün. Bu hesaba ne kadar mutlu an yatırırsanız ilişkiniz de o kadar mutlu ve uzun ömürlü olur. Amacınız hesabınızı mutlulukla doldurmak olmalı.

2- Birbirinize olan ilgisizliğinizin nedenini bulun. Kıskançlıklar, hep bir arada olma, ilginin çocuklara kayması, maddi sorunlar, evlilik sorumluluklarının ağır gelmesi ve gerçekçi olmayan beklentiler çiftin birbirlerine olan ilgisini azaltabilir.

3- Aklınızda bir anahtarlık hayal edin. Anahtarlığınıza koşulsuz sevme, anlayış, hoşgörü, arkadaş olabilme, samimiyet, şefkat, emek, sabır ve fedakarlık anahtarlarını takın. Anahtarlığa takılan tüm bu olgular mutlu evliliğin kapılarının altın anahtarlığını barındırır.

4- Sevgiliyken yaptıklarınızı tekrarlayın. Çiftler her nedense evlenince, toplumun onlara yüklediği roller doğrultusunda evlilik sürecine sevgililiği birbirlerine yakıştıramazlar. Böylece kısa süre önce sevgiliyken yaşadıkları güzel paylaşımları evliliklerine taşıyamazlar. Hatta flörtü evliliğin doğal süreci olarak görmeme eğilimi hakim olur. Oysaki insanları değiştiren evlilik değil evliliğe bakış şekilleridir. Evlilikle birlikte sevgiliyken yaptıkları davranımlardan uzak duran çiftler zaman içerisinde hayatın onlara sunduğu monotonluğu yaşar ve sevgilerini, paylaşımlarını sorgulamaya başlarlar. Halbuki sevgiliyken yapılan küçük paylaşımların devam etmesi ilişkiyi ateşler. Kişilerin kendilerini daha iyi hissetmesi ve tutkularının devam ettiğini görmek kişileri birbirine bağlar. Eski tutku ve sevgilerinin devam ettiğini görmek ayrıca yeni paylaşımların artmasına da neden olur.

5- Eşinizin bir konu hakkındaki fikirlerine ya da hayallerine değer verin. Katılmasanız dahi onun ortaya koyduğu fikirlere saygı duyun ve sonuna kadar dinleyin.

6- Evliliğinizi monotonluktan kurtarmak için yenilikler yapın. Kaliteli zaman geçirmek için olanaklar yaratın. Ona beklenmedik küçük sürprizler yapın. Özel bir gün olmasa dahi ona küçük bir hediye alın. Birlikte vakit geçirmek için fırsat kollayın. Ortak zevklerinize uygun paylaşımlar yaratın.

7- İlgi çekmek için ilişkinize gizem katın.

8- Narsistik gereksinimlerinizi karşılayın. Kendinizi sevin ve beğenin.

Yazının Devamını Oku

İlişkilerde iletişimsizliğe son verecek mucizevi teknikler

18 Ocak 2012
“Partnerim beni anlamıyor” mu diyorsunuz? İlişkiniz iletişimsizlik tehdidi altında mı? İşte değişim ve dönüşüm için size 2 mucizevi teknik…

“Partnerim beni anlamıyor” mu diyorsunuz? İlişkiniz iletişimsizlik tehdidi altında mı? İşte değişim ve dönüşüm için size 2 mucizevi teknik…

Acımasızca yapılan eleştiriler veya karşılıklı suçlamalar şüphesiz ilişkileri yiyip bitiren olgular. Bu tip iletişimsizlik durumlarını çözmenin aslında basit kuralları var.

Çiftler cinsel problemlerini veya ilişkilerindeki çatışmalarını çözmek için cinsel terapistlere ve evlilik terapistlerine başvuruyor. Terapistlerin danışanlarında en çok zorlandığı alan, sorunlu ilişkideki iletişimi sağlıklı hale getirmektir. Bozuk iletişim, problemlerin başlangıcında ve sürdürülmesinde önemli bir yer tutar ve bu durum terapiyi de zorlaştırır. Terapistler iletişim sorunlarına odaklanmadığında ve bu sorunların çözümlenmediği durumlarda diğer tekniklerin uygulanması da sekteye uğrar. Bu nedenle iletişim, gerek cinsel terapide, gerekse evlilik terapisinde vazgeçilmez bir konudur. İletişimsizliği ortadan kaldırıcı mucizevi tekniklerin uygulanmasıyla çiftlerin iletişim sorunlarının çözümü için uygun bir zemin yaratılabilir. Bu teknikleri hem kamuoyuna hem de bu alanda çalışan profesyonellere tavsiye ediyorum.

Çiftler birbirleri hakkından olumsuz bir değerlendirmede bulunduklarında, birbirlerini suçladıklarında veya eleştirdiklerinde, biz "korku çemberini kırmak" diye tanımladığımız teknikleri öneriyoruz:

Açıkça talep edin

Her suçlamanın, eleştirinin ve olumsuz değerlendirmenin ardında gizli bir TEMENNİ yatar. Bu temenniyi kişinin keşfedip partnerinden talep etmesi gerekli. “Sen beni sevmiyorsun, benimle ilgilenmiyorsun” diyen kişinin gizli temennisi aslında “Beni sev, benimle ilgilen” şeklindedir. Ancak bunu söylemek yerine suçlamak belki daha kolay geliyor. Çünkü çoğu çift daha önce bu temennileri ifade etmiş ve reddedilmiş oluyor veya reddedilmekten çok korkuyor, herkesin kendisini sevmesi ve ilgilenmesi gerektiğine inanıyor. Bu yüzden bilinçdışlarında istemden bir "korku çemberi" oluşturuyorlar. Oysa kişi korku çemberini kırarak karşısındakini suçlamayı bir kenara bırakmalı ve bu temennisini koşulsuzca ve karşılık beklemeden partnerine açık açık ifade etmeli. Bunu istemeli ve net bir dille talep etmeli. Eğer talep karşılık görürse ve partneri ona istediğini verirse, bunu bir armağan gibi kabul etmeli ve teşekkür etmeli. Ama partneri bu talebi yerine getirmiyorsa da kişi bu durumu asla şahsileştirmemeli. Kimliğine, kişiliğine bir hakaret gibi görmemeli ve ne olursa olsun partnerinin bir seçimi olarak buna olgunca saygı göstermeli.

Önce kendinizi düzeltin

Birisinde görülen her olumsuzluk, negatiflik, eleştiri veya suçlama, aslında tüm bunları yapan kişide de vardır. Kişi kendinde olmayanı başkasında görmez. Kendisinin yapmadığını bir başkasına suçlama olarak söylemez. Yani bu tür kavgalarda söylenen suçlamaların hepsi aslında bizim kendi kusurlarımızı görmemiz için bilinçdışımızın bize sunmuş olduğu bir formüldür. Biz birine “Çok dağınıksın” dediğimizde aslında bu ifade, onu kullanan kişinin de bir şekilde hayatında dağınık olduğu bir yerin olduğunu gösterir. Kadınlar genelde bu sözü eşlerine çok söylerler. Böyle olunca aslında kadın kendi dağınıklığını görmek yerine kocasında kendi kusurunu görmüştür. Tıpkı Mevlana’nın sözündeki gibi, "Karşındakinde gördüğün suç, sendeki suçun cinsindendir. Önce o huyu kendi tabiatından atman gerek. Sendeki çirkin huy, sana onda göründü.” Kişi içindeki kabul edemediği ya da aşamadığı bazı kusurları başkalarında çok kolay fark eder. Yani Mevlana, "Karşınızdakini suçlamak ve değiştirmektense işe önce kendinizden başlayın ve kendinizi düzeltin." diyor. Önce insanlar kendindeki kusur ve hataları görmeye çalışmalıdır. Kişinin kendisi de aynı kusuru işlerken başkasını o kusurdan men etmesi çok faydalı olmayacaktır. Zaten kendisindeki kusurları görmekle uğraşan bir insan, başkasında kusur aramaya fırsat bulamayacaktır. Böylece kişi kendi kusurunu keşfedip, kendini değiştirdiğinde, ilişkisi ve sonra partneri de bundan olumlu etkilenecek ve her şey değişecektir. Yani kişinin içindeki çözümleme, mutlaka karşı tarafta da aynı etkiyi gösterecektir. Kendi kusurlarını görmek, kendini ayıplamak, o ayıbın merhemi ve ilâcıdır. Çünkü gözler, partnerlerdeki kusuru görmek için değil, güzellikleri ortaya çıkarmak için vardır, görülen güzellikler, aslında kişinin kendi gönül güzelliğinin yansımasıdır. Değişim herkesi korkutur, çünkü kimlik ve kişiliğin değişimin zor olduğunu herkes bilir, bizim burada değiştirmeyi önerdiğimiz davranışlardır.

Yazının Devamını Oku

Orgazm hedef olmamalı!

16 Ocak 2012
Kadınlar neden orgazm olamıyor?

Orgazm hem bedensel hem de ruhsal tatmini içerir. Kadınların en sık yaşadıkları cinsel sorunlardan biri orgazm olamamalarıdır. “İyi bir cinsel yaşam çift arasındaki yakınlığı arttırır” diyen Dr. A. Cem Keçe, kadınlarda orgazm sorununun nedenlerini anlattı.

Orgazm sorunları cinsel isteksizlikten sonra kadınlarda en sık rastladığımız şikayettir ve büyük oranda psikolojik kökenlidir. Çiftler arasında mutlu bir birlikteliğin en önemli unsurlarından biri de her iki taraf için de tatmin edici bir cinsel yaşantıya sahip olmaktır. İyi bir cinsel yaşam çiftin yakınlığını arttırır, birbirilerine karşı daha sevecen ve toleranslı olmalarını sağlar. Bu nedenle kadın ve erkeğin cinsel uyuma sahip olması çok önemlidir. Kadın ve erkek yaşadıkları cinsellikte tatmin olmayı bekler.

Orgazm hem erkek için hem de kadın için önemlidir. Ancak önce belki de orgazmın ne olduğunu tartışmak gerekli. Orgazm hem bedensel hem de ruhsal bir doyum halidir. Her insan her ilişkide orgazm yaşayamaz, boşalma yaşar. Ancak orgazm daha derin bir olaydır ve ruhsal tatmini de içerir. Bu nedenle orgazm denildiğinde öncelikle neyin kastedildiğinin iyi anlaşılması gereklidir. Erkekler genellikle daha kolay orgazma ulaşırlar ancak kadının orgazma ulaşması için başka koşulların bir araya gelmesi gerekir. Erkek daha çok görsel olarak uyarılır, kadınsa daha çok dokunsal olarak ve ruhu güzel sözlerle okşandığında uyarılır. Bu nedenle kadının orgazma ulaşmasının ilk adımı erkeğin, eşinin ruhunu okşamayı bilmesidir.

Kadının orgazmdan beklentisi

Orgazm cinsellikte bir hedef olmamalıdır. Cinsel ilişkiye başlarken orgazmı hedef haline getirmek kadının orgazma ulaşmasını engeller. Orgazm hedef olmamalı, cinselliğin bütününden haz almak, partnerinin dokunuşlarından keyif almak ve anın tadını çıkarmak amaç olmalıdır. Kadın zaten kendini ilişkinin akışına bıraktığında ve andan keyif aldığında orgazm da sonunda zaten gelecektir. Orgazm olamama şikayetini özellikle kadınlardan çok daha fazla duyarız. Bu durumun nedeni olabilecek birçok faktör var. Öncelikle kadının orgazmdan beklentisi nedir? Çünkü çoğu zaman kadınlarımız cinsel bilgi ve tecrübe eksikliğinden dolayı orgazmı yaşayıp yaşamadıklarının farkında bile olmuyorlar. Bazen yaşıyorlar ve onun orgazm olduğunu bilmiyorlar. Yine kadınların cinsellikle ilgili olumsuz duygu ve düşünceleri, cinsel ilişkiye ilişkin korku ve kaygıları, eşle ilgili düşünceler, kendi bedenleri ile ilgili olumsuz düşünceleri de orgazm olmalarını engelleyebiliyor.

Orgazma ulaşmanın yolu klitoristen geçer

Kadınlar klitoris yoluyla orgazma ulaşabilir. Kadının orgazma ulaşması için klitorisinin uyarılması gerekir, bunu cinsel birleşme sırasında kendisi yapabileceği gibi partneri de yapabilir. Ayrıca eşinden sevildiğine, beğenildiğine dair güzel sözler duymak, uzun bir ön sevişme yapılması da gereklidir. Kadın rahat ve gevşemiş olduğunda, ön sevişmeden sonra klitoris de uyarılırsa orgazma ulaşmamak için bir neden yoktur. Ancak eşler arasında iletişim ve güven sorunu varsa ya da kadının orgazma ulaşmasını engelleyecek daha derin psikolojik bir sorun varsa cinsel terapi görmeleri faydalı olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Evlilik öncesi eğitim

11 Ocak 2012
Karı-koca veya ana-baba olmak için penis ve vajina yetiyor. Böyle cinsellik yaşanabilir ama karı-koca veya ana-baba olunmaz!

Ana-babalık veya karılık-kocalık dünyanın en ucuz mesleği olmamalı. Evlenecek olan çiftlere verilecek olan eğitimde mutlaka cinsellik konusu da yer almalı.

Cinsel sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED), 2000 yılından bu yana, çiftlere evlilik öncesinde eğitim verilmesini ve bunun zorunlu olmasını savunuyor. Bu eğitimle birlikte toplumun çekirdeği olan ailenin temel taşları daha da sağlamlaştırılacak. Böylece aile içi şiddet başta olmak üzere birçok sorunun, verilecek bu eğitimle önüne geçilebilecek.

CİSED'in Kamuoyuna Deklarasyonu – 2000:

1- Anaokulundan başlayarak Cinsel Eğitim yasal olarak şart olmalıdır.

2- Ergenlik Öncesi Cinsel Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri yasal olarak şart olmalıdır.

3- Evlilik Öncesi Cinsel Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri yasal olarak şart olmalıdır.

4- Evlilik Öncesi Anne, Baba ve Eş Eğitimleri yasal olarak şart olmalıdır.

Yazının Devamını Oku

Doğru bilinen 10 aldatma miti

28 Aralık 2011
Aldatılmak, yakın ilişkilerde kadının da erkeğin de korkulu rüyası. Bu hazin olguya dair kulaktan kulağa yayılan ‘mitler’e evlilik ve ilişki uzmanların bakış açısı nedir? Neden aldatılıyoruz?

“Aldatma yuvayı dağıtır mı?”, “En çok erkekler mi aldatır?”, “Duygusal aldatma olur mu?” Bu sorular yakın ilişkilerde şüphesiz tarafların aklında dönüp dolaşan endişelerden bazıları.

Aldatılmak, yakın ilişkilerde kadının da erkeğin de korkulu rüyası. Bu hazin olguya dair kulaktan kulağa yayılan ‘mitler’e evlilik ve ilişki uzmanların bakış açısı nedir? Neden aldatılıyoruz?

Aldatma veya aldatılma korkusu, şüphesiz yakın ilişkilerde tarafların en büyük kabusu. Bu kadar çok kaygı veren bir durum da ister istemez bu olgu hakkında kulaktan kulağa yayılan mitlere ve efsanelere neden oluyor.

İşte aldatmaya dair en çok bilinen 10 mit:

1-Aldatma evliliği yıkar.

Aldatılan kişi ilişkisini veya evliliğini bitireceği gibi devam da ettirebilir. Her aldatma boşanmayla bitmeyebilir. Unutmayın ki, aldatılma ve sonrasında yaşanan sorunlar çözülebilen durumlardır. Aldatmalar travma etkisi yaratsa da, aldatma olayından sonra evliliklerin daha sağlıklı yürümeye başladığı, bağlılık duygusunun arttığı sık rastlanılan bir durumdur. Sorunlar, aldatma bunalımından sonra netleşebilir, çözüm için ortak hareket edildiği yeni bir süreç başlayabilir.

2-Aldatma fizikseldir.

Aldatma sadece cinsel değil, duygusal veya zihinsel aldatma olarak da karşımıza çıkabilir. Sürmekte olan ilişkisi varken bir başkasıyla cinsel ilişkiye girmek ‘cinsel aldatma’ olarak tanımlanırken, yine bir ilişki yaşarken bir başkasıyla duygusal bir yakınlık yaşamak, bir başkasına aşık olmak veya özel paylaşımda bulunmak ‘duygusal aldatma’ olarak tanımlanmaktadır. Şu veya bu sebeple ilişkisini yürütmek zorunda olup da aklında bir başkasının hayalinin olması zihinsel aldatmadır. Duygusal, cinsel ya da zihinsel aldatma sonuç olarak keyif kaçıran ve can sıkan süreçlerin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Cinsel sorunların sebebi şiddet!

22 Aralık 2011
Türkiye’de 2 kadından biri şiddet görüyor.

Uzman Psikolojik Danışman Dr. Cem Keçe, Türk kadınının yüzde 80'inde cinsel işlev bozukluğu gözlendiğini belirtti ve konu ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Kadınların cinsel sorunlarının altında yatan en önemli nedenlerin başında şiddetin olduğunu vurgulayan Keçe, şiddet uygulanan kadının psikolojik olarak hasar gördüğünü, kendine olan güveninin sarsıldığını ve özgüvenini kaybettiğini söyledi. Dr. Keçe, konuyla ilgili şunları kaydetti:

"Eşinden veya partnerinden kötü muamele, fiziksel şiddet gören, ilişkisinin cinsellik dışındaki alanlarında paylaşım hissetmeyen, cinsel ve duygusal ilişki ile ilgili beklentileri karşılanmayan kadınlarda cinsel isteksizliğe, cinsel tiksinti bozukluğuna, ağrılı cinsel ilişki olarak tanımlanan disparoniye, sekonder vajinismusa, orgazm olamamaya ve cinsel uyarılma bozukluklarına sıkça rastlanıyor. Bu nedenle cinsel uyarılma yaşayamayan kadın cinselliği haz almadan yaşar, ağrı duyar, yeterince uyarılamaz ve orgazm olamaz. Cinselliği istedikleri bir şey olarak değil, “kadınlık görevi” olarak algılayan ve fiziksel şiddet gördükleri halde evliliklerini devam ettirmek için kendilerini eşleriyle cinsel ilişki kurmak zorunda hisseden kadınların mutlu ve sağlıklı bir cinsellik yaşamaları mümkün değildir."

Psikolog Serap Güngör ise kadınların canının ve yüreklerinin acıdığına dikkat çekti ve şöyle konuştu:

"Son 3 yıldır yaptığımız saha araştırmaları ve anket çalışmaları sonucunda kadınlarımızın yarısının fiziksel şiddete maruz kaldığını tespit ettik. Kadınlarımızın birçoğunun tokatlama, yumruk atma, tekmeleme ve itip kakmayı fiziksel şiddet olarak sınıflandırmadığını fark ettik. En üzücü olanı da “dayak cennetten çıkmadır, dayağı yiyen, dayağı hak eder” mantığının genel bir kabul olarak zihinlere yerleşmiş olmasıdır. Sebebi her ne olursa olsun kadına şiddet son bulmalı, anaokulundan itibaren cinsel eğitim verilmeli, evlenmeden önce anne-baba ve eş eğitimleri zorunlu hale getirilmeli, kadına yönelik şiddet konusundaki cezai yaptırımlar artırılmalı ve sosyo-kültürel çalışmalara ağırlık verilmelidir. Çünkü kadınlar sevilmek ister, dövülmeyi ve aşağılanmayı değil. Ancak bu şekilde, kadınlar kendilerini tekrar cazip, değerli ve beğenilir olarak görebilirler."

Yazının Devamını Oku

Cinsel hurafeler

21 Aralık 2011
Vajinismus veya erken boşalma gibi en sık görülen cinsel işlev bozukluklarının kökeninde, cinsellik üzerinde kara bulutlar gibi dolaşan “cinsel hurafeler yani cinsel mitler” var.

Vajinismus veya erken boşalma gibi en sık görülen cinsel işlev bozukluklarının kökeninde, cinsellik üzerinde kara bulutlar gibi dolaşan “cinsel hurafeler yani cinsel mitler” var.

CİSED’e gerek telefonlarla, gerekse e-mail aracılığı ile son bir ayda yapılan 6000’den fazla başvurudan elde edilen veriler ışığında ortaya çıkan sonuçlarsa oldukça düşündürücü. Çünkü toplumda oldukça yaygın olan bu cinsel hurafeler, aslında sağlıklı bir cinselliğin en büyük düşmanı.

Cinsel hurafelerin kadınlarda cinsel isteksizlikten vajinismusa, erkeklerde ise erken boşalmadan iktidarsızlığa kadar birçok cinsel işlev bozukluğuna ve cinsel sapkınlıklara neden olabiliyor.

Cinsel sorunlara yol açabilen cinsel hurafeler bundan dolayı çatışmalı evlilik ilişkilerine de yol açabiliyor. Mutsuz evlilikler, mutsuz toplum anlamına geliyor. Mutsuz evlilikler ve aileler, geleceğe ve hayata güvensiz insanlar yetiştiriyor.

Ne yazık ki biz cinsel hurafeleri duymaktan bıktık ama toplum onlara inanmaktan bir türlü vazgeçmiyor. Hurafeler, yeni hurafelerin de meydana gelmesine yol açıyor. Hurafeleri doğru kabul eden gençlikte cinsel özgürlük adına sapkınlıklar ve cinsel eylemde bulunma zorlantıları ortaya çıkabiliyor. Cinsel hurafeler yüzünden cinsellik hem yanlış algılanıyor, hem de geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin tamamen çarpık ve bozuk bir cinsel hayata yönlendiriliyor.

İşte Türk toplumunda hayli yaygın olan 10 cinsel hurafe:

1-Erkekler cinsel ilişkiye her zaman hazırdır.

Erkek de etten kemikten yaratılmış bir varlıktır. Cinsellik mekanik bir şekilde yaşanılacak bir süreç değildir. Cinsel yaşamı etkileyebilecek stres, eş sorunu, iş hayatında var olabilecek sorunlar, geçirilen hastalıklar gibi hayatın getirdiği olumsuzluklar ve sayılabilecek birçok faktör karşısında kadın veya erkek tüm canlıların cinsel yaşantısı negatif etkilerle karşılaşabilir.

Yazının Devamını Oku

Erkeklerde 40 yaş bunalımı gerçek mi?

14 Aralık 2011
Her erkek orta yaş bunalımı yaşar mı?

İnsan doğar, büyür, yaşlanır ve sonunda da ölür. Bu kaçınılmaz bir gerçek. “Orta yaş dönemindeki erkekler en verimli dönemlerini yaşarlar. Bu neden orta yaş bunalımı hem gerçek hem de değil” diyen Uzman Psikolojik Danışman Cem Keçe, 40 yaş bunalımını anlatıyor.

Orta yaş bunalımı yaşanırsa “evet, gerçek” diyeceğiz, yaşanmazsa “hayır, yalan” diyeceğiz. Çünkü insanlar birbirinden farklıdır ve orta yaşlara ulaşmaya da farklı tepkiler verebilirler.

Peki, orta yaş bunalımı nedir?

Yavaş yavaş belirginleşen zihinsel fonksiyonlarda düşüş, huysuzluk, kıskançlık ve çapkınlık gibi alışılmamış davranış şekillerinin dikkat çektiği dönem orta yaş krizi olarak adlandırılabilir. Erkekliğin simgesi haline gelen seks dürtüsü ve kapasitesi de maalesef yavaş yavaş azalmaya başlar.

Bu doğal ve normal süreç genellikle erkekler tarafından reddedilir ve bu “kabullenememe duygusu” kişiyi, kendini çevreye ispat etme davranışına itebilir. Hatta bazı erkeklerde bu durum işte başarı hırsına, bazılarında dine yönelmeye, spor, yeni hobiler edinmeye sebep olabilir. Çünkü erkek bilinçdışı olarak cinsel dürtü ve başarı açısından eskisi gibi olduğunu ispat etmeye çalışır.

Kendini ispatın ülkemizde seçilen diğer bir yolu da daha genç yaştaki kadınlarla flört etmektir. Makul ölçülerde normal sayılabilecek bu durum bazen kontrolden çıkabilir.

Kendini ispat etme çabası başlar

Seks gücü erkekler için güç simgesidir. Kendini ispat ve genç görülme kompleksi giyim tarzını, yeme alışkanlığını, sosyal davranış biçimini değiştirebilir.

Yazının Devamını Oku