Eski zamanlarda geleneklerimizde evlenmeden önce gençlere cinsel eğitim veren sağdıçlar ve yengeler olurdu... Bu gelenekler göçlerle birlikte kaybolup devlet kurumları bu anlamda bir eğitim sağlayamayınca tecrübesiz yeni evlilerde ilk cinsel ilişki bir stres konusu haline geldi. Psikoterapist Dr. Cem Keçe korkularınızla nasıl başa çıkmanız gerektiğini anlatıyor.
Evlilik bireysel mutluluk ve toplumsal gelişim açısından çok önemli bir kurum... Evlilik hem kadının hem de erkeğin hayatında önemli bir dönüm noktasını oluşturuyor. Eş, insanın diğer yarısıdır. Sevincini, kederini paylaşacağı bir can yoldaşıdır. Düştüğünde kaldıran, yorulduğunda güç veren, ağladığında yanı başında olan, sevindiğinde kucaklayandır. Çünkü insan doğuştan yaralı, yalnız ve yarımdır. Herkes ister istemez çocukluğunda psikolojik ve fiziksel travmalara uğrar, yaralanır… Çocukluk yaraları adını verdiğimiz bu travmaları vaktiyle çözümleyebilecek veya hazmedebilecek ego gücü olmadığı için, vakti gelince yeniden açmak üzere insan bunları bilinçdışına hapseder.
Evlenmek çoğu zaman bu travmaları çözümleyebilecek kişinin bulunduğu anlamına gelir. Bu nedenle evlilik, bilinçdışı travmaların çözümlenmek için tekrar yaşanması, yalnızlığın paylaşılması ve yarımlığın tamamlanması için uygun bir ortam yaratır. Sevgi, saygı, güven, yakınlık, mahremiyet ve cinsellik eşleri bir arada tutan, evliliği yürümesine yardımcı olan çok önemli unsurlar… Olgun sevgi, koşulsuz oluyor ve eşlerin birbirine dikkat, kabul, takdir, şefkat sunması ve kendileri olmakta özgürlük tanıması üzerinde yükselebiliyor. Bunlar sağlandığında evlilik; çocukluk yaralarının kanatıldığı bir arenaya değil, bu yaralara merhem olunabilen kutsal bir ilişkiye dönüşebiliyor. Bu nedenle evlilik çok önemli bir kurum, işlerden arta kalan zamanlarda idare edilebilecek bir kurum değil…
Annelik ve babalık part-time, Kadınlık ve erkeklik full-time bir iştir...
Evliyken eşe sevgili olabilmek, eşle flörte devam edebilmek gibi konular toplumun vurgulamadığı ince konular… Özellikle kadın, doğum yaparak artık anne haline geldiğinde birçok davranışına bir anaçlık hali hâkim olmaya başlıyor. Kadın artık sadece çocukları için değil, kocası için de koruyucu, kollayıcı yanı ağır basan kişi durumuna geliyor. Kocasını da çoğu zaman ihtiyaçları karşılanması gereken bir çocuk olarak görüyor. Zamanla seks hayatlarında sorunlar yaşanmaya başlandığı için, eşi kendine bağlı tutma isteği, terk edilme korkuları, kendine güvensizlik duyguları gibi olumsuz duygular da bu tabloya ekleniyor. Eşleriyle ilişkilerinde ebeveyn-çocuk ilişkisi yaşayan, kendini ilişkinin niteliğinden ziyade niceliğine odaklayan kadınların cinsel yaşamlarında olumsuzluklar görülmesi olağan bir durum… Erkek tüm ihtiyaçlarını karşılayan ve anne rolünü üstlenmiş kadın karşısında çaresizlik hissediyor, hem cinsel anlamda hem de yaşam boyutunda böyle bir kadından uzaklaşabiliyor. Bu durumda, çok yanlış bir şekilde, erkekler kendilerini yeniden bir erkek gibi hissettirebilecek başka bir kadına yönelebiliyorlar. Oysa bunu önlemek çiftin elinde… Çünkü evlilik birlikte uyum ve dengenin esas olduğu tangoya benzer… Evliliğin sağlıklı ve mutlu devam edebilmesi için ebeveyn-çocuk ilişkisinden kaçınmak, cinsel tutkuyu devam ettirebilmek için reddedilmeyi göze alarak cinsel arzu ve istekleri paylaşmak ve evliliğin sorumluluklarını dengelemek gerekiyor. Ayrıca unutulmaması gereken en önemli konulardan biri, anneliğin ve babalığın part-time, kadınlığın ve erkekliğin ise full-time bir iş olduğudur.
İşte orgazm ve erken boşalma problemi yaşayan okurlarımızın soruları ve uzmanımızı yanıtı:
Şişme bebek gibi yatıyorum, seksten zevk almıyorum
Ben 25 yaşındayım ve 3.5 yıllık evliyim. 2 yaşında bir oğlum var. Benim sorunum orgazm olamama... Cinsel ilişkiden hiç bir şey anlamıyorum. Sadece şişme bebek gibi yatıyorum, kalkıyorum. Eşim bu durumu bilmiyor çünkü ona belli etmiyorum, yatakta rol kesiyorum resmen. Ama son 1 aydır artık hiç tahammül edemiyorum, dokunmasına bile izin vermiyorum. Ondan erken yatıyorum hemen uyuyorum. Uyumuyosam bile uyuyor taklidi yapıyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum ama çok üzülüyorum.
Hiç orgazm olamama, yalnızca mastürbasyon ile orgazm olup cinsel partnerle girişilen etkinliklerde orgazm olamama ve cinsel birleşme ile orgazm olamama şeklinde orgazm sorunlarının değişik tipleri vardır. Cinsel ilişki sırasında orgazmı bir hedef olmaktan çıkaran her kadın organik bir sorunu yoksa kendi bedenini bir başkasının bedeniyle paylaşarak haz almayı yani orgazm olmayı öğrenebilir. Çünkü her kadın, kendisine haz alma izni verdiğinde, uygun şekilde ve yeterli süre uyarıldığında orgazm olabilir. Ancak sorunun düzelmesi kişiden kişiye göre farklılık gösterebilir.
Eşinizin veya sevgilinizin orgazm olabilmeniz için gerekli koşulları sağlamak için çaba göstermemesi, yetiştirilme tarzınız, yaygın tabularınız, sosyo-kültürel yasaklamalar, işiniz, aşırı dinsel inançlar, cinsel bilgisizlik, kendi cinsel organlarınızı yeterince tanımıyor olmanız, eşinizin veya sevgilinizin var olan erken boşalma gibi cinsel sorunları, içinde bulunduğunuz ortam ve mastürbasyon deneyimsizliğiniz çözüme giden yolda önem arz eder. Erkekler çok kısa sürelerde orgazm olabilirlerken kadınlar için orgazm olabilme süresi çok daha uzundur. Bu süre bir yandan sizin ilişkiye ruhsal ve fiziksel olarak ne kadar hazır olduğunuzla, öte yandan ilişkide klitoris gibi duyarlı bölgelerinizin ne kadar uyarıldığıyla ilgilidir. Yani orgazm olabilmeniz için direkt klitoris uyarısı gerekiyor olabilir. Bu nedenle klitoral olarak en iyi uyarılabileceğiniz sizin üstte eşinizin altta olduğu ilişki pozisyonunu seçmenizi, ön sevişme dönemini uzun tutmanızı, meme uçları, kulak arkaları, bacakların iç yüzleri gibi erojen bölgelerinizin daha fazla uyarılmasını istemenizi öneririm. Ayrıca cinsel fantezi kurabilir veya yardımcı erotik materyaller kullanabilirsiniz. Yukarıdaki önlemlerle orgazm olamama probleminizi gideremezseniz bir cinsel terapiste başvurmaktan çekinmeyin.
Eşimin vajinası dar, bu nedenle erken boşalıyor olabilir miyim?
Erken boşalma sorunum var. Eşimle uzun ön sevişme sonucu, vaginaya girdikten bir dakika sonra boşalıyorum.25 yıllık evliyiz, çok sık cinsel ilişkide bulunuyoruz. Eşim sezaryenle doğum yaptı.Vaginası bana dar geliyor, erken boşalmam ondan olabilir mi?Erken boşalmanızın eşinizin vajinasının dar olaması ile alakası yoktur. Kadının vajinası esneyebilen bir yapıya sahiptir ve penisi içine alabilecek kadar da esner. Erken boşalma daha çok erkeğin boşalım üzerindeki denetimini kontrol edememesi ile ilgili erkek cinsel işlev bozukluğudur. Ülkemizde de oldukça yaygın görülen erken boşalma yaygın görülmesine rağmen cinsel terapi süreçleri ile yüz güldürücü sonuçlar verdirecek kadar tedavisi kolay olan bir cinsel işlev bozukluğudur. Erken boşalma tedavisinde ise en sağlıklı izlenecek yol cinsel terapidir.
Erken boşalma terapisi kişiden kişiye değişmekle birlikte aşağı yukarı 12 seans sürmektedir. Bu terapide amaç erkeğin boşalım üzerinde kontrol edemediği, denetleyemediği boşalımının kontrolünü erkeğe öğretmektir. Öğrenme sürecinde, bu kontrolü öğretme amaçlı değişik aşk oyunları dediğimiz teknikler uzman tarafından danışana verilir ve direnç noktalarının tespiti ve ortadan kaldırması yine uzmanla birlikte yapılarak sorun sağlıklı bir şekilde ortadan kaldırılır.
İşte orgazm ve erken boşalma problemi yaşayan okurlarımızın soruları ve uzmanımızı yanıtı:
Şişme bebek gibi yatıyorum, seksten zevk almıyorum
Ben 25 yaşındayım ve 3.5 yıllık evliyim. 2 yaşında bir oğlum var. Benim sorunum orgazm olamama... Cinsel ilişkiden hiç bir şey anlamıyorum. Sadece şişme bebek gibi yatıyorum, kalkıyorum. Eşim bu durumu bilmiyor çünkü ona belli etmiyorum, yatakta rol kesiyorum resmen. Ama son 1 aydır artık hiç tahammül edemiyorum, dokunmasına bile izin vermiyorum. Ondan erken yatıyorum hemen uyuyorum. Uyumuyosam bile uyuyor taklidi yapıyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum ama çok üzülüyorum.
Hiç orgazm olamama, yalnızca mastürbasyon ile orgazm olup cinsel partnerle girişilen etkinliklerde orgazm olamama ve cinsel birleşme ile orgazm olamama şeklinde orgazm sorunlarının değişik tipleri vardır. Cinsel ilişki sırasında orgazmı bir hedef olmaktan çıkaran her kadın organik bir sorunu yoksa kendi bedenini bir başkasının bedeniyle paylaşarak haz almayı yani orgazm olmayı öğrenebilir. Çünkü her kadın, kendisine haz alma izni verdiğinde, uygun şekilde ve yeterli süre uyarıldığında orgazm olabilir. Ancak sorunun düzelmesi kişiden kişiye göre farklılık gösterebilir.
Eşinizin veya sevgilinizin orgazm olabilmeniz için gerekli koşulları sağlamak için çaba göstermemesi, yetiştirilme tarzınız, yaygın tabularınız, sosyo-kültürel yasaklamalar, işiniz, aşırı dinsel inançlar, cinsel bilgisizlik, kendi cinsel organlarınızı yeterince tanımıyor olmanız, eşinizin veya sevgilinizin var olan erken boşalma gibi cinsel sorunları, içinde bulunduğunuz ortam ve mastürbasyon deneyimsizliğiniz çözüme giden yolda önem arz eder. Erkekler çok kısa sürelerde orgazm olabilirlerken kadınlar için orgazm olabilme süresi çok daha uzundur. Bu süre bir yandan sizin ilişkiye ruhsal ve fiziksel olarak ne kadar hazır olduğunuzla, öte yandan ilişkide klitoris gibi duyarlı bölgelerinizin ne kadar uyarıldığıyla ilgilidir. Yani orgazm olabilmeniz için direkt klitoris uyarısı gerekiyor olabilir. Bu nedenle klitoral olarak en iyi uyarılabileceğiniz sizin üstte eşinizin altta olduğu ilişki pozisyonunu seçmenizi, ön sevişme dönemini uzun tutmanızı, meme uçları, kulak arkaları, bacakların iç yüzleri gibi erojen bölgelerinizin daha fazla uyarılmasını istemenizi öneririm. Ayrıca cinsel fantezi kurabilir veya yardımcı erotik materyaller kullanabilirsiniz. Yukarıdaki önlemlerle orgazm olamama probleminizi gideremezseniz bir cinsel terapiste başvurmaktan çekinmeyin.
Kadın cinselliği üzerinde büyük bir baskı yaratan “bekâret” kavramı, günümüzde hala toplumumuzun önde gelen tabularından biri olmaya devam ediyor. Asırlardır süre gelen kadın odaklı cinsel mitlerde öne sürülen “kadının sürekli olarak vajinasını koruması gerektiği inancı” gençler (13–29 yaş aralığı) üzerine yapılan psikolojik baskıyı bir hayli artırıyor. İlkel zamanlardan kalma bir inanış olan ve abartılı bir şekilde önemsenen kızlık zarının bekâretin simgesi olarak görülmesi yerine, ebeveynler tarafından kız çocuklarının ruh ve beden sağlığı açısından cinsellik hakkında bilgilendirmesi çok daha fazla önem taşıyor.
Bekâret iki bacak arasında değil, beyinde...
Ülkemizde, kişinin daha önce herhangi bir cinsel ilişki, sevişme, karşı cinsle temas, dokunma, oral ve anal yolla yaşanan birliktelikler yaşamamış olmasına bekâret deniliyor. Mitolojide bekâret, saflığı ve insanın kendini dizginlemesini temsil ediyor, Athena, Artemis ve Hestia hep bakire Tanrılar olarak biliniyor. Ceninin anne karnında büyürken gelişen “kızlık zarı” ise vajina girişinde bulunan, regl dönemlerinde kanın dışarı akabilmesi için doğuştan delik olan ve vajina girişini kapatmayan çok ince bir doku… Nadiren hiç olmayabiliyor, ömür boyu tamamen veya kalıntılar şeklinde kalabiliyor. Fakat çoğu zaman kızlık zarının mevcudiyeti ya da yokluğu bir kızın bakire olduğunun göstergesi olmuyor. Çünkü kızlık zarı çeşitlerinden biri olan anüler hymen (halka halinde kızlık zarı), vajina girişinde olup ortasındaki delik geniş ya da esnek yapıda olabiliyor ve toplumumuzda en çok rastlanan kızlık zarı da bu… Dolayısıyla, herhangi bir cinsel birliktelik yaşamayan yani bakire olan pek çok kızın kızlık zarının olması ya da olmaması bekâretin kesin kanıtı olmuyor. Çünkü bekâret iki bacak arasında değil, beyinde…
Kızlık zarı her zaman kanamaz....
Kadınlar için ilk cinsel ilişki deneyimi çok önemli… Anatomik bir bariyer olarak görülen kızlık zarının aşılma zorunluluğu nedeniyle kanama ve beraberinde ağrının yaşanacağı iddiası klasik ve kabul görmüş bir inanç… Ama bu inanç çoğu zaman yanlış ve eksik... Yıllarca insanlar korkutuldu ve aldatıldı… Bu nedenle korku fenomenine sokulan binlerce çift; hazırlıksız ve uygun olmayan koşullarda ilk deneyimleri yaşamak ve kalıcı psikolojik etkilerle bir ömür mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Çünkü kızlık zarı halka yanlış anlatılıyor ve insanlar yanlış beklentilere itiliyor. Çok nadir olarak anormal bir kızlık zarı olabiliyor ama genellikle kızlık zarları normal oluyor.
Toplum kızlık zarının kanayacağına inandığı ve kendisini kan görmeye şartlandırıldığı için ilk gece kanamaları gerçekleşiyor. İlk cinsel birliktelik sırasında, ideal şartlar altında kızlık zarı zarar görmüyor, esniyor ve hafifçe açılıyor. Bu bekâretin sonlanması veya bozulması olarak değerlendiriliyor. Normal bir kızlık (anatomik olarak herhangi bir anormalliği olmayan), normal şartlar altında (kadın ıslanmış, istekli ve erkek aceleci değilse), ilk cinsel birliktelik sırasında, açılırken ağrı ve acı yapmıyor, kanamıyor, yırtılmıyor, delinmiyor, patlamıyor. Çünkü kızlık zarı doğuştan esnek ve delik… Bunun kanıtı kadının adet görmesi… Kadın ilk cinsel birliktelik sırasında kendini ne kadar kasarsa, ne kadar çok kuruluğu olursa, erkek ne kadar çok acele ederse, normalde olmaması gereken, kanama, ağrı ve acı o kadar artıyor. Kanama ve acı olmaması için, erkeğin acele etmemesi, partnerinin duygularını ve bedenini uzun uzun okşaması, kadın kendisini kasmaması ve ıslanmanın olduğunda cinsel ilişkiye girilmesi gerekiyor.
Kızlık zarına zarar vermeden nasıl mastürbasyon yapılır?
Kadın ya da erkek, kişilerin cinsel doyuma ulaşabilmek için kendi kendilerini uyararak yaptıkları eyleme mastürbasyon deniyor. Aşırıya kaçılmadığı ve normal bir cinsel ilişkiye tercih edilmeği sürece mastürbasyon zararlı bir şey değil, kişisel bir seçim… Çok küçük yaşlarda keşfedilen ve kadının en duyarlı cinsel organlarından biri olan klitorisin uyarımı için, genellikle dokunma ya da sürtünme yolu tercih ediliyor. Özelikle hiç cinsel birliktelik yaşamamış bakire bir kadın, kızlık zarına zarar vermemek için klitorisiyle oynayabiliyor, küçük dudakların üst birleşim köşesinde bulunan ve dokunulduğu zaman ele gelen klitorise dokunarak mastürbasyon yapabiliyor. Kadınlar bunu üç şekilde başarıyor; ya klitorisleriyle ritmik bir şekilde oynayarak ve ona hafif baskı yaparak, ya yastık-yatak gibi herhangi bir şeye sürtünerek ya da banyoda basınçlı su tutarak mastürbasyon yapıyorlar. Bu üç eylem kızlık zarına zarar vermiyor. Bu nedenle bakire kadınların kızlık zarına zarar vermemeleri için önce vajina girişinin yerini bilmeleri ve buraya bir şey sokmamaları gerekiyor. Yoksa bakirelikleriyle ilgili bir sorun yaşayabiliyorlar. Sonuç olarak vajina deliğine parmak veya başka bir cisim sokmadan yapılan mastürbasyon hiçbir şekilde kızlık zarına zarar vermiyor.
Kadınlar cinsel ilişkiyle mi mastürbasyonla mı daha kolay boşalır ve orgazm olur?
Boşalmanın bilimsel kaynaklara ve yapılan çalışmalara bakıldığında iki başlıkta ele alındığı görülüyor. Bunlardan birisi klitoral boşalma (direk klitoral boşalma) diğeri ise vajinal boşalma (dolaylı klitoral boşalma) şeklinde karşımıza çıkıyor. Klitoral boşalma direk klitorise yapılan baskı ile gerçekleşen boşalma ve daha kısa sürede gerçekleşiyor. Vajinal boşalma ya erkeğin penisinin vajinaya girip çıkarken klitorise yaptığı baskı gibi ya da klitorisi yerinde tutan bağların, penisin vajinanın içerisindeki hareketi sırasında, klitorise yaptığı uyarılar sonucunda meydana geliyor.
Klitoral boşalma ile vajinal boşalma fizyolojik olarak aynı... Fakat duygusal anlamda hissedilen, yaşanılan zevk anlamında fark var… Çünkü vajinal boşalmada bir öteki ile birlikte olmak, onunla tamamlanıp bütünleşmek kadına çok daha yoğun duygular yaşatıyor. Boşalma ve orgazm oluşumu için en önemli faktörler olan “uygun partner, uygun mekân, uygun zaman, uygun yoğunlukta uyarılarda bulunma, uygun sürede uyarma ve uygun taleplerde bulunma şeklinde 6 U kuralına uyulması gerekiyor.
Kadınların çoğu, cinsel ilişkiye oranla mastürbasyon yaparken çok daha rahat ve kolay boşalıyor. Çünkü mastürbasyon kişinin kendi bedenini tanımasıyla ilgili bir durum… Mastürbasyon sırasında kadın, bedenindeki algıları, ruhsal durumuyla birleştirerek daha yoğun bir keyif alıyor. Bir cinsel ilişkide kadının orgazm olabilmesi için, öncelikle kendi bedenini tanıması ve kendi duygularına yabancı olmaması gerekiyor. Bunun yolu da mastürbasyonla kendi bedenini tanımaktan ve keşfetmekten geçiyor. Kadınların mastürbasyonla aldıkları keyfi cinsel ilişkiden beklememeleri gerekiyor. Çünkü her ikisi farklı eylemler… Kadınlar cinsel birliktelik yaşarken daha çok ruhsal doyuma önem veriyorlar. Bu nedenle kadınların bir erkeği algılamaları, onlarla bedenlerini ve ruhlarını birleştirmeleri ayrı bir konu, kendi bedenlerine, klitorislerine dokunarak zevk almaları, boşalmaları ve orgazm olmaları ayrı bir olgu…. Bunun ikisini birbiriyle mukayese etmek doğru değil... Çünkü birisi bireysel bir eylem, diğeri iki kişiyle yaşanan çok özel bir deneyim... Kadınların yaklaşık olarak %75’i boşalabilmek için klitoral uyarılmaya ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle kadınların cinsel ilişki sırasında da klitoral olarak uyarılmaları gerekiyor. Bu elle ya da klitoral uyarım gerçekleşebilecek bir pozisyonla olabiliyor.
Kadınlar her mastürbasyon yaptığında boşalır mı ve orgazm olur mu?
Boşalma bedensel bir rahatlamayken orgazm ise bu bedensel rahatlamaya ruhun eşlik ettiği çok yüksek haz veren bir durum... Kadın eğer fantezi kuruyorsa ve bedeninden almış uyarıları fantezileri ile birleştirebiliyorsa, doğru ve ritmik klitoris uyarılarında bulunuyorsa çok rahat bir şekilde her mastürbasyonda boşalabiliyor. Ama mastürbasyonda orgazm olmak şart değil… Burada önemli olan, bedenin keşfi ve bedenin belli bir noktaya geldikten sonra rahatlaması… Bu nedenle, her mastürbasyon boşalmayla bitebiliyor ama orgazmla bitmek zorunda değil…
Sert bir cisimle mastürbasyon yapmak zararlı mıdır?
Bakirelerin sert bir cisimle mastürbasyon yapmaları çoğu zaman vajinalarına zarar vermez ama kızlık zarlarına zarar verebilir. Bu nedenle bakire kadınların sert bir cisim yerine kendi parmaklarını kullanmaları veya sürtünme yolunu seçmeleri gerekiyor. Evli kadınların ise vajinalarının içine sert bir cisim yerleştirme gibi bir sorunları olmaz. Bununla birlikte kadınların zevk almalarına yardımcı olan şey vajinalarına giren cisimlerden ziyade klitorislerinin doğru ve ritmik bir şekilde uyarılmasıdır. Ayrıca kadınların cinsel organları çok hassas olur, bu yüzden vajinaya zarar verecek nitelikteki cisimlerin mastürbasyon sırasında kullanılmaması önem taşıyor. Bu yüzden parmak en iyi bir tercih…
Kadınlar mastürbasyondan aldıkları zevki nasıl artırabilirler?
Kadınların mastürbasyon yaparken aldıkları zevki arttırmalarının yolu klitoristen geçiyor. Klitoris her kadında farklı büyüklükte olabiliyor. Ayrıca her kadının klitorisinden aldığı zevk farklı bir şekilde hissedilebiliyor ve klitoral uyarılma biçimleri farklı olabiliyor. Bu nedenle kadınların mastürbasyon yaparken aldıkları zevki artırmaları, klitorislerini uyarım şekillerine göre değişiklik gösterebiliyor. Bazıları baskı yaparak, bazıları sürtünerek, bazıları ritmik bir titreme hareketiyle, bazıları da sadece dokunarak boşalabiliyor. Klitorisini keşfeden ve klitorisini nasıl uyaracağını bilen her kadın boşalma ve orgazm yolunda önemli bir adım atmış oluyor. Kadınlar kendi parmaklarıyla, bebe yağı veya başka bir kayganlaştırıcı kullanarak klitorislerini uyarırlarsa daha kolay boşalabiliyor ve orgazm olabiliyor. Böylece kadınlar mastürbasyondan almış oldukları keyfi arttırabiliyorlar. Bebe yağı zararlı olmadığı için kadın sıklıkla kullanabiliyor.
Mastürbasyon yaparken bekaretini kaybeden gençlerin psikolojisi ne oluyor?
Mastürbasyon yaparken bekâretini kaybeden kadınlarda en sık görülen psikolojik sorunlardan biri suçluluk duygusu… Bunu erkekler tarafından beğenilmeme, bakire olmadığı için evlenememe korkusu ve adet döngüsünün bozulacağından yani adet gün ve miktarındaki artışın aileler tarafından fark edilebileceğinden dolayı yaşanan endişeler takip ediyor. Özellikle bu endişelerden dolayı, herhangi bir kadın hastalığı baş gösterdiğinde kadınlar sorunu ailesiyle veya bir hekimle paylaşmaya korkuyorlar ve bu da ileriki dönemlerde ciddi sorunlar yaşanmasına neden olabiliyor. Bunların dışında, erken yaşta bekâretini kaybeden gençlerde kirlenme duygusu da oluşabiliyor. Özellikle erkek arkadaşı kaybetmeyi göze alamama durumunda yaşanılan bekâret kaybında kirlenme duygusu daha çok görülüyor.
Kızlık zarına zarar vermeden nasıl mastürbasyon yapılır?
Kadın ya da erkek, kişilerin cinsel doyuma ulaşabilmek için kendi kendilerini uyararak yaptıkları eyleme mastürbasyon deniyor. Aşırıya kaçılmadığı ve normal bir cinsel ilişkiye tercih edilmeği sürece mastürbasyon zararlı bir şey değil, kişisel bir seçim… Çok küçük yaşlarda keşfedilen ve kadının en duyarlı cinsel organlarından biri olan klitorisin uyarımı için, genellikle dokunma ya da sürtünme yolu tercih ediliyor. Özelikle hiç cinsel birliktelik yaşamamış bakire bir kadın, kızlık zarına zarar vermemek için klitorisiyle oynayabiliyor, küçük dudakların üst birleşim köşesinde bulunan ve dokunulduğu zaman ele gelen klitorise dokunarak mastürbasyon yapabiliyor. Kadınlar bunu üç şekilde başarıyor; ya klitorisleriyle ritmik bir şekilde oynayarak ve ona hafif baskı yaparak, ya yastık-yatak gibi herhangi bir şeye sürtünerek ya da banyoda basınçlı su tutarak mastürbasyon yapıyorlar. Bu üç eylem kızlık zarına zarar vermiyor. Bu nedenle bakire kadınların kızlık zarına zarar vermemeleri için önce vajina girişinin yerini bilmeleri ve buraya bir şey sokmamaları gerekiyor. Yoksa bakirelikleriyle ilgili bir sorun yaşayabiliyorlar. Sonuç olarak vajina deliğine parmak veya başka bir cisim sokmadan yapılan mastürbasyon hiçbir şekilde kızlık zarına zarar vermiyor.
Kadınlar cinsel ilişkiyle mi mastürbasyonla mı daha kolay boşalır ve orgazm olur?
Boşalmanın bilimsel kaynaklara ve yapılan çalışmalara bakıldığında iki başlıkta ele alındığı görülüyor. Bunlardan birisi klitoral boşalma (direk klitoral boşalma) diğeri ise vajinal boşalma (dolaylı klitoral boşalma) şeklinde karşımıza çıkıyor. Klitoral boşalma direk klitorise yapılan baskı ile gerçekleşen boşalma ve daha kısa sürede gerçekleşiyor. Vajinal boşalma ya erkeğin penisinin vajinaya girip çıkarken klitorise yaptığı baskı gibi ya da klitorisi yerinde tutan bağların, penisin vajinanın içerisindeki hareketi sırasında, klitorise yaptığı uyarılar sonucunda meydana geliyor.
Klitoral boşalma ile vajinal boşalma fizyolojik olarak aynı... Fakat duygusal anlamda hissedilen, yaşanılan zevk anlamında fark var… Çünkü vajinal boşalmada bir öteki ile birlikte olmak, onunla tamamlanıp bütünleşmek kadına çok daha yoğun duygular yaşatıyor. Boşalma ve orgazm oluşumu için en önemli faktörler olan “uygun partner, uygun mekân, uygun zaman, uygun yoğunlukta uyarılarda bulunma, uygun sürede uyarma ve uygun taleplerde bulunma şeklinde 6 U kuralına uyulması gerekiyor.
Düzenli bir aile hayatı olmayan, ebeveynlerin çatışmalarının ortasında yer alan, en çok ihtiyacı olduğu yaşta anne sevgisi ve ilgisinden mahrum kalan, aileleri tarafından yalnızlığa itilen, ayrılma, boğulma, yutulma, boşluk, hiçlik, bağlanma ve terk edilme durumlarına karşı aşırı tepkisel olan, kendine zarar verme, alkol ve uyuşturucu kullanma, yeme bozuklukları ve intihar teşebbüsleri gösteren, iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırt etmekte zorlanan, sağlıklı karar verme mekanizmalarından mahrum kalan, kaybettikçe korkan, korktukça sevdiklerini kaybeden Azra’nın hüzünlü hikâyesini anlatıyor.
Borderline ve narsisistik kişilik bozuklukları gibi psikolojik sorunlar, aşk, yakın ilişkiler, aile, evlilik ve cinsellik konularındaki yazılarıyla, kitaplarıyla ve ruh sağlığı profesyonellerine verdiği psikoterapi eğitimleriyle çalışmalarını sürdüren, Psikoterapist Cem Keçe; oldukça sade ve anlaşılabilir bir üslupla, tanısı ve terapisi oldukça güç olan, duygularda, insan ilişkilerinde, davranışlarda dengesizlik ve aşırı kaybetme korkusu, sürekli olarak terk edilme duygusunun yarattığı panik ile kendini gösteren borderline yapıyı tartışmaya açıyor. Modern toplumlarda süratle yayılan borderline yapıyla ilgili var olan, yeni, özgün, kuramsal ve pratik psikoterapötik ilkeleri “Senden nefret ediyorum ne olur beni terk etme” adlı kitabında bir araya getiriyor. Özellikle nesne ilişkilerine dayanan kuramsal yaklaşımları harmanlıyor. Borderline kişinin kendi içine gömülüp tüm dikkatini terk edilme ve kaybetme korkusuna vermesinin ilk başta kendisini, ailesini ve sonra toplum yaşamını nasıl olumsuz etkilediğini ve bölünmüş bir ruhsal yapı ile birlikte ne tür acılara maruz kaldığını soruşturuyor. Detaylı analizlere ve Azra’nın hikâyesine dayanarak borderline yapının çok yaygın bir kişilik örgütlenmesi olduğuna dikkat çekiyor.
Düzenli bir aile hayatı olmayan, ebeveynlerin çatışmalarının ortasında yer alan, en çok ihtiyacı olduğu yaşta anne sevgisi ve ilgisinden mahrum kalan, aileleri tarafından yalnızlığa itilen, ayrılma, boğulma, yutulma, boşluk, hiçlik, bağlanma ve terk edilme durumlarına karşı aşırı tepkisel olan, kendine zarar verme, alkol ve uyuşturucu kullanma, yeme bozuklukları ve intihar teşebbüsleri gösteren, iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırt etmekte zorlanan, sağlıklı karar verme mekanizmalarından mahrum kalan, kaybettikçe korkan, korktukça sevdiklerini kaybeden Azra’nın hüzünlü hikâyesini anlatıyor.
Borderline ve narsisistik kişilik bozuklukları gibi psikolojik sorunlar, aşk, yakın ilişkiler, aile, evlilik ve cinsellik konularındaki yazılarıyla, kitaplarıyla ve ruh sağlığı profesyonellerine verdiği psikoterapi eğitimleriyle çalışmalarını sürdüren, Psikoterapist Cem Keçe; oldukça sade ve anlaşılabilir bir üslupla, tanısı ve terapisi oldukça güç olan, duygularda, insan ilişkilerinde, davranışlarda dengesizlik ve aşırı kaybetme korkusu, sürekli olarak terk edilme duygusunun yarattığı panik ile kendini gösteren borderline yapıyı tartışmaya açıyor. Modern toplumlarda süratle yayılan borderline yapıyla ilgili var olan, yeni, özgün, kuramsal ve pratik psikoterapötik ilkeleri “Senden nefret ediyorum ne olur beni terk etme” adlı kitabında bir araya getiriyor. Özellikle nesne ilişkilerine dayanan kuramsal yaklaşımları harmanlıyor. Borderline kişinin kendi içine gömülüp tüm dikkatini terk edilme ve kaybetme korkusuna vermesinin ilk başta kendisini, ailesini ve sonra toplum yaşamını nasıl olumsuz etkilediğini ve bölünmüş bir ruhsal yapı ile birlikte ne tür acılara maruz kaldığını soruşturuyor. Detaylı analizlere ve Azra’nın hikâyesine dayanarak borderline yapının çok yaygın bir kişilik örgütlenmesi olduğuna dikkat çekiyor.
Daha fazla heyecan peşinde koşan çiftlere hayatları boyunca tek bir partnerle cinsel ilişki yaşama düşüncesi çok sıkıcı gelebiliyor. Fakat yapılan araştırmalar başarılı evliliklerin partnerlerin cinsel bağlılığına dayalı olduğunu gösteriyor. Bu nedenle çiftlerin tutku dolu tek eşliliği sağlamanın bir yolunu bulmaları gerekiyor. Ve bunu başarmak hiç de zor değil. Tutku dolu tek eşliliğin püf noktası ise cinsel ilişkiyi alışılagelmiş olmaktan çıkarıp, doğaçlama yapılan eşsiz bir deneyim haline getirmekte saklı…
Tek eşlilik mümkün mü?
Peki, tek eşlilik mümkün mü? Tek eşliliğin tıpkı insanın karakteri gibi kişiye özgü bir kavram. Kimi insan tek bir kişiyle birlikte olmayı istiyor, bir hayat arkadaşı arıyor ve tek eşli mizaca sahip olabiliyorken, kimisi bunu başaramıyor. Ne tarihte ne doğada ne de kadın-erkek ilişkilerinde tek eşlilik yok. Zaman değiştikçe her şey gibi insan ilişkileri de değişiyor. Bugünkü yaşamın gerçekleri, gerçek tek eşliliğin aşkla, sevgiyle, toplumsal ahlak kurallarıyla ilgisi olabileceğini fakat doğada olmadığını gösteriyor. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, erkeklerin yüzde 70’i, kadınların ise yüzde 40’ı evlilikleri dışında kaçamak yapıyor. Bunun birçok sebebi var. Özellikle yeni çocuk sahibi olan çiftlerde kadın doğum sonrası kendini eskisi kadar güzel bulmuyor, anneliğini ön plana çıkartıp kadınlığını bastırıyor ve zamanla eşinden uzaklaşıyor, erkek ise babalık gibi yeni bir sorumluluğun altından kalkamıyor, anne olduğu için eşine karşı cinsel tutkusu azalıyor. Ancak en bilindik sebeplerin başında ayıp, yasak ve günah duygusunun çekiciliği ve bilinçdışındaki günahkâr seks yapma arzusu geliyor.
Erkeğin tek eşli olması için doğaçlama seks yapılması gerekiyor.
Bir erkeğin çekici bulduğu ve gözüne hoş gelen herhangi bir kadın tarafından tahrik edilmesi çok kolay. Fakat bu çekiciliği sürdürebilmek sanıldığı kadar kolay değil. Diğer bir değişle, erkeğin o kadını sevmesi ve devamlılığı gelen bir cinsel birliktelik yaşaması için çekicilik yeterli değil. Erkeğin sürekliliği olan tutkulu tek eşliliği sağlayabilmesi için kadının güler yüzlü ve mutlu olması, açık ve samimi davrandığını bilmesi, onu yalnızca kendisinin mutlu edebileceğine inanması, kendisine olan bağlılığından şüphe etmemesi ve çok daha fazlasını verebileceğini düşünmesi gerekiyor. Kadının sürekliliği olan tutkulu tek eşliliği sağlayabilmesi için erkeğin kadını dinlemesi, duygularına eşlik edebilmesi, değer vermesi ve ona sadece seks sırasında değil günün her anında dokunması gerekiyor. Buradan yola çıkarak, bazı alışkanlıkların tat verse bile zevk vermeyeceğinin bilinmesi, çiftin birlikte farklı deneyimler yaşaması ve bundan zevk alması önem taşıyor. Çiftleri tek eşliliğe yönlendirmenin en önemli yolu tutkulu bir cinsel hayattan geçiyor. Bunu sağlamanın yolu ise monoton seks hayatının dışına çıkabilmekte saklı. Çiftlerin farklı kişilerle farklı deneyimler yaşama isteklerinin altında yatan esas nedenlerden biri hiç tanışmadıkları biriyle doğaçlama seks yapacak olmaları. Bu durum oldukça heyecan verici, cezp edici ve merak uyandırıcı…Çünkü daha öncesinde hiçbir şekilde cinsel birliktelik kurulmayan birinin seks sırasında nasıl davranacağını bilmeyen kişi, merak ve keşfetme duygusuyla bir ilki yaşamanın heyecanına kendini daha rahat bırakabiliyor.