Yargıtay bu raporu tınmadı bile

İktidara yakın olduğunu sanıyorum, daha önemlisi bugünkü Ceza Yasası’nı hazırlayan ekipte yer alıyor Gazi Üniversitesi ceza hukuku profesörlerinden İzzet Özgenç.

Haberin Devamı

Balyoz, Yargıtay’da görüşülürken, bazı sanıkların isteği doğrultusunda Prof. Özgenç, Balyoza ilişkin hukuki bir değerlendirmede bulunuyor. Kırk sayfalık raporda Özgenç özetle şunu vurguluyor:
“Belki suç için anlaşma değerlendirmesi yapılabilir. Bunun anlamı darbeye teşebbüs eylemine katılmış bile olsa, sonradan eylem sayılabilecek bu tutumdan vazgeçmiştir. Bu durumda Ceza Yasası’nın 312. maddesine göre suç oluşmamıştır. Darbeye teşebbüsten söz edilemez, ortada bu yönde bir hareket yoktur. Mahkeme sanıkları mahkûm ederek, kötü bir kürsü örneği oluşturmuştur”.
Bunu bugünkü Türk Ceza Yasası’nı hazırlayan öğretim üyesi yazıyor ve bu yazı Yargıtay’a sunuluyor. Yargıtay tınmıyor bile. Gösterilen tanıkların dinlenmediğini, kanıt olarak gösterilen CD’lerin sahteliğini dikkate bile almıyor. Mahkemedeki tutum Yargıtay’da devam ediyor.

HANGİ HUKUK

Daha ne? Daha şu. Yargıtay bazı sanıkların cezasını onaylıyor, bazılarını beraat ettiriyor.
Aynı suçlama ve aynı tespitlerle birileri beraat ediyor, birileri mahkûm ediliyor. Ve neden böyle karar verdiği Yargıtay’ın gerekçeli kararında yer almıyor.
Hâlâ hukuk ve adalet ve devamından söz edenlere şaşıyorum. Hukukun en temel ögelerine artık Yargıtay’da bile dikkat edilmiyor. Hangi hukuk, hangi adalet?
Ya şimdi beraat eden, içeride boşu boşuna üç-dört yıl hapis yatanlar?... Onlara yılların hesabını kim verecek? Herhalde devlete tazminat davası açacaklar.

EKMEK, HAVA, SU

Kararın açıklanmasından sonra bazı avukatlar temsil ettikleri sanıkları hapishanede ziyaret ediyor. Aileleri orada. Atmosferi tahmin etmek güç değil, ayrıca anlatmak gereksiz. Ancak, bazı mahkûm ve ailelerinin şu tespitini not etmek şart:
“Yaşamak için ekmek, hava ve su gerek. Hayır, eğer adalet yoksa, ekmek, hava ve su nafile. Adalet yoksa, bunların hiç anlamı yok. Şu anda oradayız”.
Böyle bir psikoloji ürpertici. Ne yazık ki, gerçek. Ve ne yazık ki, sadece mahkûm olan insanlarda değil, toplumun büyük kesiminde bu psikoloji egemen.
Yargıtay’ın bu kararından sonra artık herkesin düşünmesi gerek. Adalet arayışında herkesin başına taş düşebilir.

Haberin Devamı

‘Memleketi kim savunacak’

Haberin Devamı

HER mitingde, Türkiye’nin
dört yanında, 2011 seçim süreci boyunca Tayyip Erdoğan konuşmasının bir yerinde o konuyu mutlaka getiriyor:
“Memleketi kim savunacak?”
Erdoğan’ın bu sorusundaki ısrarın nedeni, seçimden önce CHP’nin verdiği bir yasa önerisi. Aynı öneriye CHP seçim bildirgesinde de yer veriyor. Askerlik süresinin kademeli olarak altı aya kadar indirilmesini öngören bir öneri.
CHP öneriyi hazırlarken Genelkurmay Başkanlığı ve emekli askerlere danışıyor, onlardan gerekli bilgiyi alıyor, öyle hazırlıyor.
CHP’nin bu atağını Erdoğan geri çeviriyor. Geri çevirmekle kalmıyor, yasa önerisini sürekli eleştiriyor, “Bunların hiçbir şeyden haberleri yok, memleketi kim savunacak” sorusuyla.
Erdoğan şimdi müjde veriyor, klasik sözleriyle, “Biz gerekli çalışmayı yaptık, Genelkurmayımızla görüştük, askerlik bir yıla inecek”.
Nerede şimdi, “Memleketi kim savunacak” nutukları? CHP milletvekili Umut Oran haklı olarak Erdoğan’a soru önergesi veriyor: “Askerliğin kısaltılmasına iki buçuk yıl önce karşı çıkarken, bugün CHP önerisini kısmen yerine getirmenizin gerekçesi nedir?”
Gerekçesi çok basit, ben yaparsam doğru ve iyi, muhalefet önerirse, kötü ve yanlış.

Yazarın Tüm Yazıları