Yakın takip yılları başlıyor

ARTIK Türkiye, Avrupa Birliği ile müzakere süreci içinde olan bir ülke. Bunun ne anlama geldiğini Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn dün Ankara’da açıkladı.

‘Bundan sonra Türkiye Avrupa’nın yakın takibinde olacak’ dedi Rehn.

Bugüne kadar AB Türkiye’yi uzaktan mı izliyordu?

Kürt meselesinden, fikir özgürlüğüne, ruhban okulundan zina tartışmalarına kadar ‘iç işlerimiz’e karışan Avrupa Birliği değil miydi?

Kıbrıs sorunundaki tavrı, AB’nin dış politikamıza doğrudan müdahalesi sayılmaz mı?

Daha ne ‘yakın takibi’? Bundan yakını mı olacak?

Evet sevgili okuyucularım olacak. Hatta, uyum sağladığımızı düşündüğümüz Kopenhag kriterleri bile peşimizi bırakmayacak.

* * *

OLLI Rehn’
in açıklaması netti.

‘Avrupa Birliği’ne aday ülkelerden Kopenhag kriterlerine ‘yeterince’ uymaları beklenir. Müzakere içindeki ülkelerden beklenen ise tam uyumdur.’

Üstelik de Avrupa’nın her köşesinden ‘Müzakereler başladı ama tam üyelik garanti değil’ açıklamaları gelirken uyum çalışmalarını sindirmek ciddi kamuoyu bilinçlendirme çabaları gerektirecek.

Bir taraftan Avrupa Birliği’ni kendi gündemlerine alet etmek için pazarlık kızıştıran ortaklarla, öte yandan Türkiye ve diğer 25 ülkenin kendi iç politika denklemleri ile baş etmek kolay değil.

Yeni dönemin ilk işaretini Komisyon’un hazırlayacağı ilerleme raporlarında göreceğiz. Onların ilki ise 9 Kasım’da. Hazırlıklı olalım. Sert bir rapor olabilir.

Ama unutmayalım, ‘Yakından izleme’ tek taraflı bir süreç değil. Türk halkı da kendi sesini duyurabilecek bu süreçte.

Polonyalı çiftçilerin, tarım müzakerelerinde yaptıkları gibi örneğin. AB genişlemesinin en uzun süren müzakere başlıklarından biri Polonya ile tarım konusundaki başlık olmuştu.

Müzakere süreci içinde bir ülke olmanın anlamını, ağzımız yanmadan, Avrupa’ya karşı acılı tepkiler üretmeden kavramaya çalışırsak uyum sürecini kolaylaştırabilir, Türkiye’nin üyeliğini engellemeye çalışanların provokasyonuna gelmeyiz.

* * *

BU
süreçte, fabrikaların bacalarından çıkan karbondioksit miktarı ya da AB standartlarına uyumu için gerekli filtrelerin kimin tarafından finanse edileceği tartışmaları gürültü kopartmayabilir.

Ama Kıbrıs ile yakından uzaktan ilgili her fasıl bir olay olacak. Kıbrıslı Rumlar buna hazırlanıyor.

Ama kopartacakları gürültü, Kıbrıslı Türklerin daha fazla kale alınması bir yana, çözüm sürecini hızlandıracak. Kimse Kıbrıs’ı Papadopulos zihniyetine altın tepside sunmaz. Her şeyden önce Doğu Akdeniz’in stratejik özelliği buna izin vermez.

* * *

DİKKAT
ettiniz mi? Rehn, müzakere sürecinin ilk ziyareti için Türkiye’ye geldiğinde programına üç kenti almış. Ankara, İstanbul’un yanı sıra Kayseri’ye gidiyor Rehn. Diyarbakır’a değil. Gerekçe olarak da Anadolu’nun endüstriyel dinamizminin sembolü olduğu için Kayseri’yi seçtiğini söyledi.

Yeni sürecin ilgi odaklarını göstermesi açısından önemli bu seçim değil mi?

Evet yakın takip yılları başlıyor, bu yıllara çok ama çok iyi hazırlanacağımızı hayal ettiğimde gördüğüm Türkiye resmi her didişmeye değer.
Yazarın Tüm Yazıları