Siz albüm yapın biz alırız, hay hay

Bu aralar ‘hafif’ takıntılı bir hálet-i ruhiye içersinde bünye. Özellikle de müzik meselesinde...

Bir albüme kafayı takmayagöreyim, bütün gün onu dinliyorum. Hatta o albümde bir ya da birkaç parçaya takılıyorum ve onu sabahtan akşama tekrar, tekrar, tekrardan başa alıyorum.

Öyle böyle değil azizim... Hani müziği kulaklıkla dinliyor olmasam, çevreye verdiğim kalıcı rahatsızlıktan dolayı dayak yerim. Dayak şöyle dursun, linç bile edilebilirim.

Yemeğe mi inilecek, tuvalete mi gidilecek?... Sanki o şarkıyı, o gün içinde 79. dinleyişim değilmiş ve şarkı katiyetle ortasından kesilemezmiş gibi, şarkı bitsin diye yemeğe inmek için milleti bekletiyorum ya da affedersiniz çişimi tutuyorum.

Allah’tan CD icat oldu da benim gibi obsesiflere gün doğdu. Hayatımız kurtuldu...

İlk gençliğini yaşayan arkadaşlar bilemeyebilirler: Eskiden, yani CD evveli dönemlerde, öyle aynı şarkıyı bin kere dinlemek gibi bir lüksümüz yoktu.

Daha doğrusu tamam, demokrasilerde çareler tükenmez, bunu yapmak mümkündü ama prosedür yorardı; zordu...

Bir kere, zırt fırt ileriye geriye sarmanız hálinde kaset eskirdi. Hele ki benim gibi aynı teraneyi üst üste dinlemeye meraklı insanlar için durum tam bir eziyetti. Bir nev’i işkenceydi...

Müzik setinin -ki alet o zamanlar daha basit bir isimle anılırdı, ‘teyp’ denirdi- kumandası filan da olmadığı için kıçını yaydığın yerden kalk, git, kaseti başa sar.

Bitti mi yine başa al... Şarkıya çok mu taktın, kaset ve vaziyet ‘inceldiği yerden’ kopsun...

Gerçi bizim ne mene bir garabete dönüşeceğimiz daha o zamanlardan belliymiş. Kaset koparsa da ben acil durumda ‘o’ şarkıdan mahrum kalırsam hesabına, kendi doldurduğum, art arda aynı şarkıdan oluşan kasetlerim vardı. Evet tamam, haklısınız: Naçiz muharrireniz doğuştan deliymiş....

Nazan Öncel’in Yan Yana Fotoğraf Çektirelim albümünü, çıktığı günden beri o kadar çok dinledim ki o günlerde olsak, şimdiye üç tane filan kaset satın almam gerekirdi.

Ve o kasetlerin iflahı, muhtemelen üçüncü (Nereye Böyle) ve dokuzuncu (Küçük Gemiler) parçaların olduğu yerlerden kesilirdi.

Yan Yana Fotoğraf Çektirelim, belki önceki Nazan Öncel albümleri gibi ilk dinlediği anda insanda dayak yemiş hissi uyandırmıyor. Fakat dinledikçe, dinledikçe bu kadar sevilen bir albüm de az bulunur. İnsanın ağzında, dimağında, akide şekeri gibi yavaş yavaş eriyor.

Albümün ilk klibi bildiğiniz üzre, Nazan Öncel’in Nereye Böyle ile yaptığı iki Tarkan düetinden biri olan, albümün giriş şarkısı Hay Hay’a çekildi.

Albümün Frida ve kolaj konseptine uygun bir şekilde çekilmiş klibi, neşeli mi neşeli, rengáhenk, sıcak ve candan...

Káh Frida hálleriyle káh Nazan Öncel dinginliğiyle tatlı tatlı şarkısını söyleyen bir Nazan Öncel ve ona ‘Tarkan Tarkan’ eşlik eden, standart figürlerinden ve ifadelerinden bolca bahşeden, görmeye hiçbir zaman itiraz etmeyeceğiniz türden bir Tarkan...

Şarkı, málûmunuz, her yerde bas bas çalıyor:

‘O senin neyin olur derlerse / Gülüm olur, balım olur diyeceğim / O senin neyin olur derlerse / Sevgilim, sevgilim diyeceğim / O benim kalbimi isterse / Seve seve veririm diyeceğim / O senin neyin olur derlerse / Gözüm olur, yaşım olur diyeceğim / O senin neyin olur derlerse / Yazım olur, kışım olur diyeceğim / O bunun aksini söylerse / Bir bildiği vardır diyeceğim / Kedisini, köpeğini, dolaptaki ceketini / Pabucunu, terliğini, duvardaki resmini / Ne varsa alsın, toplasın gelsin / Benim için gelsin / İsterse kalsın / Hay hay buyursun gelsin / Hay hay temelli kalsın / Hay hay buyursun gelsin / Hay hay beni seven gelsin...’

Gelmeyen ne olsun... Siz albüm yapın hanımefendi, almayan, o kasetleri kopartmayan, hatta üstün gayretle CD’leri bile bozmayan ne olsun...

Müziği ayrı güzel, şiiri ayrı güzel... İnsan Nazan Öncel’in varlığına şükrediyor.
Yazarın Tüm Yazıları