Zirveye oynayanların hayali: Everest
Türkiye’deki tüm Zirveye oynayanların hayali zirvelerden hatta Ağrı Dağı’ndan bile yükseğini tek seferde aşarak Everest Base Camp’e tırmanmayı başardım. Yer yer zorlu, çoğunlukla heyecan dolu maceralarımdan kalan tüm yararlı bilgileri paylaşmak isterim. Bir gün zirveye ulaşıp ‘Başardım’ demek isteyenler için bu notlar çok faydalı olabilir.
Dünya üzerindeki en zorlu trekking parkurlarından Everest’e tırmanma maceramı geçen üç hafta boyunca paylaştım. Yüksek irtifayı yenmek sandığım kadar kolay olmadı. ‘İnsan kendine bunu neden yapar’ diye kararlarımı sorguladığım anlar oldu. Bir yak (Tibet öküzü) boynuzunun kurbanı olmama ramak kaldı. Çok yoruldum, yüksek irtifa nedeniyle yemek yiyemedim, yeri geldi nefes almakta zorlandım ama değdi. Everest’in tepesinden güneşi selamladım, kendime de ‘Başardın deli kız’ dedim. Şimdi hayallerimi gerçeğe dönüştürdüğüm bu hikâyenin finalinde edindiğim tecrübelere gelelim...
Aşılacak engeller...
Everest Base Camp’in en zorlu trekking rotalarından biri olmasının en büyük sebebi yüksek irtifa. Tırmanışımı takip edenlerden aldığım mesajlar ‘Zirveden bize selam yolla’ şeklindeydi. Hatta yılların dağcıları bile bu istekte bulundular. Çünkü hedefe ulaşmak için deneyimli bir dağcının 60 bin dolardan başlayan fiyatlar ödediğini biliyorlar. Deneyimsizler 160 bin dolara varan maliyetlerle bu hayallerine kavuşabiliyorlar. Kısacası Everest’e tırmanma aşamasına gelinceye kadar aşılması gereken çok engel var. Oraya gidebilmek için tüm bu zorlukları bertaraf etmem gerekti ama vazgeçmedim. Türkiye’deki tüm zirvelerden hatta Ağrı Dağı’ndan bile daha yükseğini tek seferde aştım.
Namche Bazar’da manzaraya karşı kısa bir mola.
Üstelik dağcı bile değilim. İç hat Lukla uçuşu, yol boyunca eşyamızı taşımaya yardım edecek Himalaya yerlisi Sherpa’ya taşıma ücreti ve milli park girişleri için 500 dolar ödedim. Konaklama ve yiyecek için ekstra 150 dolar verdim. Bu ücret, yanımda bir kişi daha olsa düşebilirdi. Yiyemesem bile her sabah ve akşam yemek söylemek zorunda kaldım. Bunu yapmasam konaklama ücreti 20 dolardan başlıyordu. Öğle yemeklerinde kuruyemiş can simidim oldu. Yiyememek gibi bir sıkıntısı olmayanlar için maliyetler artacaktır. Hoş yeme problemim olmasaydı asla harcadığım paraya acımazdım. Çünkü müthiş efor sarf ediliyor. Giderken yanıma yiyecek almıştım. Bence boşuna yük çünkü hiç yiyemedim. Everest Base Camp’e giderken yanınızda taşımanız gereken tek yük para. Yükseğe çıktıkça fiyatlar artıyor ve zaten konaklama için yemek söylemek zorundasınız. En önemlisi su ihtiyacı. Trekking yolu üzerinde sürekli köylerden geçildiği için susuz kalma ihtimaliniz yok.
Her gün 18-20 km yol yürüdüm.
Ben kendime karbon filtreli bir suluk aldım. Ekstradan içine atılan dezenfektan haplarından kullandım. Bunları Katmandu’daki herhangi bir marketten de bulabilirsiniz. En önemli masraf kaleminin içeceğiniz su olması ilginç bir detay bu arada. Yola çıkmadan önce eczacımla bayağı araştırıp yüksek irtifada kullanılan bir ilaç bulmuştuk. İyi ki bunu yanıma almışım. İki kutu bana ancak yetti. Daha vahim durumlar için kortizon takviyeli bir önerisi olmuştu ama onu kullanmadım. Bu ilaç olmasaydı başaramayabilirdim. Mide bulantımı yok etmedi ama başka rahatsızlık duymadım. Daha önce 3.600 metreye çıkmıştım ve bir sorun yaşamamıştım. Yüksek irtifanın etkilerini duymuştum ve okumuştum. Ancak yaşamak kesinlikle aynı şey değil. Bilmek ve tecrübe etmek çok farklı. Etkiler de kişiden kişiye değişiyor. Okuduğum bütün belirtiler olabilir demiştim ama yemek yiyemeyeceğim hiç aklıma gelmemişti. Aç bünyem bence yine de mükemmel bir iş çıkardı.
İlla rehber alın diyenler...
Bu yolu tek başıma yapmayayım diye düşünerek Türkiye’den arkadaşların programına dahil olmuştum. Herhangi ters bir duruma karşı birbirimize göz kulak oluruz demiştim. Fakat arkadaşlar ekip dayanışmasına uygun olmadıkları için buna gerek de yokmuş. Ben hep tek başıma yürüdüm. Zaten yol o kadar kalabalık ki kaybolmanız imkânsız. Tüm maceram boyunca başka ülkelerden arkadaşlar edindim. Eşyanızı taşımak için size destek olan Sherpa bir nevi rehber ama onu da pek göremedim. Tabii çok zorlandığım anlar da oldu ama hiç tanımadığım insanlar yardım eli uzattı.
Bazen de ben yardımcı oldum. Hayat paylaştıkça güzel. İlk günlerde yavaş yavaş tırmanarak bünyeyi yüksek irtifaya alıştırmaya çalışan ben, Everest Base Camp’e çıktıktan sonra inanılmaz bir tempoya ulaştım. Her gün 18-20 km civarında yol yürüyüp Lukla’ya ulaşmaya çalıştım. İlk günlerdeki yüksek irtifa mücadelesi, yerini müthiş bir efora bıraktı. Evet, çok yorucuydu. Hele son gün yol hiç bitmeyecek sandım. Hedefime ulaştığımdaysa gözlerim doldu. ‘Bitti’ dedim. Ben de bittim ama başardım. Ertesi gün uçağa binip yürüdüğüm yolların üzerinden geçerken bunlar gerçekten yaşandı mı yoksa bir rüya mıydı bilemedim. Tüm zorluklarına rağmen hayallerime ulaştım. Başarmak çok güzel bir duygu. Önce kendine, sonra da sana engel olan her şeye kafa tutmak gibi...
Çılgın maceramda aldığım notlar
* Konaklama yerlerinde çarşaflar değişmiyor. Hem soğukla mücadele hem de hijyen için uyku tulumu taşımak çok mantıklı bir karardı.
*Duş alabilmek bir hayal. Yola çıkarken bunu göze almıştım. Duşlar ücretli ve sıcak su olmuyor. Saç kurutma makinesi için elektrik ekstra ücretli. Tam 12 gün duş almadan geçti. Şaka gibi! Yanınıza mutlaka ıslak mendil alın, çok işe yarıyor.
* Namche Bazar’dan sonra biten şarjlar için telefon ayrı, güç bataryası ayrı ücretlendiriliyor. İki tane 20 binlik batarya bana yeterli oldu. Telefon zaten hep uçuş modundaydı.
* Beşinci günden sonra normal hatlar devre dışı kalıyor. Çekmeyen bölgeler için kullanıcı adı ve şifresi olan bir kâğıt alıyorsunuz. Bunun adı ‘Everest link’. Wi-Fi’dan bağlanıyorsunuz. Sistem çok iyi çalışıyor. 20 GB için 25 dolar ödedim.
* Tuvaletlerde tuvalet kâğıdı ve sabun yok. Neyse ki yanımda götürmüştüm.
* Yak sürülerine dikkat etmekte fayda var. Yollarında giderken bir anda dehşet verici boynuzlarıyla üstünüze geliveriyorlar. Eşekler de birbirine çifte atabiliyor. Bu yolun görünmez kahramanları, her an yaralanmanıza neden olabilir.
* Dengenizi sağlamanıza yardımcı olan sopa yani ‘baton’ olmadan bu yol bitmezmiş. İyi ki Katmandu’dan bir tane almışım.
* İyi bir bot şart.