Son Güncelleme:
YIRTIK BÄ°R HARÄ°TA FotoÄŸraflara bakıyorum. Kendim hakkında bana dahi hiçbir ipucu sunmayan eski pozlarıma dalıp, kurtulmayı umduÄŸu gaflet uykularının en
YIRTIK BÄ°R HARÄ°TA FotoÄŸraflara bakıyorum. Kendim hakkında bana dahi hiçbir ipucu sunmayan eski pozlarıma dalıp, kurtulmayı umduÄŸu gaflet uykularının en derinine esir düşüyorum. Kelimeler... Kelimeler... Ya kelimesizlik? Zaten ben de onu arıyorum. Gözlerim bir bakışsızlık çölünde kendisiyle aynı manada buluÅŸabilecek gözler arıyor. Kulaklarım seslerin atlas kumaşını. Uzaktayım. Bütün yakınların uzağında. Bütün uzakların tuzağına düşmüşüm. Bir duayı özlüyorum. Yıldızlar... Hilal... Sen... Avuçlarımda tutmaya çalıştığım su, parmaklarımın arasından kayarak topraÄŸa karışıyor...Uçsuz bucaksız bir ummanın kıyısındayım. Sahranın başında... Ayaklarımda ummanı hissediyorum. Bakışlarım ise çoktan çöllere düşmüş. Bir hazine aramıyorum. Ummanın ötesindeki adalardan birinde bulduÄŸum hazineyi kendi ellerimle batırdığım geminin içinde derinlere yolladım. Bu hazine uÄŸruna terk ettiÄŸim Leylaların en Leylasının peÅŸine düşmek için bin bir güçlükle gömüldüğü adasından söküp aldığım defineyi terk ettim. Gemimi, kaftanlarımı, ilmimi terk ettim. Ummanın sonundayım. Sahranın başında...Bana gelen mektupları tekrar tekrar okuyup, baÅŸkalarında kendimi arıyorum. Odamdayım. Işığımı kapatıyorum. Kendimi karanlığın akışına bırakıyorum. Karanlığımın. Sürükleniyorum. Hayata her kıpırdanışta deÄŸiÅŸen bir kabus dürbününden bakıyorum. Sözlerim sükût deÄŸirmeninde unufak oluyor. Bir masalın izinde giden kelimelerim iki menzilin arasında bir eÅŸkıyanın pususuna düşebilir. Saraya varsa bile sultanların sultanını bulamayabilir. Yahut bulur fakat meramını anlatamaz. Ya son nefesim yeter de gönlünü ayaklarının altına döküverirse?.. Ä°ÅŸte o zaman... Yaklaşırım. Yakın olurum. Yanarım. Yol ayrılıkları hatırda tutmaya yarar. Menzil ulaşılmamışlığı. "Menzil kayıp, yol mülemma"... Kelimeler... Kelimeler... KelimesizliÄŸin perdeleri. Kumsalda ayak izlerimi deniz siliyordu, sahrada rüzgar. /Ufuk.../ Leylaların Leylası... Leylaların en leyli... Leylilerin en Leylası... Terkettiklerim senin yanında ne ki? Bunca terke raÄŸmen hala sahranın başındaysam bu olsa olsa daha kurtulmam gereken çok saframın bulunduÄŸunu göstterir. Susturmam gereken çok kelimem var. Rüyayı hakedebilmek için hayaller denizinde bir seyyale olmaktan azadolmalıyım. BaÄŸlanmalıyım.. Sen... Sen... Sen... Sustur beni... Sustur... Ve sus... SessizliÄŸimiz karanlıkları kül etsin. Gürültüyü sustursun. Bize faniliÄŸimizi hatırlatsın. Kıyameti. Sonrasını da... Surun sesiyle topraÄŸa karışmış bedenlerin uyanırcasına dirilmelerini. Kelimeler yerlerini bırakınca tuÄŸlaları tarafından terk edilen bir binaya benziyor yazı. Karayazımı kapkara harflerle kağıda istifleyince harfler kaçıyor, mana göçüyor. Bulutlar, yıldızlar ve hilali benden saklıyor. Sahra ise seni.... /Sen... Duam... / Geliyorum. Sana yaklaÅŸtıkça aramızdaki sessizlik koyulaşıyor. Attığım her adımla ismimden uzaklaşıyorum. Her adımla sana ve sessizliÄŸime yaklaşıyorum. Sana, beni ve sessizliÄŸini getiriyorum. Umman çok geride kaldı. Hiç varolmamışçasına. Sanki hep sahrada yaÅŸamışım. Burada doÄŸmuÅŸ, burada ölecekmiÅŸim... Beni gömecek kimse... Yeryüzünün herhangi bir noktasında mukim deÄŸilim. Leylaların en leylasının aÅŸkına düştüm. Ummanı unuttum... Hazinemi unuttum... Vuslat nasip olunca sahrayı da unutacağım. Kendimi... FotoÄŸraflarım. Onları yakarsam kendimi de yakmış sayılır mıyım? Yırtsam yüzüme bir kırışıklık daha yerleÅŸir mi? Onları unutsam hiç varolmadıklarını iddia edebilir miyim?Hayır... Hayır... Hayır... Bu donuk dörtgenler, ne ebedi gençliÄŸi vaadedebilir ne de ihtiyarlamayı becerebilirler. Ne hatırlamayı ne de unutmayı kolaylaÅŸtırabilirler. Onlar arasında bir gaflet uykusu aramak, zihin açıklığı saÄŸlayabileceklerini ummak kadar ham hayal. Beraberken hiç fotoÄŸraf çektirmedik. Buna sen mani oldun. Bana kalsa... Kalmadı. Kalamazdı da... HoÅŸ gurbetine düştükten sonra cebimde suretin olsa da bu hangi kelimenin dermanı olacaktı ki? Hangi çığlığımı ve sessizliÄŸimi iki boyutlu bir suretle paylaÅŸabilirdim? FotoÄŸraflarım... Hiç birinde sen yoksun. Demek ben de yokum. Demek kionları bırakabilirim. Ä°ÅŸte onlar da geride kaldı. Kumların üstünde. Böylece bir safradan daha azadoldum. Sana bir adım daha yaklaÅŸtım. Ä°smimden bir adım daha uzaklaÅŸtım... Yıldızlar... Hilal... Sensizlik... Kelimeler... Bütün ağırlıklarıyla omuzlarıma çöküyorlar. Seninle arama giriyorlar. Kelimeler... Gürültüyü arttırıyor, sessizliÄŸi boÄŸuyorlar. Yani seni... Leylaların en Leylasını... Kelimesizlik... Ah! Kelimesizlik... Vuslat... KADEH Zaman yüzünü çizgisiz bırakmıştı. Hangi doktora görünse onu kapıdışarı ettiler. Vesikalık resmini deÄŸiÅŸtirmek üzere baÅŸvurduÄŸu nüfus dairesinde onu kendilerindeki kayda göre yıllar önce öldüğü gerekçesiyle reddettiler. Bir arkadaşı askere uÄŸurlamak amacıyla gittiÄŸim ÅŸehirlerarası otobüs terminalinde Cesur Turizm'le uzak bir kasabaya göçerken karşılaÅŸtım. Bana avucundaki çizgileri gösterip onlar hala mevcut dedi. Her nedense hayırlı yolculuklar dedim bu sözlerine cevap olarak. Suratını kaplayan o beyazkağıt misali maskeden yanıt gelmedi. Otobüs hareket etmeden önce bana bulutları gösterdi ve kadeh kaderle doluyor dedi. Ne demek istediÄŸini ancak on yıl sonra anlayabilecektim. Bir kertenkelenin yardımıyla.Suavi Kemal YAZGIÇ - 8 Mayıs 2000, Pazartesi Â