Yerli ve milli İzmir!

İzmirli Levanten Lucien Arkas, bugün Anadolu’nun herhangi bir yerinde ismini söyledikten sonra Türkiye vatandaşı olduğunu anlatmakta zorluk çekebilir. Ama kimimizden çok daha uzun süredir bu topraklarda yaşayan Levantenler bana göre bu topraklardaki hemen herkes kadar milli ve yerlidir. Herkes gibi olmaya çalıştığınız küçüklüğünüzde farklı isim taşımak keyifsizdir. Büyüdükçe alıştım Türkiye’de nadir rastlanan ismime.

Hala arada bir yabancı mısınız diye sorana rastlarım. İzmir’i biraz da kulağınıza Serge, Ornella, Bernard gibi Türkiye’de duymaya alışık olmadığınız isimler çalındığı için de severim. İzmirli Levanten Lucien Arkas, bugün Anadolu’nun herhangi bir yerinde ismini söyledikten sonra Türkiye vatandaşı olduğunu anlatmakta zorluk çekebilir. Ama kimimizden çok daha uzun süredir bu topraklarda yaşayan Levantenler bana göre bu topraklardaki hemen herkes kadar milli ve yerlidir. Aile şirketini bir dünya markası yapıp yaşadığı şehre önemli bir sanat merkezi hediye eden kaç iş insanı vardır Türkiye’de?

Levantenler; Batı’dan gelip Doğu Akdeniz ülkesi Türkiye’ye yerleşen İngiliz, İtalyan, Fransız, Macar ve Slav kökenli bu grup; Türkiye mozaiğinin bir parçası. Türkiye’deki kökenleri 10. Yüzyıla kadar uzanan ancak İzmir’de artık sayıları 100’le sınırlı olan Levantenlerin İzmir’in ticaret ve kültür hayatına hala kayda değer bir katkıları sözkonusu; kapılarını 2011’de açan Arkas sanat merkezi gibi. Kültür, sanat İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin en az “yol, su, elektrik” kadar önem verdiği bir alan. Kültür sanatı sadece İzmirliler için değil, turistler için de önemsiyor. Zira İzmir, turizmi “deniz, kum, güneş,” üçlüsüne sıkıştırmak istemiyor. Turizm denince en önemli kozu çeşitlilik.

Kültür sanat mı dediniz; İzmir, “Buyurun Sydney Opera’sını da inşa eden dünyaca ünlü Arup firmasının katkılarıyla yapılan Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’ne” diyor. Hem tarih hem sanat olsun mu dediniz; sizi Efes tiyatrosunda dünyaca ünlü sanatçıların konserlerine davet ediyor. Doğa turizmi mi dediniz. İzmir, “Önüm arkam sağım solum doğa: tak sırt çantanı takıl,” demekle yetinmiyor. Yarım adada, yürüyüş rotaları; bisiklet rotaları gösteriyor. Avrupa’nın bisiklet ağı Euro Velo’ya katılmak için temasta; Türk doğa severleri Avrupa’lılarla buluşturmayı planlıyor. Tematik yürüyüş isteyenlere zeytin rotası, bağ rotası öneriyor.

İzmir de yok yok. Sağlık turizmi derseniz; Truva savaşlarında askerlerin dinlendirildiği Balçova’daki Agamemnon kaplıcaları sizi bekliyor. Romatizmal rahatsızlıklarından dolayı yıllarca Bosna’daki kaplıcaları kullanan Norveç’liler de Bosna’da savaş çıkınca keşfetmiş burayı. İki devlet arasındaki anlaşmayla her sene bin kişilik bir vatandaş grubunu gönderen Norveç 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bu anlaşmayı iptal etmiş. İzmir’de turizm sadece sağlık değil başta kruvazyer turizmi olmak üzere Türkiye genelinde yaşanan gerilemeden nasibini almış haliyle. Ama belediye bu açığı fuar ve kongre turizmi ile kapatmaya çalışıyor; sağlık alanında yatırıma da devam etme kararlılığında. Turizmde çeşitliliğin bir ayağı da İzmir’in geçmişteki çok kültürlü yapısının yeniden canlandırılmasından geçiyor. Yine sayıları yıllar içinde çok azalmış olan musevilere ait sinagoglar restore ediliyor. Sefarad ve Levanten mutfağı ayağı kaldırılmaya çalışılıyor.

Yemek demişken; İzmir damaklara da hitap etme arzusunda. Her ne kadar gurmelere hitap edecek kendi markasını yaratmış çok sayıda restorana rastlanmasa da, yabancı şeflerin eğitiminden geçen İzmir Ekonomi Üniversitesi Mutfak Sanatları mezunlarıyla bu açığı kapatmayı planlıyor. Kadınlar kadar erkek öğrenciler de ilgi göstermiş mutfak sanatlarına. Ama tabii İzmir’de kadınların yeri ayrı. İzmir sadece kadınların kendilerini özgür hissettiği bir şehir değil, toplumsal her alanda ön planda oldukları bir şehir. Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Gül Şener, Türsab’dan Hande Arslanalp, Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar evsahiplerimiz arasındaydı. İzmir ticaret borsası başkanlık koltuğu da dahil, pek çok önemli mevkide kadınları görmek mümkün. İzmir özgürlüğü ile övünen bir şehir. Gidin İzmir’e. Pek çok şeyi beğeneceksiniz. Beğenmeyeceğiniz, eksik bulacağınız şeyler de olabilir elbet. O zaman siz de eleştiri özgürlüğünüzü kullanın. Kullanın ki İzmir’li bir kez daha gurur duysun özgürlüğüyle.