Yeraltı Tuz Şehri’nde hayatın tadını bulduk
Sodyum klorür, kısaca ‘NaCl’; yani bildiğimiz tuz… Geçmişi binlerce yıl öncesine dayanan, para yerine kullanılan, uğruna savaşlar yapılan ‘kutsal madde’. Gıda, sağlık, tekstil, kimya gibi birçok sektörün vazgeçilmezi. Yerin 150 metre aşağısından, Yeraltı Tuz Şehri’nden çıkarılan Çankırı tuzuysa dünyanın en saf ve en sağlıklı tuzlarından biri. Negatif enerjimizi nötrlemek, iyot kokusunu içimize çekmek için gittik Çankırı’ya.
Yemeğin tuzu eksik kalmışsa hemen tadımız kaçar. Evet, belki çoğu zarar, azı karar ama soframızın bereketi, hayatın tadı olduğu da aşikâr. Üstelik tuzun sağlığımız üzerindeki olumlu etkileri biliniyor ve bu özel madde sağlık, tekstil, gıda gibi birçok sektörde kullanılıyor. Örneğin Bambi Yatak’ın hayata geçirdiği projeyse oldukça ilginç. Gaziantep Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Bölümü’yle çalışarak Çankırı doğal kaya tuzunu ‘Biosalt Yatak’ ismini verdikleri ürünün kumaşına entegre etmişler.
‘Alerjilere karşı etkili’
Bambi Yatak Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Adem Çetmen, Gaziantep Üniversitesi’nin kayatuzuyla ilgili yaptığı araştırmaların sonuçlarını paylaştı. Buna göre kayatuzu uyku anında daha rahat nefes almaya ve vücuttaki elektrolit dengesini sağlamaya yardımcı oluyor. Teknolojik aletlerin yaydığı pozitif iyonları negatif iyonlarla nötralize ediyor. Havadaki nemi çekme özelliğiyle toz, kil ve polenlerin oluşturduğu alerjilere karşı etkili. Üstelik antibakteriyel de. Ürünün tanıtımını Çankırı Belediyesi’nin ‘Yeraltı Tuz Şehri’ olarak isimlendirdiği Çankırı Tuz Mağarası’nda yapacaklarını öğrendim. Tabii ‘mağara’ lafını duyunca biraz gerildim. ‘Havasız mıdır, dar mıdır’ gibi aklımdan bir sürü soru geçti. Sonunda merakım galip geldi, düştüm yola.
Onların davetiyle önce İstanbul’dan Ankara’ya uçtuk ve ardından Çankırı’ya doğru kısa bir otobüs yolculuğu yaptık. Bu mevsimde hava daha soğuk olur diye düşünmüştüm ama öyle olmadı. Zaten mağaranın içi yazkış 12 derece civarındaymış. Geldik en heyecanlı ana… Mağaranın girişinden şöyle bir baktım ve ne göreyim; içeriye kamyon bile girer. Belediyenin koyduğu isim yerinde olmuş, karşınıza kocaman bir yeraltı şehri çıkıyor gerçekten. İç kısımlara doğru yürümeye başladık. İlerledikçe alan genişledi ve galerilere ayrıldı. Ben de ambiyansın tadını çıkarmaya başladım... Mağaranın havası gerçekten insanın ciğerlerini açıyor. İyot kokusunu tatlı tatlı içime çekerken mağaranın Hititlere kadar giden hikâyesini düşünüyorum… Milyonlarca yıl önce içdenizin kenarı olan Çankırı bölgesinde suların çekilmesiyle oluşan kayatuzu en sağlıklı tuz olarak insanlığın hizmetinde. Üstelik hayvanlar için de en kritik besin maddesi. Çankırı Belediye Kültür Müdürü Ethem Yenigürbüz’ün söylediğine göre madenin geçmişi tam olarak bilinmese de mağaranın yakınında yapılan arkeolojik kazılara göre en az 5 bin yıllık olduğu düşünülüyor. Yenigürbüz “Geçmişte tuzun elde edildiği bölgeler stratejik olduğundan Çankırı’nın jeopolitik önemi o dönemde zirvedeymiş. Tuz yüzünden savaşların yapıldığı ve tuzun ticarette para gibi kullanıldığı biliniyor. Daha önce hayvanlarla tuz taşımacılığı yapılırken teknolojinin gelişmesiyle dinamitle patlatma yöntemini ve maden içi raylı sistemleri görüyoruz” diyor.
Tuz madeni Osmanlıların son dönemlerinde, kapitülasyonlar çerçevesinde Fransızlar tarafından işletilmiş. Cumhuriyet’le birlikte TEKEL’e devredilmiş. 2003’te özelleştirilerek ÇANKAYA A.Ş. tarafından üretime devam edilmiş. 2013’te Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından madenin tuzu alınmış galerilerinden 18 bin metrekarelik bölümü Çankırı Valiliği’ne devredilmiş. 2017’de de valilikle belediye arasında imzalanan protokolden sonra bugün Yeraltı Tuz Şehri’nde halkın büyük ilgi gösterdiği etkinlikler ve festivaller düzenleniyor.8 milyon yıl önce bölgede yaşayan hayvanların tuzdan heykelleri.
Yörede keşfedilen 8 milyon yıllık hayvan fosillerinin sanatçılar tarafından yapılan ve mağarada sergilenen tuzdan heykelleri çok büyüleyici. İçerde gerçek hayvan fosilleri de var. Bunlardan biri yaklaşık 300 yıl önce tuz taşırken ölen ve tuz sayesinde bozulmadan günümüze kadar gelen eşek. Diğer hayvanlarsa ormanda doğal yollarla ölmüş ve Milli Parklar Müdürlüğü tarafından tahnit edilmiş.Mağaranın içindeki küçük gölet büyük ilgi görüyor.
Yerin 150 metre altındaki tuz galerilerinde dünyanın en saf tuzu var. Çankırı Karatekin Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Hüdayi Ercoşkun’un çalışmalarının yanında uluslararası alanda yapılan araştırmalara göre Çankırı tuzu insan vücudunun ihtiyacı olan 92 elementten 84’ünü dengeli bir şekilde içeriyor. Dış etkenlere maruz kalmadan doğal haliyle doğadan elde edildiği için de çok özel. Hatta Himalaya tuzundan daha saf olduğu belirtiliyor. Yöre halkı da bu tuzun bir şifa kaynağı olduğuna inanıyor. Mağaranın içindeki küçük gölet bu yüzden büyük ilgi görüyor. Tuzun cilt ve ayak mantarlarına; madenin içindeki havanın da astım ve üst solunum yolu hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor.
Etkinlikte konuşma yapan Çankırı Belediye Başkanı İsmail Hakkı Esen de Yeraltı Tuz Şehri’nde sağlık turizmi açısından yeni projeleri olduğunu anlattı. Polonya, Romanya, Nahçıvan gibi ülkelerdeki tuz madenlerinin astım tedavisinde kullanıldığı düşünülürse önümüzdeki yıllarda ülkemizde de bu alanda gelişmeler görebiliriz.