Yeniden inşa edilen kentler
Geride bıraktığımız 200 yılda deprem, yangın ve sel felaketlerine maruz kalmalarına rağmen yaşamaya devam şehirlerin öyküleri. Binlerce insanının hayatını kaybettiği, neredeyse tamamen yıkılan şehirlerin nelerle yüzleştiler?
Büyük Londra Yangını, 1666: O dönem büyük kısmı ahşap yapılardan oluşan Londra, 1666 yılının Eylül ayındaki ilk üç günde çok büyük bir yıkıma uğradı. Uzun, kuru geçen bir yaz döneminin sonuna gelinmesiyle, şehrin dar sokaklarında ortaya çıkan alevler bir anda her yeri sardı. Çıkan yangın o günkü nüfusun 1/6’ine denk gelen 100 bin kişiyi evsiz bırakırken, 600 yıllık St. Paul Katedralini yok etti. Hollanda’dan gelebilecek bir işgal tehdidinin var olduğu karmaşık bir politik dönemde, yaşanan yangın bir ölüm darbesi olabilirdi. Aksine, şehir yeniden inşa edildi, sokaklar genişletildi ve altyapı geliştirildi. Bazı tarihçiler yangının tarih boyunca Londra’da yıkıcı etki gösteren salgın hastalıkları (veba) ortadan kaldırdığına inandı. En kalıcı değişimlerden biri, kilise yapması için görevlendirilen mimar Sir Christopher Wren’in inşa ettiği 50 kilisenin birçoğunun bugün halen tarihi eserler olarak ayakta durmasıdır. Özellikle Wren’in kül olan eski St. Paul kilisesi yenilemesine inşa ettiği heybetli ve görkemli kubbe ayrı bir yere sahiptir.
Lizbon Depremi, 1755: Dünyanın bir doğal afet sonucunda tanık olduğu en büyük yıkımlardan bir tanesi, yaşandığı dönem Avrupa’nın en büyük kentlerinden biri olan Portekiz’in başkenti Lizbon’da yaşandı. Depremin Azizler Günü’ne denk gelmesi nedeniyle, şehir nüfusunun büyük bir çoğunluğu felaket esnasında kiliselerde bulunuyordu. Yaklaşık 250 bin olan şehir nüfusundan 70 bin kişinin hayatını kaybettiği felakette, binaların yüzde 85’i yıkıldı. Yıkılan binalar arasında zengince döşenmiş müzeler, kütüphaneler, kiliseler ve yeni açılmış bir opera binası da bulunuyordu. Ancak depremin en büyük etkisi, Avrupa’nın düşünce bakışı üzerinde yaşandı. Korkunç yıkım, onu eski teolojik ve filozofik çerçevelerle bağdaştıramayan Aydınlanma düşünürlerini cesaretlendirdi. Haberin resminde görülen iskelet, 2007 yılında Bilim Akademisi’nde yürütülen restorasyon çalışmalarında ortaya çıkarılan toplu mezara ait.
Chicago Büyük Yangını, 1871: Her ne kadar yangını başlattığı düşünülen Bayan O’Leary’e ait inek artık bir efsane kabul edilse de, ortaya çıkan yıkım gerçekti: 300 kişi öldü, iki bin hektar alan kül oldu, şehrin sahip olduğu malların 1/3’i yok oldu ve binlerce insan evini kaybetti. Alevlerin kül ettiği bölgedeki binalardan geriye sadece bir ev ve beş kamu binası kaldı. Ancak depremin hemen ardından ABD’nin dört bir köşesinden Chicago’ya para ve malzeme yardımı akmaya başladı. Şehirdeki kereste stoklarının üzerinde dumanlar tüterken yenileri gönderildi. Tıpkı diğer büyük şehirler gibi, eski Chicago’da ağırlıklı olarak ahşap yapılardan oluşuyordu. Ayrıca deprem nehir kıyısındaki bataklık bölgenin taş binaların inşa edilmesine uygun olmadığını ortaya çıkardı. Chicago çelik çerçeve üretiminde bir öncü haline gelirken, bu uygulamanın modern şehir mimarisinde yer etmesini sağladı. 1893 yılına gelindiğinde, Chicago kâşif Kristof Kolomb’un Yeni Dünya’ya ayak basmasının 400’üncü yılını kutlamak için düzenlenen Columbus Günü kutlamalarına ev sahipliği yaptı.
Johstown Seli, 1889: ABD’nin Pennsylvania eyaletindeki Johstown kenti 19’uncu yüzyılın en kötü sel felaketlerinden birini yaşadı. Her Mayıs ayının son Pazartesi gününde düzenlenen Anma Günü’nde yaşanan yoğun yağışların ardından, fazla suyu kaldıramayan baraj çökerek Pennsylvania’nın sanayi kentinin çamur ve su seline kapılmasına neden oldu. Sayısız ev çamurun altında kaldı, sulara kapılarak süpürüldü ve üç gün boyunca alevler içinde kaldı. Yüzlerce insan evlerinde mahsur kalırken, iki bin 209 kişi hayatını kaybetti. Bu rakam, o dönem ABD’nin tanık olduğu en büyük sivil kaybını temsil ediyordu. ABD Kızıl Haç’ının hemen devreye girmesiyle başlayan çalışmalar, sadece bir ay sonra Johstown’daki yel değirmenlerinin tekrar çalışmasını sağladı.
Galveston Seli, 1900: 1900 yılında yaşanan büyük fırtınanın komşu kasaba Indianola’yı vurması ardından, Teksas’ta bulunan Galveston kasabası sakinleri düşük rakımlı limanlarının bir deniz duvarı görevi göreceğini düşündü. Ancak fırtınanın kasabaya devasa bir dalga getirmesiyle beklentileri ters tepen kasabalılar büyük bir yıkımla karşılaştı. Fırtınaları tespit etmeye yönelik sistemlerin ilkelliği, sekiz bin kişinin ölmesine neden oldu. Ölülerden yükselen kokular yüzlerce kilometre öteden hissedilirken, birçoğu denizde yandı ve veya derinliklerine gömüldü. ABD tarihinde bir doğal felakette en çok insanın öldüğü felaket olan selin ardından şehir tekrar inşa edildi, ticaret tekrar başladı ancak kent eski günlerine bir daha dönemedi.
San Francisco Depremi, 1906: ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki bin 300 km uzunluğundaki fay hattı, San Francisco’nun en yıkıcı depremine neden olduğu gibi California’daki ticaretin güneye taşınmasını sağladı. 18 Nisan sabahının erken saatlerinde 7.8 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı. Depremin ardından patlayan ana doğal gaz borularının desteklediği geniş çaplı yangın ortaya çıkan hasarın ciddi oranda artmasına neden oldu. Deprem yaklaşık üç bin kişinin hayatına mal oldu ve 400 bin kişi evsiz kaldı. Ortaya çıkan zararın bugün 9.5 milyar dolara olan maliyeti 1906’da 400 milyon dolara denk geliyordu. Batı’nın kültür ve ekonomi başkenti olan San Francisco tekrar inşa edildi ve sanayi-ticaret bölgeleri Los Angeles’ın 560 km güneyine alındı.
Çernobil, 1986: Zamanın Sovyet kasabalarından biri Pripyat, 26 Nisan 1986 günü 50 bin yerleşimcisine yaşatabileceği en kötü ana tanık oldu. O gün, dünyanın görmüş olduğu en büyük nükleer felaket yaşandı ve komşu kasabalardan biri olan Çernobil’in adını taşıyan nükleer santralde patlama meydana geldi. Patlamanın ardından yaşanan patlamalar, Hiroşima bombasının 400 katı oranında radyasyonun çevreye yayılmasına neden oldu. Felaketin doğrudan 56 ölüme neden olduğu rapor edilmesine rağmen, ileriki yıllarda binlerce insan kanser hastalığına yakalandı. Her ne kadar yangın, sel ve depremin gerektireceği yeni bir yapılanmayı gerektirmese de, Çernobil felaketi 336 bin insanın tahliye edilmesine ve arkalarında zehirlenmiş hayalet kasabaların kalmasına neden oldu.
Bam Depremi, 2003: 26 Aralık 2003 tarihinde, 31 bin insanın hayatına mal olan deprem, aynı zamanda İpek Yolu’nun önemli noktalarından tarihi Arg-e Bam kalesini yok etti. Ayrıca dünyanın en büyük kerpiç yapısı olan UNESCO Dünya Mirası Alanı yerle bir oldu. Şehirdeki yapıların büyük çoğunluğunun kerpiçten yapılmış olması ölü sayısını arttırırken, neredeyse tüm binalar yıkıldı. Hükümetin ve uluslararası alanda alınan yardımlarla, Bam yavaşça altyapısını ve turist merkezlerini geliştirmeye başladı. Gereken yeniden yapılanmanın tahmini maliyeti bir milyar dolar olarak tahmin ediliyor.
Hint Okyanusu Tsunamisi, 2004: Bam felaketinden tam bir yıl sonra, Hint Okyanusu’nda yaşanan deprem, merkez üssünden kilometrelerce mesafede bulunan kasaba ve köyleri dümdüz eden devasa bir sele neden oldu. Tarihteki en şiddetli ikinci, en çok ölüme neden olan beşinci deprem, 230 bin insanın hayatına mal oldu. 9.0 büyüklüğündeki depremin yarattığı sel ardından Endonezya’nın Aceh eyaletinde Dünya Bankasının gerçekleştirdiği çalışmalar, toparlanmanın en büyük başarısı oldu. Uluslararası toplumlardan yapılan yaklaşık 8 milyar dolarlık yardım, uzun dönemde isyancıların şiddetini bastırmaya ve çöken ekonominin toparlanmasını sağladı. Buna benzer bir uluslararası çaba, Haiti’yi de ayağa kaldırabilir.
Katrina Kasırgası, 2005: 2005 yılında ABD’nin New Orleans kentinde yaşanan Katrina Kasırgası tıpkı Amerikalıların kibirliliği gibi kentin üzerine çökerek, her yerde her şeyin yaşanabileceği üzerinde önemli bir ders verdi. Zaten deniz seviyesinin altında bulunan şehrin su setlerine yönelik uyarılarda bulunuyordu. Ancak hiçbir şey çamura batan evlerin, çatılarından yardım için çılgınca el sallayan insanların ve Superdome stadyumuna doluşan binlere ait görüntüler kadar şok yaratmadı. Yaklaşık iki bin kişinin öldüğü felaketin ardından hilal şeklindeki şehrin yeniden inşa edilip edilmemesi üzerine tartışmalar sürerken, göç edenlerin geri dönmeye başlaması ve restoranların açılması hayatı normale çevirmeyi başardı. Ancak her şey düzeltilemedi. Kasırganın yaşandığı dönemde 485 bin olan nüfus bugün halen 150 bin kişi eksik olduğu gibi; kentin kendi içinde, bulunduğu Louisiana eyaleti ve federal hükümetle yaşadığı tartışmalar, toparlanma çabalarının yavaşlamasına neden oldu.