GeriSeyahat Victor Ananias ve modern çağın "Küçük Prens"i
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Victor Ananias ve modern çağın "Küçük Prens"i

Victor Ananias ve modern çağın "Küçük Prens"i

Victor Ananias'ın kitabı “Yaşam Dönüşümdür” ve Buğday Derneği hakkında keyifli bir söyleşi.

Buğday Derneği’nin İletişim Direktör’ü Gizem Altın Nance ile Derneğin kurucusu Victor Ananias, Victor’un kitabı “Yaşam Dönüşümdür”ve Buğday Derneği hakkında konuştuk. Konuşma sırasında geçtiğimiz sene henüz 40 yaşında kaybettiğimiz Victor Ananias’ın kısa ömrüne sığdırdıkları ve insanlar üzerinde yaratmış olduğu büyük etkiyi daha yakından görme ve birinci ağızdan dinleme fırsatım oldu. Hatırası önünde saygı ile eğiliyorum…

 

Biraz Buğday Derneğini anlatır mısınız?

 

- Buğday derneği diğer derneklerden farklı olarak şu dereyi kurtaralım, pandaları kurtaralım veya ağaç ekilim gibi işler yapan bir dernek değil. Yaşama daha bütünsel bakmaya çalışıp modeller yaratmaya çalışıyoruz. İnsanlar yarattığımız modellerin ne kadar güzel ve insan hayatının kalitesini artmasının aslında bu şekilde mümkün olduğunu gördükleri zaman onlar da o yoldan gelirler ve Türkiye ve dünyada bu modeller tekrarlanır ve artar gibi düşünüyoruz. Mesela kurduğumuz modellerden bir tanesi %100 ekolojik pazarlar.

 

Proje ile modelin farkı nedir?

 

-Bir proje oluşturur ve bu proje ile özel sektör ya da çeşitli fonlara başvurup oralardan para alırsınız ve projenizi (örneğin Kızılırmak deltasının iyileştirilmesi) gerçekleştirirsiniz. Model oluştururken ise çarpan etkisi yaratacak ve iletişiminin iyi yapılması sayesinde başka insanların aynı modeli başka yerlerde uygulayabilmesi amaçlanmaktadır. Kızılırmak deltasının kurtarmak tabi ki muhteşem bir şey, birilerinin mutlaka onu yapması lazım ama örneğin bizim yaptığımız %100 ekolojik pazarları gidip Konya’da da, Adana’da da açabilirsiniz. Ekolojik pazarların ilkini Şişli’de kurduk. O zamana kadar organik kelimesi pek de fazla telaffuz edilen bir kelime değildi. Orası sadece ekolojik ürünlerin satıldığı bir yer olmaktan çıktı ve bir ekolojik yaşam sahası halini aldı. Söyleşilerin yapıldığı, atölyelerin olduğu, insanların naylon torba kullanmadığı, çeşitli etkinliklerin yapıldığı bir yaşam alanı.

 

Bu pazarlarda satılan ürünlerin%100 ekolojik olduğu nasıl kontrol ediliyor?

 

-Birkaç tane aşama var. Ekolojik sertifikasyon kuruluşları var. Bunlar bağımsız kuruluşlar. Bu kuruluşlar üretim yapılan çiftliklere gidiyorlar ve belirli kriterlere göre yerinde kontrol yapıyorlar.

 

Başka ne gibi projeler yapıyor Buğday derneği?

 

-Bayrak projesi diyebileceğim projelerden birisi de TATUTA Projesi. Türkiye çapında 98 tane ekolojik çiftliğimiz var. Bunlar bizim inandığımız ekolojik yaşam alışkanlıklarını hayatlarına geçirmiş ve bu şeklide yaşayan insanlar. Örneğin bunlardan bir tanesi küçük bir ev. Bu evin içerisinde doğaya saygılı yaşamaya çalışan, atık yönetimini doğru yapan, mümkün olduğu kadar az tüketen ve kendi yediği şeyleri mümkün olduğu kadar temiz bir topraktan alan bir aile yaşıyor. Bu bizim 98 çiftliğimizden birisi olabilir. Ama aynı zamanda bizim büyük entegre çiftliklerimiz de var. 100 baş hayvanı, 100 dönüm arazisi olan yerler. Her şey yetiştiriliyor. Hata içerisinde bu araziden elde edilen ürünlerin yendiği bir lokantası da var.

 

Ne yapıyorlar insanlar bu çiftliklerde? Buraya turlar mı düzenliyorsunuz?

 

-TATUTA bir ağ. www.tatuta.org sitesinden inceleyebilirsiniz. İsterseniz bu çiftliklerde gönüllü olarak çalışabiliyorsunuz. Tarihlerinizi belirliyorsunuz. Hangi bölgelerde çalışmak istediğinizi seçiyorsunuz. TATUTA’ya üye oluyorsunuz, sistem sizi bu turları organize eden şirketle bir araya getiriyor. Bu çiftliklere gidiyorsunuz. Örneğin süt sağılan bir çiftlikse sabahtan akşama kadar süt sağıyor, inekleri tımar ediyorsunuz. Bu çiftliklerde minimum 1 hafta kalabiliyorsunuz. Aranızda çiftçi ile hiçbir para alışverişi olmuyor. Siz iyi niyetinizi ve emeğinizi koyuyorsunuz ortaya. Çiftçi de size yatacak yer veriyor ve sizi besliyor. Böylece bir şehirli olarak üretimin ne olduğunu anlıyorsunuz. Bu gıdanın masamıza ne kadar zor geldiğini anlıyorsunuz.

 

Kaç kişi var TATUTA’ya üye olmuş ve bu gezileri yapan?

 

-Yılda 2000 civarı gönüllü ağırlıyoruz TATUTAçiftliklerinde. Bu insanların çoğu yurt dışından gelen insanlar. Biz bunu Türkiye’de de duyurmaya çalışıyoruz ama Türkiye’de ki tatil anlayışı biraz farklı maalesef.

 

Buğday Derneğinin hikayesi nedir?

 

-Derneğin kurucusu Victor Ananias kırsalda yetişmiş, annesi ve babası Bodrum’un kalmış son yel değirmenini işleterek orada buğday öğütüp un yapan ve bunu ufak bir tezgahta satan insanlar. Victor hayatı boyunca hiçbir hayvansal gıdayı ağzına koymamış. Et,süt,yumurta, peynir hatta bal bile. O yüzden onunla yemeğe çıkmak çok değişik olurdu. Hayatında hiç et yememiş, süt içmemiş bir insan. Bodrum’da Buğday Lokantasını kuruyor. Burası bir vejetaryen lokantası. Birazdan konuşacağımız son kitabında da görebilirsiniz, bütün bu konularda düşünen bir insan. Bence bu kitap modern çağın “Küçük Prens”i. Zamanla bu lokantanın çevresinde bir grup oluşmaya başlıyor. Bir çekim noktası haline geliyor burası. Zamanla burası bir derneğe dönüşüyor. Bir noktadan sonra burasının sadece bir lokanta olması Victor ve çevresindekilere yetmiyor. Farklı şeyler yapabileceklerini ve etki alanını genişletebileceklerini görüyorlar. Bu şekilde Buğday derneğini kuruyorlar.

 

Buğday derneğinin savunduğu değerleri nasıl özetleyebiliriz?

 

-Yediğimiz gıda, içtiğimiz su ve soluduğumuz hava çok yaşamsal şeyler. Buğday bunların hepsinin bir şekilde temiz olması ve dolayısıyla insan ile beraber kurdun ve kuşun yaşamını sürdürebilmesini amaçlıyor. Anadolu bilgeliğinde bir tohum atıldığı zaman “Kurda, kuşa, aşa” diye atarlardı. Yani bunu yalnızca üçte biri insanın rızkı. Biz bu anlayışa hizmet etmek için, bu bilinci yaratmak için çalışıyoruz aslında.

 

Böyle bir bilincin yaratılabileceğine inanıyor musunuz?

 

-Başka çare yok. Eninde sonunda olacak. Biz sadece sonunda değil eninde olması için çabalıyoruz. Bu noktada verilebilecek önemli bir bilgi de şu. Dünyadaki tüm organik tarım ile ilgilenen dernek ve vakıfların çalışmalarını bir şemsiyesi olan IFOAM’ın (International Federation of Organic Agricultural Movement) 4 yılda bir yaptıkları genel kurul ve konferanslar gerçekleştiriyor. Bu toplantılardaorganik tarımın bütün trendlerinin önümüzdeki dönemde nasıl olacağının kararları veriliyor bir anlamda. Biz 2014 IFOAM’ı İstanbula almayı başardık.

 

Biraz da Victor dan ve onun kitabından bahsedelim istiyorum. Buğday Derneğine baktığınızda Victor hakkında gerçekten çok güzel şeyler duyuyorsunuz. Bir dernek kurucusundan çok etrafına müritler toplayabilecek düzeyde etkileyici bir kişilik olması gerektiğini düşünüp merak ediyor insan. Victor’un bu denli iz bırakabilecek özelliği neydi sizce?

 

-Victoru basit bir örnek ile anlatmaya çalışayım. Ben Buğday’da gönüllü olarak çalışmaya başladığım zaman, Victor’da yolda yürüyorduk. Yolun kenarında ufak bir toprak parçası vardı. Victor cebinden bir şey çıkarıp oraya fırlattı. Ben sinirlendim .Adam bir çevre derneğinin başkanı ve yerlere çöp atıyor diye düşündüm. “Ne yapıyorsun Victor” dedim. Eline cebine sokup ne attığın gösterdi. Biraz önce yediğimiz elmanın çekirdekleri vardı elinde. Yani elmayı yedikten sonra üşenmeyip onun çekirdeklerini ayıklayıp, cebine koyup, ufak bir toprak parçası gördüğü zaman bu tohumları toprakla buluşturan bir insandı. Yaptığı her şey yaşamı ile paralel giden, yapmadığı hiçbir şeyi söylemeyen bir insandı. Bu sistemin karşısında durmak, ona kapılmadan yerini korumak çok zor bir şey. Tüm olanlara rağmen doğanın mucizevi tarafını gören, Allah rızası için yaşadığını söyleyen, hep şükreden bir insandı Victor.

 

“Yaşam Dönüşümdür” hem kitabın ismi, hem de derneğin sloganı. Bu neyi ifade ediyor?

 

-Hiçbir şeyin durmadığı, her şeyin başka bir şeye dönüştüğünü ifade ediyor bu slogan. Bir fosil yakıtı yakıyorsunuz, örneğin benzin. Deponuzda benzin bittiği zaman aslında benzin yok olmuyor. Sadece havada başka bir şeye dönüşüyor. Hiçbir şey yoktan var olmuyor veya vardan yok olmuyor, her şey başka bir şeye dönüşüyor.

 

Kitap Victor’un yazmış olduğu makalelerin bir derlemesi aslında değil mi? Aynı zamanda Victor’un hayatını da anlatıyor…

 

-Aslında hayatını anlatmıyor ama onun hayatına bir pencere açıyor. bir yazıda “ben şu anda New York uçağındayım diyor, kendi kafasında neden o uçakta olduğunu, uçağın aslında fosil yakıt tükettiğini, New York’a gitmesinin bir amacı var ve o amaca ulaşabilirse bütün verdiği zararı karşılamasını umduğunu anlatıyor yazısında. Veya zeytin toplarken, kolunda bir tırtıl yürürken tırtılla olan muhabbetini de anlatıyor. Örneğin bir gün bir kabak tohumu ekmiş, o tohum altı tane kabak vermiş. Bir sonraki sene elinde binlerce tohum olmuş. Doğanın bu verimliliğine şükreden, bu kabakları yerken veya kavunları ağzını şapırdata şapırdata yerken sizin de gözünüzün önüne o kavunların geldiği gerçek bir kitap. Bence bu çağımızın “Küçük Prens”i. Bu kitapta ayrıca yeni ekonomi diye bir başlık da var. Victor burada yeni bir ekonominin nasıl olması gerektiğini bir tırtılla, bir kabakla veya bir kavunla anlatıyor. Victor köylü asıllı, lise mezunu ve bunları hiçbir zaman saklamayan hatta göğsünü gere gere anlatan, yeni ekonomiyi de kafası patlayana kadar düşünen ama ondan sonra onun çözümünün de yine doğada olduğunu anlayan bir “derviş” ti.

 

Bu kitaptan elde edilecek gelir Buğday Derneği’ne katkı sağlıyor değil mi?

 

-Evet. Okuyucular bu kitabı D&R’lardan alabilecekleri gibi www.dukkan.bugday.org sitesinden de alabilirler.

 

 

 

 

 

 

 

False