Ustadan çırağa!
Dünyaca ünlü dev heykeltıraş Rodin’in öğrenciliğini, Giacometti’nin hocalığını yapan Fransız heykeltıraş Antoine Bourdelle, Paris’teki aynı isimli müzesinde etkileyici bir sergiyle anılıyor: ‘İntikal / İhlal: Ustalar ve öğrenciler atölyede: Rodin, Bourdelle, Giacometti, Richier...’
“Ben bir usta değilim, hoca da değilim, ben sizlerle çalışan bir sanatçıyım” diyordu Antoine Bourdelle atölyesindeki öğrencilerine. 20. yüzyılın başında, Paris’teki sanat öğretiminin başlıca figürlerinden Bourdelle, öğrencileriyle kendisini sınıf arkadaşı gibi görebilen bir sanatçıydı. Dev heykeltıraş Rodin’in çıraklığını yapan Bourdelle, karizmatik ve iyi niyetli kişiliğiyle kırk yıl boyunca, dünyanın dört bir yanından yaklaşık 500 öğrenci-çırakla çalıştı: Japonlar, Amerikalılar, Ruslar, Fransızlar, Çinliler, Brezilyalılar, İsveçliler, Çekler... Öğrencileri arasında daha sonra kendi ülkesinde çok ünlenen, adına müzeler açılanlar oldu. O öğrencilerden en ünlüleri İtalyan Alberto Giacometti ile Fransız Germaine Richier idi. İşte bu dev heykeltıraş bugünlerde, Paris’te müzeye dönüştürülmüş atölyesinde etkileyici bir sergiyle anılıyor.
Bourdelle’in sanatını odak alan serginin ana konusu ‘ustalar, öğrenciler ve ustalaşmış öğrenciler’.. Fotoğraf, heykel ve desenlerden oluşan sergide 165 eser yer alıyor. 1. yüzyılın başı... Paris’in,‘sanatın başkenti’ unvanıyla ün yaptığı, sanat eğitiminin mükemmeliğiyle anıldığı dönem. Üç boyutlu sanat ürünü heykel de uzun eğitim süreçlerinden geçerek öğreniliyor. Bunun için ya prestijli güzel sanatlar okullarına gidiliyor ya da giriş sınavı gerektirmeyen özel okullara. Bir seçenek de kendini kanıtlamış sanatçıların atölyelerine çırak olarak girmek. Böylece genç yeteneklerin eserleriyle sanat salonlarına girişleri, eserlerini sergilemeleri, yeni siparişler almaları kolaylaşıyor.
Çıraklarının yarısı kadın!
Küçük yaşlarında okulu bırakıp marangoz babasının yanında çalışmaya başlayan Antoine Bourdelle ise Toulouse Güzel Sanatlar’da başladığı eğitimine Paris Güzel Sanatlar’da devam eder. 1893’ten itibaren Auguste Rodin’le çalışmaya başlar. ‘Düşünen Adam’ ve ‘Öpücük’ heykelleriyle dünyaca tanınan büyük usta Rodin’e, dönemin Türk entelijensiyasının da iyi bildiği Montparnasse mahallesindeki kendi atölyesinde çalışır Bourdelle. Rodin’in ünlü ‘Eve’ (Havva) heykelinin alçı modelini bu atölyede yıllarca çalışır. Öyle ki Rodin çok beğendiği bu eserden ‘Bourdelle’in Eve’i diye söz eder. On beş yıl kadar süren bu işbirliği Bourdelle’in Paris’teki 1910 tarihli Uluslararası Sergi’ye giren eseriyle sona erer. Bourdelle artık kendine özgü tarzıyla, sadece kendi öğrenci ve çıraklarıyla yoluna devam edecektir. Özel bir akademide 1909-1929 arası hocalık yapan, Gobelin Manüfaktürleri’nin desen okulunda ve geçici olarak oluşturulan Rodin Enstitüsü’nde dersler veren Bourdelle’in baştan beri amacı aynıdır: Bildiğini, öğrendiğini yeni heykeltıraşlara intikal ettirmek, ama onları bire bir etkileyerek değil, tersine ‘içlerindeki beni doğurtarak’! Böylece kendisine hiç benzemeyen tarzda eserler veren, bazısı dünyaca ünlenmiş isimler yetiştirir yanında.
Bu büyük heykeltıraşın yanına çalışmaya gelen 500’e yakın kişinin yüzde 50’sinin kadın olduğunu öğrenmekse dönem için şaşırtıcı. Tozlu, pis ve soğuk bir ortamda, fiziki güç gerektiren bir işe o dönemde kadınlar çok ilgi duymazlar çünkü. Çoğu varlıklı ailelerden gelen ve muhtemelen kendilerine çizilmiş kaderden kaçmak isteyen kadınların bazısı modellik de yapmış heykeltıraşa. Böylece ‘Şilili’, ‘Romanyalı’, ‘Alman’ başlıklı üç kadın büstü çıkmış ortaya. Bu üç eser Paris’teki sergide yan yana görülebiliyor. Bu arada belirtelim: Bourdelle, Yunan çırağı Cleopatre Sevastos ile evlenmiş. Atina’da güzel sanatlar eğitimi almış bu kadın ustayla atölyesinde çalıştığı gibi, ‘Heykeltıraş kadın’ başlıklı birkaç eserine modellik de etmiş. Sevastos’un atölyenin müzeleştirilip, Paris Belediyesi’ne bırakılmasındaki rolü büyük. Bu nedenle sergide Sevastos’a başlı başına bir bölüm ayrılmış. Bourdelle’in Sevastos’u model olarak çalıştığı ‘Heykeltıraş kadın işbaşında’ başlıklı eseri ise serginin afişinde yer alıyor.
Sevastos’tan sonraki bölüm kendi ülkelerinde çok ünlenmiş 10 kadar yabancı sanatçının eserlerine ayrılmış. Her biri ustasından ayrı bir yol çizen bu sanatçılar arasında Mısırlı heykeltıraş Mahmud Mokhtar, 1929 tarihli, ‘Arous el-Nil’ (Nil’in nişanlısı) başlıklı eseriyle dikkat çekici. Sonraki bölümün konusu ise dünyaca ünlü iki heykeltıraş: Giacometti ve Richier.
Sergide Paris’teki Şanzelize Tiyatrosu’nun cephe süslemeleri siparişini alan Bourdelle’in konuya ilişkin desen çalışmaları, ajandası, Rodin başta olmak üzere çeşitli sanatçılarla mektuplaşmaları da görülebiliyor.
Paris’teki sergide ilginç bölümlerden biri de artık çok az heykeltıraşın kullandığı ama bir dönem bir eserin seri kopyalarını çıkarmayı kolaylaştıran bir düzenek. Böylece bir modelden hareketle istenen sayıda kopya çıkarılabiliyormuş. Sanayi tipi seri üretimden çok uzak bu yöntem hayli uzun ve uğraştırıcı da olsa, heykel sanatında önem verilen bir teknik. Bourdelle Müzesi’nin alet kutularından birinden çıkan ve sergi için eksik parçaları tamamlanan bu düzenek, Bourdelle’in ünlü ‘Adaklı Bakire’ heykelinin çeşitli aşamaları ve araç gerecin yanında sergileniyor. Düzeneğin nasıl işlediği ise kısa bir filmle anlatılıyor. Zamanında okullarda değil, sadece atölyelerde öğretilen bu tekniğin bir heykelde kullanılıp kullanılmadığını anlamak için heykele yakından bakmanız yeterli: Belli bölgelerde delikler görürseniz, bilin ki çoğaltma bu düzenlekle yapılmış.
Sergide Bourdelle’in 42 milliyetten gelen 500’e yakın öğrencisiyle çektirdiği yüzlerce fotoğraftan bir seçki de bulunuyor. Kimin kim olduğu fotoğraf altında açıklama olarak verilmiş. Bununla birlikte arşivlerde birkaç kez rastladıkları, antik kıyafetler içinde, elinde bir kovayla tasvir edilen kadının kimliği çözülememiş. Sergi sorumlusu gülerek, “Aranızda bu şahsın büyükannesi olduğunu düşünen varsa, kanıtlarıyla bekliyoruz” diyor.
Müze-atölye!
3 Şubat 2019 tarihine kadar sürecek sergiyi gezmek isterseniz, bahçesindeki heykellerle ve neredeyse Bourdelle’in dönemindeki gibi korunan atölyesiyle müze çok etkileyici. Eserlerini 1926’da Fransız Devleti’ne bırakmaya karar veren ve bir ‘müze-atölye’ hayal eden Bourdelle’in projesi, eşi Sevastos’un büyük çabasıyla gerçekleşmiş. Müze 1949’da Paris Belediyesi’ne bırakılmış. Adına oluşturulacak müzede zor durumdaki sanatçılara, kendi deyişiyle ‘sanat araştırmacılarına’ bedava eğitim veren Bourdelle’in baştan beri amaçladığı ‘müze-atölye’ kavramına bugün de önem veriliyor. Bu nedenle müzede haftanın belli günleri çeşitli heykel atölyeleri düzenleniyor. Paris Belediyesi’ne bağlı müzenin kalıcı sergisine giriş bedavayken geçici sergiler ücretli. ‘İntikal / İhlal’ sergisine giriş 8 Euro.