Tuz, buz ve muz krizi
Yatırım danışmanı Aytek Şavkan’ın eşi Martha Graeff Şavkan, hakkında merak edilenleri Elle dergisine anlattı. Evlendikten sonra Türkiye’ye yerleşen ‘Brezilyalı gelin’, “Türkçe’yi öğrenmeye başladıkça hayatım kolaylaştı. Önceleri bir şey sormaya çekiniyordum. ‘Muz, buz ve tuz’ hayatımı epey zorlaştırmıştı” diyor.
Brezilya’da sakin bir hayat yaşarken keşfedilmiş. Kariyerinin peşinde Avrupa’ya, kalbinin peşinde Türkiye’ye
taşınmış. Yatırım danışmanı Aytek Şavkan’ın eşi Martha Graeff Şavkan, hakkında merak edilen her şeyi Elle dergisine anlattı.
Çocukken hiç bu ülkede yaşayacağınıza dair hayaller kurdunuz mu?
- Hiç kurmadım. Okul bitince gelen modellik tekliflerini kabul edip dünyayı gezmeye karar verdim. Bu bölgenin kültürünü hep merak ederdim. Özellikle de Türkiye’nin bölgedeki tek gerçek demokrasi oluşu nedeniyle buraya gelmeyi çok arzu ediyordum.
Türkiye’ye ilk kez ne zaman geldiniz?
- 2005’te Avrupa’da çalışırken bir arkadaşımla gelmiştim. Bütün bir günümüzü Kapalı Çarşı’da dolaşarak geçirmiştik. Sonra Boğaz’da tur atmış, cami, müze ve sarayları gezmiştik. Kültüründen, tarihinden ve müthiş gece hayatından çok etkilenmiştik. Sanki dünya burada dönüyor gibiydi!
Modellik maceranız nasıl başladı?
- Brezilya’nın güneyinde Porto Alegre’de yaşıyordum. Sao Paulo’dan bir ajans beni buldu ve Avrupa’ya gelmemi istedi. Zorlu bir süreç yaşadım çünkü ailem başlangıçta benimle hemfikir değildi. Önce eğitimimi bitirmem gerekti.
Türkiye’de olmaktan dolayı en sevdiğiniz, en çok keyif aldığınız noktalar ne?
- İlk başından beri burada olmayı hep çok sevdim. Avrupa’da yaşadığım birçok yere karşı böyle hissetmemiştim. Buranın insanları daha sıcak ve dost canlısı. En önemlisi de ailelerine bağlı olmaları. Yavaş yavaş dili de öğrenmeye başladıkça hayatım kolaylaştı. Önceleri bir şeyi sormaya çekiniyordum, muz, buz, tuz hayatımı epey zorlaştırmıştı! Gerçi hâlâ istediğim kadar iyi konuşamıyorum ama en azından beğendiğim şeylere “çok güzel”den fazlasını diyebiliyorum!
İlk geldiğinizde İstanbul’daki yaşama adapte olmakta zorlandınız mı?
- Gelir gelmez bir yakınlık hissettim. Sanki eskiden burada yaşamışım gibi. Buradaki ilk gecemde ezan sesiyle uyanmış, oturup dinlemiştim ve tüylerim diken diken olmuştu. Ben çok şanslıyım. Latin Amerika’lı ve Türk arkadaşlarım var. Her arkadaşım benim hayatıma ayrı bir değer katıyor.
Türkiye ve buradaki insanlar hakkında en sevdiğiniz şey ne?
- Türkiye gerçekten büyüleyici. Şaşırtıcı bir tarihi ve çok güzel yerleri var. Geriye dönmeyi değil de, dengeli büyümeyi isteyen bir ülke olarak burayı takdir ediyorum. Güçlenmeyi, eğitime yatırım yapmayı önemsiyor bu ülke. Benim ülkemde bütün çocukların okula gitme şansı yok, maalesef bir sürü çocuk sokaklarda dilencilik yapıyor. Brezilya’daki yolsuzlukları ve politikacıların çarçur ettikleri paraları görmek bana çok dokunuyor.
Profesyonel olarak gelecek planlarınız neler?
- Burada moda alanında çalışmayı çok istiyorum. Yaratıcı sürece dahil bir iş yapmak veya pazarlama alanında çalışmak başka alanlarda da büyüyebileceğim eşsiz fırsatlar.
Çocuk sahibi olmak istiyor musunuz?
- Çocukları çok seviyorum ve mümkün olduğu kadar çok çocuğum olsun istiyorum. Bunu her zaman arzuladım. İşin doğası bu. Yani planlarda çocuk var ama bu kendiliğinden gelecek.
İKONCAN'I ANLAMIYORUM
“İkoncan” sizin için ne ifade ediyor?
- Bu sözcüğü anladığımdan bile emin değilim. Sürekli duyuyorum ve sanırım bir ikon gibi bir şey. Giydiklerine bakılan birisi... Bence insanları etiketlemeye gerek yok, giyinmek bir zevk olmalı ama bu konuya herkesin yaklaşımı aynı olamaz. Ben kendim için giyiniyorum. Giydiklerimi ben beğendiğim sürece sorun yok.
TÜRKLER EŞLERİNE DAHA İYİ BAKIYOR
Koca olarak Brezilyalı erkeklerle Türk erkekleri arasında ne farklar var?
- Bir Brezilyalı ile evlenmediğim için farkları tam bilemem. Ama sanırım Türk erkekleri eşlerine daha iyi bakıyorlar, yani en azından benimki öyle. Bence Brezilyalı erkekler bekar hayatlarına ve rahatlarına daha düşkünler. Bu ülkedeki eşlerin romantik yanlarını ve alâkalarını seviyorum.