Tüm dünyanın beklediği en renkli karnaval
Şu sıralar tüm gözler Avrupa’nın en büyülü ve tarihi şehirlerinden biri olan Venedik’e çevrilmiş durumda. Çünkü her yıl şehri kış ortasında uykusundan uyandırıp yeniden hayata döndüren bir eğlence var: Venedik Karnavalı… Şehrin oldukça romantik dokusuna görsel bir şölen katan bu etkinlik biraz hüzünlü bir hikâyeye de sahip… İşte Venedik Karnavalı hakkında detaylar...
1348 yılında tüm şehri ele geçiren ve nüfusun yarısının ölmesine neden olan veba salgınında hayatta kalanların yaralarını gizlemek için maskelerin ve uzun elbiselerin ardına saklandığı ve bu geleneğin Venedik Karnavalı’na dönüştüğü söyleniyor.
Venedik denilince akla ilk gelen simgelerden olan maskeler zaman içinde renklenmiş olsa da hediyelik eşya dükkânlarında karşınıza çıkan uzun burunlu, çirkin maskeler veba maskesi olarak biliniyor. Bir diğer rivayete göre ise, maskeler sınıf ayrımlarını göstermek için takılırmış. Elbette süslü ve renkli maskelerle çirkin maskeleri kimlerin taktığını tahmin etmek pek zor değil. Hangi hikâyenin doğru olduğunu bilmesek de günümüze kadar gelen bu gelenek artık kostümleri ve maskeleriyle sokakları podyuma çeviren milyonlarca insana ev sahipliği yapıyor. 16 Şubat – 5 Mart tarihleri arasında düzenlenecek Venedik Karnavalı’na gitmeyi planlıyorsanız, sizin için yazdığım önerilere göz atabilirsiniz
Kara trafiğine veda etmeye hazır olun
Venedik Büyük Kanal’ın sağında San Marco, Cannaregio ve Castello, solunda ise Dorsoduro, San Polo ve Santa Croce olmak üzere altı bölgeden oluşuyor. Şehirde 118 ada ve onları birleştiren 400 köprü bulunuyor. Bu gizemli şehre adım attığınız itibaren kara trafiğine veda edecek ve yepyeni bir kavram ile tanışacaksınız: deniz trafiği! Başta gondollar olmak üzere, deniz otobüsleri ve taksileri ile emektar bacaklarınız dışında bir ulaşım seçeneğiniz olmayacak. Deniz taksilerin ve gondolların inanılmaz pahalı olduğunu belirtmeliyim. Vaporetto adı verilen deniz otobüslerini kullanacaksınız ise uzun bir süre kuyruk beklemeniz gerekecek. Bu nedenle, günlerinizi baştan planlamanızda ve Venedik Karnavalı takvimine göz atmanızda fayda olabilir: www.carnevale.venezia.it/en/events-list/
Bunun dışında, gitmeden önce Venedik haritası üzerinde biraz çalışmanızı tavsiye ederim. İşinizi kolaylaştıracağını düşündüğüm bazı temel bilgiler şöyle:
Büyük Kanal: Venedik’te bir yerden bir yere gitmek için en çok kullanacağınız kanal Büyük Kanal. Bu kanal üzerinde pek çok tarihi yapı ve restoran bulunuyor. Ancak daha otantik bir deneyim için ara sokaklardaki mekânları tercih etmenizi öneririm.
San Marco Meydanı: Şehrin merkezi olarak görülen ve Venedik Karnavalı sırasında etkinliklerin, gösterilerin ve yarışmaların düzenlendiği San Marco, tarih boyunca şehrin yönetim ve ticaret merkezi olmuş. San Marco Bazilikası, Dükler Sarayı, Ahlar Köprüsü, Saat Kulesi ve Müze Correr gibi tarihi yapıların yanı sıra lüks ve pahalı kafeler, restoranlar da bu meydanda bulunuyor.
San Polo Meydanı: San Polo eski yıllarda maskeli baloların, karnavalların, boğa güreşlerinin düzenlendiği meydan. Bana sorarsanız en güzel dükkanlar da bu meydanın arka sokaklarında bulunuyor. Vaktinizi bu bölgeyi keşfetmeye ayırmanızı tavsiye ederim.
Rialto Köprüsü: Rialto, San Polo ile San Marco’yu birbirine bağlayan, Venedik’in en ünlü köprüsü. Şehrin en çok fotoğraflanan yapılarından biri olan bu köprünün üzerinde pek çok hediyelik eşya dükkanı bulunuyor.
Dorsoduro: Kalabalıktan sıkılıp daha lokal zaman geçirmek isterseniz, bu bölgede huzur bulacağınıza eminim. Dorsoduro’da veba hastalığından sağ kalanların şükür amaçlı inşa ettiği Basilica di Santa Maria della Salute’u ziyaret edebilirsiniz.
Otel Önerileri
Hilton Molino Stucky: Venedik’te çok sayıda 5 yıldızlı otel bulunuyor. Onlar arasında özel bir yere sahip bu otelin en ayrıcalıklı yanlarından biri, Piazetta Nutella isimli bir Nutella meydanına sahip olması! Burada Nutella’dan yapılan onlarca tatlıyı denemekten kaçmanız biraz zor çünkü çikolatanın baş döndürücü kokusu her yeri kaplamış durumda. Ayrıca, hava güzelse Skyline Rooftop Bar’da harika bir Venedik manzarası eşliğinde kokteylinizi yudumlayabilirsiniz. Otelin her yarım saatte bir kalkan shuttle tekneleriyse Venedik içindeki ulaşımınızı inanılmaz kolaylaştıracak.
Hotel Palazzo Barbarigo: 500 yıllık geçmişe sahip bir binada yer alan Hotel Palazzo Barbarigo, Büyük Kanal’ın hemen üzerinde yer alması nedeniyle mükemmel bir atmosfer sunuyor. Yatağınızın hemen yanı başından geçen gondollarla uyandığınız güne sadece size ayrılmış balkonunda yapacağınız leziz bir kahvaltıyla devam edebilirsiniz. Bu balkon akşamüzeri saatlerinde içeceğiniz eşliğinde Venedik kanalının gündelik deniz trafiğini izlemek ve gondol serenatlarını dinlemek için de ideal.
Restoran ve Kafe Önerileri
Do Forni: Venedik’e kadar gidip Do Forni’de bir akşam yemeği yemeden dönmek kendinize büyük bir haksızlık olur. San Marco meydanında bulunan Do Forni Venedik’in en eski ve geleneksel restoranlarından biri. Deniz ürünleri ağırlıklı olmak üzere, yüzyıllardır İtalyan mutfağına damgasını vuran tüm lezzetleri bulabileceğiniz bu zarif mekan, Diana Spencer, Prens Charles ve Silvio Berlusconi gibi isimleri ağırlamış.
Birraria La Corte: Bir akşam yemeğini lokal bir restorana ayırmak isterseniz, San Polo’da bulunan Birraria La Corte’yi kaçırmamanızı öneririm. Kapıdan içeri adımınızı atar atmaz sizi baştan çıkaracak pizza kokusuna karşı koyamayacağınıza eminim. Ayrıca, taze ev yapımı makarnalar da çok lezzetli. Üstelik fiyatlar oldukça uygun.
Osteria Il Milion: Bir İtalyan dostumuzun tavsiyesiyle gittiğimiz bu şirin mi şirin restoran, yolda yürürken karşılaşamayacağınız bir çıkmaz sokağın içinde yer alıyor. Venedik’in geri kalanına kıyasla oldukça makul fiyatları olan bu tipik İtalyan restoranında elbette tüm hamur işleri oldukça lezzetli. Mekan biraz küçük olduğu için bu kalabalık günler için mutlaka rezervasyon yaptırın.
Rialto Pazarı: Venedik’in en önemli pazarı olan ve 1907’den beri San Polo’da kurulan bu pazarın hemen arkasında pek çok lokal kafe bulunuyor. Ayaküstü kahve içmek için mutlaka bunlara uğrayın ve İtalyanların hayatında önemli bir yere sahip olan kahvelerden tadın.
Fotoğraflar: Nazlı Özgür, Alamy