Tropikal İstanbul'da eğlence
Çevre Bakanlığı yetkilileri ses ölçüm cihazlarından kafalarını kaldırıp bir baksalar, burnumuzun ucundan geçen petrol tankerlerini fark etmek için ta Meksika Körfezi’ndeki sızıntıyı beklemek zorunda kalmayacaklardı.
İnanır mısınız sabah Şişli’den Taksim’e yürüyene kadar üç kere iklim değişiyor. Harbiye parçalı bulutlu, Elmadağ muson yağmurlu, Taksim çöl... İnsanlar Suadada’da bronzlaşırken, aynı anda Güneşli’yi sel götürüyor, Ayazağa’ya dolu yağıyor. Kelebeklerin bile endazesi şaştı. Korkarım iklimle birlikte bitki örtüsü, hayvanat falan da değişecek İstanbul’da. Yakında şöyle belediye açıklamaları okuyacağız: Komşu belediyeler başıboş iguanaları toplayıp gece gizlice bizim ilçemize bırakıyor...
Yaş 35, çoktaaan yolun yarısı... Ama bugüne kadar böyle bir Haziran görmedi bu gözler. Sadece İstanbul mu? İstanbulla birlikte bütün bölge hatta memleket, dünya değişiyor. Doğu Karadeniz ormanları HES’lerle talan ediliyor. Kaz Dağları’ndan cıva akıyor. Her yaz binlerce hektar orman kül oluyor. Bazı endemik bitkilerimizden sadece dört kök kalmış.
Ama Allah’ı var, Çevre Bakanlığı canla başla çalışıyor. Bütün bu korkunç gelişmelere karşı Boğaz eğlencesine darbe üstüne darbe, operasyon üstüne operasyon, balyoz üstüne balyoz indiriyor cevval Çevre Bakanlığı.
Gördüğünüz fotoğraf Kuruçeşme Sortie’den. Yüzyıllardır sabahlara kadar meşkler yapılan, sandallarla yalı yalı gezilerek eğlenilen Boğaz, eğlenceye kapatılıyor. Dünyanın en güzel manzaralarından biri, turizmde en büyük marka değerimiz, eşşiz İstanbul Boğaz’ı perdelerle örtülüyor, çarşafa sokuluyor. Başka hiçbir yerde gürültü olmuyormuş, İstanbul dünyanın en sakin, en sessiz metropolüymüş gibi Boğaz’daki eğlenceye ket vuruluyor; müzik boğuluyor. Sanki Boğaz’daki eğlenceyi sıfırlasak memleketin başka çevre sorunu kalmayacak.
Oysa... Fotoğrafta gördüğünüz perdelerin arkasından dünyanın en büyük petrol tankerleri geçiyor. Her biri hem şehir hem de doğa için adeta birer atom bombası. Çevre Bakanlığı yetkilileri ses ölçüm cihazlarından kafalarını kaldırıp bir baksalar, burnumuzun ucundan geçen petrol tankerlerini fark etmek için taa Meksika Körfezi’ndeki sızıntıyı beklemek zorunda kalmayacaklardı. Dün çok doğru bir karar aldınız Sayın Bakanım. Boğaz’ı petrol boru hattı olmaktan kurtaracak görüşmelere başlayacakmışsınız. Arada Sortie’ye uğrasanız, bakın size daha neler anlatacağız... Nasılsa Turizm Bakanı’nın umrunda değil yaptıklarınız.
SORTIE’DE PAZAR İZDİHAMI
Emre Ergani ve Suat Ateşdağlı’yı transfer etmek Sortie’ye yaramış. Sakin olur diye, pazar akşamı gittik, kapıda kuyruk içeride izdiham vardı. Yalnız şöyle bir abuk durum çıkmış ortaya. Ergani’nin Biber adlı işletmesinin kapısında kendi özel güvenlikleri var. Yani Sortie’ye girseniz bile içeride Biber’e alınmayabilirsiniz. Havaalanı gibi iki kontrolden geçiyorsunuz, yakında vize isterlerse şaşırmayın Türk vatandaşlarından. Akşamüstü olur olmaz dolmaya başlıyor.
Ergani’nin Biber’i dışında en popüler işletme Fishmekan. Zaten en büyük yeri de onlara vermişler. Ahtapot tandırını anlata anlata bitiremiyorlar, tok gittiğimiz için tadamadık. Sortie’de kebap isteyene Venge, Akdeniz mutfağı isteyene en tepeye kurulmuş Public var.
‘Ben ne kadar ızgara et yiyebilirim denemesi’ istiyorsanız, Rodizio’ya rezervasyon yaptırın derim. Rodizio hem restoranın adı hem de Brezilya’nın okyanus tuzuyla pişen şişi. Dokuz farklı et türü masanıza dileğiniz kadar servis ediliyor. Sortie’nin bu yaz olmazsa olmazı Tarkan. Yeni şarkısı ‘Sevdanın Son Vuruşu’ en az altı kere çalınıyor. Giriş fiyatları artmamış, kapıda 50 lira verince ilk içki dahil. (212) 327 85 85.
Toplantı arası basket
Dükkan Burger’in Maslak’a açılan yeni şubesinde basket sahası var. Civarda çalışan beyaz yakalılar öğle yemeğinde basket oynuyor
Dükkan Burger Maslak şubesini eski bir tamirhaneye açtı. Mekan hangar gibi olunca da sahibi Emre Mermer’e bir hayalini gerçekleştirme imkanı doğdu: İçinde basket oynanan bir hamburgerci. 450 metrekare alanın 300 metrekaresi baskete ayrıldı. Maslak ve civarında çalışan beyaz yakalılar hem yemeklerini yiyor hem de arada basket oynayıp streslerini atıyor.
İsteyenler için soyunma odası bile kurmuşlar. Top götürmenize gerek yok, orada mevcut. Tek sorun öğle saatlerinde baskete yoğun ilgi olması. Ama onu da çözmüşler, birbirini tanıyan-tanımayan herkes takım kurup dörderliden maç yapıyor. Böylece yeni arkadaşlıklar da kuruluyor. Basketçilerin çoğunluğu erkek ama arada kadınlardan da takıma girenler oluyor. Ama topuklu ayakkabılarıyla çok komik görünüyorlar dripling yaparken. Akşam maslak trafiğinin hafiflemesini bekleyenler de uğruyor; pazar hariç 11.30-22.00 arası açıklar.
Burgercinin içinde basket potası olunca İbrahim Kutluay, Harun Erdenay gibi efsane isimler de müdavimi olmuş. En sevdikleri ürün Dükkan Burger. 20 liradan satılıyor. İçinde 200 gram hamburger köftesi, dana bacon, peynir ve soğan var. Büyük olduğu için ikinciyi ısmarlamak biraz zor. Ama ne kadar yerseniz o kadar iyi, Temmuz ve Ağustos aylarında en çok burger yiyenlere Ipad hediye ediyorlar. (212) 328 35 31.
Türkler Lübnansız olur mu
Türkler Arapsız olur mu olmaz mı, diye tartışılırken tam yerine rast geldi, JB partisi sayesinde Lübnan’ı gördüm. İşte mini bir Beyrut rehberi ve en tazesinden Beyrut izlenimleri. Siz karar verin bakalım Türkler Beyrut’suz olur mu?
* TÜRK DEĞİL ALMAN BAYRAKLARI: Türkiye’den giderken burada Türk bayrağından çok Filistin bayrağı vardı. Lübnan’da da Türk bayrakları göreceğimi zannederken yerine Alman ve Arjantin bayrakları buldum. Dükkanlarda, evlerde, özellikle de otomobillerde... Herkes dünya kupasında desteklediği ülkenin bayrağını dalgalandırıyor.
* TÜRBAN DEĞİL YAZMA: İkinci şok: İç savaştan yıkık yakık bir memleket beklerken, pırıl pırıl gökdelenler, geniş caddeler, lüks mağazalar, pahalı arabalar çıktı karşıma. Yaklaşık 4 milyon nüfusun çoğunluğu Arap ve Müslüman olmasına rağmen çok az başörtülü var. Onlar da türban değil, yazma gibi bir örtüyle kapanıyor.
* RAKI DEĞİL ARAK: Elleri mutfağa çok yatkın. Humusun da, etin de, salatanın da alasını yapıyorlar, yaptıkları her şeye kendilerine has bir zarafet katıyorlar. Barbar diye bir sokak kebapçısına ve Babel adında en şık restoranlarından birine gittim. Beyrut’a gidecek olursanız ikisini de tavsiye ederim. Yeme-içme Türkiye’den ucuz. Uzoya benzeyen Arak adında bir rakıları var.
* PARİS DEĞİL NEW YORK: Gece sabaha kadar sokaklar cıvıl cıvıl, restoran, kafe, bar ve kulüpler tıklım tıklım. Kadın-erkek, insanlar bakımlı ve şık. İstanbullu olmak burada çok havalı bir şey. Beyrut’a Doğu’nun Paris’i denir ya onlar da İstanbul’a New York muamelesi yapıyor. Gelen bir daha istiyor, görmeyen Sultanakhmaad, Teaksiiim diye semtlerini sayıklıyor.
* BİBLOS DEĞİL ŞİLE: Beyrut’un güneyi ormanlıkmış. Sanki Doğu Karadeniz’den bahseder gibi anlatıyorlar. Kuzeyde ise Biblos adında şirin bir balıkçı kasabası var. Hık demiş Şile’nin burnundan düşmüş. Tek fark jakuzili lüks sahil partileri. İkisinin arasında ise sarkıtlı dikitli mağaralar bölgesi Jeita’yı mutlaka görmek lazım. Mağaranın içinde kayıklarla gezdiriyorlar.
* TARİH DEĞİL GÖKDELEN: Şehrin ana atardamarı Hamra bölgesi ve ortasından geçen Hamra caddesi. Oranın Nişantaşı ve Abdi İpekçi Caddesi. Downtown dedikleri bölge, sarı taştan binalarıyla turistlerin uğrak yerlerinden. Arada tek tük çok şirin, oymalı işlemeli tarihi yapılar görüyorsunuz. Kalan her yer şantiye halinde. Deli gibi bina yapıyorlar. Büyük, modern binalar.
* ÇÖZÜM DEĞİL MUHABET: Konuşmaya bayılıyorlar. Hem yabancılarla, hem kendi aralarında... Arapça, İngilizce ya da Fransızca fark etmiyor. En ufak bir meseleyi bile 6 saat... Sonuç mu? “Mafi çözüm”; anlaşamıyorlar. Uzun uzun konuşmayı Fransızlar’dan, çözümsüzlüğü bizden almışlar ama organizasyonsuzluk galiba yerel miras. Hepsinin toplamı mı? Korkunç Beyrut trafiği.
* ELLER HAVAYA DEĞİL ELLER AŞAĞI: Eğlenme konusunda üzerlerine yok. Önce cool Batı müzikleriyle başlıyor, içki su gibi aktıkça Arapça pop’a dönülüyor, eller havaya tavan yapıyor. Size avizeden sarkıp “habibi habibi” diye göbek atan birini gördüm desem inanır mısınız? Saifa’daki Milk kulübe gidin de görün. Otel roof’ları, mall barları sabaha kadar ha keza. En popüler şarkıcı Dajwa Karam.
Genç yelkenciler Ataköy’de
8-17 Temmuz’da Ataköy Marina açıkları yüzlerce yelkenle dolacak. Uluslararası Yelken Federasyonu bugüne kadar 23 ülkede düzenlediği Gençler Yelken Dünya Şampiyonası’nı ilk kez Türkiye’de gerçekleştiriyor. Şampiyonaya rekor katılım var: 63 ülkeden 253 tekne ve 348 sporcu. Açılış töreni cuma akşamı Hasköy Eski Galata Köprüsü üzerinde. Katılımcıların ülkelerinden getirdikleri suları birleştirip denize döktükleri Mixing Waters (Suların Karışımı) töreni Haliç’te yapılacak. Dünyanın en iyi yelkencilerinin katılımıyla gerçekleşecek olan Volvo Gençler Yelken ISAF Dünya Şampiyonası’nın merkezi olacak Ataköy Marina’da hazırlıklar için geri sayım başladı. Türk milli takımını desteklemek ve yelkenlilerin oluşturacağı görüntüleri kaçırmamak için Ataköy Marina’da olun derim.