Trastevere, sade, bohem ve zarif bence Roma’nın en çekici semti
Keşif, mutluluk, zevk, heyecan ve kış... Bunlar Zehra Yaman’ın seyahati tanımladığı kelimeler. Her fırsatta yeni bir şehri, farklı bir kültürü keşfetmeye gidiyor. Turistik gezilerden çok halkın arasına karışacağı yolculuklar yapıyor. Yaman, Roma’nın Trastevere semtinde bu arzusunu gerçekleştirdiğini söylüyor.
İstanbullu Zehra Yaman (38), İstanbul Üniversitesi’nde kütüphanecilik öğrenimi görmüş, Bilgi Üniversitesi Kütüphanesi’nde çalışıyor. Vitali Hakko Sanat Kütüphanesi, Serdar Erener’in kişisel kütüphanesi, Borusan Müzik Kütüphanesi gibi özel kitaplıkları da düzenliyor, kuruyor. Hayatını kitaplara adamış olsa da vazgeçemediği tutkusu seyahat. “Keşif, mutluluk, zevk, heyecan ve kış” diyor, ‘seyahat’ kelimesinin ona ne çağrıştırdığını sorduğumuzda. İçindeki bu tutkuyu nasıl keşfettiğiniyse şöyle anlatıyor...
ROMALI GİBİ YAŞAMAK İÇİN İDEAL
“22 yaşında, çalışmaya başladığım dönemde gezgin ruhu taşıdığımı keşfettim. Hareketsiz durmak, tekdüzelik beni sıkıyordu. İçime fenalık basınca, vurdum kendimi yollara. Ve bu gezileri yazmak için bir blog açtım...”
Bugüne kadar 12 ülkede 30’a yakın şehir gören Yaman’ın sık ziyaret ettiği yerlerden biri, Roma’nın sempatik semti Trastevere. Konaklama ve gezi için turistik yerleri tercih etmemesi 2009’da burayı keşfetmesini sağladı. Özellikle gençlerin blog’ları burayı tavsiye ediyordu. Bohem, Roma halkının pizza yemeye, şarap içmeye gittiği ve dar sokaklarında dolaştığı bir yer beklentisi içinde gitti Trastevere’ye ve aradığını da buldu: “Bu semt gerçekten bohem. Dekor gibi” diyor ve İstanbul’un Cihangir’i, Londra’nın Soho’suna benzetiyor doğallığını, sadeliğini, bohemliğini... Manavı, kasabı, çiçekçisi, şarküterisiyle bir yandan küçük sıradan bir mahalle, diğer yandan kafeleri, restoranları, butikleriyle son derece havalı bir semt olduğunu da belirtiyor. Ama onun için en önemli ayrıntının ortalığın turist kaynamaması ve tıpkı yerel halkı gibi gerçek İtalya havasını yaşamak olduğunu söylüyor.
Tam da bu sebepten dört arkadaşıyla Romeloft.com’dan Via Del Mottonato’da dubleks bir daire tuttu. Semtin tam göbeği olduğundan her yere rahatlıkla yüründüğünü söylüyor. Semtin sıcaklığını ve yerel havasını ziyaretçilerin nasıl hissettiğini, Trastevere’de dolaşırken yaşadığı deneyimleriyse şöyle anlatıyor...
MÖNÜSÜ İTALYANCA İSE, TERCİH EDİN
“Trastevere’nin gerçek tadı, dökük binaların arasındaki minik kafeler, pizzacılar, geleneksel İtalyan yemekleri sunan trattoria’lar (küçük aile lokantaları), hava karardıkça ortaya çıkan barlar, sokak sanatçıları... Eski daracık sokakları, masalarında müzik dinleyip şarabını içen, kitabını okuyan İtalyanlarla dolu. Kasım başında gittiğimiz halde son derece hareketliydi. Bölgedeki trattoria’lar, buralardaki pizza ve pastalar gerçekten de tadılmaya değerdi. Roma’da gece hayatının kalbi burası aynı zamanda.”
Söz yemek ve restoranlardan açılmışken, bölgenin alışkanlıklarını soruyoruz Zehra Yaman’a ve bizimkine göre biraz daha farklı olduğunu anlatıyor: “Akşam yemeğini geç vakitte yiyorlar. Dolayısıyla çoğu restoran saat 12.30-15.00 arası öğlen, 19.30-23.00 arası akşam yemeği servisi yapıyor. Çoğu barda saat 19.00-22.00 arasında ‘aperativo’ var, yani ilk içkiyle bardaki açık büfede yemek yiyebiliyorsunuz. Önerebileceğim lezzet durakları La Scaletta (Via della Scala, No: 8) bütün yemekleri şahane, fiyatlar da son derece uygun (35-50 TL arası). Forno Antico (Via della Lungaretta No: 28-31) hem yemek hem unlu mamul bulunan, kurabiyelerle süslü bir fırın! Kurabiyeleri ve kahvesi mutlaka tadılmalı. Piazza San Cosimato’da Pizza Roma ve Ai spaghetteri çok başarılı. Dondurma için Trastevere’deki en iyi yer ise Fior di Luna, hindistancevizi ve bitter çikolatası çok leziz. Ayrıca geceleri Via della Scala’daki shot’çıya gitmeden olmaz.”
AKŞAM YEMEĞİ DAHA PAHALI
Zehra Yaman’ın özellikle dikkat çektiği bir diğer konuysa öğünler arasındaki fiyat farkı. Mesela, öğlen yediğiniz yemeğe akşam 25-30 TL fazla ödüyorsunuz. Ayrıca restoranların çalışma saatleri sınırlı, bu nedenle doluluk oranı yüksek; mutlaka rezervasyon gerekiyor. Kredi kartı her yerde geçmiyor. Yaman’ın, iyi yemek isteyenler için de bir uyarısı var: “Sizi kolunuzdan çeken çığırtkanlara aldırmayın, lokanta girişindeki mönüsü sadece İtalyanca olanları tercih edin.”
Bunları mutlaka görün
Trastevere’ye geçerken Ponte Fabricio Köprüsü’nü kullanırsanız, nehrin ortasındaki adacık Isola Tiberina’dan geçeceksiniz. Üzerinde yüzyıllardır bir hastane bulunan, Tiber’in iki kıyısına Ponte Fabricio ve Ponte Cestio köprüleriyle bağlanan Isola Tiberina’dan manzara görülmeli. Ayrıca Santa Maria Bazilikası Roma’daki en eski kiliselerden biri. Yapımına 4’üncü yüzyılda başlanılmış, iki restorasyon dönemi geçirdikten sonra 1143’te tamamlanmış. İçi çok güzel, tavan ve duvar resimleri ve kubbesindeki seramikle tipik bir Roma kilisesinden çok farklı.
Trastevere’nin spesifik özelliklerinden biri de her pazar saat 14.00’e kadar Porte Portese’de kurulan bit pazarı. Yiyecek standları, her türlü giysi, saat, mobilya, antika, kemer, çanta, dergi, kitap, kırtasiye, plak, oyuncak, CD, şemsiye, takı, dekoratif malzeme satılıyor. Porta Portese tarafından başlayıp Via Portuense Caddesi boyunca devam eden pazarın bu girişinde iki antikacı var. Asıl antikacılar Via Ippolito Nievo caddesi tarafında. Pazara 8 numaralı tramvayla ya da nehir kıyısından keyifli bir yürüyüşle ulaşmak mümkün.
Sanatseverler için semtin küçük müzesi dikkat çekici olacaktır. Santa Maria Bazilikası’na açılan küçük sokaklardan nehre doğru olanına yüründüğünde çıkıyor karşınıza. İlk katında sergilerin yer aldığı müzenin ikinci katında Trastevere’deki yaşamı anlatan tablo ve balmumu heykelleri görmek mümkün. Semtte müze dışında çok sayıda sanat galerisi ve butik mağaza bulunuyor.