Toroslar’da cip safari zamanı!
Maceracı ruhunuzu harekete geçirecek; derin kanyonları, coşkun nehirleri ve yemyeşil ormanları aşabileceğiniz heyecanlı bir yolculuk mu düşlüyorsunuz? Öyleyse buyurun zirvelerin, gürül gürül çağlayan nehirlerin, etkileyici vadilerin arasından geçeceğiniz cip safariye...
Klasik seyahat programları size sıkıcı geliyor, nicedir özlediğiniz alternatif bir tatil mi düşlüyorsunuz? Maceracı ruhunuzu harekete geçirip Toroslar ile tanışmalısınız... Rotaya hâkim rehberler eşliğinde 20-30 araçlık bir safari konvoyuna katılabileceğiniz gibi, tek bir cip kiralayarak da Toros Dağları’nda hızla yükselen zirveleri, derin boğazları, gürül gürül çağlayan nehirleri, yemyeşil vadileri ve şelaleleri keşfedebilirsiniz.
Göz kamaştırıcı renkler
Toroslar’ın kalbinde, klasik parkurlardan birini tamamladım. Turumuzun başlangıç noktası, dünyaca ünlü Aspendos Antik Tiyatrosu. Anadolu’daki Roma dönemi başyapıtlarından biri olan 30 bin kişilik tiyatronun yanı başında, safariyle ilgili bilgi ve önerileri dinliyoruz, sonra Beşkonak yönüne doğru hareket ediliyor. Buradan itibaren deniz seviyesinden gittikçe yükselen 40 kilometrelik Taşağıl Yolu izlenerek Köprüçay’ın kıyıları eşliğinde Beşkonak’a ulaşılıyor.
Beşkonak ile Bolaşan arasında uzanan Köprülü Kanyon’un girişindeki Oluk Köprü, Köprüçay’ın huzur dolu sesiyle konuklarını karşılıyor. 27 metre yüksekliğindeki bu tek kemerli köprü, eski bir Roma dönemi yapısı. Kanyon bu mevsimde göz kamaştırıcı renkler şöleni gibi... Tarihi Oluk Köprü’yü geçince sola ayrılan yol, 1 kilometre kadar sonra Roma devrinde inşa edilmiş Büğrüm Köprü’ye ulaşıyor.
Hedef, dağın hemen arka yamacındaki Selge Antik Kenti. Çetince ve Demirciler köylerini geride bırakınca 1000’li rakımlarda Antalya Ovası gerçekten harika görünüyor.
Milli park sınırlarındaki Altınkaya Köyü ile iç içe geçen, tam üç tepe üzerine dağılmış Selge’nin kalıntıları, henüz yeterince gün ışığına çıkarılmamış. MÖ 5’inci yüzyıla tarihlenen antik kenti gezip civardaki köy kahvelerinden birinde çay molası veriliyor. Yöre sakinleri sıcak bir gülümsemeyle karşılıyor bizleri. Selamla kalmayıp taze sıkılmış nar suyu ikram ediyorlar. İşte Anadolu misafirperverliği...
Fotoğraf molaları verdik
Cip safari deneyimimizin en heyecanlı kısmı, yolun bundan sonraki bölümünde. Dağlara tırmandıkça kalp atışlarım artıyor. Selge’den 5 kilometre sonraki Akdeniz köyünün adı, Delisarnıç. Burada yüzyıllardır sarnıç olarak kullanılan ‘konglomera’ adı verilen kaya oluşumları dikkatimizi çekiyor. Yol boyunca rastladığımız asırlık ahşap kapıları ve birbirinden zarif kapı tokmaklarını belgelemek için fotoğraf molaları veriyoruz.
Güzergâh üzerinde acıkanların imdadına keçi peynirli yufka dürümü yetişiyor. Bu yöresel yiyecek, gerçekten çok lezzetli. Delisarnıç’tan yukarılara doğru biraz daha yükseldiğimizde karşılaştığımız ağaçların arasındaki Şeytan Kayalar, karstik yapının aşınmasıyla oluşmuş. Sur kalıntıları, gözetleme kulesi ve su kemerleri gibi sayısız antik yapı, civardaki ormanlık alanın derinliklerine dağılmış. İçinde bulunduğumuz bölge, doğal bir ağaç müzesini andırıyor: Çam, servi, sedir, köknar, ardıç, meşe, zeytin... Yerköprü’deki doğal havuzları keşfetmek, günün en güzel sürprizlerinden biri oluyor. Köprülü Kanyon Rafting Merkezi ise biraz daha ileride. Nehir kenarındaki lokantalardan birine uğrayıp kiremitte alabalık siparişlerimizi veriyoruz.
Köprülü Kanyon’u çevreleyen Altınkaya-Ballıbucak-Düzağaç üçgenindeki ormanlık vadilerde, rotanın hakkını vermek için iki, hatta üç gün ayırmakta yarar var.
Ben de öyle yapıyor, bu yeryüzücennetini keşfetmeye ertesi gün de devam etmeye karar veriyorum. Yorgun ama unutulmaz bir günün sonunda, Köprülü Kanyon’a bakan eski bir dağ köyünde konaklayacağımız taş eve ulaşıyoruz. Ertesi güne dinlenmiş olarak uyanıyor; sıkı bir köy kahvaltısıyla enerji depolayıp yeniden yola koyuluyoruz.
Hemen ilave edeyim: Aspendos-Köprülü Kanyon rotasını genişletmek isteyenler için çevrede alternatif hayli fazla. Öyle ki Köprülü Kanyon ile birleştirilebilecek en gözde üç seçenekten ilki, Davraz Dağı eteklerindeki Kovada Gölü’ne doğru olabilir. Kovada’ya Sütçüler üzerinden 70-80 kilometrelik yılankavi bir yolla ulaşılıyor.
Bir diğer güzergâh, Köprüçay Vadisi-Kapadokya rotası... Beyşehir Gölü kıyılarını da dahil edebileceğiniz bu tura dört gün ayırın. Uzun yola sıcak bakmayanlar, Köprülü Kanyon-Manavgat Şelalesi-Antik Side rotasını deneyebilir.