Toroslar beyaza büründü…
Havada nem yoksa Adana’nın her hangi bir yerinden Toros Dağlarını görebilirsiniz. Pazartesi sabahı göl kenarındaki zirveden karlı Torosları seyretmenin keyfine doyum olmuyor. Hele hava günlük güneşlikse, işte Çukurova’nın en güzel mevsimi diyorsunuz ve aklınıza neler geliyor neler… (SİNAN TANYILDIZ beni çatlatmak için yazıyor...)
ÇUKUROVA’DAN
Y.Sinan TANYILDIZ
Pazar günü AKP’nin temayül seçimleri yapıldı ve paketler Ankara’ya postalandı. Sayısız aday içinden Ankara, kenti yönetecek birini seçecek veya temayüle girmeyen bir başka adaya görev verecek. Yani merkez inisiyatifi yine kendinde topladı…
Çukurova’nın kışı böyledir. Bir hafta durmadan yağmur yağar ve bir sabah uyanırsınız ki güneş tüm güzelliğiyle tepenizde duruyor. Her taraf pırıl pırıl. Havada nem yok… Yazın güneşi ile, kışın güneşi çok farklıdır buralarda. Biri sizi bunaltır, diğeri de sizi yaşama bağlar…
Bu cennet ovanın içinde yer alan şehirler, ilçeler, kasabalar ve beldeler 28 Mart’ta kabuk değiştirecek. Çünkü seçim var. Yeni yöneticiler, yeni projelerle bizi yönetmeye talip olacaklar. İnsanlar seçim sandığına gidip oylarını verecek…
Kentlerde demokrasi adına kıyasıya bir mücadele var.
Direkler, çöp tenekeleri ve duvarlar, aday adaylarının afişleriyle doldu. İlginçtir ki bugün kenti kirletenler, yarın kirlettikleri yerleri temizleyecekler… Ve bizler belki de en kirli adaya oy verip “Süleyman sensin…” diyeceğiz…
Aday olmanın kriteri yok çünkü. Dileyen herkes aday adayı olabiliyor…
Toros Dağları’na Zirve’den bakarken bunları düşündüm. Bizim gölümüz dünyanın en güzel göllerinden biridir. Çünkü etrafı dağlarla çevrilidir ve suyumuz çok berraktır. Yani aklımız başımıza bir gelse, göl kenarını turizm cennetine dönüştürürüz de henüz bunu idrak edemiyoruz, anlayacağınız varlık içinde yokluk çekiyoruz…
Pazar günü Tarsus’taydım. Orda bir Şelale var. Berdan nehri üstündeki bu Şelale’nin etrafı tavuk lokantalarıyla dolu. Ancak bu lokantalar öyle ahım şahım yerler değil. Tüm çirkinliklerine rağmen, Şelale’nin güzelliği bu çirkinliği örtüyor… Orda da varlık içinde yokluk çekiliyor…
Zirve’de sabah kahvemi içerken bunları düşünüyorum…
Ve şimdi bizler, cennet bölgelerimizi keşfedecek, doğayı bozmadan güzelleştirecek adaylara oy vereceğiz. Adaylarımızı da merkez seçecek. Sonra da bize “İşte bu adama oy vereceksiniz…” diyerek adayı önümüze koyacak… Biz de takım tutar gibi, partimizin adayını destekleyecek, belki de daha kaliteli bir adayı sırf bizim partimizden değil diye silip atacağız… Ve varlık içinde yokluk çekmeye devam edeceğiz…
Doğrusu yurtdışında bu işleri nasıl yapıyorlar merak ediyorum. Biri çıksa da İsviçre’de, Fransa’da, Almanya’da şehirleri yönetenler işte böyle seçiliyor, diye bir yanıt verse çok memnun olurum.
Hatta daha da ileri gidebilir, oradaki başkanlar ne iş yapar diye de sorabilirim. Onlar beldelerini nasıl yaşanılır hale getiriyor da biz getiremiyoruz. Onlar bu işi nasıl beceriyor? Toroslar’a bakınca üzülüyor insan… Zira bizim dağlarımızda ne tatil köyü var, ne kullanılır bir kayak merkezi…
Dağ bize bakıyor, biz dağa bakıyoruz, oyalanıp duruyoruz işte… Bir yerlerde yanlış yapıyoruz ama nerde?