Topuklu ayakkabılarla koşan kadınlar
Topuklu ayakkabı giymek kadınlar için bir türlük askerlik eğitimi, hatta bir nevi savaşa hazırlık tatbikatı gibi:
En zor şartlarda ve acı içinde olsan bile durmak yok!
Acıya alışacaksın!
Acı senin en yakın dostun!
Bir kez alıştın mı, artık ayakların acımadan en ince ve en yüksek topukları giymeye başladın mı anlayacaksın ki başaramayacağın hiçbir şey yok!
Artık hayata ve hatta savaşa hazırsın asker!
Sağ ol! Sağ ol! Sağ ol!
‘Dağ başını duman almış’tan devam etmeden önce nerden çıktı bu topuklu ayakkabı konusu, hemen mevzua gireyim. Malum indirim sezonu başladı. Sayısını bile unuttuğum topuklu ayakkabılarıma yeni kardeşler gelmeye başladı. Artık ben bile kabul ediyorum: Ben bir ayakkabıkoliğim!
Halbuki her şey çok masum başlamıştı. Küçücük bir kız çocuğuydum. Annemin o muhteşem yılan derisi topuklu ayakkabılarını giyer evin içinde dolaşırdım. O zamanlar kendimce annemi taklit eder, büyümüş de küçülmüş gibi oyunlar oynardım. Masumdum yani. Yavaş yavaş zehirlendiğimin farkında değildim. Sonra büyüdüm. Kendi topuklu ayakkabılarımı alacak yaşa geldim.
İş hayatına erken atılmıştım ve büyük göstermek için her şeyi yapmaya hazırdım. İşe beni daha uzun ve olgun gösteren topuklularla başladım. En başta yürümekte zorlanıyordum. Ayaklarım acıyor, çabuk yoruluyordum. Sonra zehir yavaş yavaş kalbime mi ilerledi nedir bir anda ayaklarım düz ayakkabıda rahat edemez oldu. Ve göz açıp kapayıncaya kadar topuklu ayakkabılarım kendi cumhuriyetini kurdu. Önce ayakkabı dolabının ufak bir köşesini ele geçirdiler sonra topraklarını genişletip tüm dolabı esir aldılar. Artık daha fazla yer işgal edemezler derken bir baktım balkonlardan birini ayakkabılık yapmışım!
Sonuç:
Kabul etmek istemesem de ben bir bağımlıyım! Ama biliyorum ki yalnız değilim. Topuklu ayakkabı bağımlısı çok kadın var. Ama; bakkala giderken bile topuklularını çeken, düz ayakkabıdan nefret eden ve ayakkabı koleksiyonu yapan bu kadınlar hakkında söyleyebileceğim en temel şey güçlü oldukları.
Bir kere, topuklu ayakkabı giyen kadın asla küçümsenmemesi gereken kadın. O ki bir bütün gün o incecik topukların üzerinde ayakta durmuş ve bir kere bile söylenmemiş kadındır, onun damarlarında azmin en koyu kanı akmaktadır. O, bacakları diri, kalçası küçük görünsün diye ayakları taraklı olsa bile o daracık ayakkabıların içinde tüm gün acı çekmeye razıdır. Dedim ya o, acıların kadınıdır! O, en esaslısından bir askerdir!
Her şeyden önemlisi de korkulması gerekendir!
Çünkü topuklu ayakkabı bağımlısı kadın güçlüdür, acıya dayanıklıdır, kendine güvenlidir. İlk bakışta çıt kırıldım görülür ama yeri geldiğinde o ayakkabılar üzerinde koşmasını da zıplamasını da iyi bilir. Hatta topuklu ayakkabıyla sizin spor ayakkabıyla koştuğunuzdan bile daha hızlı koşabilir. O yüzden bir daha topuklu ayakkabılı bir kadına sataşmadan önce ya da çok fazla ayakkabısı var diye eleştirmeden önce iyi düşünün! Bırakın hazır indirim varken alalım yahu!
En ünlü ayakkabılar
Ayakkabı bağımlılığından bahsedip ayakkabılardan bahsetmemek olmaz. İşte size her birinin ayrı bir hikayesi olan ünlü ayakkabılardan bazıları:
• Sindrella’nın cam ayakkabıları.
• Frank L. Baum’ın ölümsüz eseri Oz Büyücüsü’ndeki Dorothy’nin sihirli kırmızı ayakkabıları.
• Charlie Chaplin’in o komik ve büyük ayakkabıları
• 90’ları kasıp kavuran Air Jordan’lar.
• Iraklı gazetecinin Bush’a fırlattığı ayakkabı.
• Barack Obama’nın seçimler sırasında görüntülenen tabanı delik ayakkabıları
• 1960’da gerçekleşen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Sovyet Rusya’yı temsil eden Nikita Khrushchev’in dikkat çekmek için kürsüyü dövdüğü ayakkabısı
• “Ayakkabı Bombacısı” olarak bilinen Richard Reid’in altına yerleştirdiği bir bombayla bir uçağı patlatmaya çalıştığı ayakkabısı.
• Hain bir suikast ile öldürülen Hrant Dink’in ayakkabıları…