GeriSeyahat Toprağı gümüş şehir Gümüşhane
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Toprağı gümüş şehir Gümüşhane

Toprağı gümüş şehir Gümüşhane

Yıllar önce, lise öğrencisiyken Trabzon’a gemiyle gelmiş, oradan karayoluyla Erzurum’a geçmiştim. Otobüsümüz Maçka’nın taşlı yollarını aşıp Hamsi Köy’ün içinden geçen eski yoldan kıvrılarak Zigana Dağları’nın zirvesine ulaşmıştı.Gümüşhane’yi hayal meyal hatırlıyorum. Küçük, güzel, hareketli bir çarşısı, nehir kıyısına paralel granit döşeli bir yolu vardı. İki ay önce, ısının eksi 10 dereceye düştüğü bir kış günü Kelkit’teki Organik Tarım Çiftliği’ne giderken Gümüşhane’den geçtim. Geçen hafta, Seyahat ilavesi için fotoğrafçı Senih Gürmen’le üç günlüğüne kent çevresini gezerken bugüne kadar Gümüşhane’yi keşfetmediğim için hayıflandım. Mağaralarını, dağ çiçeklerini, vadilerini, eşsiz güzellikteki tarihi zenginliğini, geleneksel yapılarını, anıtsal eserlerini görüp, pestillerini, kömelerini, peynirlerini, yemeklerini tadınca anladım ki Gümüşhane’yi görmeden ben eksikmişim. Yediklerim içtiklerimle gördüklerimi de sizinle paylaşacağım. Bu güzel beldeyi mutlaka görmek gerektiğini göreceksiniz. Gümüşhane’nin mazisi 5 bin yıl öncesine uzanıyor. Roma ve Bizans döneminde adı Argyropolis. Yunanca ‘gümüşkenti’ anlamına geliyor. İsim Türkçeleşip Gümüşhane’ye dönüşmüş. Kentin toprağında başta gümüş olmak üzere çok sayıda maden var. Yeraltı zenginliği ve İpek Yolu’nun üstünde bulunması nedeniyle tarih boyunca hep bu şehre göz dikilmiş. 7. yüzyılın sonlarından itibaren Emeviler Gümüşhane’yi Bizanslıların elinden almak için defalarca hamle yapmış. Zaman zaman da başarılı olmuşlar. Hazreti Ömer dönemindeki akınlarda kısa süre Arap egemenliğine girmiş. Hazreti Osman döneminde tekrar Bizanslılar geri almış. 8. yüzyılın başında Hazarlar gelmiş Gümüşhane’ye. 1071’den çok önceleri bölgeye Hazar Türkleri, Çepniler, Peçenekler ve Türkmen boyları yerleşmiş. 1164’te Gümüşhane, Kelkit ve Erzincan Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlanmış. İlhanlı egemenliği ve Moğol istilası sonrasında Osmanlı topraklarına katılma tarihi 1461. Kesin olarak Osmanlı topraklarına 1478’de giren şehrin o dönemdeki adı Canca.1647’de Gümüşhane’yi ziyaret eden Evliya Çelebi, şehirde çalışır ve boşaltılmış durumda 70 kadar gümüş madeni bulunduğunu yazıyor. Ocaklardan yedi koldan kurşunsuz gümüş cevheri çıkarılır, Emin Mahallesi’ndeki darphanede akçe basılırmış. Üzerinde ‘Azze nasrahu daraba fi canca’ (Canca’da basılmıştır) yazılı birkaç akçenin kendisinde olduğunu bildiriyor Çelebi.Gümüşhane’de doğan her çocuğun gümüşten kaşığının, çatalının ve tabağının olduğu rivayet edilir. 19 Temmuz 1916’da Ruslar’ın eline düşen şehir 1918’de kurtuldu. Milli Mücadele’de şehir Anadolu’nun denizle bağlantısı açısından önemli bir rol üstlendi. Gümüşhaneli Kadirbeyzade Zeki Bey, Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin ikinci başkanıydı. Gümüşhane sancağı 20 Nisan 1924’te il oldu. 1925-1926 Trabzon salnamesi şehri şöyle anlatmış: ‘Merkez ilçeyle birlikte Bayburt, Kelkit, Torul ve Şiran ilçeleri, beş bucak ve 377 köyden oluşuyor. 16.943 evde 101.153 kişi yaşıyor, halkın bir kısmı işçilik, meyvecilik ve katırcılıkla geçiniyor.’ Bayburt 1989’da il oldu. 1988’de Köse, 1990’da Kürtün ilçe yapılınca il yeniden biçimlendi.SÜLEYMANİYE BOŞALDI, HARŞİT ÇAYI DÜZLÜĞÜNE TAŞINDILAREskiden Gümüşhane, şehrin kuzey batısındaki vadinin içindeymiş. Şimdiki adı Süleymaniye Mahallesi olan bölgede Türk, Ermeni, Rum birlikte yaşarmış. Ermeni kilisesi, Rum Ortodoks kilisesi ve Müslümanların camileri yan yanaymış. Osmanlı sübyan mektepleriyle Ermeni ve Rum okulları birbirine bitişikmiş. Yüzyıllarca kardeşçe yaşandıktan sonra, 1915 trajedisi Ermenilerin gitmesine neden olmuş. 1924 Mübadelesi’yle Rumlar, Yunanistan’a göçmüş. Gümüşhaneliler, yüzyıllar içinde oluşturdukları anıları, dostlukları kaybedince ıssızlaşan eski kentten soğumaya başlamış. 1925’te alınan kararla Harşit Çayı’nın düzlüğüne taşınmaya başlamışlar. Süleymaniye’de birkaç yüz ev kalmış. Bunlar da zaman içinde çekilmiş. Şu anda sadece 35 hanenin bacası tütüyor.Eski Gümüşhane’nin her köşesine sinmiş hüzün bundan üç sene önce dağılmaya başladı. ÇEKÜL Vakfı ile Gümüşhane Valiliği ortaklaşa çalışma başlattı. Ortaya eşsiz bir proje çıktı: ‘Barışan Kentler Projesi’. Bu proje, farklı dil, din ve kültürden insanların bir arada yaşadığı eski Gümüşhane’deki yıkılmaya yüz tutan camiler, kiliseler, konaklar ve okulların restore edilmesini hedefliyor. İlk etapta restorasyonda çalışacak ustaların yetiştirilmesi için bir kurs açılacak. 105 usta 4 ay eğitim görecek. Avrupa Birliği’nin destek verdiği kursa katılanlara aylık ücret ödenecek. Ardından restorasyonlara geçilecek. Evliya Çelebi, şehirde 11 mihrap olduğunu yazıyor. Süleymaniye onarılmış durumda. Diğerleri bu projeyle onarılacak. Süleymaniye Mahallesi’nde bir zamanlar kubbelerinde buharların dolaştığı dört hamam kalıntısı hálá duruyor. Kavaklı Hamamı’nın suyu akıyor ama camekanlı soyunma kısmı ile köşe odası yıkılmış. Bir zamanlar binlerce tüccarın uğradığı Sulu Han, Bülbül Han, Mırdıkoğlu Han, İsrailoğlu Han ve Yeni Han’dan sadece Sulu Han ayakta. Süleymaniye’den başlayan çalışma kentin kuzeyindeki dağlara kadar uzanacak, karı Palandöken kadar kaliteli olan dağlarda kayak merkezi kurulacak. Merkez, restoresi tamamlandıktan sonra Süleymaniye Mahallesi’ne teleferikle bağlanacak. Mahalleyi birlikte gezdiğimiz Gümüşhane Belediye Başkanı Mustafa Canlı, bu projenin bölgenin kalkınmasına çok büyük katkı sağlamasını bekliyor. ‘Bu önemli bir model projedir. Kenti geçmişiyle barıştıracak ve geleceğe hazırlayacaktır.’ Gümüşhane modern bir kent. Tertemiz, misafirperver, sıcak, yardımsever insanların kenti. Eğitim düzeyi yüksek; okuryazarlık oranı yüzde 93. Gümüşhane’nin yoksulları bile çocuklarını okutmak için ellerinden geleni yapıyor. Kentin sokakları, çarşıları aydınlık yüzlü çocuklar ve gençlerle dolup taşıyor. Alışveriş merkezleri, lokantaları, otelleri pırıl pırıl.BU EVLER TÜRK SİVİL MİMARİSİNİN ÖRNEKLERİGümüşhane evleri Türk sivil mimarisi açısından Safranbolu’yu bile kıskandıracak denli büyük bir öneme sahip. Geniş bahçelere kurulmuş evler iki ya da üç katlı. Dış cepheleri hatlarla ve kalemişleriyle süslü, içleri ise zengin ahşap işçiliği ve bezemeleriyle ünlü. Tüm evlerde iç sofa var. Kırma çatı, üç omuz çatı ve semer çatı sistemleri uygulanmış. Zemin katları orta bölümleri taşlarda döşenmiş. Bu binalarda dolaştığınızda zengin, derin ve güçlü bir imparatorluğun yüksek yerleşim kültürünü görebiliyorsunuz. Sarıçiçek Köyü’ndeki köy odaları bu kültürün zirvesinde. Kentin 50 kilometre dışındaki köy 60 haneli. Aşağılara doğru taraçalarla inen vadide kurulmuş. Eğer bir gün Gümüşhane’ye gidip de bu evleri görmeden dönerseniz Gümüşhane’yi görmemiş olursunuz...
False