Taş kavanozların sırrı
Laos’un kuzeyinde, ismi ‘Cennet Tepeleri’ anlamına gelen bir şehir Phonsavan. Gizemli ‘Kavanozlar Ovası’nı görmek için her yıl pek çok turist bu şehri ziyaret ediyor. Okurumuz Yasin Turaner izlenimlerini yazdı.
Kamboçya’dan 15 saatlik otobüs yolculuğunun ardından Laos’a vardım. Yolcu ve mal almak için sayısız kez duran aracın motoru yolda bozulmuş, bir süre gece karanlığında çok ıssız bir yerde beklemek zorunda kalmıştık. Bu serüvenin ardından Phonsavan’a ulaşmak büyük bir rahatlık hissi verdi. Uçakla gelmediğiniz sürece Phonsavan’a ulaşmak son derece zor. Buna karşın kente gelen meraklı turist sayısı yıl geçtikçe artıyor. Pek çoğunun tek amacı var: Kavanozlar Ovası’nı görmek. Burası sayısız taş urna’nın süslediği arkeolojik bir alan.
ABD’DEN GERİYE MAYINLAR KALDI
Buradaki taş urna’lar veya diğer bir deyişle, ‘kavanozlar’ yaklaşık bir ila üç metre yüksekliğine ulaşıyor. Kentin bulunduğu Xieng Khouang bölgesinde, başka alanlarda da bu oluşumlara rastlanıyor. Demir Çağı’na kadar uzandıkları söylense de bu kavanozların ne amaçla yapıldığı bilinmiyor. Bazı uzmanlar, bu urnaların birer tarih öncesi mezarı olduğunu söylerken, diğerleri, yağmur suyu toplamak için kullanıldıklarını belirtiyor. Ancak yine de neden kullanıldıklarını bilmemek, ilgimi pek azaltmadı. Hatta, daha ilgi çekici hale getirdi bile diyebiliriz.
Xieng Khouang’a öylece dağılmış devasa taş urnalar, son derece etkileyici bir manzara meydana getiriyor. Ne yazık ki zamanım tümünü göremeyecek kadar sınırlıydı. Xieng Khouang, dünyanın en yoğun bombalanmış ülkesinin, en ağır bombardımana maruz kalmış bölgesi. Çevreye binlerce patlamamış mühimmat, mayın saçılmış.
Bu bombalar, ABD tarafından 1960’lardaki Gizli Savaş sırasında atılmış ya da yerleştirilmiş. Bugün de halkın hayatını etkilemeye devam ediyor. Urnaların yoğun olduğu ana alanlar, patlamamış mühimmattan temizlenmiş, güvenli yollar. Ancak bu alanların dışında, savaşın ölümcül mirası, yeni kurbanlarnı bekliyor.
Phonsavan Ziyaretçi Bilgi Merkezi’ndeki istatistikler, insanın gözlerini bir kez daha açıyor. Savaştan geriye Laos’ta 80 milyon patlamamış mühimmat (UXO) kalmış. Bugüne kadar 20 bin kişi bu nedenle hayatını kaybetmiş.
Buna karşın Laos trajedi değil, gizem ülkesi. İşte bu nedenle, sadece Phonsavan ile yetinmeyip Luang Prabang’ı da görmek üzere yola çıktım.
Luang Prabang’dan ayrılmak zor
Bazı gezginler, Luang Prabang’a ‘zamanın unuttuğu yer’ diyor. Bence, abartılı bir ifade. Her yerde birbiri ardına dikilen lüks ve butik otelleriyle Luang Prabang, Laos’un en büyük turizm merkezi. Peki, çekici bir yer olduğunu söyleyebilir miyiz? Kesinlikle evet. Her sabah, şafaktan hemen önce, şehirde davullar yankılanırken, safran renkli cüppeleriyle keşişler karanlıktan beliriyor. Şehirde dolaşarak, geleneksel görevlerini sürdürüyorlar. Mekong Nehri kıyısı boyunca, sabah sisi halen nehrin üzerinde gezinirken, manzara bütünüyle olağanüstü. Binalar geçmişi anımsatıyor. Laos’un geçmişte sömürge olması kentin bu kültürel zenginlikten pay almasını sağlamış. Binalardan bazıları restore edilmiş olsa da büyük kısmı zamanın tahribatına uğramış. Ancak bu, şehre, mistik bir çekicilik ekliyor. Aslında küçük bir yerleşim. Biraz zorlanarak da olsa bir günde gezebilirdim. Muhtemelen bundan pişman olurdum. Şehirde dolaşarak günler geçirdim. Aynı sokaklardan geçmek, asla sıkıcı gelmedi. Büyüsü işte buydu. Diğer şehirler gibi parlak renklere, ışıklara bürünmesine gerek bırakmayan bir cazibeye sahipti. Gezgini kucaklıyor, ritmine uyduruyor, gitmesine izin vermiyordu. Dikkatli olmazsanız, birkaç günlük seyahat haftalar sürebilirdi. İklim açısından Laos’a gitmek için kasımdan şubata en uygun dönem. Bu dönemde pek çok festival yapılıyor. Ortalama konforda bir gezi için günlük 20 dolar yetiyor.