Alp ULAGAY
Son Güncelleme:
Sörf tahtası dalgaya saplandı, fırlatılmış gibi suya girdim yelkenin içinden geçmişim ölüyordum
Türkiye’nin en önemli rüzgar sörfçüsü Ertuğrul İçingir (30), 15 yıldır dünyanın en iyilerinden biri olmak için uğraşıyor. 2000 Olimpiyatları’ndan sonra profesyonelliğe adım attı.
Dünyanın birçok önemli plajında yarıştı, çok sert rüzgarlar ve fırtınalara karşı tehlikeler atlattı. Daha iyi antrenman yapabilmek için Çeşme yakınlarındaki Alaçatı kasabasına yerleşti. Geçen yıl Atina’daki Olimpiyatlar’da 11. sırayı alan başarılı sörfçü, bu hafta sonu Türkiye Şampiyonası’nda
ve gelecek hafta sonu Avrupa Şampiyonası’nda slalom sınıfında yarışacak. Ama bütün faaliyetleri yarışmayla kısıtlı değil. İçingir, geçen kış yeni Olimpik rüzgar sörfü malzemesinin testleri için Hawaii’nin Maui Adası’na çağrılan üç sporcudan biriydi. İki hafta boyunca Maui’nin dev dalgaları ve sürekli rüzgarını tanıma fırsatı buldu. İçingir ile, Avrupa Şampiyonası öncesi bugüne kadar yelken açtığı en zor yarışları ve en tehlikeli denizleri konuştuk.
Sörfte dalga ve rüzgar iki temel faktör. Bunlar sizin için ne ifade ediyor?
- Dalgasız sörf yapılır ama rüzgarsız sörf yapılmaz. Gerçi haklı olarak dalga sörfçüleri dalga çıksın diye dua eder ama rüzgar sörfçüleri için rüzgarsız hava bir kabustur. Dünyanın en iyi sörf merkezleri hem sert hem de sürekli rüzgar esen noktalardır.
Yarış sırasında pupayı (arkadan rüzgarı) mı yoksa orsayı (karşıdan rüzgar) mı tercih edersiniz?
- Daha çok orsayı yani rüzgara karşı gitmeyi severim. Zaten Türk yelkenciler de daha çok orsayı sever. Sebebi şu: Biz Türkler daha çok antrenörsüz, tek başımıza çalışıyoruz. Rüzgara karşı aynı mesafeyi gitmek de iki katı zaman alıyor. Örneğin Ilıca’da çalışırken Eşek Adası’na bir saatte giderdim. Dönüş ise 25 dakika sürüyor. Böylece iki katı orsa antrenmanı yapmış oluyorum. Ama yabancı sporcular antrenörleriyle ve tekneyle gidip üç saat sadece pupa çalışıyorlar.
ORSAMIZ AYNIPUPAMIZ DAHA KÖTÜ
Dünyadaki rüzgar sörfçüleriyle karşılaştırıldığında Türklerin orsası daha iyi diyebilir miyiz o zaman?
- Orsamız onlara göre daha iyi değil. Orsamız onlarla aynı. Ama pupamız daha kötü. Fransızların bulduğu bir yöntem var. İtalya-İsviçre sınırında Garda Gölü Nehri’nde sabahları batı rüzgarı var. Öğleden sonra da doğu rüzgarı esiyor. Bu sayede günde altı saat sadece pupa çalışmak için her yıl iki-üç hafta Garda’ya gidiyorlar. Ben de pupamı nasıl geliştireyim diye düşünüp duruyorum. Bir Fransız sporcu bunu anlatınca kalbimden vuruldum. 15 yıl çalışmadan sonra pupamı da iyi bir seviyeye getirdim.
Bir yarış sırasında karşılaştığınız en şiddetli rüzgarı hatırlıyor musunuz?
- 2000 yılında Arjantin’deki Güney Amerika Şampiyonası’nda okyanus kıyısındaydık ve rüzgar denizden geliyordu. 3-4 metrelik dalgalarla beraber gelince de iş daha çok zorlaştı. Devam etmeyip karaya döndüm. Yarışta 50 kişi vardı, beş kişi bitirebildi. Kesin iptal olur diye beklerken yarışı saydılar. İstanbul’daki bir yarışta ise lodos çıktı. Bütün hakemler kustular. Rüzgarın hızı 37 deniz miliydi. Yine de yarışı bitirenler çıktı.
Böyle şiddetli bir havada hiç yelkeniniz parçalandı mı?
- Geçen yıl şubat ayında Yunanistan’daki bir yarışta yelkeni parçaladım. Neredeyse ölüyordum! Atina’da olimpik parkurdaki yarışta dördüncü sıradaydım. İlk şamandırayı döndükten sonra pupa yelken gitmeye başladım. Karadan esen bir rüzgar vardı. Çok büyük dalga yoktu ama dalgaların arası kısaydı. O havada çok süratli, belki 37-38 deniz mili hızla ve dalgaların üzerinden sıçrayarak gidiyordum. Bir dalganın üzerinden sıçradım, sörf tahtasının burnu o hızla diğer dalganın sırtına saplandı. Yelken suya kapaklandı. Ben de mancınıkla fırlatılmış gibi suya girdim. Bir baktım ki o savrulmayla tüm vücudumla yelkenin içinden geçmişim. Sakatlanmadım ama şubat ayı olduğu için hipotermi tehlikesi atlattım. Kurtarma ekibi gecikmişti çünkü ve ben yarım saat kadar suda kalmak zorunda kalıp, titremeye başladım. Kurtarma botlarının 200-300 metre ötesindeyken beni son anda gördüler.
Türkiye’de böyle bir tehlike atlattınız mı?
- Yaklaşık 10 yıl önce Bodrum’da Akyarlar ile İstanköy Adası arasında böyle bir tehlike atlattım. Akyarlar’la İstanköy arasında kuzeybatıdan esen rüzgarla bir kanal oluşur. Rüzgar çok kuvvetlenir, büyük dalgalar oluşur. Adana’dan otobüse binip yaklaşık 20 saatlik bir yolculuktan sonra yorgun ve aç Bodrum’a varmıştım. Kutlu (Torunlar) beni gaza getirdi. Akşama kadar sörf yaptık. Sonra da ‘Gel, İstanköy’e geçelim’ dedi. Çok sert bir rüzgarla yarım saatte gittik. Vardığımızda kumsalda sadece boş şezlonglar ve şemsiyeler kalmıştı. Biraz oturduk sonra dönüşe koyulduk. Yolun yarısında hava kararırken tamamen bitmiştim. Her şey bitti diye düşünürken biraz güç toplayıp dönmeyi başardım. Ertesi günkü yarışta da ikinci oldum.
İstanköy sonuçta Yunan toprağı. Kafanıza estiğinde gidebiliyor muydunuz?
- O tek gidişimdi. Herhalde başka kimse de yapmamıştır. Sahil Güvenlik’e bir yakalansak hapse atarlardı. Pek mantıklı bir hareket değildi.
MAUI’DE DAĞDA SNOWBOARD DENİZDE SÖRF YAPILABİLİR
Sörf cenneti Hawaii’ye kaç kere gittiniz. Meşhur Maui’yi Maui yapan nedir?
- ABD’de üniversitede okurken hiç fırsatım olmadı. İlk defa geçen şubatta Maui Adası’na gittim. Sörf açısından kuzeyinde dalgası, güneyinde rüzgarıyla meşhur. Dünyanın en büyük dalgaları ve hiç bitmeyen bir rüzgar var. Bir de inanılmaz bir coğrafyası var. Tropik ve volkanik bir ada, hiçbir yerde göremeyeceğiniz bitkiler fışkırıyor her yerden. Üç saat içinde dağda snowboard, denizde rüzgar sörfü yapabilirsiniz.
ABD’de dört yıl üniversitede okudunuz. ABD’nin en iyi rüzgar sörfü noktaları nerede?
- Oregon’da Gorge Nehri var. İki tarafı dağ ve inanılmaz rüzgar alıyor. Bu yıl temmuz ayında orada ABD Şampyonası’nda katılacağım. San Francisco iyi bir sörf merkezi. Bir de Florida’nın burun kesiminde iyi noktalar var.
Brezilya’da da yarıştınız değil mi? Orada nasıl bir deniz var?
- İki yıl üstüste Buzios’ta Olimpiyat dördüncüsü Ricardo Santos’un evine gittim. Okyanusta hayatımın en ürpertici anlarından birini yaşadım. Aslında rüzgar çok güçlü değil ama fırtına çıkınca ve dalgalar üç-dört metreye çıkınca ürpertici oluyor. Korunaklı koyda uzun bir antrenman yaptık. Santos, yakındaki adanın etrafını dolaşmayı teklif etti. Adanın etrafını döner dönmez pupa gitmeye başladık. Çıkan dalgalara inanamadım. Adacık ve tepecik şeklindeki dalgaların arasına girince sanki bir çukurun içine düşüyorsunuz. Her taraf mavi oluyor. Önünüz masmavi, arkanız masmavi. Başka hiçbir şey görmüyorsunuz. Öyle 15 dakika gittik ve sağlam çıktık oradan.
Atlantik’in Avrupa tarafına gittiniz. Avrupa’da benzer koşullar var mı?
- Hiç tahmin etmezsiniz Polonya’da, Almanya’da özellikle kuzey rüzgarında deniz çok vahşileşebiliyor.
Akdeniz’de rüzgar sörfü yapacak çok nokta var. En iyi nokta nerede?
- İsrail’e, Tunus’a, Mısır’a gittim. Örneğin İsrail’in Hayfa sahillleri dalga sörfü için çok uygun bir yer. İki-üç metrelik buna uygun dalgalar var. Ama rüzgar sörfü için çok uygun değil. 1996’da Avrupa Şampiyonası’nda birçok sporcu malzemesini parçaladı.
TROPİK ADALARDA YARIŞ DİYE BAŞLADIM SONRA ETRAFI GEZDİM
1999’da Yeni Kaledonya’daki Dünya Şampiyonası’ndan bir hafta sonra tropik adaların etrafında bir uzun mesafe yarışına katıldım. Sabah 5’te yola çıkıp adalar arasında dört saat gittik. Öğle yemeği yedikten sonra da geri döndük. Toplam sekiz saat gitmiş olduk. Antrenmanlarım da dahil, o benim şimdiye kadar gittiğim en uzun mesafedir aynı zamanda. Ama yarıştığımız bölgenin inanılmaz bir doğası vardı. Zaten çoğu sporcu yarışmak yerine gezinip etrafı incelemeyi tercih etti. Ben de yarış diye başladım ama sonra gezdim.
8 YIL REJİM YAPTIM, BİR TÜRLÜ KİLO VEREMEDİM SONUNDA VEJETARYEN OLDUM
RÜZGAR SÖRFÜ İÇİN EN ZOR 3 YER
Sydney Körfezi: Kapalı ve dar bir koy. Rüzgar devamlı değişiyor. Her yönden dalga geliyor. Ve İstanbul Boğazı’ndakinden fazla inanılmaz bir deniz trafiği var. Usta bir sörfçü bile orada acemi gibi kalıyor.
Maui Adası: İki çeşit dalgası var. Bir kıyıda kırılan dalgalar, bir de mercan adalarında kırılanlar. Kıyıdan 500 metre ila iki kilometre açıktaki mercanların üstündeki dalgaların ufağı bile 2 metre.
Arjantin: Doğrudan okyanusta, açık denizde yarışması zor. Vahşi bir deniz var.
Yarış sırasında nasıl bir rüzgarın esmesini istersiniz?
- İlginçtir 2003’e kadar sert rüzgarı seviyordum. Ama iki senedir daha hafif havaları seviyorum. Bu sevmekten çok yarışçının hangi havada daha avantajlı olduğuna bağlı. Ağır ve kuvvetli sörfçüler sert havayı severler. Daha ufak tefek ama kondisyonu sağlam sporcular hafif havayı sever. 2003’e kadar daha ağır ve kuvvetliydim.
Son iki senede ne değişti?
- Biraz da kademeli olarak derecelerim çok değişti. Hafif havalarda çok zorlanıyordum. 2003’ten sonra kilo vermeyi başardım. Belki sekiz yıl hep rejim yaptım. Normal kilom 75-76’ydı. 70’e bir türlü düşemiyordum. Hayat şeklimi tamamen değiştirdim. 70 kiloya inince kuvvet de kaybettim. Bu sefer sert havalarda zorlanmaya başladım. Çünkü sert havalarda rüzgarın kuvvetini sörf tahtasına aktarmak gerekiyor. Yelken sizi çekerken onun gücünü vücudunuz ve bacaklarınızla tahtaya verirsiniz. O da gittikçe süratlenir. Kuvvet ve kilo azalınca iş zorlaşır.
8 yıl rejim yapılır mı?
- Zaten yanlış rejim yaptığım için hasta oluyordum. Kilo veriyordum ama bir ay sonra güçsüz düştüğüm için hastalanıyordum. İyileşmek için yemek yiyince tekrar kilo alıyordum. Aynı kısır döngü içindeydim. Altı-yedi yıl sonra artık tecrübeyle ve kitaplardan öğrendiklerimle doğru yöntemi buldum. Vejetaryen oldum. Et ve tavuk yemiyorum. Sadece balık yiyorum.
Sporcular arasında vejetaryene sık rastlanır mı?
- Özellikle kondisyon sporcuları arasında çok var. Zaten sporcuların çoğu yarışmadan önce vejetaryen beslenmeye geçer. Örneğin eski ABD’li atlet Carl Lewis de yarıştan iki hafta evvel vegan diyetine geçiyordu. Yani eti bırakın yumurta yemiyor, süt içmiyordu. Ama daha fazla detay bilmiyorum çünkü ‘Carl Lewis sana antrenman programını verir ama diyet programını asla’ denir.
RÜZGAR SÖRFÜ YAPMAK İSTEDİĞİ 3 YER
Fiji Adası: Doğası ve deniziyle dünyanın en güzel yerlerinden bir tanesi.
Çin: Olimpiyat öncesi yarışmak istiyorum.
Hawaii adaları: Maui dışındaki diğer adalarına da gitmek isterim.
ve gelecek hafta sonu Avrupa Şampiyonası’nda slalom sınıfında yarışacak. Ama bütün faaliyetleri yarışmayla kısıtlı değil. İçingir, geçen kış yeni Olimpik rüzgar sörfü malzemesinin testleri için Hawaii’nin Maui Adası’na çağrılan üç sporcudan biriydi. İki hafta boyunca Maui’nin dev dalgaları ve sürekli rüzgarını tanıma fırsatı buldu. İçingir ile, Avrupa Şampiyonası öncesi bugüne kadar yelken açtığı en zor yarışları ve en tehlikeli denizleri konuştuk.
Sörfte dalga ve rüzgar iki temel faktör. Bunlar sizin için ne ifade ediyor?
- Dalgasız sörf yapılır ama rüzgarsız sörf yapılmaz. Gerçi haklı olarak dalga sörfçüleri dalga çıksın diye dua eder ama rüzgar sörfçüleri için rüzgarsız hava bir kabustur. Dünyanın en iyi sörf merkezleri hem sert hem de sürekli rüzgar esen noktalardır.
Yarış sırasında pupayı (arkadan rüzgarı) mı yoksa orsayı (karşıdan rüzgar) mı tercih edersiniz?
- Daha çok orsayı yani rüzgara karşı gitmeyi severim. Zaten Türk yelkenciler de daha çok orsayı sever. Sebebi şu: Biz Türkler daha çok antrenörsüz, tek başımıza çalışıyoruz. Rüzgara karşı aynı mesafeyi gitmek de iki katı zaman alıyor. Örneğin Ilıca’da çalışırken Eşek Adası’na bir saatte giderdim. Dönüş ise 25 dakika sürüyor. Böylece iki katı orsa antrenmanı yapmış oluyorum. Ama yabancı sporcular antrenörleriyle ve tekneyle gidip üç saat sadece pupa çalışıyorlar.
ORSAMIZ AYNIPUPAMIZ DAHA KÖTÜ
Dünyadaki rüzgar sörfçüleriyle karşılaştırıldığında Türklerin orsası daha iyi diyebilir miyiz o zaman?
- Orsamız onlara göre daha iyi değil. Orsamız onlarla aynı. Ama pupamız daha kötü. Fransızların bulduğu bir yöntem var. İtalya-İsviçre sınırında Garda Gölü Nehri’nde sabahları batı rüzgarı var. Öğleden sonra da doğu rüzgarı esiyor. Bu sayede günde altı saat sadece pupa çalışmak için her yıl iki-üç hafta Garda’ya gidiyorlar. Ben de pupamı nasıl geliştireyim diye düşünüp duruyorum. Bir Fransız sporcu bunu anlatınca kalbimden vuruldum. 15 yıl çalışmadan sonra pupamı da iyi bir seviyeye getirdim.
Bir yarış sırasında karşılaştığınız en şiddetli rüzgarı hatırlıyor musunuz?
- 2000 yılında Arjantin’deki Güney Amerika Şampiyonası’nda okyanus kıyısındaydık ve rüzgar denizden geliyordu. 3-4 metrelik dalgalarla beraber gelince de iş daha çok zorlaştı. Devam etmeyip karaya döndüm. Yarışta 50 kişi vardı, beş kişi bitirebildi. Kesin iptal olur diye beklerken yarışı saydılar. İstanbul’daki bir yarışta ise lodos çıktı. Bütün hakemler kustular. Rüzgarın hızı 37 deniz miliydi. Yine de yarışı bitirenler çıktı.
Böyle şiddetli bir havada hiç yelkeniniz parçalandı mı?
- Geçen yıl şubat ayında Yunanistan’daki bir yarışta yelkeni parçaladım. Neredeyse ölüyordum! Atina’da olimpik parkurdaki yarışta dördüncü sıradaydım. İlk şamandırayı döndükten sonra pupa yelken gitmeye başladım. Karadan esen bir rüzgar vardı. Çok büyük dalga yoktu ama dalgaların arası kısaydı. O havada çok süratli, belki 37-38 deniz mili hızla ve dalgaların üzerinden sıçrayarak gidiyordum. Bir dalganın üzerinden sıçradım, sörf tahtasının burnu o hızla diğer dalganın sırtına saplandı. Yelken suya kapaklandı. Ben de mancınıkla fırlatılmış gibi suya girdim. Bir baktım ki o savrulmayla tüm vücudumla yelkenin içinden geçmişim. Sakatlanmadım ama şubat ayı olduğu için hipotermi tehlikesi atlattım. Kurtarma ekibi gecikmişti çünkü ve ben yarım saat kadar suda kalmak zorunda kalıp, titremeye başladım. Kurtarma botlarının 200-300 metre ötesindeyken beni son anda gördüler.
Türkiye’de böyle bir tehlike atlattınız mı?
- Yaklaşık 10 yıl önce Bodrum’da Akyarlar ile İstanköy Adası arasında böyle bir tehlike atlattım. Akyarlar’la İstanköy arasında kuzeybatıdan esen rüzgarla bir kanal oluşur. Rüzgar çok kuvvetlenir, büyük dalgalar oluşur. Adana’dan otobüse binip yaklaşık 20 saatlik bir yolculuktan sonra yorgun ve aç Bodrum’a varmıştım. Kutlu (Torunlar) beni gaza getirdi. Akşama kadar sörf yaptık. Sonra da ‘Gel, İstanköy’e geçelim’ dedi. Çok sert bir rüzgarla yarım saatte gittik. Vardığımızda kumsalda sadece boş şezlonglar ve şemsiyeler kalmıştı. Biraz oturduk sonra dönüşe koyulduk. Yolun yarısında hava kararırken tamamen bitmiştim. Her şey bitti diye düşünürken biraz güç toplayıp dönmeyi başardım. Ertesi günkü yarışta da ikinci oldum.
İstanköy sonuçta Yunan toprağı. Kafanıza estiğinde gidebiliyor muydunuz?
- O tek gidişimdi. Herhalde başka kimse de yapmamıştır. Sahil Güvenlik’e bir yakalansak hapse atarlardı. Pek mantıklı bir hareket değildi.
MAUI’DE DAĞDA SNOWBOARD DENİZDE SÖRF YAPILABİLİR
Sörf cenneti Hawaii’ye kaç kere gittiniz. Meşhur Maui’yi Maui yapan nedir?
- ABD’de üniversitede okurken hiç fırsatım olmadı. İlk defa geçen şubatta Maui Adası’na gittim. Sörf açısından kuzeyinde dalgası, güneyinde rüzgarıyla meşhur. Dünyanın en büyük dalgaları ve hiç bitmeyen bir rüzgar var. Bir de inanılmaz bir coğrafyası var. Tropik ve volkanik bir ada, hiçbir yerde göremeyeceğiniz bitkiler fışkırıyor her yerden. Üç saat içinde dağda snowboard, denizde rüzgar sörfü yapabilirsiniz.
ABD’de dört yıl üniversitede okudunuz. ABD’nin en iyi rüzgar sörfü noktaları nerede?
- Oregon’da Gorge Nehri var. İki tarafı dağ ve inanılmaz rüzgar alıyor. Bu yıl temmuz ayında orada ABD Şampyonası’nda katılacağım. San Francisco iyi bir sörf merkezi. Bir de Florida’nın burun kesiminde iyi noktalar var.
Brezilya’da da yarıştınız değil mi? Orada nasıl bir deniz var?
- İki yıl üstüste Buzios’ta Olimpiyat dördüncüsü Ricardo Santos’un evine gittim. Okyanusta hayatımın en ürpertici anlarından birini yaşadım. Aslında rüzgar çok güçlü değil ama fırtına çıkınca ve dalgalar üç-dört metreye çıkınca ürpertici oluyor. Korunaklı koyda uzun bir antrenman yaptık. Santos, yakındaki adanın etrafını dolaşmayı teklif etti. Adanın etrafını döner dönmez pupa gitmeye başladık. Çıkan dalgalara inanamadım. Adacık ve tepecik şeklindeki dalgaların arasına girince sanki bir çukurun içine düşüyorsunuz. Her taraf mavi oluyor. Önünüz masmavi, arkanız masmavi. Başka hiçbir şey görmüyorsunuz. Öyle 15 dakika gittik ve sağlam çıktık oradan.
Atlantik’in Avrupa tarafına gittiniz. Avrupa’da benzer koşullar var mı?
- Hiç tahmin etmezsiniz Polonya’da, Almanya’da özellikle kuzey rüzgarında deniz çok vahşileşebiliyor.
Akdeniz’de rüzgar sörfü yapacak çok nokta var. En iyi nokta nerede?
- İsrail’e, Tunus’a, Mısır’a gittim. Örneğin İsrail’in Hayfa sahillleri dalga sörfü için çok uygun bir yer. İki-üç metrelik buna uygun dalgalar var. Ama rüzgar sörfü için çok uygun değil. 1996’da Avrupa Şampiyonası’nda birçok sporcu malzemesini parçaladı.
TROPİK ADALARDA YARIŞ DİYE BAŞLADIM SONRA ETRAFI GEZDİM
1999’da Yeni Kaledonya’daki Dünya Şampiyonası’ndan bir hafta sonra tropik adaların etrafında bir uzun mesafe yarışına katıldım. Sabah 5’te yola çıkıp adalar arasında dört saat gittik. Öğle yemeği yedikten sonra da geri döndük. Toplam sekiz saat gitmiş olduk. Antrenmanlarım da dahil, o benim şimdiye kadar gittiğim en uzun mesafedir aynı zamanda. Ama yarıştığımız bölgenin inanılmaz bir doğası vardı. Zaten çoğu sporcu yarışmak yerine gezinip etrafı incelemeyi tercih etti. Ben de yarış diye başladım ama sonra gezdim.
8 YIL REJİM YAPTIM, BİR TÜRLÜ KİLO VEREMEDİM SONUNDA VEJETARYEN OLDUM
RÜZGAR SÖRFÜ İÇİN EN ZOR 3 YER
Sydney Körfezi: Kapalı ve dar bir koy. Rüzgar devamlı değişiyor. Her yönden dalga geliyor. Ve İstanbul Boğazı’ndakinden fazla inanılmaz bir deniz trafiği var. Usta bir sörfçü bile orada acemi gibi kalıyor.
Maui Adası: İki çeşit dalgası var. Bir kıyıda kırılan dalgalar, bir de mercan adalarında kırılanlar. Kıyıdan 500 metre ila iki kilometre açıktaki mercanların üstündeki dalgaların ufağı bile 2 metre.
Arjantin: Doğrudan okyanusta, açık denizde yarışması zor. Vahşi bir deniz var.
Yarış sırasında nasıl bir rüzgarın esmesini istersiniz?
- İlginçtir 2003’e kadar sert rüzgarı seviyordum. Ama iki senedir daha hafif havaları seviyorum. Bu sevmekten çok yarışçının hangi havada daha avantajlı olduğuna bağlı. Ağır ve kuvvetli sörfçüler sert havayı severler. Daha ufak tefek ama kondisyonu sağlam sporcular hafif havayı sever. 2003’e kadar daha ağır ve kuvvetliydim.
Son iki senede ne değişti?
- Biraz da kademeli olarak derecelerim çok değişti. Hafif havalarda çok zorlanıyordum. 2003’ten sonra kilo vermeyi başardım. Belki sekiz yıl hep rejim yaptım. Normal kilom 75-76’ydı. 70’e bir türlü düşemiyordum. Hayat şeklimi tamamen değiştirdim. 70 kiloya inince kuvvet de kaybettim. Bu sefer sert havalarda zorlanmaya başladım. Çünkü sert havalarda rüzgarın kuvvetini sörf tahtasına aktarmak gerekiyor. Yelken sizi çekerken onun gücünü vücudunuz ve bacaklarınızla tahtaya verirsiniz. O da gittikçe süratlenir. Kuvvet ve kilo azalınca iş zorlaşır.
8 yıl rejim yapılır mı?
- Zaten yanlış rejim yaptığım için hasta oluyordum. Kilo veriyordum ama bir ay sonra güçsüz düştüğüm için hastalanıyordum. İyileşmek için yemek yiyince tekrar kilo alıyordum. Aynı kısır döngü içindeydim. Altı-yedi yıl sonra artık tecrübeyle ve kitaplardan öğrendiklerimle doğru yöntemi buldum. Vejetaryen oldum. Et ve tavuk yemiyorum. Sadece balık yiyorum.
Sporcular arasında vejetaryene sık rastlanır mı?
- Özellikle kondisyon sporcuları arasında çok var. Zaten sporcuların çoğu yarışmadan önce vejetaryen beslenmeye geçer. Örneğin eski ABD’li atlet Carl Lewis de yarıştan iki hafta evvel vegan diyetine geçiyordu. Yani eti bırakın yumurta yemiyor, süt içmiyordu. Ama daha fazla detay bilmiyorum çünkü ‘Carl Lewis sana antrenman programını verir ama diyet programını asla’ denir.
RÜZGAR SÖRFÜ YAPMAK İSTEDİĞİ 3 YER
Fiji Adası: Doğası ve deniziyle dünyanın en güzel yerlerinden bir tanesi.
Çin: Olimpiyat öncesi yarışmak istiyorum.
Hawaii adaları: Maui dışındaki diğer adalarına da gitmek isterim.