Soğanlı Dağları’nın güneş tayfında 5 gün
Sarıkamış Dayanışma Grubu ve AKUT üyeleri temmuzun ilk haftasında Sarıkamış Şehitlerini anmak için Erzurum’un Narman ilçesinden, Bardız’a yürüdü. 2700 metreye kadar yükselen Topçu Yolu’ndaki 65 kilometrelik yürüyüş beş gün sürdü. Grup yol boyunca bilinmeyen Şehitliklere uğrayıp bayrak bıraktı.
Üç su kaynağı Doğu, Kuzey ve Güney Anadolu’ya açılır bu dağlardan. Palandöken’den Fırat boylarına, Mezopotamya’ya gider biri. Diğer ikisi Pasinler düzünü geçer. Aras, Çoruh ırmakları olur. Bu dağlardan insan sesiyle su gibi akıp gider Sarı Gelin ezgisi. Kefensiz yatan gençlerimizin acısı içimize salkım saçak kök salar. Soğanlı Dağları’dır burası. Üç ayrı yönde sırlı bir üçgenin merkezidir.
Erzurum’dayız. Yürüyüşü yönetecek AKUT lideri Bünyamin Akbulut ekipmanları kontrol ediyor. Sarıkamış Dayanışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez yürüyeceğimiz topçu yolu hakkında tarihi bilgi veriyor ve ekliyor: “Değerli arkadaşlar bu turistik bir yürüyüş değil, sonuna kadar güçlü kalmalıyız.”
ÇİÇEK OKYANUSU
Narman Şehitliği’ni, kızıl peri bacalarını gördükten sonra ilk akşam çadırlardayız. Sabah çantalar traktöre yüklendi, yürüyüşçüler yola düştü. Yokuş yukarı yaban çiçekleri derleyerek ilerlediler. İkinci gecenin ıssız derinliğine hem de zihinsel içselliklerine yürüyenler, 10’u kadın, yürekleri pırıltılı seksen kişiydi: Akademisyenler, mühendisler, doktorlar, pilotlar, hukukçular... 28 kişilik jandarma komando timi de eşlik ediyordu gruba. Bu bir gönül yürüyüşüydü. Aynı zamanda hayat dersi. Gezgin romancı olarak 77 yaşında şunu öğrendim: Dağlar beyinde derin etki yaparmış. Agresiflik dahil pek çok olumsuzluğu silip götürürmüş. 2700 metrelere tırmanırken içinden geçilen çiçek okyanusu ruha dağlar gibi direnç verirmiş. Ve rüzgâr bu çiçekler denizinin bağrında yalın göynek yatan yiğitlerin gizemli efsanelerini fısıldarmış kulaklara...
DUYGULU KARŞILAMA
İkinci akşamımızdan yüreğimizde iz bırakan Dr. Sönmez’in ateş başında sipsi ile çaldığı ağıttı. Mor menevişlerin içinden bulutlarla gelen üçüncü geceden ise çadır kurarken kamçı gibi inen dolu ve sağanak... Gündüzleri yayladan yaylaya geçtik. Çok çok hızlıydık, tek kolda yürüdük. İki yanımızda komandolar, kuşun kanatları gibiydi... Masmavi gökyüzüyle öpüşen ufku, bir yukarı bir aşağı sallantılı, oynak bir aynada izledik. Doruklarda şahinler, uçsuz bucaksız yeşil çayırlarda sığır sürüleriyle karşılaştık.
YİĞİT OĞULLARIN ANISIYLA YOĞRULDUK
Bardız’da, Çakır Baba Şehitliği’nde bitiyordu yürüyüş. Bin kişilik kalabalıkla karşılandık. Helvalar, keteler, su börekleri, kavurmalar, yayıkta ayranlar ikram edildi. Sonra cirit gösterisi yapıldı.
Ne oldu ne yaptık? 22 – 24 Aralık 1914’te, yurdun farklı şehirlerinden burada savaşa katılmış yiğit oğulların, geride bıraktıkları gözü yaşlı anaların, eşlerin anılarıyla beş gün, dört gece geçirdik... Gerçek macera dolu bir yürüyüştü. Islandık, üşüdük. Yine de tebessüm eksilmedi yüzlerden. Dördüncü gün bazı postalların topukları koptu. Espriyle karşıladık durumu: “Nal döküyoruz!” Binlerce genç, yazlık üniformalarıyla, karda geçmeye çalışmıştı bu dağlardan. Biz de kışa, kurda kurban verdiğimiz oğulları anmak, vefa borcumuzu ödemek için çıkmıştık yola. Bir gün geç başladığımız halde, planlanan sürede Çakır Baba’ya indik.
Orta Asya’ya açılan kapı
Ozan Puşkin’in de 200 yıl önce yürüdüğü Soğanlı Dağları 20 kilometre eninde, 50 kilometre uzunluğunda. Çakır Baba’dan başlayan düzlük, yiğitlerin gömütü ‘Dikenli Tabyalar’a, hatta Kızılçubuk’a dek uzanıyor ve Soğanlı Düzü adıyla anılıyor.
Burası, Osmanlı Genelkurmay Başkanı Enver Paşa komutasında 90 bin oğulun karda, kışta donarak yaşamlarını yitirdikleri topraklar. Roma İpek Yolu, ve Kafkaslar’dan gelen şaman Oğuzların, Göktürk kökenli Musevi Hazaralıların göç yolu. Doğuya dönük yanıyla Kafkaslar, Hindistan ve Orta Asya’nın kapısı. Batıya dönük yüzü Çoruh Kanyonları ile Orta Anadolu’ya Sivas Platosu’na ve Kapadokya’ya, Kayseri’ye açar zaman kapısını.
Sarıkamış’ta, böyle tarih felsefesi içeren, mistik çiçekli bir üçgen içinde yürüyebilirsiniz. Hançerli Ovası ile Sarıkamış’ı geçer ve Selim düzüne iner Soğanlı Dağları. Dayanıklı gezginleri bekleyen bir platodur. Turistik gezginlik değildir. Safari değildir. Ruh esenliği, zihinsel yolculukla arınmışlık ve fiziksel dayanıklık isteyen bir gezginliktir bu.
Bu coğrafya gerçek gezginleri bekliyor. Kışın kar gülleriyle, tipisi, zemherisi ile apak bu doğa. Yazın sarı, mor, kızıl çiçeklerin bağrında renkli tarih rüzgârları alan ve hayal fırtınalarıyla sıkı yürekli gezginleri bekler Soğanlı Dağları.