Şeytanın gırtlağında nasıl sağ çıktım?
Üstüm başım sırılsıklam, önümü görmeye çabalıyorum. Ama ne mümkün! Teknemiz kontrolden çıkmış gibi şelaleye doğru sürükleniyor. Burası Şeytan’ın Gırtlağı... Acaba yanlış bir iş mi yapıyorum!
SINIRDAKİ DEV NEHİR
Gırtlağınızdan çıkartmanız gereken bir ‘I’ sesi... Bu ses Guarani lisanında ‘su’ demekmiş. ‘Uazu’ da ‘büyük’ anlamına geliyor. Yani, ‘büyük su”... Iguazu Nehri, Arjantin ve Brezilya’nın
sınırında...
Biz Arjantin tarafında, meşhur Iguazu Milli Parkı’ndayız. Girişte görevliler karşılıyor bizleri. Mini trenlere bineceğiz. 500 kilometre karelik bir park burası. Genişliği 1500 metreye ulaşan dev Iguazu Nehri, tam 275 adet dünya harikası şelaleyle jeolojik bir çöküntüye dökülüyor. İlk durak, ‘Şeytan’ın Gırtlağı’. Önce uzaktan yükselen su buharı görünüyor. Beton ayaklar üzerinde bir km uzunluğundaki metal yürüyüş köprüsünden ‘gırtlağa’ ulaşıyoruz. Azgın suyun 80 metreden şeytanın gırtlağına döküldüğü yeri göremiyoruz bile. Havada kesif su zerrecikleri bulutu var. Islanıyoruz.
CANIM SADECE KURU BİR DON İSTİYOR
Çılgın nehre doğru, ufak bir patikadan yokuş aşağı iniyoruz. Yağmur ormanlarının arasından fokurdayan Iguazu Nehri ve ürkütücü şelaleleri... Hava çok rutubetli ve kalın, soluması zor. Tek sıra ilerliyoruz. Patika kenarına bırakılmış, eskimiş ıslak can yeleklerinden bir tane seçiyor, sırtımıza geçiriyoruz. Daha ileride su geçirmez torbalar var. Cep telefonu, cüzdan vs. ıslanacak ne varsa içine koyup, katlayıp boynumuza asıyoruz. Son bir ikaz levhası: “Kalp rahatsızlığı olanlar buradan sonra devam etmesinler”. Ters yönden gelen turistler sırılsıklam ve fazla eğlenmişe de benzemiyorlar.
Aşağıda azgın nehrin kenarına zincirlerle sıkıca bağlanmış sallanan bir sal üzerinde toplanıyoruz. Tek tek can yelekleri bağlantıları kontrol ediliyor. Akıntıya karşı ilerlemeye çalışıyoruz. Serdümen -heyecan katmak için olsa gerek- arada bir akıntıya karşı savaştan vazgeçmiş gibi davranıyor, yan yan kayalara sürükleniyoruz. Yolculardan korku çığlıkları... İlerideki su bulutu içerisinden bizden evvel kalkmış olan botu zorlukla seçiyorum, ağır uğultu ve köpükler ile 60 metreden düşen şelalenin altından çıkıyorlar. Millet iliklerine kadar ıslanmış. Biz de oraya gireceğiz galiba eyvah!.. O an turist olmanın ne kadar zor olduğunu bir kez daha anlıyorum!
Yedek kuru elbise getirenler var; onlar durumu idare ediyor. Biz “Rehberimiz bizi önceden ikaz edebilirdi” diye söylenirken kamyonlara bindiriliyoruz. Rehber konuşuyor ben dinlemiyorum. O an otelime dönüp bir duş ve kuru dondan başka bir şey istemiyor canım. Orman içerisinde ıslak bir safari. Bu ‘turist olmak’ hali gittikçe zorlaşıyor.
İNCE BELLİNİN HAS KARDEŞİ MATE
Patatese benzer ‘yuka tava’yı keyifle mideye indirdik ama ben tarlasına gitmek istiyorum. Guarani asıllı şoförümüz, bizi ertesi sabah 30 haneli bir Guarani köyüne götüreceğine söz verdi. ‘Guaranikızılderilileri’ Güney Amerika’nın yerli insanı. ‘Beyaz Adam’ belasından ve salgın hastalık felaketlerinden 250 bin kişi kalmış geriye. Paraguay, Uruguay, Brezilya ve Arjantin’in kuzeyine dağılmışlar.
Roberto (Guaranice adını bir türlü öğrenemedim) bizi karşılıyor. Köy meydanında bir duman tütüyor; isli bir çaydanlık ateşte. Hemen ‘Hoş geldin’ mate’sini elime tutuşturuyorlar. Herkesin elinde bir termos var. Şu kadar söyleyeyim: Şoförümüz yolda duruyor ve herhangi bir evden termosuna sıcak su dolduruyor. Herkeste minik bir balkabağı ve metal kamış... Mate otunu kabağa dolduruyor üzerine sıcak su ekliyor, kamış ile içiyor, bitince de sıcak su ilave ediyorlar. Tüm köy ziyaretim boyunca sıcak su çaydanlığı ile bir ufak çocuk yanımdan ayrılmadı. Tam bir ‘mate tiryakisi’ oldum. Sonradan okudum ki meğerse bu çay araştırmalara göre anti-oksidan, kanser önleyici ve kolesterol yardımcısı bir madde içeriyormuş.
ECZANEYE UĞRAMIYORLAR
Bizim ince bellimiz gibi, mate ikramı ve paylaşmak bir nevi dostluk işareti, herkes birbirine ikram ediyor, aynı kamışı kullansanız dahi. Hastasıyım..
“Topraklarımız azaldı, artık biz de süpermarketten alışveriş ediyoruz ama av geleneklerimizi de unutmamak için yeni nesillere tuzak kurmayı öğretiyoruz” diyor Roberto. Sonra biraz turistik de olsa kurdukları tuzakları gösteriyor. Orman içerisinde köy halkı ve meraklı çocuklarla ilerliyoruz. Sinekler hücumda, pantolonuma hücum eden iri böcekleri bebeler silkeliyor.
Orman içine bir okul ve doktor muayene odası inşa ediyorlar. Guarani asıllı meşhur bir şarkıcı hibe etmiş. Ziyaret sonunda ben de okula yardım olsun diye incik boncuk satın aldım. Yuka tarlasına ulaştık, bitkiler adam boyundan uzun. Bir tanesinin köküne saplıyoruz ufak kazmayı, iri havuç benzeri beyaz kökü dikkatlice çıkartıyoruz. Dönüşte Roberto bitkileri göstererek anlatıyor. Köy doktoru ilaçları hala otlardan elde edermiş, “Eczaneye uğramayız” diyor.
NASIL GİDİLİR?
THY’nin Sao Paolo stoplu direkt bir Buenos Aires uçuşu var. Ardında 2.5 saatlik bir Aerolineas Argentinas uçuşu geliyor. Nihayet iki körüklü minik ve şirin, yemyeşil Iguazu Havaalanı’na varıyorsunuz.