Mehmet YAŞİN
Son Güncelleme:
Sevgilinizi cennete kaçırın
Sevgililer Günü’nde, sevgiliyle baş başa kalmanın tadı başka nede vardır ki? Her türlü zararlı gürültü ve görüntüden uzakta, dudaklardan çok gözlerin konuştuğu, romantik sözlerin uçuşacağı bir ortamda, aşkı daha da kuvvetlendirmek gerekir. Özellikle İstanbul ve civarında oturan sevgililere, Karadeniz sahilindeki Kıyıköy’ü önereceğim. İzmir ve çevresindekilere ise Tire’yi.
Kıyıköy’ü anlatmaya, önce nasıl gidileceğinden başlamak istiyorum. İstanbul-Kıyıköy arası yaklaşık ikibuçuk saat. Bunu biraz daha kısaltmak veya uzatmak sizin elinizde. TEM’den Edirne’ye doğru giderken, Çerkezköy ayrımından otoyoldan çıkıyorsunuz. Saray’ı geçip, Kıyıköy istikametine ilerliyorsunuz. Yolun bu bölümü, insanın aklını başından alacak kadar güzel. Henüz yapraklarını takınmamış ağaçlar, yolun iki yakasında uzanıp gidiyorlar. Bu yolda giderken acele etmemenizi, pencerenizi açıp temiz havayla ciğerlerinizi yıkamanızı öneririm. Bu ağaçlıklı yolla birlikte tüm vücudunuzu bir huzur kapladığını, sevginizin daha da coştuğunu hissedeceksiniz.Kıyıköy, Karadeniz’e akan Kazandere ve Pabuçdere’nin kucakladığı tepenin üstünde kurulmuş. Eski adı “Midye” olan bu köyde bir zamanlar Rumlar yaşıyormuş. Lozan Antlaşması’yla birlikte Rum nüfus, Batı Trakya’dan gelen Türklerle yer değiştirmiş. Köyün etrafı, büyük bir bölümü hala ayakta duran Bizans surlarıyla çevrili. Bu surların 6. yüzyılda yapıldığı ve 9. yüzyılda onarım gördüğü belirtiliyor. Dere kıyısında ise kayalara oyularak yapılan 6. yüzyıldan kalma Aya Nikola Kilisesi, tüm bakımsızlığına rağmen insanı hayrete düşürüyor.Karadeniz’e tepeden bakan bu şirin balıkçı köyüne, surların arasındaki asırlık bir kapıdan giriliyor. Daracık sokakların iki yanına eski ahşap evler sıralanmış. Yıkılmaya yüz tutmuş bu yaşlı evlerde hala yaşayanlar var. Kim bilir kaç kuşaktan beri bu evlerde oturuyorlar. İnsan sokaklarda dolaşırken geçmişe yolculuk yaptığını sanıyor. Köyün bitimindeki kahvede oturup, Karadeniz’in lacivert sonsuzluğuna bakmak bir başka keyif veriyor insana.Kıyıköy’de size önereceğim mekan, Hotel Endorfina. Karadeniz manzaralı temiz odaları, önünde geniş bir bahçenin uzandığı restoranı ile Endorfina tam bir hafta sonu oteli. Buranın restoranında yemeğinizi huzur içinde yiyebilirsiniz. Mutfağı oldukça iddialı. Zeytinyağlıların yanı sıra, taze balıklar insanın damağında unutulmaz tatlar bırakıyor. Şu sıralar kalkanın tam zamanı. Bütün olarak ızgara edilen kalkanı, tekir tavayı ve kırlangıçtan yapılan çorbayı öneririm. Kıyıköy’de geçireceğiniz Sevgililer Günü’nün sevginizi perçinleyeceğinden emin olabilirsiniz. Adres: Manastır üstü, Kıyıköy-Vize. Tel: 288- 388 6364EGE’NİN BEREKETLİ TOPRAKLARI ÜSTÜNDEÖzelikle izmir ve çevresinde oturan aşıklara, Sevgililer Günü’nde Tire’ye doğru bir kaçamak yapmalarını öneririm. Tire, İzmir-Muğla yolu üstünde, biraz içeride. Selçuk’a gelmeden sapılıyor. Ödemiş istikametine doğru yaklaşık 40 kilometre gidiliyor. Gezintiye eski Tire’den başlamanızı öneririm. Güre Dağları’na yaslanmış dar sokakları, ulu çınar ağaçları, kavaklar, zeytinler, çam dallarının altına gizlemiş. Sokaklar ve evler kadar eski olan bu ağaçlar, asırlar boyu gölgelerini buralardan hiç eksik etmemişler. Laf buraya gelmişken Evliya Çelebi’den konuyla ilgili bir not düşmekte fayda var: “Burada gayet güzel aşlama kestane, cevizler vardır. Çam, çınar ve kavak ağaçlarıyla süslüdür. Bir ağaca çınar ağacı dersen adamı öldürürler. Çünkü onlar çınara salkımlı sarıkavak derler...”Tire, bahar aylarında daha da doyumsuz oluyor. Dere tepe papatyalarla kaplanıyor. Meyve ağaçlarının dalları da renk renk çiçeklerle süsleniyor. Bu mevsimde çiçekler her ne kadar henüz baş göstermese de doğa yeşermeye başlamıştır. Rengarenk boyanmış taş Rum evleri hala eski güzelliklerini koruyor. Pencere içlerindeki saksılardan boy göstermeye başlayan çiçekler, evlerin içinde yaşananları mutlu birer öyküye dönüştürüyor. Renkli duvarlara, pervaz içindeki çiçeklere bakınca, insan bu evlerde herhangi bir dramın yaşanamayacağını düşünüyor nedense...Osmanlı kaynaklarına göre bu daracık sokaklarda Rumlar, Yahudiler, Acemler, Müslümanlar kavgasız dövüşsüz, yan yana yaşayıp gitmişler. Tire’ye gidince camileri görmeden sakın dönmeyin. Büyük çoğunluğu 15. yüzyıla ait olan camilerin gerek kubbelerinde, gerekse minarelerinde tuğla işçiliğinin en güzel örneklerini görebilirsiniz. Sokak gezmesini bitirdikten sonra Kaplan Köyü’ndeki Kaplan Restoran’da soluğu alabilirsiniz. Pencere kıyısındaki bir masaya oturup önce, Küçük Menderes Ovasının bereketli topraklarını bir süre seyredin. Sonra masanıza gelecek olan Hürmüz veya Lütfi’ye yemeğinizi ısmarlayın. Tabii mevsim otlarını ihmal etmeyeceğinizi, Tire Kebabını unutmayacağınızı umarım. Tabii sevgilinizle birlikte içeceğiniz bir iki kadeh içki, müthiş manzara ve lezzetli yemekler aşkınızı daha da perçinleyecektir.Önümüzdeki haftasonu nereye? (19-20 Şubat)ankara’DAN...Kartalkaya’ya: 20 Şubat 06.00’da ankara’dan hareket. Araç içerisinde ikramlarla yaklaşık 2.5 saatlik yol sonrası Kartalkaya’ya varış. Dorukkaya Otel pistlerinde tüm gün kayma imkanı. Kayakla ilgilenmeyenler için telesiyejleri kullanarak manzara keyfi. Öğle yemeğinde sucuk-ekmek. Akşamüstü telesiyejler kapandıkran sonra saat 17.30 civarında Kartalkaya’dan ankara’ya doğru hareket. Fiyatı 125 lira (Ulaşım, kahvaltı, günboyu kullanım için sınırsız Ski Pass bileti, sucuk-ekmek, rehberlik) Tel: (312) 435 08 80 www.ayakizi.com.tr