GeriSeyahat Şenlik ateşlerinin sönmediği yer Çüruspil Yaylası
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Şenlik ateşlerinin sönmediği yer Çüruspil Yaylası

Şenlik ateşlerinin sönmediği yer Çüruspil Yaylası

Türkiye’nin akciğeri burası; yağmur ormanları, görkemli yaylaları, sıcakkanlı insanlarıyla meşhur Doğu Karadeniz. Her yaz, bölgedeki il ve ilçelerden köylere dek onlarca festivalle şenleniyor yaylalar. Boğa güreşleriyle öne çıkan Kafkasör şenliğiyle ünlü Artvin’in Ardanuç ilçesi de tam 17 yıldır, içeriği çok renkli bir büyük festivale ev sahipliği yapıyor.Çüruspil Yaylası’nda her yıl 23-24 Temmuz tarihlerinde Ardanuç Belediyesi tarafından düzenlenen ve bu yıl 17. yapılan Efkari Aşıklar Şenliği ve Karakucak Güreş Festivali, günler öncesinden altı bin nüfuslu şehri ilgi odağı haline getiriyor.Efkari Aşıklar Şenliği ve Karakucak Güreş Festivali, bu toprakların iki önemli geleneğinin bir arada yaşatılıp ödüllendirildiği, benzeri olmayan tek festival. Küçük ama ortasında uzanan geniş yeşil çay bahçeleriyle insana bu manzaranın bir parçası olma keyfi veren çarşıda tur atıyorum. İnsanlar kıpır kıpır, sıradışı bir telaş var ilçede. Denkler kurulmuş, çadırlar yüklenmiş, şenlik için yaylaya taşınılıyor. Çadırlar, en güzel yere konumlanma kaygısıyla olsa gerek günler öncesinden kuruluyor.ÇAM ORMANLARININ ORTASINDAVe şenliğin ilk sabahı erkenden küçük terminalde alıyorum soluğu. Minibüsün içi insan, üstü eşya dolu yola koyuluyoruz. Dört dağ arasındaki bu sevimli ve aydınlık şehirden yaylaya uzanan 18 kilometrelik tırmanışımız yaklaşık bir saat sürüyor. Sağlı sollu manzaralar, fotoğraflarına öykündüğüm İsviçre Alpleri’ni hatırlatıyor. İşte Çüruspil Yaylası’ndayız. Devasa çam ormanlarının bir çanak misali orta yerinde, boyu bir metreyi aşan otlar ve rengarenk çiçeklerle bezeli geniş çayır, rengahengi bozmayan yüzlerce çadırla bezenmiş. Sanki yüz yıldır buradalarmış hissi veriyor insana. Bir dostun çadırına ilişip, şenlik etkinliklerinin yapılacağı bölgeye nazır, hepsi yerli ürünlerle kahvaltımızı yapıyoruz. Binlerce insan, rengarenk çadırların çevresinde tatlı bir telaş yaşıyor. Yanıbaşımızdaki sık ormandan bir serinlik süzülüyor tenimize.İşte şenlik start aldı bile. Davul zurna sesini izliyorum. Tahta platformun üzerindeki sunucu, çoğu Ardanuç’tan, taa Erzurum ve Van’dan ödül için gelen çocuk, genç, kıspetleriyle ortalıkta kostak kostak yürüyen yiğitleri er meydanına çağırıyor. İlkokul öğretmenim Dursun Ali Pehlivan’ın da Ardanuçlu olduğunu, daha ilkokuldayken bu çayırlarda başlayan güreş serüveninin Türkiye şampiyonluğuna uzandığını öğreniyorum yıllar sonra. 30-35 kilodan baş altıya, sırım gibi pehlivanlar, birer birer süzülüyor er meydanına. Galip pehlivan, sırtını yere getirdiği rakibini yerden kaldırıp kucaklayarak tartıyor, gönül alıyor. İzleyicilerden en çılgın alkışların koptuğu an bu. Fondaki davul zurna, yaşanan coşkunun temposunu hep yüksek tutmakta.AKŞAM YEMEĞİNDE CAĞ KEBABI VARBu alkış tufanı, meydana çıkan iki minik pehlivan. Dört yaşındaki Batıkan ile Doğukan. Güreşçi babalarından karakucağın tekniğini öğrenmiş, kıyasıya bir mücadeleye giriyorlar, boylarını aşan çayırların arasında. Tribünlerde hiç susmayan alkışlar, kahkalara karışıyor minik pehlivanların her atağında. Sonra hakem başa güreştiklerine karar verip ikizleri yanına alarak kollarını havaya kaldırmak istiyor. O da ne? İkizlerden biri hakemin elinden kurtulup ağlayarak trübündeki annesine koşuyor. Meramını sonra anlıyoruz Batıkan’ın. Meğer güreşin bir yengiye kadar devamını istiyormuş boyundan büyük hırsıyla.Her şey çok güzel düşünülmüş ve düzenlenmiş burada. Eksikler komşu çadırdan tamamlanıyor. Horon tepip halay çeken gençler fıkır fıkır; hareketli Artvin folklorunun figürleri eşliğinde naralar atıyorlar neşeyle. Bu coşku ilk kez şenliğe katılanları da mutluluk halkalarının içine alıyor. Öğlen hafif yemeklerle geçiştirilmekte; tüm hazırlıklar, yörenin cağ kebabının baş köşede yeraldığı akşam yemeği için. Yaylayı çevreleyen ormanın serinliğinde siesta yapan insanlara rastlıyorum. Buz gibi kaynaklardan sular taşınıyor çadırlara. Kimisi biraz uzak mesafedeki krater gölleri keşfe çıkmış.HAMAKTAN SEYREDİLEN DOLUNAY17 yıllık festivalin ilk ziyaretçileri için muhteşem bir seremoni. Güreş müsabakalarının heyecanı bitmeden güneş, devasa ormanın üstünden aşıyor. Bu kez yörenin ve komşu yörelerin ünlü aşıkları sahne alıyor mağrur. Biraz yüksekçe oluşturulmuş platforma yerleşiyorlar ellerinde devasa sazlarıyla. Kibirden uzak, kendinden emin ifadelerle süzdükleri izleyicinin alkış tufanı arasında başlıyor atışma. Sazların tınısından çok aşıkların birbirlerini iğneleyen, incitmeden taş atan sözlerine kulak kesiliyor halk. Her atışmanın sonunda kahkahalar patlıyor, bir hışımla diğerine geçiyor söz hakkı. İşte şenlik ateşleri de yanmaya başladı, hava kararmakta. Hafif yamaçlarda horon tepmeyi sürdürüyor gençler. Jeneratör devreye giriyor. Medeniyetin ışığı, şenlik ateşlerini silikleştiriyor hafiften. Çadırların gündüzki renkleri, içinde yanan mumlarla soft bir tona dönüyor.Hamaklarda ve çayırların arasında sere serpe yatmış, gökyüzünde birer birer belirmeye başlayan yıldızları seyreden mutlu yüzler görüyorum. Az sonra dolunay da yüzünü gösteriyor karanlık ormanın tepesinden. ‘Burada bir başka, büyük ve berrak’ diye kendimi kandırıp, büyülenircesine izliyorum bir zaman.Dönüş yolundayım artık. Çoğunluğun, geceyi geçirmeye hazırlandığı yayladaki şenlik ateşlerine karşı son sigaramı tüttürüp kalkmak üzere olan minibüse atıyorum kendimi. Gözlerim karşı dağların karanlığında ateş böcekleri misali, öbek öbek dağılmış köylerin zayıf ışıklarında, günün muhasebesini yaparken, sağımdaki dev cüsseli adamın atışmaya katılan aşıklardan biri olduğunu öğreniyorum. Artvinli aşık Gülhani; bu konuşkan, babacan adam. ‘Aşık geçmişi değil anı dillendirir, gördüklerini o an besteleme yeteneğine sahip olmalı’ diyor. Aşıkların diyarı Sivas’tan olduğumu öğrenince de başlıyor beni konu alan manilerini sazsız söylemeye. Kahkahalar peş peşe patlıyor minibüste. Aşık Gülhani, yayladaki coşkumuzu, çocuk şenliğinde şehre taşıyor. Daha sönmeden bir sonraki şenlik ateşini özlüyorum.
False