Savaş Özbey
Son Güncelleme:
Seks, içki ve başka şeyler
Bu bir seferberlik yazısıdır. Kuyuya atılan taşı çıkarma seferberliği. Taşı atan Bülent Arınç, en günahsızımız... Konumuz: Hayat içki ve seksten ibaret midir? Daha doğrusu hayat dediğinin anlamı nelerden ibarettir?
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç gündeme durduk yere nur topu gibi tartışma düşürüverdi: ‘Hayat seks ve içkiden ibaret değildir’.
Onlarca yazı yazıldı bu konuda ve tartışılmaya devam ediliyor.
Ama benim içlerinde en beğendiğim Kanat Atkaya’nın salı günkü yazısıydı.
Şöyle diyor Kanat:
“... Hayat neden ibarettir?
Alkol ve seksi ‘elde var iki’ kontenjanından kabul ettiğimize göre hemen ekleyeceğim üçüncü güzellik rock’n roll olur.
Geriye ne kalır?
Tavşankanı çay kalır, manda batmaz kahve kalır...
Deniz kalır, dağ kalır, börtü böcek kalır, çayır çimende aylaklık kalır...
Kitaplar kalır, sessizce oturmak kalır, sessizce oturulan köşeden “Hay sizin politika alemine” diye saydırmak kalır...
Politikacılar oy hesaplarken hayatı ıskalamadan, elinden geldiğince yaşamak kalır...
İzmir’de, mesela Doy-Doy’da biralanmak kalır....”
Kanat’ın yukarıdaki şahane yazısını okuduktan sonra düşündüm: Peki hayat benim için nelerden ibaret?
Buyrun kendi aklıma gelenler...
Yetmedi arkadaşlarıma, komşuma, bindiğim taksinin şoförüne de sordum...
Hummalı bir faaliyetteyiz anlayacağınız, hayatın anlamlarını derliyoruz...
Sayın Arınç üzülecek ama önüm-arkam sağım-solum anlam!
Siz ne düşünüyorsunuz?
Sizce hayatın anlamı nedir?
Bana yazın haftaya devam edelim...
BENCE HAYATIN ANLAMI
* Hayatın anlamı ilk öpücüğümde mideme giren tatlı kramptır (PİRAYE KİRİŞÇİ - PR DANIŞMANI)
* Cağaloğlu, Çemberlitaş veya Galatasaray hamamında köpüklü Türk masajı yaptırmaktır. (SAMİ UZMAN - BİNDİĞİM TAKSİNİN ŞOFÖRÜ)
* Sabah erken, sessiz kente bakarak kahvemi yudumlarken martıların bacaların üstünde buhar banyosu yaptığına gülmektir. (FEM GÜÇLÜTÜRK - MARKA YÖNETMENİ)
* Akşam iş bitince arkadaşlarla bir mekanda oturup dedikodu yapmaktır. (SEBASTIAN CARLOS - MEDYA KARAKTERİ)
* Hafta içi fabrikada deli gibi çalıştıktan sonra, haftasonu sevgilimle buluştuğumda içtiğim rakının ilk yudumundaki ‘ohhh’tur. (İBRAHİM ÇAĞLAR - MAKİNE MÜHENDİSİ)
* Çok riskli bir kalp naklinden sonra, nakledilen kalbin kanla dolarak yeni sahibinde atmaya başlamasını görmektir. (SERAP AYKUT ATA - KALP DAMAR CERRAHI)
* Uludağ’da bütün gün kayıp acıktıktan sonra, Fatih telesiyejinin sonunda yapılan enfes sucuk ekmeği ilk ısırdığım andır. (KEMAL DÖNERTAŞ - LİSE ARKADAŞIM)
* İktisadi Ticari İlimler Okulu dönemin en zor okullarından biriydi. Dört yılın sonunda bir üniversite mezunu olarak diplomamı elime aldığım andır. (ÖNDER ALTINKESKİ - BAKKAL)
* Hz Muhammed’in “Günü gününe denk geçen zarardadır” sözünü ilk okuyup, bu sözden çok etkilenip ilk tek kişilik oyunum ‘Ödünç Yaşamları’ yazmaya karar verdiğim andır. (ALİ POYRAZOĞLU - TİYATROCU)
* Sevgilimin seks sonrası kendi parmağındaki yüzüğü benim parmağıma takmasıdır. (METİN BİRİNCİ - TASARIMCI)
* En yakınını kaybettiğini gördüğün an, hayat diyorsun, sen ne menem bir şeysin. Ama sonra, yazın teknede dışarıda uyurken denizin hışırdadığı an, arkadaşının “Ya ben seni çok seviyorum” dediği o anlar var ya, yine aynı şeyi söyletiyor; ortaya karışık işte. (BEYZA BÜRKEV - MÜŞTERİ DİREKTÖRÜ)
* Bütün aile sağlıklı ve huzurlu bir biçimde bir masanın başında toplanmamızdır. (GÜLHAN KAYA - ÇAYCI)
* Akşam yatağa yattığında “Allahım bugün de altı aydır hastane bulamayan bir ihtiyaç sahibine yardım edebildim, bugün de boğazımdan haram geçmedi” diyerek gözünü yumabilmek. (MUHARREM İNCE - POLİTİKACI)
* Bana hiç yüz vermeyen köpeğimin altı ayın sonunda bir sabah yatağıma çıkarak “Günaydın” der gibi bakması ve insan gibi koluma yatmasıdır. (SU KARAKUŞ - ASTROLOG)
* Üstünden çok uzun zaman geçmesine rağmen, en ufak detaylarına kadar hatırladığınız bir gündür. (DOĞAN DURU - MÜZİSYEN)
* Hayat kahkaha atmaktan karnımın ağrıdığı andır. (GİZEM BETON - İLETİŞİM DANIŞMANI)
BUNLAR DA BİZİM EKİPTEN
* Anne adayının bebeğinin ilk tekmesini karnında hissetmesi, doğduktan sonra gözlerini annesinin gözlerine kilitleyerek lök lök meme emmesidir. (MESUDE ERŞAN)
* Geç saatlerde sevgilinizle Sultanahmet’te dolaşırken Topkapı Sarayı’nın önüne geldiğinizde kapıların açılması ve “Sen saraylara layıksın” sözü eşliğinde sarayın içindeki Karakol Restoran’da rezervasyon yaptırdığını öğrenmektir. (İPEK DURKAL)
* Yorucu bir haftanın ardından, cumartesi gecesi tekilasına iddiaya girip barın üstüne çıkıp dans edebilmektir. (HAKAN GENCE)
* “Her günüm mis gibi dünya kokan bir kavun dilimi senin sayende / Bütün yemişler elime güneştenmişim gibi uzanıyor senin sayende / Senin sayende yalnız umutlardan alıyorum balımı / Yüreğimin çalımı senin sayende...” Nazım’ın bu şiirini okuduğumda senin sayende kısmına sadece oğlum Rüzgar’ı koyabiliyorum. Benim için hayatımın anlamı onun mavi gözleri, bal dudakları, elleri, dünya çirkini ayakları, kokusu hatta kakasının kokusu... Rüzgar dışındaysa çok şey var: Eğlenmek, yemek yemek, içki içmek, sevişmek, sevmek, aşık olmak, saçmalamak, dans etmek, kahkaha atmak, öğrenmek, heyecanlanmak, almadan vermek, dua etmek, dedikodu yapmak... (SİBEL ARNA)
VE AYŞE ARMAN...
* Sabaha karşı İstanbul uçağından iniyorum. Eve ulaşıyorum yorgun argın. Ömer ve Alya yatakta uyuyor. Duş alıp yanlarına giriyorum. Sıkı sıkı sarılıyorum kızıma, sevgilime, uykuya dalıyorum, “İşte bu!” diyorum, “Hayatın anlamı: Ailem. Gerisi palavra...”
* Bir öğleden sonra, tutkuyla bağlı olduğum adamın, Ömer’in kollarındayım, manasız şeyler konuşuyoruz, gülüyoruz, sonra birden sevişmeye başlıyoruz göz göze, “Vay be!” diyorum, “On yıl oldu, hala nasıl bu kadar heyecanlanabiliyorum. Hayatın anlamı işte bu: Aşk. Bizi zamkla, birbirimize bağlayan da o...”
* Saatlerdir çalışıyorum, hiç bitmeyecekmiş gibi. İşi toparlamaya uğraşıyorum, sonunda sayfası yapılıyor. Aman Allah’ım oldu. Bitti. Üstelik iyi de oldu. Mutluluktan ölüyorum. Her yaptığım işi, dünyanın en önemli işi sanıyorum. “İşte hayatın anlamı bu: Yaptığın işi tutkuyla yapmak, ondan, en az seks kadar zevk almak...”
Onlarca yazı yazıldı bu konuda ve tartışılmaya devam ediliyor.
Ama benim içlerinde en beğendiğim Kanat Atkaya’nın salı günkü yazısıydı.
Şöyle diyor Kanat:
“... Hayat neden ibarettir?
Alkol ve seksi ‘elde var iki’ kontenjanından kabul ettiğimize göre hemen ekleyeceğim üçüncü güzellik rock’n roll olur.
Geriye ne kalır?
Tavşankanı çay kalır, manda batmaz kahve kalır...
Deniz kalır, dağ kalır, börtü böcek kalır, çayır çimende aylaklık kalır...
Kitaplar kalır, sessizce oturmak kalır, sessizce oturulan köşeden “Hay sizin politika alemine” diye saydırmak kalır...
Politikacılar oy hesaplarken hayatı ıskalamadan, elinden geldiğince yaşamak kalır...
İzmir’de, mesela Doy-Doy’da biralanmak kalır....”
Kanat’ın yukarıdaki şahane yazısını okuduktan sonra düşündüm: Peki hayat benim için nelerden ibaret?
Buyrun kendi aklıma gelenler...
Yetmedi arkadaşlarıma, komşuma, bindiğim taksinin şoförüne de sordum...
Hummalı bir faaliyetteyiz anlayacağınız, hayatın anlamlarını derliyoruz...
Sayın Arınç üzülecek ama önüm-arkam sağım-solum anlam!
Siz ne düşünüyorsunuz?
Sizce hayatın anlamı nedir?
Bana yazın haftaya devam edelim...
BENCE HAYATIN ANLAMI
* Hayatın anlamı ilk öpücüğümde mideme giren tatlı kramptır (PİRAYE KİRİŞÇİ - PR DANIŞMANI)
* Cağaloğlu, Çemberlitaş veya Galatasaray hamamında köpüklü Türk masajı yaptırmaktır. (SAMİ UZMAN - BİNDİĞİM TAKSİNİN ŞOFÖRÜ)
* Sabah erken, sessiz kente bakarak kahvemi yudumlarken martıların bacaların üstünde buhar banyosu yaptığına gülmektir. (FEM GÜÇLÜTÜRK - MARKA YÖNETMENİ)
* Akşam iş bitince arkadaşlarla bir mekanda oturup dedikodu yapmaktır. (SEBASTIAN CARLOS - MEDYA KARAKTERİ)
* Hafta içi fabrikada deli gibi çalıştıktan sonra, haftasonu sevgilimle buluştuğumda içtiğim rakının ilk yudumundaki ‘ohhh’tur. (İBRAHİM ÇAĞLAR - MAKİNE MÜHENDİSİ)
* Çok riskli bir kalp naklinden sonra, nakledilen kalbin kanla dolarak yeni sahibinde atmaya başlamasını görmektir. (SERAP AYKUT ATA - KALP DAMAR CERRAHI)
* Uludağ’da bütün gün kayıp acıktıktan sonra, Fatih telesiyejinin sonunda yapılan enfes sucuk ekmeği ilk ısırdığım andır. (KEMAL DÖNERTAŞ - LİSE ARKADAŞIM)
* İktisadi Ticari İlimler Okulu dönemin en zor okullarından biriydi. Dört yılın sonunda bir üniversite mezunu olarak diplomamı elime aldığım andır. (ÖNDER ALTINKESKİ - BAKKAL)
* Hz Muhammed’in “Günü gününe denk geçen zarardadır” sözünü ilk okuyup, bu sözden çok etkilenip ilk tek kişilik oyunum ‘Ödünç Yaşamları’ yazmaya karar verdiğim andır. (ALİ POYRAZOĞLU - TİYATROCU)
* Sevgilimin seks sonrası kendi parmağındaki yüzüğü benim parmağıma takmasıdır. (METİN BİRİNCİ - TASARIMCI)
* En yakınını kaybettiğini gördüğün an, hayat diyorsun, sen ne menem bir şeysin. Ama sonra, yazın teknede dışarıda uyurken denizin hışırdadığı an, arkadaşının “Ya ben seni çok seviyorum” dediği o anlar var ya, yine aynı şeyi söyletiyor; ortaya karışık işte. (BEYZA BÜRKEV - MÜŞTERİ DİREKTÖRÜ)
* Bütün aile sağlıklı ve huzurlu bir biçimde bir masanın başında toplanmamızdır. (GÜLHAN KAYA - ÇAYCI)
* Akşam yatağa yattığında “Allahım bugün de altı aydır hastane bulamayan bir ihtiyaç sahibine yardım edebildim, bugün de boğazımdan haram geçmedi” diyerek gözünü yumabilmek. (MUHARREM İNCE - POLİTİKACI)
* Bana hiç yüz vermeyen köpeğimin altı ayın sonunda bir sabah yatağıma çıkarak “Günaydın” der gibi bakması ve insan gibi koluma yatmasıdır. (SU KARAKUŞ - ASTROLOG)
* Üstünden çok uzun zaman geçmesine rağmen, en ufak detaylarına kadar hatırladığınız bir gündür. (DOĞAN DURU - MÜZİSYEN)
* Hayat kahkaha atmaktan karnımın ağrıdığı andır. (GİZEM BETON - İLETİŞİM DANIŞMANI)
BUNLAR DA BİZİM EKİPTEN
* Anne adayının bebeğinin ilk tekmesini karnında hissetmesi, doğduktan sonra gözlerini annesinin gözlerine kilitleyerek lök lök meme emmesidir. (MESUDE ERŞAN)
* Geç saatlerde sevgilinizle Sultanahmet’te dolaşırken Topkapı Sarayı’nın önüne geldiğinizde kapıların açılması ve “Sen saraylara layıksın” sözü eşliğinde sarayın içindeki Karakol Restoran’da rezervasyon yaptırdığını öğrenmektir. (İPEK DURKAL)
* Yorucu bir haftanın ardından, cumartesi gecesi tekilasına iddiaya girip barın üstüne çıkıp dans edebilmektir. (HAKAN GENCE)
* “Her günüm mis gibi dünya kokan bir kavun dilimi senin sayende / Bütün yemişler elime güneştenmişim gibi uzanıyor senin sayende / Senin sayende yalnız umutlardan alıyorum balımı / Yüreğimin çalımı senin sayende...” Nazım’ın bu şiirini okuduğumda senin sayende kısmına sadece oğlum Rüzgar’ı koyabiliyorum. Benim için hayatımın anlamı onun mavi gözleri, bal dudakları, elleri, dünya çirkini ayakları, kokusu hatta kakasının kokusu... Rüzgar dışındaysa çok şey var: Eğlenmek, yemek yemek, içki içmek, sevişmek, sevmek, aşık olmak, saçmalamak, dans etmek, kahkaha atmak, öğrenmek, heyecanlanmak, almadan vermek, dua etmek, dedikodu yapmak... (SİBEL ARNA)
VE AYŞE ARMAN...
* Sabaha karşı İstanbul uçağından iniyorum. Eve ulaşıyorum yorgun argın. Ömer ve Alya yatakta uyuyor. Duş alıp yanlarına giriyorum. Sıkı sıkı sarılıyorum kızıma, sevgilime, uykuya dalıyorum, “İşte bu!” diyorum, “Hayatın anlamı: Ailem. Gerisi palavra...”
* Bir öğleden sonra, tutkuyla bağlı olduğum adamın, Ömer’in kollarındayım, manasız şeyler konuşuyoruz, gülüyoruz, sonra birden sevişmeye başlıyoruz göz göze, “Vay be!” diyorum, “On yıl oldu, hala nasıl bu kadar heyecanlanabiliyorum. Hayatın anlamı işte bu: Aşk. Bizi zamkla, birbirimize bağlayan da o...”
* Saatlerdir çalışıyorum, hiç bitmeyecekmiş gibi. İşi toparlamaya uğraşıyorum, sonunda sayfası yapılıyor. Aman Allah’ım oldu. Bitti. Üstelik iyi de oldu. Mutluluktan ölüyorum. Her yaptığım işi, dünyanın en önemli işi sanıyorum. “İşte hayatın anlamı bu: Yaptığın işi tutkuyla yapmak, ondan, en az seks kadar zevk almak...”