Savaş Karakaş'tan Malta’nın en güzel dalış noktaları
Malta, Akdeniz’de küçük bir adalar ülkesi. İyi korunmuş tarihi yapıları, şövalyeleri, İtalyan mutfağını aratmayan yemekleriyle olduğu kadar sualtı hazineleriyle de gezginlere hitap ediyor. Dünyanın dört bir tarafından turist çeken şirin adalar, deniz, kum ve güneşin yanı sıra; tarih, doğa, kültür, sağlık ve spor turizmi için biçilmiş bir kaftan...
Sürgün denilince sizin aklınıza ne gelir bilmem ama benim aklıma ilk Cevat Şakir Kabaağaçlı; nam-ı diğer Halikarnas Balıkçısı’nın Bodrum sürgünü geliyor. Sonra da Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, İstanbul’un işgali sırasında 145 asker, siyasetçi ve aydının sürgüne gönderildiği Malta... Orası da Bodrum gibiyse kimbilir nasıl bir cennettir diyorum ve atlıyorum uçağa. Bagajımda iki şort, iki tişört ve dalış takımlarımla...
Malta, Akdeniz’in tam ortasında, İtalya’nın hemen güneyinde küçük bir adalar ülkesi. Uzun yıllar İngiliz sömürgesi olan Malta, 1964’te bağımsızlığını, 2004’te de Avrupa Birliği’ne katılma hakkını kazanmış. Ana ada Malta, Gozo ve Comino olmak üzere üç adadan oluşuyor. Malta’nın bile bir ucundan diğerine 30 kilometreden fazla mesafe yok. İkinci büyük ada Gozo ise Malta’nın üçte biri büyüklüğünde. Comino’yu sorarsanız, Malta ile Gozo arasında sıkışmış 3.5 kilometrelik ıssız bir adacık.
İstanbul’dan yaklaşık iki saatlik bir uçuşla Malta Luqa Uluslararası Havaalanı’na gidebilirsiniz. THY’nin direkt uçuşu var. Nüfus yaklaşık 500 bin kişi fakat yaz aylarında sayı artıyor. Kısacası bizim gibi Malta’ya sürülen sürülene... Dünyanın dört bir tarafından turist çeken bu şirin adalar, boşuna çekim merkezi olmamış. Sadece deniz, kum, güneş değil, tarih, doğa, kültür, sağlık ve spor turizmi için biçilmiş bir kaftan buluyoruz karşımızda.
Malta çok hareketli, eğlenceli ve canlı. Gozo ise huzurlu ve sakin bir hayat tarzından hoşlananlara hitap ediyor. Her iki adada Osmanlı izlerini bugün dahi görmek mümkün olsa da yıllarca süren kuşatma ve savaşlar neyse ki artık gerilerde kalmış. Bu yüzden Maltalılar bugün Türk dalgıçlarını sıcak ve güleryüzle karşılıyor.
Amacımız adaların derinliklerindeki sualtı hazinelerini İZ TV’de yayınlanan ‘Sudaki İzler’ kuşağımız için görüntülemek. Dört günlük bir dalış seyahatinin çok kısa olduğunu daha ilk gün anlıyorum, çünkü adadada 20 yıldır dalış merkezi işleten Thomas Zurawski ve eşi Heike hâlâ keşfedilmemiş ve dalış yapılmamış pek çok nokta olduğunu söylüyor. Onlar 20 yıldır her gün dalarak daha adaları bitirememişler!
Bakalım biz ne yapacağız?
YEMEK VE MANZARANIN TADINI ÇIKARIN
Dalışta bir hayli enerji harcıyor ve çok acıkıyorsunuz. O zaman buyrun size Malta mutfağının güzide örnekleri... Her şey adada üretilmiş, taptaze... Çeşit çeşit zeytinler, peynirler, tavşan ve balık yemekleri mutlaka tadılmalı. Bu Akdeniz lezzetleriyle kendinize bir ziyafet çekip, ardından da yeni dalış noktalarında keşif gezinize devam edebilirsiniz. Tabii muhteşem yemeklerin yanında restoranların nefes kesici manzaralarını izlemeyi bırakabilirseniz.
BAKMAYIN KEŞFEDİN...
Gozo adasının en ünlü karelerinden biri Azure Window’u her gün binlerce turist ziyarete ediyor. Ziyaretçilerin bir kısmı şanslı çünkü onlar suyun altındaki benzer oluşumları da inceleyebiliyor. ‘Dwejra’ olarak adlandırılan bölgede denizin turkuvaz mavisinde sadece balıklar değil, güneş ışıkları ve dalgıçların hava kabarcıkları da eksik olmuyor. Dipte 80 metrelik karanlık tünel boyunca ilerledikçe derinliğimiz önce 6, sonra 15, açık denizdeyse 26 metreye ulaşıyor. Palet vururken üzerimizden kaç tekne gelip geçti sayamadım. Dalışın en güzel tarafı karanlık tünelin iki ucuna bakmak ve içeriye süzülen mavi aydınlığı seyretmek.