GeriSeyahat Şam’dan izlenimler
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Şam’dan izlenimler

Şam’dan izlenimler

Suriye’nin başkenti Şam’da bulunan VAGUS.TV Yayın Yönetmeni Serdar Akinan, izlenimlerini Hürriyet için yazdı:

Şehirlerin ruhu olduğuna inananlardım.
Şam; bu anlamda, benim için, Kudüs’ten sonra ikinci sırada yer alıyor.
İlk olarak 1994 yılında rahmetli Mehmet Ali Birand’la gelmiştim. (...)
Aylar önceki ziyaretimden daha vahim bir tablo beni karşıladı.
Uluslararası havalimanı kapalı olduğundan yegane ulaşım yolu Lübnan.
Beyrut ile Şam arası normal şartlarda en fazla iki saat sürüyor.
Ancak şimdilerde en az sekiz ayrı kontrol noktasından geçerek Şam’a ulaşılabiliyor.
Kontrol noktalarında araçlara ve insanlara yönelik şaşırtıcı ve bıktırıcı titizlikte bir ince arama yapılıyor.
Şam’a ulaşır ulaşmaz eski Dedeman yeni DamRose oteline yerleştim. Şehre bakan odama yerleşip balkonu açtığım anda beni ilk güçlü patlama karşıladı. Tripod’umu kurup hemen kameramı çalıştırdım.
Bir süre sonra bu telaşımın ne kadar anlamsız olduğunu fark ettim. Şam, gece ve gündüz belli aralıklarla patlama sesleri ile sarsılıyor. Ve işin tuhaf tarafı hayat olanca sıradanlığıyla sürüyor. Uzaktan ara ara gelen silahlı çatışma sesleri şehrin sakinleri tarafından kanıksanmış.

‘ARTIK İŞİTMİYORUZ’

Her zamanki alışkanlığımla bir taksiye binip tarihi Hamidiye Çarşısı’na, eski şehre gidiyorum. Yaşlı taksiciye, “Patlama sesleri neden kimseyi ürkütmüyor” diyorum. Yanıt aynen şöyle: “Üç gün değil, üç hafta değil, üç ay değil tam 30 ay oldu. Artık işitmiyoruz...”
Hamidiye Çarşısı’nın girişinde asker kontrol yapıyor. Şehrin her noktası elinde uzun namlululu silahlarla dolaşan kamuflaj giyimli askerlerle dolu. Söylendiğine göre kışlalar boşaltılmış.
Şık entariler satan bir dükkân sahibi ile sohbet ediyorum. “Erdoğan neden böyle yapıyor” diye bana soruyor. “Bilmiyorum” diyorum. Gerçekten bilmiyorum.
Eski şehirde Bab Tuma taraflarına doğru ilerliyorum.
“Grape Leafs”, bir yıl önce bu şehir bana ev sahipliği yaptığında öğle yemeklerimi yediğim mütevazi bir esnaf lokantası.
“Korkuyor musun” diyorum garson çocuğa, “Amerika’dan mı? Hayır! Sen bizi vuracaklarını mı düşünüyorsun? Vuramazlar. Vuramayacaklar. Zira vururlarsa neler olacağını şimdi gördüler.”

KANLI KARA PARA GİRİŞİ

Akşam saatlerinde Şam’da yaşayan gazeteci arkadaşlarımla buluşuyoruz. Dış göç bir yana yaklaşık 3.5 milyon insan ülke içinde evlerini terk etmek zorunda kalmış.
Bunca yıkım, bunca ekonomik zorluk, Alevi bir dikta ve hala nasıl iç savaş çıkmadı” diyorum
“Demek ki rejim Alevi bir dikta değilmiş. Davutoğlu bunu göremedi. Sünni orta sınıf, Hırıstiyanlar ve diğer azınlıklar ÖSO ve Nusra’cıların ülkeyi ne hale getireceğini gördü. Fakat şu anda Suriye’de bir başka şey hızla yükseliyor. Suriye milliyetçiliği... Ayrıca onca ekonomik ambargoya rağmen bir başka tuhaf ekonomik denge oluştu. Körfez sermayesi Kaideci binlerce cihatçıya milyonlarca dolar para akıtıyor. Bu para nerede harcanıyor? Suriye’de. Tuhaf bir kara ve kanlı para girişi oldu.”

SABAH ATEŞ, AKŞAM SALSA

Şam’da yaşanan çatışmaları soruyorum.
Şam sırtını Kasiyon Dağı’na yaslayan tabak gibi bir şehir.
Şehir merkezine araba ile 10 dakikalık mesafede Derzi, Haitişirin, Kabun, Cobar, Harasta, Duma ve Daraya mahalleleri tamamen ÖSO’nun elinde. Bu tam bir yarım daire yapıyor. Gelen patlamalar Kasiyon dağındaki topçu bataryalarından bu mahallelere yapılan atışların sesi.
Gece kaldığım otelin barına iniyorum. Kapıyı açtığımda beni inanılmaz bir manzara karşılıyor. Onlarca genç çift salsa gecesinde.
Fonda Latin müziği çalıyor, mohito içiliyor ve deli gibi dans ediliyor.
Barda yanımda durup dans edenleri izleyen bir gençle sohbet ediyorum.
“Birkaç kilometre aşağıda savaş var. İnsanlar ölüyor. Burada dans ediyorsunuz? Tuhaf değil mi” diyorum.
“Onlarla savaşmak ordunun işi. Buraya kadar gelebilirlerse ben de savaşırım. Ama şayet eve kapanırsam, ben ve diğerleri... Onlardan korktuğumuzu sanırlar. Korkmuyoruz. Ne onlardan ne Amerika’dan, ne de Erdoğan’dan. Gelsinler. Burası Şam-Şerif.”

False