GeriSeyahat Roma’nın hem kışkırtan hem de dinlendiren sarayı: Palazzo Gamberini
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Roma’nın hem kışkırtan hem de dinlendiren sarayı: Palazzo Gamberini

Roma’nın hem kışkırtan hem de dinlendiren sarayı: Palazzo Gamberini

İtalyancaya ‘L’Angelo Rosso’ adıyla çevrilen romanım ‘Şeytan, Melek ve Komünist’in tanıtımı için Roma’daydım. Bu kez ‘ebedi kent’in müzelerini, anıt çeşmeleriyle kiliselerini, tarihsel yapılarını gezmeye vaktim olmadı. Bir öykümü adadığım Piazza Navona’ya bile gidemedim. Buna karşılık görülmeye değer, baştan aşağı sanat abidesi bir yapı keşfettim: Türkiye’nin Roma Büyükelçiliği Palazzo Gamberini. 

Türkiye’nin Avrupa’daki ilk sefaret binası olan bu sarayın Gamberi ailesinden satın alınmasına, 1870-72 yılları arasında Roma’ya büyükelçi olarak atanan Yanko Fotiadis Paşa önayak olmuş. O zamandan bu yana kimler gelip geçmiş buradan, küçük ama son derece güzel bahçesindeki havuzun kıyısında kimler demlenip kederlenmiş, bir yana bırakıp, görkemli merdivenleri Hâşim’in şiirindeki gibi ‘ağır ağır’ çıkarak Rönesans zevkiyle tasarlanmış girişten içeriye süzülelim. Ve yer mozaiklerinden başlayalım Palazzo Gamberini’yi gezmeye.

Sanki kır evi 

Önce Osmanlı, sonra Türk konukseverliğinin simgesi bir çiçek sepeti karşılıyor sizi. Güller, sümbüller, karanfil ve menekşeler arasından geçince ikinci giriş kapısından sonra uzun bir koridor açılıyor önünüzde. Taban döşemesindeki siyah beyaz mozaiklerde biri erkek öteki dişi iki tavuskuşu, bir sefaret binasında değil doğayla kucak kucağa bir kır evinde olduğunuz izlenimi uyandırıyor. 

Kont Gamberi’den sonra büyükelçilerimizin çalışma mekânı olarak kullandıkları odaya girdiğinizde mobilyalar öylesine görkemli, duvarlardaki insan figürlü ahşap süslemeler öylesine çekici ki, başınızı kaldırıp tavana bakmayı ihmal edebilirsiniz. Ama bir bakın yine de. Çırılçıplak iki âşığın çimenlerin üzerinde ve tombulca bir meleğin tanıklığında buluştuklarını göreceksiniz. Sevgilisine gül sunan delikanlının edep yerini bir sarı şal örtüyor ama, arkası size dönük genç kadın, çimenlerin üzerine serilmiş kırmızı örtünün üzerinde anadan doğma. Belli ki birleşecekler birazdan ve aşağıda diplomatik sorunlarla boğuşan büyükelçimize inat alev rengi yaprakların gölgesinde sevişecekler. 

Roma’nın hem kışkırtan hem de dinlendiren sarayı: Palazzo Gamberini

Giovanni Battista Fasce imzasını taşıyan bu tavan resmini Osmanlı sefirlerimizin deyimiyle ‘temaşa eyledikten’ sonra balo salonuna geçip bakışlarınızı yine tavana yönelttiğinizde bu kez, hepsi de üryan, hepsi de arzu veren kadın figürlerinin lir, flüt, zil ve ud çalan meleklerle semada uçuştuklarına tanık olacaksınız. Mavi, kırmızı, yeşil ve sarı şallarla sarmaş dolaş melekler, balıketi üryan kadınlarla, yani biz ölümlülerle kaynaşmış, vur patlasın çal oynasın hora tepmekteler. Pagliei nâm nakkaşın hünerini seyreyleyebilirsiniz artık. Çünkü balo salonunda yalnızsınız ve uçarı bir sevinç içindesiniz. Bu sevinci Roma baharına değil kırk üç yaşında bu güzel, bu yaşanası dünyaya veda etmiş bir sanatçıya, Palazzo Gamberi’nin tavan süslemelerini yapan Pagliei’ye borçlusunuz.

Roma susuyor...

Roma Büyükelçimiz, kadim dostum Aydın Sezgin’in sayesinde keşfettim bu güzel mekânı. Gazetecilerle de burada buluştum. Ve onun konuğu olarak Roma akşamında, havuzun kenarında, Toscanello’dan yeni gelmiş bir puro eşliğinde derin düşüncelere daldım. Roma’ya ilk gelişimi, bu kentte yaşadıklarımı da anımsadım elbet, ama aklımda Cesare Pavese’nin intihar etmeden önce günlüğüne yazdığı şu cümle vardı: “Roma susuyor. Artık ne taşlar ne de ağaçlar bir şey söylüyor bana”. 

Roma’nın hem kışkırtan hem de dinlendiren sarayı: Palazzo Gamberini

Nâzım Hikmet de ‘İlk Roma akşamım’ adlı şiirinde “Yağmur yağıyordu ömrümün ilk Roma akşamına/ ve ilk şemsiyesine ömrümün” diye yazar. Oysa benim Roma akşamlarım hep günlük güneşlik oldu. Günbatımlarında bile mutluydum. Trevi Çeşmesi’nin heykellerine taşla suyu kaynaştıran büyülü bir ışık vururdu. Arkamı suya dönüp cebimdeki tüm bozuk paraları atardım, Roma’ya en kısa zamanda yeniden gelmeyi dileyerek. Bu kez de öyle oldu, Palazzo Gamberi’nin o güzelim, insanı hem kışkırtan hem dinlendiren tavan süslemelerinin altında karşıladım akşamı. Kadehimde gökyüzü, içimde yeni bir mekân keşfetmenin heyecanı, masamda eski Roma günlerimin özlemi ve dostluğun sıcaklığı vardı.

False