GeriSeyahat ROMA’yı tersten okuyun: AMOR yani AŞK
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
ROMA’yı tersten okuyun: AMOR yani AŞK

ROMA’yı tersten okuyun: AMOR yani AŞK

1990’lı yıllarda Roma’da şehir turu yapmak için yerel rehberimizi beklerken otobüse sarışın, renkli gözlü, hoş bir kadın girdi. "Günaydın, ben Edda, bugün rehberiniz olacağım, Tekirdağlıyım, aranızda hemşerim var mı?" dedi. Edda ile o gün göz göze gelmemizle başlayan dostluğumuz bugün hálá devam ediyor.

Edda babası Tekirdağ’da konsolosluk yapmış bir Levanten. 1970’li yıllarda okumak için geldiği Roma’da Guido ile tanışıp evlenince, İtalya’nın başkentinde kalmış. Bir gün Roma sokaklarında elinde Türk bayrağı, peşinde bir grupla dolaşan, çok güzel Türkçe konuşan bir kadın görürseniz, anlayın ki o Edda. Geçenlerde Edda’nın Vespa’sına binip, Roma sokaklarında aşıkların izlerini takip ettik. Bu hafta iki Trakyalının izlenimlerinden oluşmuş bir Roma yazısı okuyacaksınız.

Üç bin yıllık bir tarihe sahip Roma’ya aşık olmamak imkansız. Hele günbatımında her yer kızıl ve sarı renge bürününce, insanın içinden "Seviyorum seni’’ diye haykırmak geliyor! Roma’yı tersinden okuduğunuzda bir sürprizle karşılaşıyorsunuz: Amor, yani Aşk... Aşık olup Roma’ya gelmemek olur mu?

Roma deyince insanın aklına ne gelir? Roma İmparatorluğu, Roma mimarisi, Roma hukuku ve tabii ki Roma’yı ölümsüzleştiren Dolce Vita (Tatlı Hayat) ile Roma tatili filmleri. Gelin Roma Tatili filminde olduğu gibi bir Vespa’yla dolaşıp, bu güzel şehri keşfedelim. Roma İstanbul gibi yedi tepe üzerine kurulmuş bir şehir, turumuz esnasında Sevgililer Günü’ne uygun olsun diye, aşıkların buluştuğu tepelere de çıkacağız!

Şehrin kurulduğu tepe, Palatinus. Önce Venedik meydanından geçeceğiz. Bu isim sağ tarafımızdaki konağın 1455’te Venedikli bir Kardinal olan Pietro Barbo tarafından yaptırılmış olmasından kaynaklanıyor. Konağın cephesindeki balkondan Mussolini meydanda toplanan halka hitap edermiş! Konak bugün bir sergi sarayı olarak kullanılıyor. Meydanda göze batan bir başka eser ise anıtsal Vittoriano yani İtalyan Birliği’nin kurulmasına büyük katkıları olan Savoy Kralı Vittorio Emanuele Anıtı. Anıttaki bronz heykelin yüksekliği 12 metre ve orta kısımdaki meçhul asker anıtında devamlı nöbet tutan askerlerle ebedi ateş var! Vittoriano Romalıların pek sevmediği bir anıt. Hem arkadaki Roma tarihini tamamen kapattığı hem de Roma’nın tipik taşı travertenden değil de beyaz Brescia mermerinden yapıldığından, takma diş, daktilo veya düğün pastası diyorlar!

Meydanın yakınındaki İmparatorlar Forumu’ndan geçip, Vespa’mızı Colosseum yakınlarında park edelim, yürüyerek devam edeceğiz.

KURULUŞUNDA DA AŞK VAR

Roma’nın kuruluşuyla ilgili, Romulus ve Remus adlı ikizlerin efsanesini bilirsiniz. Roma’nın 12 km. güneydoğusunda volkanik kökenli Albano tepelerinin bulunduğu yerde Albalonga kenti ve Numitur adlı bir kral varmış. Numitur’un kardeşi Amelius tahtına göz dikmiş, abisini devirmiş ve tahtını güvenceye almak için abisinin kızı Rea Silvia’a evlenmeyeceğine dair yemin ettirmiş. Evlenirse doğacak çocuklarla aynı sorunu yaşamaktan korkmuş ancak savaş tanrısı Mars Rea Silvia’a sırılsıklam aşık olmuş ve Rea Silvia hamile kalmış. Anlayacağınız Roma’nın kuruluş efsanesi bile aşka dayanıyor!

Çocuklar dünyaya gelince, haberi alan Amelius çılgına dönmüş, bebekleri kaçırıp bir sandığa koydurup, Tiber nehrine attırmış. Sandık kıyıya vardığında çocukları bulan bir dişi kurt onları kendi yavrusuymuş gibi sütüyle beslemiş. Daha sonra ikizleri bulan, eski kral Numitur’un çobanı Faustulus çocukları almış ve karısına götürmüş. Onlara Romulus ve Remus adlarını verip öz çocuklarıymış gibi büyütmüşler. Yıllar sonra çocukların her ikisi de serüvenci bir çoban çetesinin başına geçmişler. Bir gün Romulus yakalanmış ve cezalandırılmak üzere kralın huzuruna çıkarılmış. Eski kral da orada olduğundan, onun hiç de çobana benzemediğini görüp sorguya çekmiş ve kim olduğunu anlamış. İkizler amcaları Amelius’u öldürüp tahtı büyükbabaları Numitur’a geri vermişler. Bir kent kurmaya karar veren Romulus ve Remus dişi kurdun onları emzirip büyüttüğü Palatinus tepesini seçmişler. Romulus tepenin çevresine bir duvar yapmaya karar vermiş. Remus duvarın çok alçak olduğunu ileri sürerek kardeşiyle alay etmiş ve bunu kanıtlamak için üstünden atlamış. Çok kızan Romulus kardeşini öldürmüş, kuracağı kentin yapımını sürdürmüş ve kendi adından esinlenerek Roma adını vermiş. Roma’nın doğum günü MÖ 21 Nisan 753 sayılır!

Palatinus tepesi Yontma Taş Devri’ne ait yerleşimin olduğu, daha sonraki dönemlerde de imparatorluk konaklarının bulunduğu tepe. Ağaçlarla dolu, esintili ve dinlendirici bir yer. Öyle ki 16. yüzyılın ortalarında Kardinal Alessandro Farnese İmparator Tiberius’un bu tepedeki sarayının kalıntılarını satın alıp yıkıntılarını doldurtmuş ve zamanın meşhur mimarı Vignola’ya güzel bir bahçe yaptırtmış. Bu da Avrupa’nın ilk botanik bahçelerinden biri olarak geçiyor.

TANRILAR, TAPINAKLAR

Tepenin yakınında, İstanbul’a Konstantinopolis adını veren İmparator Konstantin’in zafer takı, MS 315’te dikilmiş.
/images/100/0x0/55eaa45ff018fbb8f88d5673
Yanında ise Roma’nın tarihi simgesi Colosseum var. Esas adı Flavius Anfitiyatrosu. Seyirci kapasitesi 55 bin olan Colosseum, tiyatro gösterileri için yapılmış, daha sonra gladyatörlerin dövüştüğü alan haline gelmiş. Bugün sahipsiz kediler diyarı sayılır!

Yürüyerek Titus Zafer Takı’na doğru çıkalım. Bu tak MS 70 yılında Yahudilere karşı kazanılan zaferin anısına yaptırılmış. Bulunduğumuz yerden Roma Forumu’nu seyredebiliriz. Forum eski Roma’da şehrin siyasi, ticari ve hukuki merkeziydi. Bugün kalıntıları var sadece. Karşımızdaki tepe Capitolium, şehrin dini merkeziydi. MÖ 590 yılında baştanrı Jüpiter şerefine inşa edilen tapınak, Roma dünyasının merkeziydi. Tarih boyunca şehrin siyasi merkezi olarak da kaldı. Karşıdaki bina, MS 80 yıllarında Silla zamanında inşa edilen Tabularium yani Devlet Arşivi’nin kalıntıları üzerine 1299 yılında Senato Binası olarak inşa edilmiş. 1500’lü yıllarda Rönesans stiline göre yenilenmiş ve bugünkü Roma Belediyesi’nin merkezi ortaya çıkmış.

Titus Takı’nın altından geçip Capitolium tepesindeki Jüpiter Tapınağı’na çıktığımız yol Kutsal Yol. Önemli bir zaferden sonra, görkemli bir alay halinde şükretmek için tapınağa gidilirmiş. Kutsal yoldan aşağı indiğimizde sağda İmparator Massentium Bazilikası var. Ne zaman gelseniz hep taze çiçek demetleri bulursunuz. Yine sağda Bazilika Emilia, Senato’nun toplandığı Curia ve onun yanında da İstanbul’daki hipodromu yaptıran Settimio Severo’nun zafer takı bulunuyor. Hemen yakınındaki Lapis Niger (Siyah Taş), Romulus’un mezarının bulunduğu yer. Zafer takının solunda tohum ve ekim tanrısı olan Satürn’e ilk kez MÖ 498’de adanmış, daha sonra MÖ 42’de tamamen yeniden inşa edilmiş bir tapınak bulunuyor. Burası aynı zamanda devletin hazinesiydi ve 17-23 aralık günlerinde Saturnalia denilen şenlikler yapılırdı.

ŞEHRİN EN HUZURLU TEPESİ
/images/100/0x0/55eaa45ff018fbb8f88d5675


Buradan geriye doğru döndüğümüzde, Kutsal Yol’a paralel olan Via Nova’dan geçiyoruz. Hemen sağda Sezar tarafından MÖ 42’de yaptırılan Julius Bazilikası var. Hemen yandaki Castore ve Polluce Tapınağı, binicilerin koruyucuları ve Zeus’un ikiz çocukları olan Castore ve Polluce’ye adanmış bir tapınak. Daha ileride dairesel Vesta Tapınağı ve Vesta Bakirelerinin Evi bulunur. Bakireler kutsal ateşin koruyucularıydı. Bunlar, Pontifex Maximum (Yüce rahip) tarafından asil ailelerin altı ile on yaşlarındaki kızları arasında seçilirdi. 30 yıl boyunca hizmet verirlerdi. Bu sürede yaramazlık yaptıkları taktirde diri diri gömülürlerdi.

Antik Roma’da savaşlara katılmayıp şehirde kalan insanların başkaldırmasını önlemek için onları meşgul etmek gerekiyordu. Latin yazarlarından Tacitus’un dediği gibi ’’Halkı memnun etmek için yeter ki Panem et Circensem (ekmek ve eğlence) sağla!’’ Dolayısıyla halkın ücretsiz girebildiği stadyumlar, hipodromlar ve amfiteatrlar vardı. Halk meşhur gladyatör veya yarışcıların geleceğini önceden bilip yer tutmak için kuyruğa girerdi. Solumuzda uzunca bir çayırlığa benzeyen alanda Roma tarihinin en büyük hipodromu olan Circo Massimo MÖ 400 yıllarında kurulmuş. 250 bin kişilik bu alanda bahse giren, heyecanlı ve öfkeli halk olurdu. Şimdi insanlar yürümeye, dinlenmeye, konser izlemeye geliyor.

Tarihi bir yana bırakıp, şehrin en huzurlu tepesi olan Aventino’ya çıkalım. Bu alanda bulunan kiliseler arasında MS 422’de İlliryalı Petrus tarafından yaptırılan S. Sabina Kilisesi’ne bir girelim. O sessizliğin ve sadeliğin içinde gayet doğal bir şekilde bu kez birbirini seven bütün sevgililer için dua edebilirsiniz. Biraz ileride, 1765’de tasarımını mimar Piranesi’nin yaptığı, Malta Şövalyeleri büyük üstadının konutunun giriş kapısı var. Bronz kapının anahtar deliğinden bakarsanız bir minyatür gibi S. Pietro Bazilikası’nın kubbesini görürsünüz. Ortaçağın güçlü Savelli ailesinin kalesinin bahçesi bugün sevgililerin ulaştığı Parco degli Aranci diye bilinir. Portakal bahçesi denmesi, 13. yüzyılda Dominikan mezhebinin kurucusu Aziz Dominik’in buraya İspanya’dan getirttiği portakal ağaçlarını dikmesinden kaynaklanır.

Karşınızdaki manzaraya bakın! Altta çınar ağaçları arasında akan Tiber nehri, karşıda soldan sağa doğru bakarsanız, Trastevere ve Gianicolo tepesi, San Pietro Bazilikası’nın görkemli kubbesi...

Yolumuza devam edelim. Bir zamanlar esas Romalıların oturduğu yer olarak bilinen, genç ve yabancıların en çok rağbet ettiği, Roma’nın en eski ve popüler semti Trastevere’ye geçelim. Yine park edip yürüyerek dapdaracık ortaçağ sokaklarına dalalım. Burası lokanta, butik ve pub’larla dolup taşan, şen şakrak, rengarenk bir semt. Biraz ilerideki Piazza Tilussa son yıllarda gençlerin sabahlara kadar ellerinde bira şişeleriyle toplandıkları bir meydan.

GENÇLERİN BULUŞMA NOKTASI

Şimdi, S. Maria’nın Trastevere Meydanı’nda oturup bir şeyler atıştıralım. (Ristorante Sabatini, 06 5812026) S. Maria in Trastevere Kilisesi 3. yüzyılda Meryem Ana’ya adanan ilk kilise olarak biliniyor. Meydan eskiden beri Trastevere’nin kalbi sayılmış. Ortasında, Carlo Fontana’nın eseri olan sekizgen çeşme, gençlerin basamaklarında sabahlara kadar oturduğu, bir buluşma noktası.

DÜNYANIN EN KÜÇÜK ÜLKESİ

Ve dünyanın en büyük kilisesi, Hıristiyanlığın dini merkezi S. Pietro’ya vardık. Vatikan, Roma kenti sınırları içinde bulunan dünyanın en küçük ülkesi. Yüzölçümü 440 bin metrekare. Bir numaralı vatandaşının Papa olduğu nüfusu bin kişiden ibaret. Dünyanın en küçük ülkesi olmasına rağmen tüm kurumlarıyla tam bir devlet ve dünyanın en zenginlerinden biri. Gelmişken, bazilikayı ve Vatikan müzelerini gezmek şart. Epeyce bir vaktinizi alacak ama inanın değer. Bazilika, ücretsiz gezip, hayranlıkla seyredebileceğiniz sayısız sanat eseriyle dolu. Michelangelo’nun 24 yaşında yaptığı Pieta heykeli, Barok sanatının yaratıcısı Bernini’nin Baldacchinosu (Altar tepeliği), papaların anıt mezarları, şapeller, her şey muhteşem.

VE SONUNCU TEPE

Son aşıklar tepesi, Monte Mario. Buradaki Lo Zodiaco lokantası ve kafesine yalnızca sevgililer gelir. Anacaddeden kafeye çıkan yolun adı da ’’Via degli Innamorati’’ (Aşıklar yolu) (Lo Zodiaco Ristorante Viale Parco Mellini 90 Tel: 06 3549674)

WINE BAR’DA ÜSKÜDAR’A GİDER İKEN

Nehir boyuna iniyor ve yine Roma’nın renkli ve şen meydanlarından Campo dei Fiori’ye yanaşıyoruz. Burası gündüz saat 14.00’e kadar rengarenk bir açık hava pazarı, öğleden sonra ise pub, lokanta ve pizzacı olarak gecenin geç saatlerine kadar turistlerin istilasına uğruyor. Campo dei Fiori eski Roma kalıntılarının üzerine kurulmuş binaların, Ortaçağ hanları ve Rönesans konaklarının birarada bulunduğu cıvıl cıvıl bir semt. Bitişiğinde gayet şık, İtalya’nın mimari alanda en hoş meydanlarından biri olan Farnese var. Bugün Fransız Büyükelçiliği. Bu alanda size iki seçenek verebiliriz: Ya bu meydandaki sıcak atmosferi, nefis mutfağı ve mükemmel servisiyle Camponeschi’de bir akşam yemeği ya da köşesindeki Wine Bar’da bir aperatif. Bu arada yıllarca Türkiye’de çalışmış Aruba’lı müzisyen Ronny Grant oradaysa, rica edin, size "Üsküdar’a gider İken"i çalsın. (Ristorante Camponeschi Piazza Farnese 50A, 06
/images/100/0x0/55eaa45ff018fbb8f88d5677
6874927)

Pantheon, MÖ 27 yılında yapılmış. Bir yangına kurban gidince, MS 118’de yeniden inşa ettirmiş. 43 metre çapındaki kubbesi ve ortasındaki tek ışık kaynağı olan dokuz metre çapındaki açıklığıyla, Roma mimarisinin bir harikası. Dapdar Ortaçağ sokaklarından bu meydana çıktığında böyle bir devasa eseri görmek insana hoş bir sürpriz gibi geliyor. İşte Roma’nın güzelliği de bu, şehri bir açık hava müzesi olarak gezmeniz lazım. Her yerinde antik çağlardan kalma bir eser var. Çoğunu ücretsiz gezebilirsiniz. Bu bölgedeyken size Roma’nın yeni ve lüks otellerinden biri olan Holiday Inn Crown Plaza’nın muhteşem manzaralı terasında bir kokteyl içmenizi tavsiye ederiz. Mimar Portoghesi’nin otelin bulunduğu Fonseca Konağı’nda yaptığı tasarım görülmeğe değer. (www.hotel-invest.com 06 695201)

İSPANYOL MERDİVENLERİ VE AŞK

Artık Via Sistina’ya gidip, İspanyol Merdivenleri’nin tepesine çıkabiliriz. Tam karşımızda moda dünyasının merkezi sayılan Via Condotti’yle ona paralel şık alışveriş sokakları bulunuyor. En ünlü İtalyan moda yaratıcılarının mağazaları bu alanda ve dünyanın her tarafından gelen turistlerle dolup taşıyor. İspanyol Merdivenleri yılın her gününde gençlerin, turistlerin buluştuğu, oturup sohbet ettiği, şarkı söylediği şehrin en popüler yeri. Via Condotti’de 1760 yılında açılan Caffe Greco’da bir mola verin. Goethe, Gogol, Stendhal, Keats gibi yazarlar, Wagner ve Listz gibi besteciler burada soluklanmışlar. Unutmayın, İtalya’da kahveyi ayakta içerseniz ucuzdur, oturduğunuz anda fiyat katlanır, bazen birkaç kez! (Caffe Greco 06 6791700) Şimdi, yine aşıklar temasına dönüp sizleri Pincio bahçelerinin bulunduğu tepeye götürelim. Karşınızdaki manzara özellikle günbatımında nefes kesici. Aşık değilseniz burada aşık olursunuz!

AŞK ÇEŞMESİ’NDE DİLEK

Yolumuza devam! Bu kez sadece Türklerin Aşk Çeşmesi diye tanımladığı Trevi Çeşmesi’ne yönelelim. Nicola Salvi’nin bu görkemli tasarımı 1762 de tamamlanmış. O zamanlarda sanat eserlerinde tabiatı ve özellikle çeşmelerde kayalıkları ve mitilojiyle ilgili konuları yansıtmak modaymış. Trevi bunun en güzel örneklerinden biri. Buraya gelen herkes Roma’ya yeniden dönmek için sırtını çeşmeye dönüp sağ eliyle sol omuzunun üstünden çeşmeye parayı atar. Gelen Türkler ise aşkla ilgili dilek tutup para atar. Siz içinizden ne geliyorsa onu yapın.

BİR BAŞKA AŞIKLAR TEPESİ

Bu kez başka bir aşıklar tepesi olan Gianicolo’ya çıkalım. Burası muhteşem manzarasıyla eskiden beri şairlerin, ressamların ilham için geldikleri bir tepeydi. Ağaçlarla kaplı bu yemyeşil tepenin simgesi olan aşıklar Garibaldi ve karısı Anita. 1849’da Garibaldi, yanıbaşında onunla savaşan karısı Anita ve ordusu, Fransız ordularını burada durdurunca tepe Garibaldi ve adamlarına adanmış. Meydanın ortasında Garibaldi’nin bronz heykeli, biraz ileride Anita. Ayrıca tepeye çıkan yol boyunca vaktinde İstanbul’da da yaşamış olan Garibaldi’nin adamlarının büstleri dizilmiş. Buradan Roma’nın nefes kesici panoramasını hem gece hem gündüz seyretmelisiniz.

FAYDALI BİLGİLER

Roma’da en iyi kahveyi Pantheon’a yakın Caffe Tazza d’oro da içersiniz. Şişelenmiş şarapların en ünlüsü Frascati.

"Tax free’’ logosu bulunan mağazalarda en az 150 Euro’luk bir alışverişle yüzde 15 vergi iadesine hakkınız var. Mağazada size doldurdukları formla havalimanında parayı nakit olarak alabilirsiniz.

Eğer fabrika satış mağazalarının olduğu bir alışveriş merkezi istiyorsanız, Roma’nın dışındaki Castel Romano Designer Outlet’e gidin. Bütün tanınmış markaların mağazaları var ve fiyatlar çok uygun. (06 5050050 www.mcarthurglen.com)

Trastevere’de kurulan Porta Portese pazarı yalnız pazar günü açık. Aklınıza gelen her şeyi bulabilirsiniz. Pazarlık yapmayı, etrafınızın kapkaççılarla dolu olduğunu sakın unutmayın. Pazar sabah erkenden başlayıp 14.00 gibi bitiyor.

Ayrıca her pazar günü saat 09.00-19.00 arası İspanyol Merdivenleri’ne yakın Piazza Augusto İmperatore meydanında eski ve modern eşyalar, koleksiyon parçaları, dantel ve tablolar satılıyor. Her gün açık olan Fontanella Borghese meydanı bir nevi sahaflar çarşısı gibi.

NEREDE YENİR, EĞLENİLİR

Anima (Via di Santa Maria dell’anima) Merkezde gençlerin en çok rağbet ettiği bar. Friens Cafe Restaurant (Via della Scrofa 59, 06 6861416 Pazartesi kapalı) Yemek yenilecek, kahve veya bir içki içilecek beş salonu var. Size bir ipucu, saat 19.00’daki açık büfe ücretsiz. Artu Cafe (Trastevere-Piazza Sant’Egidio) Gençlerin ve turistlerin bir içki için en çok uğradıkları yer. Pizzeria İvo (Trastevere, Via S. Francesco a Rıpa 158, 06 5817082) Trastevere’de en uygun fiyatlı, en hızlı servisli pizzacı. Pizzeria Nerone (Trastevere, Vicolo del Moro) Uygun fıyat ve süper pizza. Pizzeria Da Baffetto (Via del Governo Vecchio 114, 06 6861617) Navona meydanına yakın en popüler ama bir o kadar da salaş pizzacı. Antico Bottaro Rest. (Passeggiata di Ripetta 15, 06 3236763) Popolo meydanına yakın çok zarif bir lokanta. Alla Rampa (Piazza Mignanelli 18, 06 6782621) İspanyol Merdivenlerinin hemen yanında. İl Galeone (www.corsettiilgaleone.it) İçi bir kayığı andırıyor. Mönünün ana elemanı balık ama et ve sebze çeşitleri de bulunuyor.

NEREDE KALINIR?

Hotel Forum (www.hotelforum.com) Şehrin tarihi merkezinde. Palatinus, Esquilinum, Capitolium tepelerinin ortasında, Colosseum’un ve İmparatorluk dönemi forumlarının bulunduğu yerde ahşap panelleriyle İngilizvari eski tarz bir otel.

Hotel Celio (Via dei Santi Quattro 35, 06 70495333) Colosseum’a çok yakın, sakin bir cadde üzerinde. Odaları Rönesans ve barok fresklerinden esinlenmiş.

Hotel Hassler (www.hotelhasslerroma.com, Trinita dei Monti, 6, 06 69934726) İspanyol Merdivenleri’nin tepesinde, 100 yıllık.

Hotel Locarno (Via della Pena 22, 063610841) Çok romantik bir havaya sahip, zevkli döşenmiş bu otel Popolo meydanına yakın.

Hotel Raphael (Largo Febo 2, 06 682831) Roma’nın en güzel meydanlarından biri sayılan Navona’ya yakın, sakin bir sokakta, sarmaşıklarla kaplı bir bina. Resepsiyonu antika heykeller ve modern eserlerin karışımıyla bir galeriyi andırıyor.

Hotel Due Torri (Vıcolo del Leonetto 23, 06 6876983) Navona Meydanı yakınında, romantik bir otel.

Hotel Visconti (www.viscontipalace.com) Vatikan ile İspanyol Merdivenleri’ne eşit mesafede, konforlu, modern.

Hotel Fontana (Piazza di Trevi 96, 06 6786113) Trevi Çeşmesi’nin tam karşısında. Çok merkezi ancak devamlı akan suların sesi ve sabahlara kadar süren turist trafiği uykunuza engel olabilir. Ama Sevgililer Günü’nde uyumaya mı geldiniz?
False