Cemre BİRAND
Son Güncelleme:
Rio karnavala hazırlanıyor
Cemre Birand, dostlarının deyişiyle "profesyonel gezgin." En geç iki ayda bir geziye çıkıyor. Dahası gezi grubu oluşturup dostlarını seyyahlığa teşvik ediyor. Sadece Hindistan’a 11 kez gitmiş. Bayram tatilinde, eşi Mehmet Ali Birand’la birlikte İstanbul’un Brezilya’daki kardeş şehrine gitti. Şubattaki karnavala hazırlanan Rio de Janeiro’yu gözlemledi. Seyahat Mektubu’nda, "Hamdolsun kriz yok, o zaman gelin Rio’ya gidelim" diyor.
2009 Rio Karnavalı 22-23 Şubatta.
Yani iki ay sonra...
O iki gün içinde "birinci lig" samba okulları şarkılarla, danslarla, ışıl ışıl insanların önünden geçecek. Tam 90 bin kişiden alkış alacak. Dünyanın en renkli gösterisi yaşanacak. Gecekondulardan gelen dansçılar bir defalık kral, kraliçe, asilzade kılığına girecek. Ve bu okullardan biri bu yılın şampiyonu olacak. Bir yıl süreyle yapılan provalar, uğraşılar semeresini verecek. 2009 yılında herkes o şanslı samba okulunun şarkısını söyleyecek. Herkesler, o okuldan söz edecek.
Sonra, bir dahaki yılın hazırlıkları başlayacak...
Ben şubatta gidemeyeceğimi bildiğim için, hiç değilse provaları göreyim diye bayram fırsatından yararlanıp "ne var, ne yok" diye, 10 yıl aradan sonra Rio’ya gittim. Sadece üç günde şehrin kokusunu almaya çalıştım..
PLAJLA İÇ İÇE YAŞAM
Unutmuşum..
Rio’nun ne kadar maravilhosa (muhteşem) olduğunu unutmuşum, taaki geri dönene kadar. Brezilya’nın bu dünya güzeli şehri için çok şey yazıldı, her yıl karnavalı televizyonlarda gösterildi.
Yine de az, yine de az.
İsa’nın şehre doğru kollarını açtığı Corcovado’dan bir bakıyorsunuz altınız Tijuca tropik ormanı, karşınızda teleferikle çıkılan Pao de Asucar, Guanabara Körfezi, uzakta Maracana Stadyumu ve plajlar... Pao de Asucar’a çıkıyorsunuz, ters bir manzara, yemyeşil dağlar. Rodrigo de Freitas gölü ve plajlar... Plajlar.. Dünyanın hiçbir şehri bu kadar plajlarla içiçe yaşamaz. Herhalde yüzlerce Rio yazısı okumuşunuzdur. Ben size Rio’yu değil, Rio’nun üç günde nasıl tadının alınacağını anlatmak istiyorum.
Her şehri keşfetmenin en kestirme yolu, klasik bir otobüs turudur. Siz de mutlaka bir turla başlayın. Dışardan koyun gibi görünseniz dahi, hiç aldırmayın. Keyfinize bakın. Ben de bütün bir gün şehir merkezi, plajlar, Corcovado, Pao de Asucar, Tijuca ormanı arasında dönendim durdum. Maracana Stadyumu müzesinde çıplak ayaklarımı Pele’nin ayak izlerinin içine koydum. Stadın müzesinin girişine Brezilya’nın bütün ünlü futbolcularının ayak izleri bronzda zaptedilmiş!
Oradan sonra Samba Müzesi’ne gittim. Tek tek kostümleri denedim, karnavalın yapıldığı Sambadrom’da bir,iki samba adımı attım.
COPACABANA KAFELERİNDE OTURUP ÇEVREYİ SEYREDİN
Sonra plajlara döndüm. En hayret ettiğim konu Copacabana, İpanema gibi plajların üzerindeki zenginlerin oturdukları apartmanlarda alınan güvenlik önlemleri: İki metre yükseklikteki demir parmaklıklar, kameralar, bekçiler... Anlaşılan Rio’lular korku içinde yaşıyor. Turist olarak ziynet eşyası takmamak, çantayı karında taşımak gibi küçük tedbirler alınırsa problem yok.
Copacabana belki dünyanın en ünlü plajı ama denize girmek zor, zira önünden altı şeritli bir yol geçiyor. Kum plajı çok geniş, uzun yürümek gerekiyor. İpanema ve Leblon plajlarını tercih edin. Hem yol, hem de kum daha dar. Pazar günleri gidiş yolu trafiğe kapanıyor ve adeta bütün Rio orada spor yapıyor, bisiklete biniyor, koşuyor.
İpanema’da en popüler denize girme yeri dokuz ile 10 numaralı cankurtaran kuleleri arasında. En güzel kızlar, en minik tangalar, en yakışıklı adamlar burada. Siz kumda yatarken önünüzden sanki tüm Rio’nun satıcıları geçiyor. Mısırcı, gözlükcü, gazeteci, kızartılmış karidesci, pareocu... Derken bir samba orkestrası beliriyor, herkes başlıyor dansa. En hoşu mayo satıcıları. Kocaman bir şemsiye, içinden mayo üstleri ahtapot ayakları gibi sallanıyor, adamın sırtındaki torbada ise mayonun altları...
Sıcak kum ve denizin, miskinliğinden kendinizi alabilirseniz akşam üstü yapacak iki şey var: Copacabana’daki kahvelerde oturup dünyanın geçişini seyretmek veya İpanema’nın arkasındaki Visconde de Piraja Caddesi’nde alışverişe çıkmak. Hele pazar gününe rastlarsanız, oradaki bir meydanda "hippi" pazarı denilen el işleri pazarı bulursunuz. Son derece eğlenceli. Sandaletten tutun, mücevhere kadar her şey bu caddede var.
H. Stern ve Amsterdam Sauer adlı mücevher firmalarının merkezleri de burada. H.Stern’e girerseniz sizi 20 yıldır orada çalışan Hasan Ulus karşılar. Zümrütlere, ametistlere dokunmanıza izin verir. Eğer gözünüz mücevherde değilse - ki olmaması zor - dünyanın en ünlü parmak arası terliği "Havaianas" veya en seksi mayosu "tanga"yı aynı cadde üstündeki dükkanlardan alabilirsiniz.
Biraz daha vaktimiz olsaydı Guanabara Koyu’nda gezebilir, bir samba okulunun provasına gidebilir veya favela denilen dağlardaki gecekondu mahallelerinde Afrika kökenli büyü ayinlerine gidebilirdim. Ancak vaktim kalmadı. Sizin vaktiniz olursa kaçırmayın.
NEREDE KALINIR?
Çok paranız varsa ve denizle pek ilginiz yoksa, Copacabana Palas veya yakınındaki Mariott’ta. İlki Madonna’dan tutun cumhurbaşkanlarına kadar şöhretlerin uğrak yeri. Ancak etrafında birkaç lokanta ve kafeden başka bir şey yok. Plajın devamı olan Leme’deki Fasano "hip" otel dediklerinden.
Bence İpanema çok daha hoş. Cesar Park, daha ucuz olan Sol İpanema veya İpanema İnn hem denize hem dükkanlara hem de lokantalara yakın.
NEREDE YENİR, EĞLENİLİR?
Deniz mahsulleri için Copacabana’da Don Camillo ve Leme’de Marius’u tercih edin. Marisus’da hem açık büfe var, hem de patlayıncaya kadar yemek getiriyorlar. Her şey dahil cinsden... Et için Porçao (Botafogo’da olanının manzarası çok güzel. Masanıza bir tarafı yeşil, bir tarafı kırmızı fiş getiriyorlar. Doyup, fişin kırmızı tarafını çevirinceye kadar devamlı et servisi yapıyorlar.) İpanema’da, Academia de Cachaça, Lapa’da Centre Culturel Carioca, canlı müzikli. Zaten Lapa, Rio’nun gece eğlence merkezi. Rua do Lavradio’da yanyana barlar ve lokantalar, güzel kızlar ve erkekler var. En ünlü lokanta ve gece kulübü iki katlı, ilginç dekorlu Rio Scenarium, canlı orkestra ile dans ediliyor. Ve tabii ki turistlerin olamazsa olamazı sayılan Plataform’a. Burada samba şov yapılıyor, ancak bir hayli köhne. Yine de kostümler muhteşem.
Yani iki ay sonra...
O iki gün içinde "birinci lig" samba okulları şarkılarla, danslarla, ışıl ışıl insanların önünden geçecek. Tam 90 bin kişiden alkış alacak. Dünyanın en renkli gösterisi yaşanacak. Gecekondulardan gelen dansçılar bir defalık kral, kraliçe, asilzade kılığına girecek. Ve bu okullardan biri bu yılın şampiyonu olacak. Bir yıl süreyle yapılan provalar, uğraşılar semeresini verecek. 2009 yılında herkes o şanslı samba okulunun şarkısını söyleyecek. Herkesler, o okuldan söz edecek.
Sonra, bir dahaki yılın hazırlıkları başlayacak...
Ben şubatta gidemeyeceğimi bildiğim için, hiç değilse provaları göreyim diye bayram fırsatından yararlanıp "ne var, ne yok" diye, 10 yıl aradan sonra Rio’ya gittim. Sadece üç günde şehrin kokusunu almaya çalıştım..
PLAJLA İÇ İÇE YAŞAM
Unutmuşum..
Rio’nun ne kadar maravilhosa (muhteşem) olduğunu unutmuşum, taaki geri dönene kadar. Brezilya’nın bu dünya güzeli şehri için çok şey yazıldı, her yıl karnavalı televizyonlarda gösterildi.
Yine de az, yine de az.
İsa’nın şehre doğru kollarını açtığı Corcovado’dan bir bakıyorsunuz altınız Tijuca tropik ormanı, karşınızda teleferikle çıkılan Pao de Asucar, Guanabara Körfezi, uzakta Maracana Stadyumu ve plajlar... Pao de Asucar’a çıkıyorsunuz, ters bir manzara, yemyeşil dağlar. Rodrigo de Freitas gölü ve plajlar... Plajlar.. Dünyanın hiçbir şehri bu kadar plajlarla içiçe yaşamaz. Herhalde yüzlerce Rio yazısı okumuşunuzdur. Ben size Rio’yu değil, Rio’nun üç günde nasıl tadının alınacağını anlatmak istiyorum.
Her şehri keşfetmenin en kestirme yolu, klasik bir otobüs turudur. Siz de mutlaka bir turla başlayın. Dışardan koyun gibi görünseniz dahi, hiç aldırmayın. Keyfinize bakın. Ben de bütün bir gün şehir merkezi, plajlar, Corcovado, Pao de Asucar, Tijuca ormanı arasında dönendim durdum. Maracana Stadyumu müzesinde çıplak ayaklarımı Pele’nin ayak izlerinin içine koydum. Stadın müzesinin girişine Brezilya’nın bütün ünlü futbolcularının ayak izleri bronzda zaptedilmiş!
Oradan sonra Samba Müzesi’ne gittim. Tek tek kostümleri denedim, karnavalın yapıldığı Sambadrom’da bir,iki samba adımı attım.
COPACABANA KAFELERİNDE OTURUP ÇEVREYİ SEYREDİN
Sonra plajlara döndüm. En hayret ettiğim konu Copacabana, İpanema gibi plajların üzerindeki zenginlerin oturdukları apartmanlarda alınan güvenlik önlemleri: İki metre yükseklikteki demir parmaklıklar, kameralar, bekçiler... Anlaşılan Rio’lular korku içinde yaşıyor. Turist olarak ziynet eşyası takmamak, çantayı karında taşımak gibi küçük tedbirler alınırsa problem yok.
Copacabana belki dünyanın en ünlü plajı ama denize girmek zor, zira önünden altı şeritli bir yol geçiyor. Kum plajı çok geniş, uzun yürümek gerekiyor. İpanema ve Leblon plajlarını tercih edin. Hem yol, hem de kum daha dar. Pazar günleri gidiş yolu trafiğe kapanıyor ve adeta bütün Rio orada spor yapıyor, bisiklete biniyor, koşuyor.
İpanema’da en popüler denize girme yeri dokuz ile 10 numaralı cankurtaran kuleleri arasında. En güzel kızlar, en minik tangalar, en yakışıklı adamlar burada. Siz kumda yatarken önünüzden sanki tüm Rio’nun satıcıları geçiyor. Mısırcı, gözlükcü, gazeteci, kızartılmış karidesci, pareocu... Derken bir samba orkestrası beliriyor, herkes başlıyor dansa. En hoşu mayo satıcıları. Kocaman bir şemsiye, içinden mayo üstleri ahtapot ayakları gibi sallanıyor, adamın sırtındaki torbada ise mayonun altları...
Sıcak kum ve denizin, miskinliğinden kendinizi alabilirseniz akşam üstü yapacak iki şey var: Copacabana’daki kahvelerde oturup dünyanın geçişini seyretmek veya İpanema’nın arkasındaki Visconde de Piraja Caddesi’nde alışverişe çıkmak. Hele pazar gününe rastlarsanız, oradaki bir meydanda "hippi" pazarı denilen el işleri pazarı bulursunuz. Son derece eğlenceli. Sandaletten tutun, mücevhere kadar her şey bu caddede var.
H. Stern ve Amsterdam Sauer adlı mücevher firmalarının merkezleri de burada. H.Stern’e girerseniz sizi 20 yıldır orada çalışan Hasan Ulus karşılar. Zümrütlere, ametistlere dokunmanıza izin verir. Eğer gözünüz mücevherde değilse - ki olmaması zor - dünyanın en ünlü parmak arası terliği "Havaianas" veya en seksi mayosu "tanga"yı aynı cadde üstündeki dükkanlardan alabilirsiniz.
Biraz daha vaktimiz olsaydı Guanabara Koyu’nda gezebilir, bir samba okulunun provasına gidebilir veya favela denilen dağlardaki gecekondu mahallelerinde Afrika kökenli büyü ayinlerine gidebilirdim. Ancak vaktim kalmadı. Sizin vaktiniz olursa kaçırmayın.
NEREDE KALINIR?
Çok paranız varsa ve denizle pek ilginiz yoksa, Copacabana Palas veya yakınındaki Mariott’ta. İlki Madonna’dan tutun cumhurbaşkanlarına kadar şöhretlerin uğrak yeri. Ancak etrafında birkaç lokanta ve kafeden başka bir şey yok. Plajın devamı olan Leme’deki Fasano "hip" otel dediklerinden.
Bence İpanema çok daha hoş. Cesar Park, daha ucuz olan Sol İpanema veya İpanema İnn hem denize hem dükkanlara hem de lokantalara yakın.
NEREDE YENİR, EĞLENİLİR?
Deniz mahsulleri için Copacabana’da Don Camillo ve Leme’de Marius’u tercih edin. Marisus’da hem açık büfe var, hem de patlayıncaya kadar yemek getiriyorlar. Her şey dahil cinsden... Et için Porçao (Botafogo’da olanının manzarası çok güzel. Masanıza bir tarafı yeşil, bir tarafı kırmızı fiş getiriyorlar. Doyup, fişin kırmızı tarafını çevirinceye kadar devamlı et servisi yapıyorlar.) İpanema’da, Academia de Cachaça, Lapa’da Centre Culturel Carioca, canlı müzikli. Zaten Lapa, Rio’nun gece eğlence merkezi. Rua do Lavradio’da yanyana barlar ve lokantalar, güzel kızlar ve erkekler var. En ünlü lokanta ve gece kulübü iki katlı, ilginç dekorlu Rio Scenarium, canlı orkestra ile dans ediliyor. Ve tabii ki turistlerin olamazsa olamazı sayılan Plataform’a. Burada samba şov yapılıyor, ancak bir hayli köhne. Yine de kostümler muhteşem.