Renklerin ve düşlerin ülkesi Zanzibar
Kölelik ve işkence nedeniyle geçmişinde yaşanmadık acı kalmayan Zanzibar için o günler çok geride kaldı. Daracık sokaklarında gezerken bir Afrika ülkesinden ziyade Arap ülkesi geziyor izlenimi veren adanın beyaz kumlu, turkuvaz renkteki sahilleri, Afrika, Arap, Hint ve Avrupa medeniyetlerinin izlerini bir araya toplayan tarihi ve kültürü ile dünya genelindeki şöhreti her geçen gün artıyor. Bir zamanlar köle bulmak için bu cennet adaya akın eden Araplar ve beyazlar artık tatil için burayı tercih ediyor. Zanzibar halkının ağzında ise nereye giderseniz gidin iki kelime var. ‘Hakuna Maata’… Yani “Hiçbir sorun yok.”
İranlı göçmenler tarafından kurulan ve adını “zenciler sahili” anlamındaki Farsça ‘Zengi Bar’dan alan Zanzibar, Arap ve Fars toplumunun derin izler bıraktığı, Portekizlilerin, Ummanlıların ve İngilizlerin yıllarca hüküm sürdüğü orta Afrika’nın doğusunda ve Hint Okyanusunda yer alan tropik büyük bir ada.Adaya ilk gelenler 9’uncu yüzyılda Arap tüccarlar olmuş. Müslüman Araplar Zanzibar’a başlangıçta yaşamak amacı ile değil; fildişi, baharat, özellikle karanfil ve köle ihtiyaçlarını karşılamak için gelmiş. Maalesef, uzunca bir süre de Zanzibar Afrika’nın köle ticaret merkezi olarak kullanılmış.
Adanın başkenti ‘Stone Town’…
Efsane rock gurubu Queen’in solisti Freddie Mercury’nin doğum yeri olarak ünlenen bu kent en az birkaç gün geçirmeye gerektiriyor. Şehrinde bulunan ve kölelik tarihini anlatan müzeyi gezerken göz yaşı dökmemeniz neredeyse imkânsız. Bir buçuk metre yükseklikte ve yaklaşık 40 metre kare olan hücrelerde 200-250 kölenin yaşaması, her sabah bahçede bulunan ağaca bağlı olarak palmiye yapraklarının dikenleri ile dövülmeleri, ağlamayanın alıcı bulup, hapisten kurtulduğu, ağlayanın ise müşteri bulamayacağından açlıkla ölüme terkedildiğini öğrenmek çok ama çok acı! Bahçede yer alan İsveçli bir heykeltıraşın yaptığı Kölelik heykeli ise, son derece güzel ve anlamlı.
Güzelliği sahip olduğu çeşitlilikte
Zanzibar Arapların yanı sıra Portekizlilerin ve en sonunda da İngilizlerin sömürgesi olarak hayatını devam ettirmiş. İngilizlerden bağımsızlıklarını aldıktan sonra Sudanlıların saldırılarına karşı koymak için 1964 yılında o zamanki adı ile ‘Tanganika’ya sığınarak birleşme yolunu tercih etmiş ve Tanganika ile Zanzibar’ın birleşiminden de ‘Tanzania’ ortaya çıkmış.Sırası ile Arap, Portekiz, İngiliz ve Afrika kültürleri ile yoğrulmuş bu güzel tropik adanın mimarisi bu kültürel çeşitliliğin etkisiyle çok büyüleyici ve harika fotoğraf kareleri sunuyor. Fillerden korunmak için demir mızraklar ile süslü görkemli ahşap kapılar, savunma amaçlı yapılan labirent gibi dar sokaklar, adeta insanı içine alıyor ve tüm gün boyunca büyük bir keyifle şehirde kaybolmanızı sağlıyor.
Burada sokak yemeği satıcıları, ahşap oymacılık ile yapılmış birbirinden güzel hediyelik eşya satıcıları ve rengârenk baharat dükkânları ile başkent ‘Stone Town’ karmaşadan, değişik kokulardan ve renk cümbüşünden oluşan gizemli bir düş merkezi gibi.Ünlü rock grubu Queen’in solisti Freddie Mercury’nin renkli kişiliğinde, bu güzel şehirde doğmuş ve çocukluğunu geçirmiş olmasının da ciddi rolü var. Stone Town’ı gezerken günümüzde müze haline getirilen Freddie Mercury’nin evini de gezmeden dönmeyin.
Tüm geliri baharat ve turizm
Tanzanya deyince, yerel halk ‘Masai’ yerlilerinden bahsetmeden olmaz. Çok sayıda olmasa da Zanzbar’da da Masai yerlilerine rastlayabiliyor ve şanslıysanız, zıplarken de fotoğraflayabiliyorsunuz. Genelde kırmızı ve mavi giyinmelerinin nedeni, Aslan’ın kırmızı giyene saldırmadığına ve mavinin de sinekleri kaçırdığına olan inançlarından kaynaklanıyor. Masai yerlilerinin bir diğer özelliği de erkeklerinin oldukları yerde arada sırada zıplamaları.
Zanzibar’ın günümüzdeki gelirini, turizm ve baharat ticareti sağlıyor.Baharat konusunda dünyanın en önde gelen ülkelerinden olan Zanzibar özellikle karanfil üretimi ile dünyada bir numara. Bizlerin pek az kullandığımız bu sert aromalı baharatı Zanzibar’da neredeyse tüm yemeklerde kullanılıyor. Öyle ki, tropik meyvelerden yapılan meyve salatasına dahi karanfil koymaktan ve hatta bambu kamışlara takılı ve dik olarak ızgara edilen balıkların sosunda dahi karanfilli meyve püresi kullanılıyor.
Her köşede başka bir renk
Zanzibar’ın her köşesi keşfetmeye değer rengarenk bir yer. Hayat boyu unutulmaz bir deneyim yaşamak istiyorsanız, otobüs ile köy köy gezebilirsiniz ama tavsiyem bir taksi tutmanız. Araba kiralamayı hiç tavsiye etmem zira neredeyse her kilometre başında sebepli, sebepsiz bir çevirme var ve para ödemeden geçmeniz pek mümkün değil. Taksiler bile içinde turist varsa bundan muaf değil. Adanın doğu kıyısı uçsuz bucaksız beyaz kumsalları ve Hindistan cevizi ağaçları ile tam anlamıyla bir tropik cennet. Buralar aynı zamanda bir ‘Kite Surf’ cenneti.
Rüzgârın kıyıya dik esmesi, kilometrelerce uzunlukta olan bu sığ turkuvaz sularda sahil boyunca dalgasız kite surf yapma imkânı sunuyor. Çevre otelleri de ekseriyetle Avrupa’dan gelen kite surf yapanlarla dolu. Adanın kuzey burnu ise, daha az rüzgâr aldığı için lüks oteller ve tatil köyleriyle dolu. Burada beyaz kumların üzerinde, palmiyeler arasında asılı hamaklarda yatarak Hindistan cevizi kokteyli içerek okyanusta kaybolmak, tam anlamıyla Zanzibar rüyası…
Hayat felsefesi: Hiçbir sorun yok…
Bir de hepimizin ‘Lion King’ filminden bildiğimiz ünlü ‘Hakuna Matata’ yani “No Problem” lafı, her an her yerde. Tüm alış verişler de, anlaşamadığınız her konuda ve satılan tüm pareolarda “Hakuna Matatata” yazıyor. Zanzibar’da birkaç gün geçirdikten sonra bunun sadece bir deyim değil, bir hayat görüşü olduğunu anlıyor ve siz de öyle yaşamaya başlıyorsunuz...
Eşsiz bir restoran
Stone Town’da çok güzel binaların içinde ve özellikle çatılarında hoş restoranlar olmakla birlikte, Zanzibar’a gidildiğinde uğranması gereken ve olmazsa olmaz mekânlardan biri ‘Rock Restaurant’. Adanın doğusunda yer alan bu restoran büyükçe bir kayanın üzerinde yer alıyor. Okyanustaki gelgitlerin yaklaşık 150-200 metreyi bulması nedeniyle, giderken kumda yürüyerek ulaştığınız restorandan yemek sonrası akşamüstü ise kayıkla dönmek durumunda kalıyorsunuz. Mekânın farklılığı, şirinliği, yemeklerinin lezzetinin yanı sıra, uçsuz bucaksız beyaz kumsal ve mavinin çeşitli tonlarını sunan okyanus manzarası, dünyaca ünlü bu restoranı eşsiz kılıyor.
Başkentin kalbi meydan
Yemek konusunda en keyifli mekânlardan biri ‘Stone Town’ın tam kalbinde yer alan ünlü meydanı Forodhani. Bu meydan günün her saati çok canlı olmakla beraber, akşam güneşin batışı ile birlikte bambaşka bir havaya bürünüyor. Gece olduğunda ise meydan sadece sokak satıcılarının lüks lambaları ile aydınlanmaya başlıyor ve burada gerek mangalda pişirilen bir birinden leziz deniz mahsulleri, gerek ise saç tavada yapılan özel ‘Zanzibar Pizza’sı satılıyor. Karton tabaklarda alıp, özellikle deniz mahsullerini deniz kenarında yemek biraz zor olsa da, çok büyük bir lezzet keyfi… Bu tecrübeyi tatmadan dönmeyin.
Curcuna izlemenin keyfi
Gün batımında muhteşem manzaranın tadını çıkarmak için Afrika yelkenlilerin seyrine karşı, Zanzibarlı çocukların denize atlayışları ve sokak yemeği satıcılarının meydanda yer almaya başlamaları, tam bir curcuna ve bu curcunanın izlenmesi büyük bir keyif.
Rengârenk kıyafetler
Nüfusu Müslüman ülkede kadınlar rengârenk eşarplar ile örtünüyor ve akşam lüks ışıklarının altında muhteşem portreler sunuyor.
Maharetli balıkçı kadınlar
Kıyafetleri ile denize giren Müslüman Zanzibarlı kadınlar, gelgitlerden yararlanarak, çekilmiş sularda istiridye topluyor, sığ sulara ağlarını atarak balık avlıyorlar. Her yerde görülemeyecek bu muhteşem foto grafik balık avı, farklılığı ve renkliliği ile muhteşem kıyıları daha da unutulmaz kılıyor.
Renkli ve bereketli deniz
Gün doğumunda manzara ve hemen sonrası balıktan dönen balıkçıların balık mezattı unutulmaz fotoğraf kareleri sunuyor. Ülkenin bereketli olduğu kadar rengarenk bir sualtı olduğunu da unutmayın.