Paylaş
“Çok istediğim bir şarkı vardı ama söyleyeni hiç sevmiyorum” dedi.
Attı bombayı.
Aleyna Tilki’ymiş, öyle diyorlar haberlerde.
Vallahi hiç şaşırmıyorum böylelerine.
Çünkü çok sık rastlanan bir durum bu...
Sevgisizlik kanımızda var artık.
Aynı sektördeki insanların, hele ki kadınların birbirini sevip desteklemesini beklemiyorum zaten.
Ama ne gerek var şimdi durduk yere? Ben çevremde de görüyorum.
Arkadan sallıyorlar önce meslektaşlarına, 10 dakika sonra görünce “Canımmmm hoş geldin” diye sarılıyorlar.Ne zaman bitecek bu pembe dizi acaba?
Peki sizin vicdanınızı kim yıkayacak?
Bazı reklamlar amacına ulaştıktan sonra, reklamverenin pek umurunda olmaz sonrasında ne olduğu, ne bittiği, ne konuşulduğu...
Bakın mesela sokaklardaki reklam panolarında birkaç gündür “Ölünce beni kim yıkayacak” yazılı afişler görüyoruz.
Bunu çocuk da okuyor, yaşlı ve hasta olan da. Peki onların psikolojisini kim düşünüyor? Kimse!
Bir dizisinin reklamıymış bu.
Dark PR (kara PR) diye bir şey var, çok da desteklerim.
Ama bu karanlığın da karanlığı olmamış mı?
Peki sorarım şimdi sizin vicdanınızı kim yıkayacak?
Ahh ahhh...
Türedi yine ödüller
Ne zaman ki Altın Kelebek bitiyor, ödül törenleri türüyor.
Çünkü bakıyorlar, oradan nabzı tutuyorlar ve kimlere ödül vereceklerini seçiyorlar.
Ben o ünlü isimlerden olsam, gerçekten her ödül verene gitmem. Çünkü onlar gittikçe törenlerin sayısı da artıyor.
E tören sahibi ne yapıyor? En iyi saç eken, en karizmatik erkek, en uzun boylu güzel, en seksi kadın falan gibi saçma ödülleri de ekliyor listeye ki para kazansın.
Ben yoruluyorum onlarla eğlenmekten.
Eğlenmek de yoruyormuş insanı meğer.
Zamanla o törenlere gidenlerin sayısı azalırsa, gerçekten bizler de rahat bir nefes alacağız, göreceksiniz.
Artık iyice kabak tadı vermeye başladı çünkü bu sistem.
Yazık halimize
Böyle isimleri çok yazmamaya, insanların zihinlerini bulandırmamaya çalışırım ama bazen nafile. Çünkü her yerde çıkıyor karşımıza.
Bu ülkede maalesef Murat Övüç gibi sosyal medyada bir şekilde gündem olan kişiler var. Şu fotoğrafa bakar mısınız...
Önce Bülent Ersoy’a sallamış, “Pırlantaları sahte” demiş...
Sonra da gitmiş ayaklarına kapanmış.
Lafın gelişi değil, ciddi ciddi kapanmış ve “Divamın ayaklarına kapandım, ayakkabısının tozuna nasıl ulaşabilirim, nasıl öpebilirim diye mücadele verdim” demiş.
Hahahahaha!
Sizler akıl sağlığını yitiren, sosyal medyada konuşulmak adına canını verecek tiplersiniz, çok net.
Kim kimin ayaklarına neden kapanır?
“Ayakkabısının tozuna ulaşmak” ne çirkin bir cümledir!
İnşallah gençler böyle tipleri zihninde ‘blokluyordur’ da bu olan bitene sadece gülüyordur.
Yoksa vay gençliğimizin haline...
Acil önlem lazım
Yaş ne 18 ne 15...
Şaka değil, 11-12 yaşlara indi tehlike.
Yeşilay Başkanı, 2024 raporunu açıklarken söyledi bu verileri. Tehlike artık kapımızda değil evlerimizde.
Herkesin elinde telefon, herkes ‘yasa dışı’ kumar sitelerinde.
Çözüm ise belki o hiç sevmediğimiz ‘yasak’ kelimesinin altında, mümkün olduğunca az duymak istediğimiz ‘ceza’ kalıbının ardında.
Markete gidiyorum, genç bir çocuk asla anlamadığım şeylerden bahsediyor.
Bir yerde sohbet ediyorum, yan masadan ‘şangır şungur’ oyun sesleri geliyor.
Böyle devam ederse sonu kötü olacak...
O yüzden ben sanırım en başlarda desteklemediğim sosyal medyaya girişte yaş sınırlamasını destekleyeceğim.
Başka yolu yok çünkü.
Paylaş