Polonya’nın kalbi Krakow’da atıyor
Ortaçağ döneminden kalma görkemli yapılarıyla Doğu Avrupa’nın en güzel şehirlerinden biri Krakow. Oscar ödüllü ‘Piyanist’ (The Pianist) ve ‘Schindler’in Listesi’ (Schindler’s List) gibi hepimizi etkisi altında bırakmış filmlerin çekildiği, Chopin’in adına beste yaptığı bir kent. Polonya seyahatimizde en iyisini sona saklayıp başkent Varşova’dan Krakow’a geçiyoruz ve bu gizemli şehri keşfediyoruz.
Gezginimiz Nurgül Büyükkalay, Krakow’da
Avrupa’da tren yolculuÄŸunun mutlu edemeyeceÄŸi kimse yoktur diye düşünüyorum. Biz de yaklaşık üç saatlik bir tren yolculuÄŸu yapıyoruz. Krakow beni VarÅŸova’dan daha çok heyecanlandırıyor, haksız da çıkmıyorum. II. Dünya Savaşı’na tanıklık etmiÅŸ ancak savaÅŸ döneminde Nazilerin karargâhı olduÄŸu için bombardımandan etkilenmemiÅŸ. Åžehirdeki çoÄŸu tarihi yapı özgünlüğünü koruyor ama kent tezatlıklarla dolu. SavaÅŸtan derin bir yara almasa da büyük acılar barındırıyor. Bu yüzden kent hep canlı olsa da bir yanı hep hüzünlü. Krakow popüler Avrupa rotalarından biri deÄŸil ama havasını soluyan herkesin bu kenti çok sevdiÄŸine eminim.Â
Rynek Glowny’deki Noel pazarlar
Avrupa şehirlerini yeni yıl döneminde, soğuğa rağmen bir başka seviyorum. Krakow da Noel için harika süslenmiş ve şehrin her yeri ışıl ışıl. Eski meydan yakınlarında airbnb’den kiraladığımız evimize yerleştikten sonra ilk iş kendimizi Noel pazarlarının kurulduğu ana meydan Rynek Glowny’ye atıyoruz. Burası ortaçağdan kalma eski şehir bölgesinin tam merkezi. Faytonların, kiliselerin, tarihi binaların olduğu eski şehre adım atar atmaz ortaçağa ışınlanıyorum sanki. Kabarık elbiseli kadınlar ve siyah takımlı, şapkalı adamlar eksik sadece.
Rynek Belediyesi Kulesi önündeki melek figürü
Çam reçinesi kehribarlar
Meydanın gotik güzeli Aziz Meryem Bazilikası, heykelleri, tabloları ve dış mimarisinin görkemiyle muhteşem. Farklı tarzda inşa edilen iki kulesinin hüzünlü bir hikâyesi de var: Kilisenin inşaatında iki kardeş beraber çalışırlar. Küçük olan kulesini hem daha hızlı bitirir hem de daha güzel yapar. Yaptığı kule kısa kalınca büyük kardeş bunu kendine yediremez ve kardeşini bir gece bıçaklayarak öldürür. Bu bıçağı kapalı çarşının girişinde görebilirsiniz.
Meydanı süsleyen The Cloth Hall şehirde gördüğüm en güzel binalardan bir diğeri. Adından da anlaşılıyor, burası eskiden kumaşçıların mekânıymış. Şu an hediyelik eşya dükkânları var. Ayrıca ülkenin en ünlü sanatçılarının resim ve heykellerini görebileceğiniz Krakow Ulusal Müzesi de mutlaka ziyaret edilmeli. Özellikle Jan Matejko’nun resimleri harika...
Krakow’dan alabileceğiniz en güzel hediye kehribar taşından yapılan takılar. Fosilleşmiş çam reçinesi olan kehribar kolyeler çok şık. Takan kişiyi kötü enerjiden koruduğu da söyleniyor.
Ziyaret ettiğimiz noktalardan biri, şehrin en ünlü müzelerinden Rynek Yeraltı Müzesi. Burası da yine ana meydanda ancak yerin 4 metre altına iniyorsunuz. Müzede Krakow’un ortaçağda nasıl bir yer olduğuna dair epey bilgi ediniyoruz. Rynek Belediye Kulesi yine meydanın ihtişamlı tarihi yapılarından biri. Binanın içinde Kıyafet Müzesi de var.
Krakow’la özdeşleşen Wawel Kalesi’ni görmek için şehrin güneyine doğru yürüyoruz. Ejderha anıtıyla ünlü, surlarla çevrili kale Polonya’nın en uzun nehri Vistül’ün kenarında.
Buradan sonra yönümüzü en çok görmek istediğim yerlerden Oskar Schindler’in Emaye Fabrikası’na çeviriyoruz. ‘Schindler’in Listesi’ filmini seyrettiyseniz bu isim size tanıdık gelecek. Schindler yaklaşık 1.100 Yahudiyi Nazi katliamından kurtarmış. Fabrika bizi Nazi işgali altındaki Krakow’a doğru, tarihi bir yolculuğa çıkarıyor. Ayrıca ‘Piyanist’ filmi de Krakow’da çekilmiş ve Chopin de kentin adına bir rondò (hızlı ve canlı müzik) bestelemiş.
Festivaller çok renkli Öğrenci nüfusunun fazla olmasının etkisiyle kışa ve soğuğa rağmen gecenin geç saatlerine kadar hayat devam ediyor. Şehirdeki barların çoğu underground, yani yeraltında. Eski şehirde bir caz barda eğlendikten sonra şehrin en canlı bölgesi olan, Yahudi mahallesi Kazimierz’e gidiyoruz. Kafe, restoran ve barlar Plac Nowy Meydanı etrafında toplanmış. Şehrin festivalleri de çok renkli. Krakow’a seyahat planınızı yaparken festival takvimine göz atmanızı öneririm.
Krakow’un merkezini gezdikten sonra, ertesi gün rotamızı şehre 60 km mesafedeki AuschwitzBirkenau Kampı’na çeviriyoruz. Nazi döneminin en büyük toplama kampı burası. Şehirdeki birçok noktada bu kamp için turlar satılıyor. Hem giriş çıkışların daha pratik olması hem de kamp hakkında detaylı bilgi için tur almak daha mantıklı. Bu kampı görmek gerçekten biraz cesaret istiyor. Açıkçası kampı gezmek bizi epeyce zorladı. Bunu göze almanızı öneririm.
Kentin popüler lezzetleri
Sıra en sevdiğim aktiviteye geliyor. Pazardaki yerel tatları denemeye başlıyoruz. Ben en çok pierogi ve zapiekanka’yı seviyorum. Pierogi bir çeşit mantı ama bizim mantıdan daha büyük, tadı daha farklı. Etli, peynirli, patatesli, kabaklı ve ıspanaklı gibi çeşitleri var. Çoğu yerel restoranın menüsünde var ancak en iyisi Zapiecek gibi sadece pierogi yapan restoranlarda yemek. Uzun bir ekmeğin üzerine mantar, peynir, patates gibi malzemelerin konduğu bir sokak lezzeti olan zapiekanka da favorilerimden. Tezgâhlarda bolca gördüğümüz sıcak peynir oscypek, Polonya’nın meşhur simidi obwarzanek, badem, portakal kabuğu ve kuru üzümle hazırlanan tatlı makowiec, kremalı hamurişi paczki sevdiğim diğer tatlardan.
Noel pazarlarında çoğu yemeğin tadına baksak da şehrin iyi restoranlarını da keşfediyoruz. Krakow’un yemek kültüründe çorbanın olması bizi çok mutlu ediyor. Soğuk havada şehri gezdikten sonra aklımıza gelen ilk şey kahveden ziyade sıcacık bir çorba oluyor çünkü. Tavuk suyu, lahana, havuç ve erişteli rosol çorbası, tarçın ve mor turpla yapılıp içine mantı eklenen barszcz çorbası en meşhurlarından. Starka Restoran, Kuchnia Polska Gaska, Domowe Przysmaki ve Alchemia yerel yemekler yiyebileceğiniz restoranlardan