GeriSeyahat Ortaçağ mimarisini koruyan şehir: St. Gallen
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Ortaçağ mimarisini koruyan şehir: St. Gallen

Ortaçağ mimarisini koruyan şehir: St. Gallen

Sankt Gallen, İsviçre’nin kuzeyindeki aynı isimli kantonun başkenti. Ülkenin Almanca konuşulan bölümünde bulunuyor. Gezgin Gülgun Terek, ünlü kütüphanesi UNESCO kültür mirası listesinde yer alan, cumbalı evleriyle Ortaçağ mimarisini günümüze dek korumayı başaran şehri anlattı.

Sankt Gallen, özellikle kütüphanesi yüzünden bir süredir mutlaka görmek istediğimiz yerler arasındaydı. Ancak şehri gezdiğimizde çok daha değişik bir yönü dikkatimizi çekti; cumbalı evleri. Bizde de yaygın olan bu mimari öğe, burada inanılmaz yoğunlukta kullanılmıştı. Tercih ettiğimiz yol, dağlar arasında olduğu için, iri yırtıcı kuşların ve nefis ormanların arasından St. Gallen’e vardık.

 

Şehir, 7. yy’da Steinach Nehri’nin civarına kurulmuş, adını bölgede misyoner olarak çalışan bir aziz olan Gallus’tan almış. Ülkenin kültür ve ekonomi merkezlerinden biri olarak bilinen St. Gallen, 72 bin nüfusu ile deniz seviyesinin 700 metre üzerinde yer alıyor ve armasında birçok Avrupa şehri gibi bir ayı var. Rosenberg ve Freudenberg Dağları arasında kurulu şehir, bu özelliği yüzünden 1000 basamaklı şehir olarak da biliniyor ve pek çok yokuş ve merdivenle özellikle yaşlılar için zor bir yerleşim yeri havası veriyor.

 

St. Gallen, İsviçre’nin Almanca konuşulan bölgesinde. Dokumacılık en büyük sanayi olarak şehri uzun yıllar beslemiş. Daha sonra ise yerini ticarete bırakmış. Bugün önemli bankalara ve sigorta şirketlerine ev sahipliği yapıyor. Bankacılığı ile kantonun en eski bankası olan 1742’de kurulmuş Bank Wegelin.

 

DÜNYANIN EN ESKİ KİLİSE KÜTÜPHANELERİNDEN BİRİ

 

Şehrin mimari açıdan en önemli yapısı Stiftskirche. Eski bir kilisenin kalıntıları üzerine 1755-66 arasında, barok üslupta inşa edilmiş. Özellikle zengin iç süslemelerle dikkat çekiyor. Kiliseye bağlı kütüphane müze olmuş. Dünyanın en eski ve büyük kilise kütüphanelerinden, 160 bin civarında kitaba sahip. Bunlardan 2100 tanesi el yazması ve özellikle Hıristiyanlık tarihinin en önemli yapıtları burada. Kütüphanenin içinde M.Ö. 650 yılından kalma bir mumya bulunuyor, en çok ziyaretçi çeken bölümlerden biri burası.

 

Küçük bir şehir olan St. Gallen’in eski şehir merkezinde yer alan Spiesergasse’de çok sayıda cumbalı evle karşılaştık. Genelde 18-19 yy’da ortaya çıkan cumbalar daha önce ortaçağda korunma amaçlı kullanılıyor ve buraya yerleşen okçular düşmanı yıpratan atışlar yapıyormuş. Yine kale köşelerine bir cumba yaparak 270 derecelik bir alanı kontrol etmek yaygın bir davranış tarzıymış. Ama geç gotik ve Rönesans döneminde cumbalar yeniden ön plana çıkmış ve bu kez sivil mimarinin önemli bir öğesi olarak kullanılmış. Bu dönemde başta daha fazla ışık sağlamak ve daha geniş bir alan havası vermek için kullanılan cumbalar daha sonraları ön cepheyi süslemek için kullanılmış. Kapının hemen üstünden başlayan tek veya iki katlı örnekleri var. Bir dönem İtalya’sında kule yapmak nasıl bir moda olmuşsa, burada da zenginler süslü cumbalar yaparak sosyal durumlarını ortaya koymaya çalışmışlar.

 

ESKİ TÜRK EVLERİNDEKİ GİBİ CUMBALARI VAR

 

Sokakları gezerken cumbaları incelemekten boynumuz tutuldu bazı yollardan birkaç kere geçtik. Ahşap işlemeciliği ön plana çıkan cumbalarda dış cephe bazen tek renk bırakılmış bazen çok renkli süslemeler kullanılmış, bazılarında yazılar var. Tüm şehirde 100 civarında cumba var. Neden bilmem cumba bize çok tanıdık ve yakın geldi. Ancak araştırdıkça Avrupa’da çok yaygın kullanıldığını gördük. Eski İstanbul ve Anadolu’da görmeye alıştığımız bir yapının bu kadar fazla örneğni görmek insana heyecan veriyor.

 

Yine merkezde çok güzel bir park, şehir tiyatrosu ve konser salonu var. Şehirde ayrıca irili ufaklı 13 ayrı kilise bulunuyor. Geçimini uzun yıllar dokumacılıkla sağlayan şehirde kumaş borsası binası ve eskiden kumaşların kuruması için içine asıldığı kurutma kulesi önemli yapılar arasında bulunuyor. Zaten cumbalı evleri de zengin dokumacılar yaptırmış. Bir de dikkatimizi çeken Karlstor adı ile anılan ortaçağdan kalma surların ayakta kalan tek bölümü oldu.

 

İsviçre’de kışın özellikle peynir, sebze, et hatta çikolata ile yapılan fondü gerçekten çok güzel ve yaygın. Ancak yazın aynı tadı vermiyor. Zaten İsviçre mutfağı pek zengin ve tanınmış değil. Bu yüzden yemekler için genelde İtalyan restoranlarını tercih ettik. Schwanen adlı pizzacı hemen meydana çok yakın ve fiyatları da makuldu. İsviçre lezzetini en güzel yansıtan çikolataları ise hava çok sıcak olduğu için havaalanından almaya karar verdik. Özellikle huzurlu bir tatil yapmak isteyen ve tabiattan hoşlanan okurlara önerdiğimiz bir şehir olarak St. Gallen anılarımızda yerini alacak.

False