GeriSeyahat Ölümdem öteye köy yok ki.. (1)
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Ölümdem öteye köy yok ki.. (1)

Ölümdem öteye köy yok ki.. (1)

Sevgili Serdar, yaşamımın son 12 yılını düşünüyorum. 1993’den bu yana olan dilimini. Tempo’da çalışıyoruz. Acımasız bir tempoyla. Özel haberler, röportajlar, söyleşiler… Rakibimiz Aktüel Dergisi ile aramızdaki traj farkını arttırmaya çalışıyoruz. Benim iddiam “İyi bir dergi gazeteciliği, haberleri referans alınan dergidir” olduğu için her hafta dergi çıktıktan sonra, hangi gazete ve gazetelerde haberlerimiz nasıl yer almış, kaç sütun gösterilmiş diye meraktan gel de çatlama. (Sezai BAYAR / ANKARA)

Prof.Dr. Kurthan Fişek, danışman-editör-yazar olarak derginin sadece Ankara bölümüne patron değil, çıkan, çıkacak olan haberlerin tümüne “maydonoz” oluyor. Aslında her çalışan, aynı zamanda derginin genel yönetmeni gibi. Demokrasi “mebzul” yani.

 

Gazetecilik yaşamımızda hiç ölçülü, dengeli ve sıradan yaşamadığımız için haklı olarak kalbimizi unutmuşuz. Hem de nasıl unutmak. Koşturmaktan, nerdeyse ağrıyan diş için dişciyi unuttuğum gibi. Ama diş ile kalbin hiç bi benzerliği yok. Dişciyi unutsan geride 31 tane daha var. Ya kalbini ihmal edersen?

 

Neyse, 1993 yılının bir Mart sabahı kalbim “sen hatırlamak istemiyorsun ama…” diyerek tekleyince soluğu hastanede aldık.

 

“Neler yaptın söyle bakimmm” diye soran kardiyalog Can Özer’e gel de yalan söyle:

 

“Sigara içme süresi 40 yıl. Alkol kullanımı 35 yıl. Uykular gayri muntazam. Yıllık tatil alışkanlığı yok. Ara tatil, nerden olsun, gazeteci milletine haftada bir gün fazla bile...”

 

Bu yaşam felsefesine (!) doktor ne desin.

 

İlgili tetkikler ve anjiyodan sonra kalbimiz kendisini iyice hatırlattı. Hatta fazlasıyla:

Ana koroner tıkalı. Tıkalı değil adeta kan geçmez halde. Yani saatli bomba gibi dolaşıyormuşum bu damar sayesinde.

 

Diğer damarları sormaya bile gerek yok. Ama Can Özer’in söylediğine göre, diğer dört koronerin yüzde 50-70 arasında tıkalı olması risk oluşturmuyor. Oluşturuyor da ana koroner birinci sırada. Ana musluk açılınca diğerleri de üzerlerindeki, yağı-tuzu, kiri-pası atarlarmış meğer.

 

Tek kaçış yolu yok.

 

Çıkış yolu tek ve o da sadece ve sadece by-pass…

 

Aynı gün karar verdim. Ertesi gün ameliyat. Yeni, yani taze bir koronerle ikinci kez hayata merhaba.

 

“Allahın sevgili kulu” olduğumu söyleyen arkadaşlar sağolsunlar, doğrudur ve bu laf geçerlidir. İnanırım, inandırıcıdır. Üstelik eksik de olabilir.

 

Belki de Allah, geçmişteki hatalarımızı telafi, ya da günahlarımızı affettirmek için bir şans daha vermiş olabilir.

 

17 Mart 1993 günü yaşamımın en uzun günlerinden biriydi aynı zamanda.

Ameliyattan uyanıp, uyanamama arasında geçen süre.

 

Ameliyat olan pek hatırlayamıyor ama sizi seven dışardakilere sorun “uzun zaman” nedir diye?

 

Yeni bir hayat, yeni bir yaşam biçimi. Doktorların tavsiyeleri. Uzun ve kesintisiz yürüyüşler. Tempolu bir hayat.

 

Ameliyat olduktan altı ay sonra ne hikmetse Tempo Dergisi’nden kovdular.

 

Performans, verim düşüklüğünden değil, “toplu kıyım” operasyonu kurbanları arasına katmışlar beni de. Hakılılar toplu suç işlemişiz demek. Sağolsunlar.

 

Çok önemli değildi. Öyle uygun görmüşler.

 

Bir büyük ameliyatla baş etmişiz. Kazanmışız. Hayatımızda daha yaşanacak günlerimiz varmış.

 

Gelecekteki günler işsiz geçebilir, daha çok çalışarak tempolu geçebilir. Belli mi olur.

Bir yıl sonra belli olan ise toplu kıyımcılardan basın piyasasında kimse yoktu. Hâlâ da yoklar.

 

“Onlar gerçek gazeteci değillerdi, balon gibi sönüp gittiler, iyi oldu” demedim hiç.

 

Ama ben daha sonra, daha büyük sorumluluklar aldım, gazetecilik yaptım ve hâlâ iyi kötü 50 yıldır klayve tıkırdatmaya devam ediyorum.

Bütün bunları neden yazdım?

 

Bunun yanıtını yarın vereceğim. Hayvanlar Alemi gibi bir dizi değil bu.

 

Sadece iki yazılık...

 

Sevgiler,

 

Sezai

False