Evrim SÜMER
Son Güncelleme:
Okyanus kıyısındaki deniz fenerinde yol bitti yeni bir hayat başladı
Sedat Çakır 47 yaşında, 33 senedir Hollanda’da yaşıyor. Eşi Faslı, iki kızı ve bir oğlu var. Avrupa’daki tüm Türk şirketlerini toplayan, Webişrehberi adlı bir rehber yayımlıyor. Çakır, geçen baharda İspanya’da Pirene Dağları’nda başlayıp, Santiago de Compostela’da biten St. James Yolu’nda yürüdü. Rota aslında Katoliklerin hac yollarından biri.
Yürüyüşçüler bir ay doğada kendileriyle, tanrıyla başbaşa kalıyor, arınıyor. Bu serüveni yaşayan, yazan Paulo Coelho ve Shirley Mac Laine’in her yıl binlerce okuru geliyor bölgeye. Çakır’ın amacı ise spordu. Bitiş noktasındaki katedrale teslim etmek üzere, çantasına bir de İspanyolca Kuran koymuştu. Çakır, serüvenini anlattı.
M.S. 42’de Aziz Yakup, Kudüs’te Romalılar tarafından öldürülüyor. O topraklara gömülmesine izin verilmiyor. Müritleri, kemiklerini gemiyle gizlice İspanya’ya getiriyor. Meryem Ana’nın görüldüğüne inanılan Santiago de Compostela’da toprağa veriyor. Türbe gibi ziyaretler başlıyor. Kilise kabul etmese de, ziyaretçiler arttıkça etrafında kent oluşuyor. 12. yüzyılda Papalık burayı Kudüs ve Roma’dan sonra üçüncü kutsal şehir ilan ediyor. Avrupa’dan Santiago de Compostela’ya varan birkaç yürüyüş rotası var. Yollar Kuzeydoğu İspanya’da birleşiyor, tek rotaya dönüşüyor. Her gün 300-400 kişi St. James Yolu’nda yürüyüşe başlıyor, zamanla bu kalabalık azalıyor. Hac için gelenlerin sayısı yüzde 5’i geçmez. Çoğunluk, kendini aramak, hayatın anlamını sorgulamak, kendiyle barışmak, manevi arayış için geliyor. Ailesinin yanında çocuklarla, 85 yaşındaki yürüyüşçülerle karşılaştım. Bazı Almanlar, ellerinde kitapla, yazarın tecrübelerini an be an takip ederek yürüyordu. Ama başkasının deneyimini aynen yaşamak mümkün değil ki...
PİSKOPOS MEKTUP YAZDI
Bu yürüyüşe dört beş sene önce karar verdim. Amacım sportifti. Hollanda’ya yakın olduğu için seçtim. Araştırınca bunun hac yolculuğu olduğunu gördüm. Birkaç kişi "Müslümansın, neden Katoliklerin hac yolunu" seçtin diye sordu. Yaşadığım kentteki piskoposluğa gidip din adamlarına danıştım. Bir Müslümanın bu yürüyüşe çıkmak istemesinden etkilenen Başpiskopos, Santiago’daki muhatabına vermem için mektup yazdı. Katedrale bırakmak için İspanyolca bir Kuran alıp çantama attım. Fakat sonra fikrimi değiştirip, bütün yolu birlikte yürüdüğüm Arjantinli arkadaşım Juan’a verdim. Keşke anlayabileceğim dilde bir Kuran olsa, demişti. Ayrılırken verdiğimde çok duygulandı.
YAKLAŞTIKÇA YAVAŞLAMAK İSTEDİM
Patika yolun tamamı doğadan, orman, nehir ve köylerin arasından geçiyor. Büyük bölümünü Karadeniz’e benzettim. Patikalar iyi işaretlemiş, kaybolmak zor. Ben ilk gün kayboldum. Kendimi fırtınada, karlı bir dağın tepesinde buldum. İşarete dikkat etmeyip, yanlış yöne gitmişim. Bu yolculuk hayata benziyor: Bazen hayat bize yolu gösterir, işaretler koyar, biz ısrarla görmez ve tersine gideriz... Rastladığım Almanlar BMW gibi çok hızlıydı, günde 40 km. yürümeye çalışıyorlar. Çoğu birkaç günde vaz geçiyor. Hızlı yürüyünce arkadaş edinmek de mümkün değil. Oysa, tarih ve doğayla iç içe yürüyorsunuz. İber Yarımadası’nı fethe çıkan Romalılar, Napolyon geçmiş bu rotadan. "Hıristiyan Avrupalıların kültürel, spritüel köklerinin gizli olduğu yol" deniyor St. James Yolu’na. Bu duygularla yürüyor, hangi dinden olursanız olun, müthiş bir manevi dinginlik hissediyorsunuz. Santiago’ya yaklaştıkça yavaşlamak istedim, bitmesini istemedim. Meğer ortak bir ruh haliymiş bu.
DOSTLUKLAR ANLAM KATTI
Kilise ve manastır misafirhanelerinde, köylerdeki pansiyonlarda geceleniyor. Misafirhanelerde yürüyüşün ruhunu daha iyi hissediyorsunuz. İlk gece kalacağım yeri gördüğümde şok geçirdim. Hollandalı gönüllülerin işlettiği yatakhanede 150 kişi kaldık! Sonraki günlerde küçük kilise misafirhanelerinde kaldım. Geceliğine 5-20 Euro ödedim. Kimileri temiz, kimileri çok pis. Bir sabah pire ısırıklarıyla uyandık. Yürüyüş atmosferinde önemsemiyorsunuz. Tanıştıklarımla hayatı, tecrübeleri paylaşmak güzeldi. Farklı kişiler, gruplarla yürüdüm. Dostluklar seyahate anlam kattı. Bir çift St. James Yolu’nu geçip, Santiago’dan Kudüs’e yürümeye başlamıştı. 1, 5 sene sürecekmiş yolculukları. Türk bayraklı tişört giyen, çanta taşıyan birçok kişiyle tanıştım. Türkiye’ye gelmiş, çok sevmişler. Müslüman Türk olduğumu öğrenince çok sevindiler. Bu seyahatte tanıştıkları tek Türk benmişim. Sürekli İslamiyetle ilgili soru soruldu.
AYAKLARA, SIRTA DİKKAT
Sabah 6 civarında kalkıyordum. Kahvaltıdan sonra toplu olarak yola çıkılıyor. Saat 6’dan önce yürüyüşe geçmek yasak. Hem hızlı gidenleri dizginlemek hem de güvenlik için. Erken kalkmanın bir sebebi de, bir sonraki gece konaklayacağınız misafirhaneye erken varıp, yer bulma endişesi. Günde 25-30 kilometre yol alıp, misafirhanede yer yoksa 5-10 kilometre daha yürümeniz gerekiyor. Bir akşam geciktim, gittiğim dört misafirhane doluydu. 12 km. daha yürüdüm. Bir köyün spor salonunda uyudum. Bir aylık yürüyüşte ayaklarım yara oldu, dizlerim ağrıdı, çantanın bağlantıları sırtımı yara yaptı. Suya girince tabanlar su topluyor. Sırt çantasının askılarını iyi ayarlanmazsa sorun çıkıyor. Ben 10 kiloluk küçük bir çanta almıştım. Gideceklere tavsiyem: Rahat taşınacak büyük çanta alın, içini doldurmayın.
DÜNYANIN SONUNA VARDIM
Esas rota 770 km. Atlas Okyanusu kıyısındaki Finisterre’ye kadar yürürseniz yol 870 km.’ye çıkıyor. Santiago’da özel, farklı bir şey bulacağımı sanmıştım. Anladım ki, o duygu yoldaymış, varış noktasında değil. Ama "dünyanın sonu" Finisterre’de ruh halim değişti. Yol, fiziksel, ruhsal açıdan o deniz fenerinin dibinde bitti. Önüm deniz. Yol bitmiş, sanki yeni bir hayat başlamıştı. Daha yavaş yaşamalıydım artık. Sonra bir otobüse binip, evime döndüm.
UNUTAMADIKLARIM
En hoşuma giden yerlerden biri Tosantos. Tanıştığım Jose Luiz beni bir yere götürdü. Oradan geçen herkes dileklerini anadilinde defterlere yazmıştı. Defterleri lisanlarına göre, gruptakilere dağıttı. Dilekleri okuyup, yazanlar için dua ettik.
Annenmieke isimli Hollandalı bir kadınla yürüyordum. "İsa ve Meryem gibi dağ tepe yürüyoruz. Bir tek koyunlar ve çoban eksik" diye espri yaptı. Lafını bitirdikten iki dakika sonra tepenin arkasından bir çoban ve koyun sürüsü çıktı. Çok güldük. Çoban çok kibardı, su ikram etti, hayvanları sevmemize izin verdi. Yorgunluğumuz geçti, enerji yüklendik.
Geç saatte, bir köyün girişinde kiraz bahçeleri gördüm. Nasıl canım çekti, anlatamam. Köyün manavını buldum, kapalıydı. İçim gidiyor kiraz diye... Sonunda kalacağım yere girdim. Yorgun ve açım. Avludan geçerken ilk gece misafirhanede karşılaştığım çifti gördüm. Ellerinde kiraz dolu bir sepet vardı. "Yaşlı bir kadın zorla verdi, bütün gün kiraz yemekten bıktık, ister misin" dediler. Mucize gibiydi...
EN SEVDİĞİ BEŞ YER
Safranbolu Girne Stellenbosch (Güney Afrika) Austin-Texas (ABD) Zandvoort (Hollanda)
seyahatte ne okuyor
Şiir kitapları ve Ömer Hayyam okuyor.
ne yiyor, ne içiyor
Vejetaryen değil ama yediği etlere dikkat ediyor. Yemeği çok seviyor, her şeyi deniyor. Çok az şarap içtiği halde, bu yürüyüşte yolu Rioja şaraplarının yapıldığı bölgeden geçti. Hayatı boyunca içmediği kadar çok şarap içti.
ne giyiyor
Şort, tişört, spor ayakkabı, sandalet.
nerede kalıyor
Ailesiyle çıktığı yaz tatillerinde beş yıldızlı otellerde kalıyor ama tek başına seyahat ederken daha ufak, sakin yerleri tercih ediyor.
neyle seyahat ediyor
Motosikletiyle
çantasının vazgeçilmezleri
Diş fırçası
kiminle seyahat ediyor
Sekiz yaşındaki küçük kızı Soraya ile.
oradan ne alıyor
Kendi ve ailesi için tişörtler, gittiği yerin ismi, resmi olan objeler.
M.S. 42’de Aziz Yakup, Kudüs’te Romalılar tarafından öldürülüyor. O topraklara gömülmesine izin verilmiyor. Müritleri, kemiklerini gemiyle gizlice İspanya’ya getiriyor. Meryem Ana’nın görüldüğüne inanılan Santiago de Compostela’da toprağa veriyor. Türbe gibi ziyaretler başlıyor. Kilise kabul etmese de, ziyaretçiler arttıkça etrafında kent oluşuyor. 12. yüzyılda Papalık burayı Kudüs ve Roma’dan sonra üçüncü kutsal şehir ilan ediyor. Avrupa’dan Santiago de Compostela’ya varan birkaç yürüyüş rotası var. Yollar Kuzeydoğu İspanya’da birleşiyor, tek rotaya dönüşüyor. Her gün 300-400 kişi St. James Yolu’nda yürüyüşe başlıyor, zamanla bu kalabalık azalıyor. Hac için gelenlerin sayısı yüzde 5’i geçmez. Çoğunluk, kendini aramak, hayatın anlamını sorgulamak, kendiyle barışmak, manevi arayış için geliyor. Ailesinin yanında çocuklarla, 85 yaşındaki yürüyüşçülerle karşılaştım. Bazı Almanlar, ellerinde kitapla, yazarın tecrübelerini an be an takip ederek yürüyordu. Ama başkasının deneyimini aynen yaşamak mümkün değil ki...
PİSKOPOS MEKTUP YAZDI
Bu yürüyüşe dört beş sene önce karar verdim. Amacım sportifti. Hollanda’ya yakın olduğu için seçtim. Araştırınca bunun hac yolculuğu olduğunu gördüm. Birkaç kişi "Müslümansın, neden Katoliklerin hac yolunu" seçtin diye sordu. Yaşadığım kentteki piskoposluğa gidip din adamlarına danıştım. Bir Müslümanın bu yürüyüşe çıkmak istemesinden etkilenen Başpiskopos, Santiago’daki muhatabına vermem için mektup yazdı. Katedrale bırakmak için İspanyolca bir Kuran alıp çantama attım. Fakat sonra fikrimi değiştirip, bütün yolu birlikte yürüdüğüm Arjantinli arkadaşım Juan’a verdim. Keşke anlayabileceğim dilde bir Kuran olsa, demişti. Ayrılırken verdiğimde çok duygulandı.
YAKLAŞTIKÇA YAVAŞLAMAK İSTEDİM
Patika yolun tamamı doğadan, orman, nehir ve köylerin arasından geçiyor. Büyük bölümünü Karadeniz’e benzettim. Patikalar iyi işaretlemiş, kaybolmak zor. Ben ilk gün kayboldum. Kendimi fırtınada, karlı bir dağın tepesinde buldum. İşarete dikkat etmeyip, yanlış yöne gitmişim. Bu yolculuk hayata benziyor: Bazen hayat bize yolu gösterir, işaretler koyar, biz ısrarla görmez ve tersine gideriz... Rastladığım Almanlar BMW gibi çok hızlıydı, günde 40 km. yürümeye çalışıyorlar. Çoğu birkaç günde vaz geçiyor. Hızlı yürüyünce arkadaş edinmek de mümkün değil. Oysa, tarih ve doğayla iç içe yürüyorsunuz. İber Yarımadası’nı fethe çıkan Romalılar, Napolyon geçmiş bu rotadan. "Hıristiyan Avrupalıların kültürel, spritüel köklerinin gizli olduğu yol" deniyor St. James Yolu’na. Bu duygularla yürüyor, hangi dinden olursanız olun, müthiş bir manevi dinginlik hissediyorsunuz. Santiago’ya yaklaştıkça yavaşlamak istedim, bitmesini istemedim. Meğer ortak bir ruh haliymiş bu.
DOSTLUKLAR ANLAM KATTI
Kilise ve manastır misafirhanelerinde, köylerdeki pansiyonlarda geceleniyor. Misafirhanelerde yürüyüşün ruhunu daha iyi hissediyorsunuz. İlk gece kalacağım yeri gördüğümde şok geçirdim. Hollandalı gönüllülerin işlettiği yatakhanede 150 kişi kaldık! Sonraki günlerde küçük kilise misafirhanelerinde kaldım. Geceliğine 5-20 Euro ödedim. Kimileri temiz, kimileri çok pis. Bir sabah pire ısırıklarıyla uyandık. Yürüyüş atmosferinde önemsemiyorsunuz. Tanıştıklarımla hayatı, tecrübeleri paylaşmak güzeldi. Farklı kişiler, gruplarla yürüdüm. Dostluklar seyahate anlam kattı. Bir çift St. James Yolu’nu geçip, Santiago’dan Kudüs’e yürümeye başlamıştı. 1, 5 sene sürecekmiş yolculukları. Türk bayraklı tişört giyen, çanta taşıyan birçok kişiyle tanıştım. Türkiye’ye gelmiş, çok sevmişler. Müslüman Türk olduğumu öğrenince çok sevindiler. Bu seyahatte tanıştıkları tek Türk benmişim. Sürekli İslamiyetle ilgili soru soruldu.
AYAKLARA, SIRTA DİKKAT
Sabah 6 civarında kalkıyordum. Kahvaltıdan sonra toplu olarak yola çıkılıyor. Saat 6’dan önce yürüyüşe geçmek yasak. Hem hızlı gidenleri dizginlemek hem de güvenlik için. Erken kalkmanın bir sebebi de, bir sonraki gece konaklayacağınız misafirhaneye erken varıp, yer bulma endişesi. Günde 25-30 kilometre yol alıp, misafirhanede yer yoksa 5-10 kilometre daha yürümeniz gerekiyor. Bir akşam geciktim, gittiğim dört misafirhane doluydu. 12 km. daha yürüdüm. Bir köyün spor salonunda uyudum. Bir aylık yürüyüşte ayaklarım yara oldu, dizlerim ağrıdı, çantanın bağlantıları sırtımı yara yaptı. Suya girince tabanlar su topluyor. Sırt çantasının askılarını iyi ayarlanmazsa sorun çıkıyor. Ben 10 kiloluk küçük bir çanta almıştım. Gideceklere tavsiyem: Rahat taşınacak büyük çanta alın, içini doldurmayın.
DÜNYANIN SONUNA VARDIM
Esas rota 770 km. Atlas Okyanusu kıyısındaki Finisterre’ye kadar yürürseniz yol 870 km.’ye çıkıyor. Santiago’da özel, farklı bir şey bulacağımı sanmıştım. Anladım ki, o duygu yoldaymış, varış noktasında değil. Ama "dünyanın sonu" Finisterre’de ruh halim değişti. Yol, fiziksel, ruhsal açıdan o deniz fenerinin dibinde bitti. Önüm deniz. Yol bitmiş, sanki yeni bir hayat başlamıştı. Daha yavaş yaşamalıydım artık. Sonra bir otobüse binip, evime döndüm.
UNUTAMADIKLARIM
En hoşuma giden yerlerden biri Tosantos. Tanıştığım Jose Luiz beni bir yere götürdü. Oradan geçen herkes dileklerini anadilinde defterlere yazmıştı. Defterleri lisanlarına göre, gruptakilere dağıttı. Dilekleri okuyup, yazanlar için dua ettik.
Annenmieke isimli Hollandalı bir kadınla yürüyordum. "İsa ve Meryem gibi dağ tepe yürüyoruz. Bir tek koyunlar ve çoban eksik" diye espri yaptı. Lafını bitirdikten iki dakika sonra tepenin arkasından bir çoban ve koyun sürüsü çıktı. Çok güldük. Çoban çok kibardı, su ikram etti, hayvanları sevmemize izin verdi. Yorgunluğumuz geçti, enerji yüklendik.
Geç saatte, bir köyün girişinde kiraz bahçeleri gördüm. Nasıl canım çekti, anlatamam. Köyün manavını buldum, kapalıydı. İçim gidiyor kiraz diye... Sonunda kalacağım yere girdim. Yorgun ve açım. Avludan geçerken ilk gece misafirhanede karşılaştığım çifti gördüm. Ellerinde kiraz dolu bir sepet vardı. "Yaşlı bir kadın zorla verdi, bütün gün kiraz yemekten bıktık, ister misin" dediler. Mucize gibiydi...
EN SEVDİĞİ BEŞ YER
Safranbolu Girne Stellenbosch (Güney Afrika) Austin-Texas (ABD) Zandvoort (Hollanda)
seyahatte ne okuyor
Şiir kitapları ve Ömer Hayyam okuyor.
ne yiyor, ne içiyor
Vejetaryen değil ama yediği etlere dikkat ediyor. Yemeği çok seviyor, her şeyi deniyor. Çok az şarap içtiği halde, bu yürüyüşte yolu Rioja şaraplarının yapıldığı bölgeden geçti. Hayatı boyunca içmediği kadar çok şarap içti.
ne giyiyor
Şort, tişört, spor ayakkabı, sandalet.
nerede kalıyor
Ailesiyle çıktığı yaz tatillerinde beş yıldızlı otellerde kalıyor ama tek başına seyahat ederken daha ufak, sakin yerleri tercih ediyor.
neyle seyahat ediyor
Motosikletiyle
çantasının vazgeçilmezleri
Diş fırçası
kiminle seyahat ediyor
Sekiz yaşındaki küçük kızı Soraya ile.
oradan ne alıyor
Kendi ve ailesi için tişörtler, gittiği yerin ismi, resmi olan objeler.