Oktoberfest’te iki gün
Almanya’nın en büyük, en renkli karnavalı Oktoberfest dün sona erdi. Münih’i 16 gün şenlendiren etkinliklerin açılışını izleyen okurumuz, emekli sistem uzmanı Erdoğan Özen gözlemlerini yazdı.
Oktoberfest’e her yıl yaklaşık 6 milyon kişi katılıyor, 7 milyon litre civarında bira tüketiliyor. Festivaldeki biraların alkol oranı, millet içip fazla dağıtmasın diye normalden daha düşük: Yüzde 6’yı geçemiyor. Diğer önemli kural sadece Münih birası içilmesi.
Oktoberfest’in dünyada ünlenmesi 1960’larda başlıyor. Giderek turist sayısı artıyor. Ve Münih’in Oktoberfest’i öyle popüler oluyor ki, dünyanın birçok kentinde aynı isimde festivaller yapılıyor...
Festival zamanı Münih otellerinde yer bulmak pek mümkün değil. Bulan da normal fiyatların 4-5 katını ödemek zorunda. Parklara kurulan çadır kentler bile hiç ucuz değil. Uyku tulumunuzu yanınızda getirmek şartıyla, 4 kişilik çadırın geceliğine 60-70 Euro ödemek zorunda kalabilirsiniz.
Bira festivalinde biranın ucuz olduğunu sanmayın. Bir litresi 8,5 Euro. Yani 20 TL.
Fiyatlar böyle ama, her biri 6-7 bin kişilik çadırlarda, eğer önceden rezervasyon yaptırmadıysanız yer bulmanız neredeyse imkansız. Hatta, akşamları öylesine kalabalık ki, girmek için “Bi arkadaşa bakıp çıkıcam abi” demeniz işe yaramıyor.
Festivalin ilk iki gününde harika geçit törenleri var. Biz de bunları izlemek üzere hazırlıyoruz programımızı. 1925’ten beri festivalin başlangıcı, 3-4 kilometrelik gösterişli giriş yürüyüşüyle duyuruluyormuş ahaliye. İlgi öyle fazla ki, başlamasından yarım saat önce gelmemize rağmen cadde kenarında yer bulmakta güçlük çekiyoruz.
YOL KIYISINDA YER BULMAK BİLE ÇOK ZOR
Festival sponsoru biracıların, özel koşumlu katana atlarınca çekilen bira arabaları, çeşitli bandolar, renkli geleneksel giysili Münih’liler, zengin faytonlarıyla festival ağaları bir saate yakın süreyle geçiyor önümüzden.
Kortejin festival alanı Theresienwiese’ye ulaşmasından sonra, kalabalıktan bizim yaklaşıp da göremediğimiz bölümde ise Münih Belediye Başkanı ilk bira fıçısına musluğu takıyor ve bağırıyor: “Musluk açıldı!” Meydandaki ahali de onun ardından hep beraber haykırıyor: “Musluk açıldı!” Ve festival böylece başlıyor. Giderek hızını arttıran yağmura rağmen festival alanı pek hareketli. Değil binmesi, aşağıdan seyretmesi bile adrenalin fırlatan devasa lunapark aletleri yağmura rağmen dolu. Şekerlemeciler, fast foodçular, hediyelikçiler, akla hayale gelmeyecek üniteleriyle festival alanı yağmuru unutturacak kadar renkli ve keyif verici. Devasa bira çadırlarına girmek isteyenler, yağmur altında bekleşiyor. Bizim öyle bir beklentimiz yok. Yağmurluklarımızın altından suyu hissetmeye başlayınca, festival alanının yanındaki metro istasyonuna yöneliyoruz.
MUHTEŞEM FOLKLORİK GÖSTERİ
Bütçemizi Münih otellerindeki yakıcı Oktoberfest fiyatlarından sakınabilmek için geceyi Münih’e 50 kilometre uzaktaki bir kasabada geçirip sabah tekrar dönüyoruz.
Bugün “Kostümlü Geçit” var ve bu kez bu gösteriyi daha iyi bir yerden izlemek istiyoruz. Acele ediyoruz. Sıradan, küçük bir kafede birer kahve, kuruvasana 7,5 Euro ödüyoruz. Ardından kaldırımda uygun pozisyon alıp beklemeye başlıyoruz.
Şanslıyız, bugün hava güzel ve güneşli. Saat 10.30’dan sonra “Kostümlü Geçit”in ilk grubu rengarenk giysileriyle bando eşliğinde gözüküyor ve o muhteşem folklorik gösteri başlıyor. Kulüpler, dernekler, bandolar, müzik grupları, meslek, hobi grupları, çiftçiler, avcılar, biracılar, 8’li, 6’lı süslü katanaların çektiği arabalar, birbirinden güzel, şık, renkli kıyafetler, bir yaşından 80’ine kadar katılımcılar... Bugüne kadar izlediğim en görkemli folklorik gösteri...
Tam 2,5 saatlik geçit törenini zerre sıkılmadan, her grupta ayrı heyecanla izliyoruz. Rengarenk yerel kıyafetleriyle yaklaşık 10 bin kişi geçiyor önümüzden. Bandocular 10 - 70 yaş arası kadın ve erkekler. “Bu ülkede bir enstrüman çalamayanı vatandaş kabul etmiyorlar mı yoksa” diye düşünüyor insan...
Son grubun hemen ardından cadde temizlik araçları geliyor ve atların çekinmeden caddeye bıraktıkları fazlalıklarını temizliyorlar. Ve onlarında ardından izleyiciler caddeye inip Theresienwiese’ye (Wiesn) doğru yürüyorlar. Tabii biz de...
NİHAYET ÇADIRA GİRDİK
Bugün hava çok güzel. “Wiesn” tıklım tıklım kalabalık. Yürümekte zorlansak da rengarenk, cıvıl cıvıl atmosfer, kalabalıktan sıkılmamıza engel. Alandakilerin yüzde 80’i geleneksel Bavyera giysili. Kadınlarda “Dirndl” denen üstü dar altı bol, renkli, önlüklü giysiler, erkeklerde ise “Lederhosen” denen kısa deri pantolonlar...
Münih bira üreticilerinin dün giremediğimiz devasa çadırlarına (çadır dediğimize bakmayın devasa prefabrik yapılar) bugün hiç olmazsa fotoğraf çekebilmek için giriyoruz... “Wiesn”de nasıl geçtiğini anlamadığımız 2 saatten sonra, mutlu şekilde ayrılıyoruz Oktoberfest’ten...
PRENS LUDWIG’DEN YADİGAR
Festivalin çıkış öyküsü ilginç. Daha sonra Bavyera kralı olacak Veliaht Prens Ludwig, 12 Ekim 1810’da Saxe-Hildburghausen Prensesi Therese ile dünya evine giriyor. Eh koskoca prens evlenir de şanına yakışır eğlenceler yapılmaz mı? Bu mutlu olay şerefine tüm Münih’lilere açık şenlik yapılıyor, geçit törenleri, at yarışları düzenleniyor. Beş günlük şenlikte ahali doyasıya eğleniyor.
Şenlik pek sevilince “Ne güzel oldu, seneye yine yapalım” deniyor.
Yoğun istek üzerine, benzer şenlikler, at yarışları yapılıyor ve bunun böyle devamına karar veriliyor. Ve adına da ekimde yapıldığı için “Oktoberfest”, yani “Ekim Şenlikleri” diyorlar. Şenlik alanına da prensesin adına atfen “Theresienwiese”, yani “Therese’nin Çayırı” deniyor.
Zamanla ekimdeki kötü havalar nedeniyle erken tarihe kaydırılıyor. Adına atfen hiç değilse ekimin ilk pazarında sonlanacak şekilde 16 günlük bir etkinlik olarak takvimleniyor. 1 veya 2’sine rastlarsa şenlikler 3 Ekim’de bitecek şekilde uzatılıyor. Çünkü 3 Ekim, Alman Birlik Günü!