Muğla sorumluluk alacak turistleri bekliyor
Kitle turizminin başkenti Muğla’da geçen yıllarda yaşanan yangınlar sonrası başlayan bilinçli, sürdürülebilir turizm atağında ‘doğaya saygı’ hem turistler hem de turizmciler için artık daha önemli hale geldi. Geçen hafta gittik, yerinde gördük. Sorumlu turist bekleyen Akyaka, 12 aylık bir destinasyon olduğunu kanıtlarcasına, kasım sonunda pek çok yerde kar başlamışken yaşadığı ‘küçük bahar’la karşıladı bizi...
Benim gibi ‘yazcı’lar için kışın geç geldiği, ilkbaharınsa erkenden kucakladığı şanslı kentler var... Muğla bunlardan biri. Ekimde denizin en güzel demlerini yaşatan kente, kasım sonunda giderken niyetim belki şanslıysam biraz yüzerim idi. Yüzemedim, bulutlu ve rüzgârlı bir hafta sonuna denk geldiğimiz için ama Akyaka’nın bambaşka bir mikroklima özelliğiyle tanıştım: Küçük bahar!
Yazın yolu Akyaka’dan geçenler Akyaka Orman Kampı’nı bilir. Kıyıyla sarmaş dolaş deniz harika koylar oluşturur, genellikle de kalabalıktır. Denizinin güzelliği malumdur; peki yolunuz oraya düşmüşken kamp alanının etrafından tepeye tırmanarak ormanın içinden Akyaka merkezine, Azmak kenarına yürüdünüz mü hiç? Çitlembikten yabani zeytine, serviden harnupa çeşit çeşit ağacın süslediği kampın etrafında oluşturulan parkur, artık işaretli bir yol ve yürüyüşçülerini bekliyor. Şanslıyım ki Hürriyet Seyahat gezginlerinden ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na (UNDP) ‘sürdürülebilir turizm’ konusunda danışmanlık veren Ferdi Akarsu ile beraber yürüyoruz. Uzman biyolog olmasının yanı sıra çeşitli STK’larla işbirliği yaparak doğayla barışık, sürdürülebilir ve yeşil turizm planlamaları ve uygulamaları için fikir üretiyor. Akyaka’daki bu yürüyüş rotasını da onun verdiği bilgilerle işaretleyip rotayı yürüyecek turistler için rota niteliklendirmesi yapıyorlar.
Örneğin bir noktada durup kafamızı kaldırdığımızda servinin yangınlara karşı duvar görevi gören, yanlara doğru genişleyen dallarıyla farklı bir versiyonunu görüyoruz. Ya da Ferdi birden durup “Şimdi kenardaki çalıya bir bakın, biliyor musunuz ne? Bunu markette bir ton para verip alıyorsunuz ama bakın burada yetişiyor, sakın koparmayın” diyor... Bakıyoruz çalıya uzun uzun, halbuki ‘Evinin Şefi’ olarak mutfağımdan hiç eksik olmayan kapariymiş. Tanıyamıyorum dikenli çalısını. Ferdi “Üzülme” diyor. “Dalları keçiboynuzu dolu ağaca bakıp ‘Aa taze fasulye ağacı’ diyen gördüm!” Ne kadar kopulmuş doğadan... Çoluk çocuk, her yaştan ‘kente sıkışmışların’ o ağaçlara dokunması, tanıması şart.
Aynı ilkbahar gibi
Orman Kampı’ndan uzaklaştıkça yoldaki arnavutkaldırımı da yerini kızıl patikaya bırakıyor. Güneş sanki bir yalancı bahar gibi parıldarken ağaçların dibinde bolca papatya ve siklamenler açmış, e aynı bahar gibi... İşte yazının başında size bahsettiğim ‘küçük bahar’ bu. Bölge halkı vermiş bu ismi. “Daha geçen hafta ortalık sapsarı yapraktı ama bir anda çimenler yeşerip papatyalar açtı. Bu bölgenin sonbaharında kısa bir bahar yaşanır burada, 2-3 hafta sürer ve adı da yalancı değil, ‘küçük bahar’dır” diye anlattı Ferdi.
Küçük de olsa bahar bahardır deyip tadını çıkara çıkara yürürken meşhur Akyaka evlerinin olduğu bölgeye varıyor parkurumuz. Bu yol sadece doğayı değil, bölgenin kültürünü de kapsasın istemişler. Bu nedenle rota Azmak’a doğru devam ediyor ve muhteşem sokaklara çıkıyor. Evlerin her biri aynı mimari özellikte, taş ve ağaç birlikte kullanılarak yapılmış.
Çakırhan Evi’nde Nail Çakırhan ve Halet Çambel’in aldıkları ödüllerden yazılarına çok sayıda kişisel eşya sergileniyor.
Bu evlerin ilkini ünlü gazeteci, şair ve mimari eğitimi almadan dünyanın en büyük mimarlık ödülü olan Ağa Han’ı kazanmış Nail Çakırhan tarafından yapılmış. Evin dokuyla böyle uyumlu olması, gelenekseli yansıtması sebebiyle de belediye bir karar almış. Bütün kasabanın evleri bu şekilde yapılıyor. Bahçelerin hepsi, limon, portakal, mandalina ağaçlarıyla dolu. Konsolos çiçeği denen begonviller her evde standart.
Geleneksel ahşap oymalar
Nail Çakırhan ve Türkiye’nin ilk kadın arkeoloğu olan Halet Çambel’in evi bir müze. Ziyaret için belli bir gün ve saati yok. Gitmeden önce telefonla ulaşıp ziyaret etmek istediğinizi bildirirseniz açıyorlar. 2 dönümlük arazi üzerine yapılan evin muhteşem bir bahçesi var. Ahşap oyma tavanlar, kapılar, duvar süslemeleri Muğla’nın karakteristik el işleri. İki yatak odası ve bir ortak yaşam odası var; geleneksel köy evlerindeki gibi tuvaletler evin dışında. Geniş bir terasa açılan odalar küçük ve işlevsel tutulmuş. Çalışma evinde ev sahiplerinin yaşamlarına dair gazete, kitap, ödüller, fotoğraflar sergileniyor. Yürüyüşünüzü bu özel müzeyi gezerek zenginleştirin mutlaka.
Azmak kenarındaki işletmelerin beslediği yabani kaz ve ördekler evcilleşmiş gibi
Yol sizi meşhur Kadın Azmak’ı ya da yöresel söylenişiyle Azmak’a çıkaracak. Etrafındaki restoranların tümü neredeyse açık. Açık havada oturulabiliyor. Geceleri şömine yakılıyor, odun çıtırtıları arasında, hızlı hızlı akan suyun sesini ve beslenmeye gelen kazları, ördekleri dinleyerek tüm geceyi burada geçirebilirsiniz.
Tıpkı bir yaz gecesi gibi açık gökyüzünde elle tutulacakmış gibi yakın yıldızlara bakıp gecenin kokularını içime çekiyorum... ‘Küçük bahar’ denilen bu mucizevi doğal döngüye denk geldiğim için teşekkür edip bir kez daha görebilmek için kayan yıldıza bakarak dilek tutuyorum...
Gelecek sürdürülebilir turizmde
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Anadolu Efes’in ortaklığında yürütülen Gelecek Turizmde Programı, 15’inci yılında odağını Muğla’ya çevirmiş. Türkiye’nin ilk sürdürülebilir turizm programı olan Gelecek Turizmde, 2 yıl içinde Akyaka, Köyceğiz ve Taşlıca’da 3 yeni alternatif turizm rotası oluşturup 500 kişiye de eğitim vermeyi hedefliyor. Program kapsamında ayrıca, kadın girişimcilere hibe, mentorluk ve iletişim desteği sağlanacak. Proje ekibi çok çalışkan ve tecrübeli; şimdiye kadar 19 proje ile 200 bin kişinin hayatına dokunmuşlar. Köyceğiz’de daha önce başladıkları Aromatik Bitkiler Evi projesini de yerinde gördük, siz de Köyceğiz merkezinden geçip gitmeyin, belediyenin eski bir konağı restore ettirip kadın çalışanlar istihdam ederek açtığı merkezi bir görün. Ürettikleri doğal yağlar, aromatik bitki karışımları benzersiz. Bunlardan sabun da üretiyorlar. Burada eğitim alan 10 kadın girişimci atölyesini kurarak satış yapmaya başlamış bile...
9 Sıcak Orman Noktası’ndan
1999 yılında Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından tüm Avrupa’daki ormanlar değerlendirilerek Avrupa’da ulusal korunan alanlar sistemi içinde olmayan, zengin biyolojik çeşitliliğe sahip ve acil olarak korunması gereken ormanlık alanlar belirlenmiş ve bunlara bir isim verilmiş: Avrupa’nın 100 Orman Sıcak Noktası. Türkiye’nin 9 ormanı bu statüde. 2 tanesi de Muğla’da. Fethiye ve Datça yarımadaları...
Geçen yıllardaki yangınlarda çok zarar gören doğal Akdeniz çamları arasından geçiyor yürüyüş yolumuz. Geniş gövdeli, aralıklı uzun çamların altında kazılmış gibi duran topraklar var yer yer. Bunlar ne diye soruyor Ferdi Akarsu, yine kimse bilmiyor... Yabandomuzları, çiriş gibi, zambak gibi yumrulu bitkilerin köklerini ararken burnuyla toprağı sürüyormuş. Bu sırada ağaçlar arasında zıplayan sincapları ve sesinden tanıdığı Anadolu sıvacısı kuşunu gösteriyor arka arkaya. Orman içinde çok özel türler ormanla beraber yaşıyor, yeterince sessiz yürürseniz hayvanlar kendini göstermekten çekinmiyor. Kalabalık bir grup olduğumuz için Anadolu sıvacısını gördük ama fotoğraflayamadık. Dünyanın birçok bölgesinden onu görmek için gelen turistler olduğunu duyunca seviniyoruz; çekemedik ama en azından gördük diye. Azmak ve liman çevresinde akarsu ekosistemine ait sakarmeke, sutavuğu ve küçük akbalıkçıl görülebiliyor. Ormanda kızılçam, sandal, kermes meşesi, keçiboynuzu, ahlat, tespih ağacı, çitlembik gibi ağaç türlerini görmek mümkün. Özellikle ilkbahar mevsiminde çok sayıda orkide yetişen alanda göreceğiniz sarı böcek orkidesi, en güzel soğanlı bitkiler arasında.
Yoğurtlu kızartma ne kadar güzel olabilir?
Akyaka’ya gittiğinizde mutlaka bir Orman Kampı kahvaltısı yapın. 2 kişilik serpme kahvaltı 255 lira, ama yediğinize asla pişman olmayacağınız harika yoğurtlu kızartmalar mı, otlu gözlemeler mi, ekşi mayalı ekmekleri mi hangisi daha leziz, inanın sıralayamam. Kampta bu mevsimde taş evlerde konaklayabiliyorsunuz, rezervasyon ve fiyat bilgisi için (0551) 448 70 34 numaralı telefonu arayabilirsiniz. Akşamları yemek servisleri de varmış. Azmak kenarında yemek isterseniz Kordon Restoran’ın mezeleri harika. Deniz ürünleri çok güzel ama bence bölgenin sebzelerinin tazeliği nedeniyle kızartma ve salatanın yeri yine ayrı. Halil’in Yeri, Balıkçı Mustafa’nın Yeri gibi işletmeleri de deneyebilirsiniz.
Sorumlu turist olmak zor değil
Sorumlu turistler olarak doğal ve tarihi güzelliklerin aynı kalması, attığımız küçük bir adımın sürdürülebilir bir
dünya için büyük etkileri olduğunun farkındayız. İçinde bulunduğumuz bu güzelliklerin daha fazla kişi tarafından
fark edilmesini ve korunmasını sağlamamız mümkün. Peki, sorumlu turist ne yapar? Doğayı korur. Kültürel varlıklara, insanlara ve geleneklere saygılıdır. İhtiyacını yerel ürün ve hizmetlerden karşılar.