Barış AKPOLAT
Son Güncelleme:
Muayenehanede aklıma eser, ilk trene atlayıp bilmediğim bir yere giderim
Guguk Kuşu filminin kahramanı Randle’ın "En azından denedim" sözünden yola çıkıp hayatı tüm boyutlarıyla keşfetmeye çalışan bir ortodontist Yalçın Ergir (50). Saatlerce sıkılmadan dinleyebileceğiniz bir maceraperest. Bir sabah uyanıp, muayenehanesine gitmek yerine, motosikletine atladığı gibi Ankara’dan İstanbul’a Cow Parade ineklerini fotoğraflamaya geliyor. Ansızın Fransa’dan Türkiye’ye minibüsle yolculuk yapmak geliyor aklına, havaalanına koşup ilk uçakla yola çıkıyor.
Sık sık yürüyerek, bisikletle şehirlerarası tur yapıyor. Paraşütle atlıyor, balon şampiyonasına katılıyor. Yük treninin tepesinde, traktörle, kamyonun damperinde de olsa hedefine ulaşıyor hep. En büyük macerası Everest tırmanışı. Gezi fotoğraflarını, notlarını internette yayımlıyor. Bugüne kadar altı kitabı yayımlandı. Muayenehanesi gezi anılarıyla dolu. Çocuk hastaları da en çok bu ilginçlikleri seviyor. Ergir keşif tutkusunu anlattı.
İstediğim her şeyi ertelemeden yapmak ruhumu dinç ve genç tutuyor. İstediğimiz o an yapmazsam mutsuz olurum, etrafımı rahatsız edebilirim. Muayenehanede çalışırken aklıma eser, son hastadan sonra fırlayıp ilk trenle bilmediğim bir yere giderim. Çünkü o anda yapmak istediğim amaçsız ve plansızca dolaşmaktır. Seyahatlerimde dikkatimi çekenleri o anda yazarım, çünkü sonraya bırakıp unutmaktan korkarım. Yanımda mutlaka kurşun kalem ve defterim vardır. O an yazmazsam başka zaman yazamam. Örneğin geçenlerde motosikletle İstanbul’a gelirken kaza yaptım, ölmediğime şükrettim. O anı yazıp, internet sitem www.ergir.com’a koydum. Aynı gün hiç tanımadığım kişiler bana çorba getirdi. Bu tarifsiz bir mutluluk.
ÜNİVERSİTEDE BAŞLADIM
Çocukluğumdan beri yürümeyi severim. Hacettepe Dişhekimliği Fakültesi’nde öğrenciyken okula mahalleden geçen çöp kamyonuyla giderdim. Şoförle sohbet ederdik. Beni indirdiği noktadan sonra yaz, kış okuluma yürürdüm. Farklı kişilerle tanışmayı, farklı hayatlara tanık olmayı seviyorum. Çocukluğumda mahallemizden rengarenk minibüslerle hippiler geçerdi. Onlar gibi plansız seyahat etmek, yolun gittiği yere ulaşmak isterdim. İlk plansız seyahatimi üniversitenin ilk yıllarında yaptım. Ankara’dan Ayvalık’a geçtim. Cebimde çok az para vardı, nereye gideceğim belli değildi. Terminalden yine bilet aldım. Beklerken bankta uyumuşum. Sonraki otobüs Marmaris’eydi. Yola devam ettim. Plansızlık, bir rotaya bağlı kalmamak çok rahattır. Virajı biraz göreceksiniz, gerisini şansa bırakıp yol nereye giderse... Hayat tek kullanımlık ve biraz heyecan sayesinde hayatı ne kadar dolu yaşadığınızı anlayabiliyorsunuz. Gezilerimin çoğunu yürüyerek yaparım. Randevularıma bile yürüyerek giderim. Şehirlerarası yürüyüşü çok seviyorum. Pek güçlü değilim ama yola çıkınca iki ya da yirmi kilometre arasında fark hissetmiyorum. Ankara’dan bisikletleşehirlerarası yolculuk da çok güzel oluyor.
EVEREST’TEN BALON YARIŞMASINA
Pek çok macera yaşadım. En unutulmazı kendimi en yüksekteki Türk olarak gördüğüm anlardı. Everest’e iki kez tırmanan Tunç Fındık ve onun ekibiyle çıktım. Batı omzundaki Khumbu Buz Çağlayanı rotasını izledik. Nefes almanın bile çok güç olduğu zirve noktasına bir Türk olarak ayak basmak gurur verici. Solunumu kolaylaştıracak ilaç almadık, tüp kullanmadık. Adım adım yürüyerek kanımızdaki hemoglobin oranını dengeleyerek çıktık. İnişte diğer ekipler ilaç almadığımızı öğrenince çok şaşırdı. 2000’de Lüksemburg’da 12. Avrupa Balon Şampiyonası’nın yapılacağını duydum. Türk ekibin şoförlüğünü üstlendim. Görevim, otomobille balonu yerden takip edip, indiği yerde karşılamaktı. Bazen zorluklar oluyordu. Önceden bildirilen iniş noktalarına ulaşmak için, günün rüzgar durumuna göre balonu en uygun noktaya taşıyorduk. Havalanan balon bazen hedefin uzaklarına sürükleniyor, ülke sınırlarını bile aşıyordu. Lüksemburg’a inmesi gereken balonu Almanya’dan topladığımız oldu.
EVLİLİK, ÇOCUK BENİ DEĞİŞTİRMEDİ
Eşim beni değiştirmek istemişti. Macera sonrası ne kadar mutlu olduğumu görünce vazgeçti. Eşim ve 20 yaşındaki kızımın tatil anlayışları daha farklı. Tatilde ben onlara uyuyorum. Yılın büyük bölümünde gönlümce gezdiğim için tatillerinde onların istediği yere gideriz. Kendi seyahatlerime onları götürmem. İstemedikleri seyahatlere sürükleyip onları ve kendimi mutsuz etmek istemem. Biraz uçarı olduğum bir gerçek. Artık onlar da neyi yapıp neyi yapmayacağımı biliyor. Örneğin bir gün yavru aslan almak istediğimi söylediğimde ikisi birden "asla" yanıtını verdiler. Çünkü istersem bunu da yapacağımı biliyorlar.
YENİ HEDEF TİMBUKTU
Bundan önce Almanya, Hollanda, Macaristan, Nepal, Yunanistan gibi birçok ülkeye gittim. Modern ve doğallığı olmayan sokaklarda yürümek bana göre değil. İçlerinden en etkilendiğim yer Katmandu, Nepal’di. Diğerleri bana çekici gelmedi. Bisikletle şehirlerarası yolculuk, Ankara’dan paraşütle 3000 metreden atlamaya kadar pek çok macera yaşadım. Planladığım yolculuğun merkezi ise Timbuktu olacak.
seyahatte ne okuyor
Okumuyor, sadece müzik dinleyip, yazıyor
ne yiyor, ne içiyor
Gittiği yöreye özgü yemekler
ne giyiyor
Mutlaka bot giyiyor onun dışındarahat giysiler tercihi
nerede kalıyor
Köy evleri, ufak ve basit pansiyonlar, banklar
neyle seyahat ediyor
Otostopla, motosikletle, trenle, kamyon arkasında, bisikletle, yürüyerek
çantasının vazgeçilmezleri
Fotoğraf makinesi, yedek piller, çamaşır ve tişörtler, defter kalem, radyolu MP3 çalar
kiminle seyahat ediyor
Yalnız
oradan ne alıyor
Yöreye özgü doğal şeyler, çerçöp, ağaç kabuğu
İstediğim her şeyi ertelemeden yapmak ruhumu dinç ve genç tutuyor. İstediğimiz o an yapmazsam mutsuz olurum, etrafımı rahatsız edebilirim. Muayenehanede çalışırken aklıma eser, son hastadan sonra fırlayıp ilk trenle bilmediğim bir yere giderim. Çünkü o anda yapmak istediğim amaçsız ve plansızca dolaşmaktır. Seyahatlerimde dikkatimi çekenleri o anda yazarım, çünkü sonraya bırakıp unutmaktan korkarım. Yanımda mutlaka kurşun kalem ve defterim vardır. O an yazmazsam başka zaman yazamam. Örneğin geçenlerde motosikletle İstanbul’a gelirken kaza yaptım, ölmediğime şükrettim. O anı yazıp, internet sitem www.ergir.com’a koydum. Aynı gün hiç tanımadığım kişiler bana çorba getirdi. Bu tarifsiz bir mutluluk.
ÜNİVERSİTEDE BAŞLADIM
Çocukluğumdan beri yürümeyi severim. Hacettepe Dişhekimliği Fakültesi’nde öğrenciyken okula mahalleden geçen çöp kamyonuyla giderdim. Şoförle sohbet ederdik. Beni indirdiği noktadan sonra yaz, kış okuluma yürürdüm. Farklı kişilerle tanışmayı, farklı hayatlara tanık olmayı seviyorum. Çocukluğumda mahallemizden rengarenk minibüslerle hippiler geçerdi. Onlar gibi plansız seyahat etmek, yolun gittiği yere ulaşmak isterdim. İlk plansız seyahatimi üniversitenin ilk yıllarında yaptım. Ankara’dan Ayvalık’a geçtim. Cebimde çok az para vardı, nereye gideceğim belli değildi. Terminalden yine bilet aldım. Beklerken bankta uyumuşum. Sonraki otobüs Marmaris’eydi. Yola devam ettim. Plansızlık, bir rotaya bağlı kalmamak çok rahattır. Virajı biraz göreceksiniz, gerisini şansa bırakıp yol nereye giderse... Hayat tek kullanımlık ve biraz heyecan sayesinde hayatı ne kadar dolu yaşadığınızı anlayabiliyorsunuz. Gezilerimin çoğunu yürüyerek yaparım. Randevularıma bile yürüyerek giderim. Şehirlerarası yürüyüşü çok seviyorum. Pek güçlü değilim ama yola çıkınca iki ya da yirmi kilometre arasında fark hissetmiyorum. Ankara’dan bisikletleşehirlerarası yolculuk da çok güzel oluyor.
EVEREST’TEN BALON YARIŞMASINA
Pek çok macera yaşadım. En unutulmazı kendimi en yüksekteki Türk olarak gördüğüm anlardı. Everest’e iki kez tırmanan Tunç Fındık ve onun ekibiyle çıktım. Batı omzundaki Khumbu Buz Çağlayanı rotasını izledik. Nefes almanın bile çok güç olduğu zirve noktasına bir Türk olarak ayak basmak gurur verici. Solunumu kolaylaştıracak ilaç almadık, tüp kullanmadık. Adım adım yürüyerek kanımızdaki hemoglobin oranını dengeleyerek çıktık. İnişte diğer ekipler ilaç almadığımızı öğrenince çok şaşırdı. 2000’de Lüksemburg’da 12. Avrupa Balon Şampiyonası’nın yapılacağını duydum. Türk ekibin şoförlüğünü üstlendim. Görevim, otomobille balonu yerden takip edip, indiği yerde karşılamaktı. Bazen zorluklar oluyordu. Önceden bildirilen iniş noktalarına ulaşmak için, günün rüzgar durumuna göre balonu en uygun noktaya taşıyorduk. Havalanan balon bazen hedefin uzaklarına sürükleniyor, ülke sınırlarını bile aşıyordu. Lüksemburg’a inmesi gereken balonu Almanya’dan topladığımız oldu.
EVLİLİK, ÇOCUK BENİ DEĞİŞTİRMEDİ
Eşim beni değiştirmek istemişti. Macera sonrası ne kadar mutlu olduğumu görünce vazgeçti. Eşim ve 20 yaşındaki kızımın tatil anlayışları daha farklı. Tatilde ben onlara uyuyorum. Yılın büyük bölümünde gönlümce gezdiğim için tatillerinde onların istediği yere gideriz. Kendi seyahatlerime onları götürmem. İstemedikleri seyahatlere sürükleyip onları ve kendimi mutsuz etmek istemem. Biraz uçarı olduğum bir gerçek. Artık onlar da neyi yapıp neyi yapmayacağımı biliyor. Örneğin bir gün yavru aslan almak istediğimi söylediğimde ikisi birden "asla" yanıtını verdiler. Çünkü istersem bunu da yapacağımı biliyorlar.
YENİ HEDEF TİMBUKTU
Bundan önce Almanya, Hollanda, Macaristan, Nepal, Yunanistan gibi birçok ülkeye gittim. Modern ve doğallığı olmayan sokaklarda yürümek bana göre değil. İçlerinden en etkilendiğim yer Katmandu, Nepal’di. Diğerleri bana çekici gelmedi. Bisikletle şehirlerarası yolculuk, Ankara’dan paraşütle 3000 metreden atlamaya kadar pek çok macera yaşadım. Planladığım yolculuğun merkezi ise Timbuktu olacak.
seyahatte ne okuyor
Okumuyor, sadece müzik dinleyip, yazıyor
ne yiyor, ne içiyor
Gittiği yöreye özgü yemekler
ne giyiyor
Mutlaka bot giyiyor onun dışındarahat giysiler tercihi
nerede kalıyor
Köy evleri, ufak ve basit pansiyonlar, banklar
neyle seyahat ediyor
Otostopla, motosikletle, trenle, kamyon arkasında, bisikletle, yürüyerek
çantasının vazgeçilmezleri
Fotoğraf makinesi, yedek piller, çamaşır ve tişörtler, defter kalem, radyolu MP3 çalar
kiminle seyahat ediyor
Yalnız
oradan ne alıyor
Yöreye özgü doğal şeyler, çerçöp, ağaç kabuğu