GeriSeyahat Miniklerle tatilin doğru adresi: Datça
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Miniklerle tatilin doğru adresi: Datça

Miniklerle tatilin doğru adresi: Datça

Lorin’le o kadar çok yol yaptık ki artık küçük gezginim duruma epeyce alıştı. Hatta bu kez tatil talebi ondan geldi: “Anne ne zamandır anne-kız tatili yapmıyoruz. Sen bir otel bul, eşyamızı koyup denize girelim, akşam da orada uyuyalım.” Datça’ya uğramak kısmet olmamıştı. Rotamızı bu kez Muğla’nın huzurlu ve sakin ilçesine çevirelim…

nne olmadan önce ‘Çocuklar hangi ortamda büyürse o yaşam tarzına alışır’ lafı bana tuhaf gelirdi. İnsanların bebekleriyle karavandaki yaşamlarını görür, akıl sır erdiremezdim. Lorin 1 yaşına gelene kadar da korkumdan annemlerin Fethiye’deki evinden daha uzağa gidemedim. Sonra 18 aylık olduğunda ilk seyahatimiz Fethiye üzerinden Marmaris olmuştu. İki günün sonunda Lorin’in şartlara alıştığını görünce o yaz Fethiye’yi üs olarak kullanıp Ege’yi neredeyse baştan başa gezmiştik. Fakat Datça’ya uğramak bir türlü kısmet olmamıştı. İki yazdır devam ettiğim bu köşe sayesinde Lorin’le o kadar çok yol yaptık ki yazının girişinde de bahsettiğim gibi çocuk duruma alıştı. Bu sefer tatil talebi ondan geldi: “Anne ne zamandır anne-kız tatili yapmıyoruz. Sen bir otel bul, eşyamızı koyup denize girelim ama akşam orada uyuyalım.”

Küçük gezgin bayılıyor otellerde konaklamaya, valizini yapmaya ve bir günlük bile gitsek bütün kıyafetlerini otel dolabına yerleştirmeye… Öyle ki Bodrum’da denize girmek için otellerin plajlarına gittiğimizde “Neden burada kalmıyoruz” diye ağlamaklı oluyor. Küçük yaşta ona seyahat etmenin güzelliğini aşıladığım için mutlu olsam bile aile bütçesi adına üzgün olduğumu itiraf etmeliyim… Sözün özü bu defa kendimizi Bodrum’dan Datça’ya doğru yola attık. Yine ne zamandır görmek istediğimiz Ortaca’daki Mavi Kaplıca’ya da uğradık.

Miniklerle tatilin doğru adresi: Datça
Bu deniz Muğla’nın hiçbir kıyısında yok.

Taş evler, begonviller...

Marmaris’ten sonra Datça’ya varmak özel araçla yaklaşık 1 saat 25 dakika sürüyor. Datça’nın eski ve yeni olmak üzere iki ayrı merkezi var. İkisinin arası da 10 dakika. Bana sorarsanız tabii ki Eski Datça daha güzel ama yeni Datça’nın merkezi de hiç fena değil. İlk defa Datça’ya gidecek olan birine eğer Alaçatı’ya gitmişse oraya göre daha yokuşlu sokaklar, makul fiyatlı ve leziz yemekler, gürültüsüz patırtısız bir gece dışında tıpatıp aynısı derim. Dar sokakları, taş evleri, evlerin üzerinden sarkan begonvilleri… Takıcıları, tasarımcıları, meyhaneleri, kafeleri, dondurmacıları… Kısaca ben çok benzettim. Tabii ki buraya bir büyük parantez açmak gerekir ki Datça’nın denizi bana göre Muğla’nın hiçbir kıyısında yok. Tekneyle açılınca bütün Ege turkuvaz ama kıyıdan girerken böyle bir denize kavuşmak insanı hayrete düşürüyor.

Bodrum’un şehirleşmiş halinden uzak durmak, Alaçatı’nın pahalı ve gürültülü plajlarından kaçmak ve gerçekten makul fiyatlara tatil yapmak istiyorsanız Datça doğru adres. Biz akşam yemeğinde epey methedilen ve yılların mekânı olan Orhan’ın Yeri’ne gittik. Zamanında Can Yücel’in müdavimi olduğu bir mekân burası. Evet, yaptıkları zeytinyağlı yemekleri güzel ama servisi tam anlamıyla fiyasko. Dondurma denince de bir numarada Tekin Usta geliyor. Limonataya kadar her şeyin içine kattıkları badem elbette dondurmada da karşımıza çıktı. Pişman etmedi ama biraz ağır olduğundan yanına iyi ki kaymak da koydurmuşum dedirtti.

Konaklama için zincir otelden tutun da butik otele, pansiyona kadar birçok seçenek var.

Miniklerle tatilin doğru adresi: Datça
Lorin karavan gibi vagon evleri çok sevdi.

Biz Kargı Koyu’ndaki, her iki merkeze de

10 dakika mesafede olan Bizim Ev Datça’yı tercih ettik. Tesiste denizin kıyısına 3 adım mesafede duran 3 taş ev görebilirsiniz, bunlar en havalı odalar ve hep dolular. Hemen arkasındaki yemyeşil alanda ‘glampvan’ denen, tip olarak karavana benzeyen ama daha büyüğü ve kesinlikle daha konforlusu olan evler var. İçinde gayet yeterli ve son derece şirin bir mutfağı, önünde verandası mevcut. Benim korkulu rüyam ama Lorin’in bu aralar tek tatil arzusu olan karavan işini de böylece halletmiş olduk. Çocukla tatil denince benim aradığım tek şey denize girdiğim yerde yemek yiyip hemen yakınında da odama kavuşabilmek. Kocaman tesislerde sıcağın altında buggy beklemek ve tüm gün aquapark’tan mini club’a, kahvaltıdan öğle yemeğine koşturmak çok yorucu oluyor. Hem çocuk eğlensin hem ebeveyn dinlensin mottom sizin de kulağınıza hoş geliyorsa Bizim Ev Datça mantıklı bir karar olur. Eski Datça’da taş ev Zhi Homes, Ovabükü’nde de Hoppala ve Ada Pansiyon diğer iyi alternatifler.
Bir önceki Budva tatilimize pusetsiz gittiğim için ağlayan ben pek akıllanmamış olduğumdan yine aynısını yaptım. Ancak Datça bizi bu konuda hiç üzmedi, hatta hiçbir konuda üzmedi. Buradan da feribota binip hop diye Bodrum’a geçtik. Her şey bu kadar kolayken eylülde yeniden gitmemek mümkün değil!

17 mineralli şifalı su

Kükürtlü ve turkuvaz rengi suyuyla şifa dağıtan Mavi Kaplıca’yı da Ortaca’nın Fevziye Köyü’nde ziyaret edebilirsiniz. Bu suyun içinde 17 farklı mineral olduğu ve birçok alerjiye iyi geldiği söyleniyor. Tek kötü tarafı kükürt sebebiyle çok ama çok ağır bir kokusunun olması. Lorin bile yaklaştığı anda “Anne burası yumurta kokuyor” dedi. Rengi ve suyun ısısı harika ama etrafında yapacak pek bir şey yok. Eğer şifa bulmaya gitmiyorsanız ancak rota üzerindeyse uğranacak bir yer bana göre...

False